Ortadoğu kazanı

MDN İstanbul

Türkiye son dönemde Avrupa Birliği ile ilişkilerini soğutup, Ortadoğu’da oynayacağı kilit rollerle lider ülke olma arzusunu gerçekleştirmeye çalışıyor. Ancak bunun o kadar kolay olmadığı ve olamayacağı son İsrail – Filistin arasındaki Gazze savaşı sonrasında ortaya çıktı. Çünkü lider ülke olarak arabuluculuk yapmak için çok sağlam bir ekonomiye, modern güçlü bir orduya, ülke içinde huzur ve istikrara sahip olmak gerekiyor. Bunların yanında ayrıca çatışan taraflarla da iyi ilişkilerinizin olması elzem.
II. Dünya Savaşı sonrası dünyanın en çok savaş ve çatışma çıkaran bölgesi uzak ara Ortadoğu’dur. Bunların temelinde yatan en büyük nedende uzun yıllardır çözülemeyen ve kısa vadede çözülmesi de pek mümkün görünmeyen Filistin sorunudur. Son dönemlerde Ortadoğu ülkelerinde yaşananlara şöyle kısa bir göz atalım.

Mısır’ın yeni dönem politikası
Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin kendi yetkilerini genişleten adeta kendisini firavunlaştıran anayasal düzenlemeler çerçevesinde aldığı kararlar, başkent Kahire’de büyük protestolara neden oldu. Mursi, iktidara geldikten sonra sessizliği ve çatışmalardan uzak diplomatik diliyle dikkat çekmişti. Ancak geçtiğimiz günlerde İsrail-Filistin meselesindeki arabuluculuğu ile tüm dünyanın büyük takdirini topladı. Son gelişmeler Ortadoğu sorunun çözümünde Mısır’ın tekrardan önemli görevler üstleneceğinin işareti olarak yorumlanabilir. Müslüman Kardeşler’in desteğiyle Cumhurbaşkanı seçilen Mursi’nin, İsrail ile ilişkilerini nasıl sürdüreceği merak ediliyordu. Anlaşılan Mursi ve Müslüman Kardeşler iktidara geldikten sonra İsrail karşıtı sert siyasi ideolojilerini bırakıp, siyasette reel politiğin kuralları ile hareket etmeyi öğreniyor.
İsrail ve Filistin’deki çatışmaların sona erdiren ve çözümün anahtarı olan Mursi’nin, bunun hemen ertesinde kendi yetkilerini genişleten yeni bir düzenlemeyi gündeme getirmesi ise muhalefetin protestolarını beraberinde getirdi. Mursi yanlıları ile muhalefet arasında çıkan çatışmalar, bize demokratikleşme yolunda Mısır’ın ve Arap dünyasının alacağı daha çok yol olduğunu bir kez daha gösterdi.
İsrail’in stratejik planları
İsrail ile Hamas arasında çıkan çatışmalar ardında yüzlerce ölü, bombalama ve çatışma bırakarak bir kez daha geride kaldı ancak tartışmalar giderek sertleşiyor. İsrail’in neden bu kadar sert bir tepki verdiği, çatışmanın dozunu neden yükselttiği ve olası bir İran savaşına prova yapıp yapmadığı Ortadoğu ekseninde tartışılmaya ve yorumlanmaya devam ediyor.  ABD ve İsrailli yetkililer, İsrail’in Gazze’ye 8 gün süren saldırısının İran’la olası bir askeri çatışmanın provası olduğunu ileri sürdü. İsrail’in bu operasyonla füze savunma sistemi ‘Demir Kubbe’yi denediği tespit edildi.
Amerikan New York Times gazetesinde David E. Sanger ve Thom Shanker imzalı haberde, İsrail ve Hamas arasında yapılan ateşkesle Ortadoğu’da şimdilik sıcak bir çatışmanın önüne geçildiği belirtildikten sonra, ABD ve İsrailli yetkililerin şu görüşüne yer verildi: “Gazze operasyonu, İsrail’in İran provasıydı.”
Geçtiğimiz günlerde İsrail’in ABD Büyükelçisi Michael B. Oren, İran füzelerinin Gazze’de kullanılmasını 1950’li yıllarda ABD ile Sovyet Rusya arasındaki Küba krizine benzetti. Oren, ‘Küba ile füze krizinde ABD, Küba ile değil, Sovyet Rusya ile çatışma halindeydi. Savunma Sütunu operasyonunda ise, İsrail Gazze ile değil İran ile savaşıyordu’ diyerek aslında çok önemli bir gerçeğe işaret etti.
Gazze’de operasyon sırasında Hamas’ın Sudan üzerinden Gazze Şeridi’ne getirilen İran yapımı Fajr roketlerini kullandığı, Hamas ve İslami Cihad’ın söz konusu roketler sayesinde Tel Aviv ve Kudüs’ü vurduğu görülmüştü. Bu savaştan İsrail’in füze savunma sistemi Demir Kubbe’nin başarıyla çıktığı ancak şu andaki mevcut füze savunma sisteminin sadece kısa menzilli füzeleri yakalama kapasitesine sahip olduğu ortaya çıktı.

Filistin meselesi
Çatışmalar sona erdiğinde kazanan olarak öne çıkan veya çıkarılan Filistin ve Hamas olmuştu. İsrail’in uluslararası baskı sonucunda uzlaşmak zorunda kalması, arzuladığı kara harekatını yapamaması ve çatışmalar sonrasındaki suskunluğunun yanında, Gazze’deki sevinç gösterileri dünya kamuoyunda savaşın sona ermesinin Hamas’ın zaferi olarak gösterilmesine neden oldu. Ancak çatışmalar esnasında İsrail tarafından 3 kişi yaşamını yitirirken, Gazze’de ölenlerin sayısı 161 oldu. Ayrıca Hamas’ın elindeki bombaların büyük bir çoğunluğunun İsrail savunma duvarına takılması da Gazze’deki sevinç gösterilerinin gölgesinde kalan önemli bir noktaydı. Ancak Gazze’de yaşanan insanlık dramı nihayetlendirilip kalıcı çözüm iradesinin taraflarda oluştuğu şüpheler hala kuvvetli. Son çatışmaların ortaya çıkış ve ateşkesin sağlanmasının şekline bakarsak, ne yazık ki nihai çözüm şimdi her zamankinden daha uzak diyebiliriz.

Suriye daha da karışacak
İsrail – Filistin arasında yaşanan çatışmalar, Suriye’de yaşanan iç savaşı ikinci plana atsa da yaşananlar giderek trajikleşiyor. Gazze’de geçici de olsa ateşkes sağlanması ile Suriye tekrar dünya kamuoyunun gündemine gelecektir. Türkiye, Suriye sınırına Nato’nun Patriot füzelerini yerleştirerek beklediği uluslararası desteği sağlamaya çalışıyor. Çünkü Suriye’de yaşananlar her geçen gün geri dönülmez noktaya gelirken, Suriye meselesinin, ABD ile Rusya-Çin bloğu arasında bir güç savaşına ve pazarlık konusuna dönüşmekte olduğu görünüyor. Suriye’nin kuzeyinde Türkiye sınırındaki çatışmalar giderek şiddetlenirken, bu iç savaşın Türkiye’nin bölgeye müdahalesini zorunlu hale getirmeden durdurulması gerekiyor.

Irak girdabı
Irak’ta son dönemde yaşanan gelişmeler Suriye’deki mezhep çatışmasının ardından Irak’ta Kürtler ile Araplar arasında etnik bir çatışmanın çıkabileceğini gösteriyor. Irak Başbakanı Maliki ile Kürt Bölgesi Başbakanı Barzani arasında karşılıklı yapılan sert açıklamalar önümüzde büyük bir krizin daha bizi beklediğinin habercisi. Türkiye, petrol kaynakları üzerinden başlayan bu kavgada Barzani’ye tam destek vereceğini saklamıyor. Ama Suriye’den sonra sınırımızda yaşanacak başka bir iç savaşın, ülkemizin istikrarını daha da bozacağı muhakkak. Ancak artan gerilimi azaltmak için Türkiye’nin elindeki opsiyonlar sınırlı.

Uzun vadeli beklentiler
Netice itibariyle Ortadoğu’da değişen bir şey yok. Savaşlar, çatışmalar, ateşkesler, gerilim ve restleşmeler bilindik sırasıyla ilerlemeye devam ediyor. Bugün kaçan fırsatlar yarın tekrar değerlendirilmek üzere karşımıza çıkabilir. Ortadoğu politikası gündelik ve kısa vadeli kazanım veya hayal kırıklıkları üzerine değil uzun vadeli, iyi düşünülmüş stratejiler üzerine kurulmalıdır. Eğer planınız iyiyse günlük olayları değil, fotoğrafın bütününü görmek daha sağlıklıdır. Son zamanlarda kamuoyunda kuşku yaratan, uzun vadeli bir planımızın olmayışı ve kolay morali bozulan bir ülke haline gelmemiz ya da öyle görünmemizdir. Türkiye, Ortadoğu ülkeleriyle olan ilişkisinde tarihi olarak önder ve yol gösterici rolüne zaten sahiptir. Kısa vadede bunun sona ermesi, birkaç hatayla sonlanması mümkün değildir. Ancak sürekli kaynayan Ortadoğu kazanında en büyük hata telaşla hareket etmek olacaktır. -Nevzat Ağca

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın