Uzmanlardan 2010 ve sonrası

MDN İstanbul

Global ekonomide finans ve para piyasaları açısından ilk yarı tahminleri, iç ekonomik politikanın seyri açısından ülkemize yansıyacak muhtemel senaryoların neler olduğu, olası yeni bir mali kriz endişesine karşı Türkiye’nin alması gereken önlemleri MarineDeal News okurları için ülkemizin önde gelen ekonomistlerine sorduk

Prof. Dr. Oral Erdoğan
Bilgi Üniversitesi
Finans kesiminin kaynakları reel kesime transfer edilmeli

2010-2011 itibariyle ekonomide Amerika kaynaklı çok hızlı bir büyüme öngörüyorum. 2014’ten sonra ise 2 kat hızlı bir büyümeye geçilebilecek. Bu kadar iddialı konuşabilmemin nedeni şudur: Amerika’da çok konuşulan bütçe açığının kapatılması için ya gelirleri artırmaya ya da giderleri kısmaya çalışırsınız. Gelirleri artıracak politika vergileri yükseltmektir, ancak Obama seçim kampanyasında vergilerin yükseltilmeyeceğine dair yemin etti. Merkez Bankası’nın ise faiz oranlarını çok uzun süre sıfır seviyesine yakın tutacağına dair açıklamaları var. Bugün sene sonuna kadar beklenecek olan faiz oranlarının 0.25 puan yukarı çekilmesi sürpriz gibi karşılanmaktadır. Hâlbuki bu önceden bilinen bir gerçekti çünkü ya faizi yükseltmeniz ya da bütçe gelirlerini artırmanız gerekecek. Amerika büyüme motorunu harekete geçirmiştir; Çin, Japonya, Almanya da hızla büyümeye adım atacaktır. Türkiye’nin ise finans kurumları anormal kâr elde ederken sanayi kesimi iflaslar ve istihdam sorunu yaşıyor. Finans kesiminin kaynaklarını reel kesime transfer ettirmemiz ve işveren üzerindeki vergi gibi yükleri azaltmamız gerekir.
Denizcilik sektörü için en fazla dikkat edilecek konu bilinçli kaynak kullanımı ile yatırıma girmektir. Risk yönetmeye yönelik enstrümanları yaygınlaştırılmasını devletimiz başaramıyorsa şirketlerimiz yurtdışındaki kurumlar vasıtasıyla yapabilir. Önümüzdeki süreçte navlunlar çeşitli segmentlerde yukarıya gidebilir. Tahminlerime göre euro/dolar paritesi Amerikan Merkez Bankası’nın proaktif hareketiyle önümüzdeki dönemde genel trend olarak dolar yönünde olmak zorundadır. Gemi inşa sanayi ise rekabet gücünü kaybetmektedir. Türkiye’nin gemi inşa sanayinde ve deniz ticaretinde dünyada 2026 yılında 1.6 milyar dwt’e ulaşacak filodan yüzde 4 paya ulaşma ihtimali var. Ne tersanecilikten ne de ticaretinden fedakârlık yapmaya gerek yok.

Ali İhsan Gelberi
Garanti Bankası
Baz etkisi ile ılımlı büyüme bekliyoruz

Krize karşı mücadele ederken yapılan genişlemeci maliye politikaları bazı ekonomilerin bütçe açıklarının ve borç stokunun artmasına yol açtı. Artışların durdurulabileceğine ilişkin güven tesis edemeyen ekonomilerin yükümlülüklerini yerine getirememesi ve dünyanın geri kalanından olumsuz yönde ayrışması muhtemel görülüyor. Endişeler piyasalarda düşüş yönünde baskı oluşturacaktır.
Riskler karşısında, Türkiye’nin mali kuralla ilgili soru işaretlerini ortadan kaldırması ve orta vadeli programdaki taahhütlerini yerine getirilmesi gerekecektir. 2010 yılında, 2009’daki sert daralmanın yarattığı baz etkisi ve para ve maliye politikası destekleriyle ılımlı bir büyüme sağlanabilir. Türkiye ekonomisinin 2010’da yüzde 3,8 oranında büyüyeceğini; ihracatın önceki yıla göre yüzde 16 artışla 118 milyar dolar, ithalatın ise yüzde 20 artarak 168 milyar dolar seviyesinde gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz.

Saruhan Özel
Denizbank
2010 boyunca yavaş büyüme beklenmeli

Gelişmiş ülkelerin çoğu 2009’un 2. çeyreği sonrasında büyümeye geçti. Resesyon bitmiş olmasına rağmen global ekonomik büyüme yüzde 5’lere çıkana kadar desteklere devam edileceği açıklamaları yapıldığına göre, dünya ekonomisinin 2010 boyunca yavaş büyümesine devam etmesi beklenmeli. Büyüme ABD ve Asya üzerinden olurken Avrupa’da daha yatay bir seyir olabilir. Türkiye büyürken ihracat tarafında Avrupa’nın sıkıntıları nedeniyle zorlanacak ve büyüme motoru daha ziyade iç talep üzerinden olacak.
Türkiye düşük enflasyon + makul cari açık + düşük TL faizi ortamını yakaladı. Bu ortamda yüzde 5+ büyüyebilirse reel faiz kalıcı olarak düşer. Bunun için hükümetin bütçe açığını düşürmesi, uzun vadede hukuki bağlayıcılığı, kısa vadede manevra alanı olan bir mali kuralı devreye sokup güven yaratması; TL borçlanma ve fonlama vadelerinin uzatılması; şirket TL tahvil piyasasının devreye sokulması ve teşvikle likit hale getirilmesi; KOBİ sektörüne ve finansmanına teşviklere devam edilmesi; Merkez Bankası’nın döviz rezervlerini güçlendirip TL arzını artırması gibi ekonomiyi daha fazla TL’leştirecek, TL’ye güveni artıracak ve vadeleri uzatacak uygulamaları devreye sokması gerekiyor. 2010 yılında iç talep yüzde 5 ve yatırımlar yüzde 8 civarında büyüyebilir. İhracat 2010’da 105-115 milyar $, ithalat 140-150 milyar $, cari açık ise 20-25 milyar $ civarında olabilir.

Haluk Bürümcekçi
Fortis Bank

Toparlanma güç kaybederse risk

2010’da ekonomiden iyi haberler gelirken piyasaların zayıf bir seyir izlemesi riski bulunuyor. Her zaman ileriye dönük bakış açısı olan piyasaların 2011 ve sonrası için satın alacağı iyi bir hikâye olmaması, iyimser ve kötümserlerin eşit şartlarda mücadele etmesini yani dalgalı bir seyri getirecektir. En büyük risk, zaten ılımlı seyreden toparlanmanın güç kaybetmesi olacaktır.
Türkiye için 2010’da beklediğimiz büyüme yüzde 5 düzeyinde. Bu daha çok zayıf baz etkisi ve stokların yerine konmasından kaynaklanacak. Ancak bu hızlı toparlanma değildir, zira milli gelir seviyesi olarak kriz öncesine dönmemiz 2011 sonlarını bulabilir. Vergi indirimleri ve özel kampanyalar nedeniyle otomotiv gibi sektörlerde talebin öne çekildiğini gördük. Bu durum 2010 yılı iç talebi açısından olumsuz etkide bulunabilir. İyi haber ise, işsizlik oranlarındaki artışın durmuş olması ve tarım-dışı istihdamda artışın başlamış olmasıdır. 2010’da ihracatı 119 milyar dolar, ithalatı ise 186 milyar dolar bekliyoruz; dış açık tahminimiz 67 milyar dolar, cari açık tahminimiz ise 38 milyar dolar.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın