Bu yazı, konu ülkeyi övmek ya da yermek üzere yazılmamıştır. Dünya deniz ticaret filosunun yüzde otuzuna sahip bir ülkenin başarıya giden yolunun devlet-armatör bağlamında ilişkilerini araştırmak üzere kaleme alınmıştır
Bir başarı öyküsü: 100 Libery Efsanesi
Her şey 1947 senesinin Nisan ayında bir grup Yunan armatörün Atina’dan Amerika’ya uçması ile başladı. O zamanlar Amerikan Hükûmeti’nin kredi ile sattığı son 100 “Liberty” kargo gemilerini teslim almak için gidiyorlardı ve yanlarında Yunan Devleti’nin garanti mektubu vardı.
9 Nisan 1946’da Yunan Hükûmeti 100 Liberty gemisinin bir grup Yunan armatöre satışı için kredi garanti etti. Bu garanti Tsaldaris Hükûmeti tarafından verilmiş, görüşmeleri de Venizeloz, Avraam ve New York’taki Yunan armatörlerin Başkanı Manolis Kouloukountis yürütmüştü. Garanti mektubuna Yunan basını çok sert bir tepki vererek, ekonominin böyle kritik bir zamanında Yunan Hükûmeti’nin çok az kazanç elde edeceği konusunda hemfikir başlıklar atıyorlardı. Ancak zaman Avraam’ı haklı çıkardı.
10 bin ton taşıma kapasiteli Liberty gemiler 2’nci Dünya Savaşı sırasında Amerika’da 1941-1945 yılları arası, 4 yıl gibi kısa bir sürede, 16 tersanede 2 bin 707 adet inşa edilmişti.
100 Liberty kargo gemisinin her biri ortalama 600 bin dolara alındı. Bu rakamın yüzde 25’i armatörler tarafından nakit ödenmişti ve kalanı da uzun vadede, taksitler hâlinde ve çok düşük faiz üzerinden ödenecekti ve Yunan Hükûmeti’nin garantisi altındaydı.
Yunan armatörler iki senede tüm borçlarını ödeyecek paraları kazandılar. Ancak bu uzun vadeli düşük faizli borçlarını hemen ödemediler. Bu borçlar uzun vadede ve borcun vadesi geldiğinde ödendiği gibi elde ettikleri müthiş kazançlarını da Avrupa ve Japon tersanelerinde yeni inşa olarak değerlendirdiler.
Liberty gemilerinin işletme masrafı yüksek olsa da onların varlığı Yunan denizciliği için önemli bir destekti. 4 bin Yunan denizcisine iş imkânı sağlıyordu. Bu gemiler olmasa, o 4 bin denizci başka işlere yönelecekti ya da yüksek olasılıkla göç edeceklerdi. O zamanlar pek çok Yunanlı için belki talihsiz ama gerekli bir seçenekti bu. Yani, bu 100 geminin alımı sadece filonun evrimleşmesine yol açmadı, aynı zamanda da antik zamanlardan beri Yunanların sahip olduğu meslek olan “denizcilik” için bir can simidi oldu.
1946-1949 yılları arasında Yunan armatörler 300 Liberty gemisi daha aldılar. Sadece 1966 yılında denizdeki 722 Liberty gemisinin 603 adedi Yunanlara aitti.
İkinci Dünya Savaşı sonunda mevcut filosunun üçte ikisini kaybeden Yunanistan, 1946 yılında Hükûmeti’nin almış olduğu tarihi kararla bugünkü denizciliğine ulaşırken aynı tarihlerde Türkiye katı bir devletçilik politikası izliyordu.
Amerika, savaş döneminde inşa ettiği ticari gemileri belli bir kota dâhilinde müttefik devletlere tahsis etmişti ve bu ülkelerin içinde Türkiye de vardı. Ancak Türkiye bu teklife sıcak bakmadı ve denizci devlet olmak yolunda gelmiş ve hatta gelecek en büyük fırsatı tepti.
Arka plan
Yunan armatörler, 100 Liberty ile başlayan süreçte gemilerini Yunan bayrağı yerine kolay bayrak altında çalıştırmışlar, elde ettikleri büyük kazançları da Yunanistan dışında tutmuşlardı.
1951 yılında, Yunan armatörlerin ve Hükûmet üyelerinin ortak girişiminden sonra Yunanistan Hükûmeti 1880/1951 sayılı Kanun ile kendi gemilerinin Yunan bayrağı altında tescili karşılığında Yunan armatörlerin faaliyetleri üzerindeki vergi miktarını önemli ölçüde düşürmeye karar vermesine rağmen, Yunan armatörleri gemilerini kolay bayraktan Yunan bayrağına geçirmek konusunda isteksizdiler.
Yunan Hükûmeti 1953 yılında, Yunan armatörleri hoş tutmak için armatörlerini vergi indirimleri ile güvence altına aldı. Denizcilik şirketlerinden kâr üzerinden alınan vergi yerine “tonaj vergisi” olarak bilinen nominal bir ücret ödenmesine izin vermeye başladı. Armatörler, gelirleri üzerinden verecekleri vergiden muaf tutuldu.
Bu uygulama, bazı denizcilik şirketlerini ülkelerine geri getirse de filo sahibi olan denizcilik şirketleri Liberya, Marshall Adaları ve Panama sicilinde kayıtlı kalmaya devam etti.
Yunan armatörleri varlıklarını değişken yerel politikalardan korumak istediler.
İkinci ‘Yunanistan Denizcilik Mucizesi’
Sene 1967…
Yunanistan’da 1974 senesine kadar sürecek “Askeri Cunta” diğer adıyla “Albaylar Cuntası” dönemi başlamıştı.
Askeri Cunta’nın ilk girişimi, Yunanistan dışında kayıtlı Yunan sahipli gemileri ve işletmelerini ülkelerine getirmek üzere araştırmaya başlaması oldu. Burada bir parantez açalım. 1980 Türkiye darbecilerinin ilk girişimi ne oldu biliyor musunuz? Ülkenin yegâne ve güzide denizcilik eğitimi veren ve mezunu olmaktan her daim onur duyduğum ve duyacağım tam bir asırlık tarihe sahip Yüksek Denizcilik Okulu’nu kapatmak oldu. Bir gün “Türkiye neden denizci olamıyor?” araştırması yapılacak ise buradan başlamadan sonuca ulaşılamaz diyerek parantezi kapatalım.
Araştırmaya önce Yunanistan dışında ofisleri olan tüm Yunan armatörler ziyaret edilerek başlandı ve şu soru soruldu: Geminizin bayrağını ve işletmesini Yunanistan’a getirmek için bizden ne istersiniz?
Doğası gereği denizcilik şirketleri yasal adreslerini değiştirme olanağına sahiptir. Varlıkları olan gemiler kayıtlı oldukları (tescil edildikleri) ülkeye nadiren uğrarlar. Bir denizcilik işletmesi, bir ülkeden diğerine kolay bir şekilde taşınabilir.
Askeri Cunta, Yunanistan dışında yaşayan ve gemilerini işleten Yunan armatörlerin tüm isteklerini kabul etti ve uzlaşmaya varılan hâlini 89/1967 sayılı Kanun olarak bilinen “Yunanistan Denizcilik Mucizesi”ni kanunlaştırdı.
89/1967 sayılı Kanun çok başarılı oldu, sadece yurtdışındaki Yunanlar kontrolünde olan denizcilik şirketlerini Yunanistan’da ofis açmaya ikna etmede değil, aynı zamanda yerel girişimcilerin de ülkede denizcilik şirketleri kurmalarını sağladı. Sonuç olarak bugün Yunanlar, gezegenimiz deniz ve okyanuslarında yüzen dünya deniz ticaret filosunun yüzde 30’unu kontrol ediyor ve denizcilik Yunanistan ulusal gelirinin yüzde ellisine katkıda bulunuyor.
Değerli okuyucuların da takdir edeceği gibi böylesine önemli bir endüstrinin tüzüğünde değişiklik teklif edildiğinde, hükümetler ve ilgili bakanlıkları dikkatle hareket eder ve yapılan tüm değişiklikler armatörler ile ilgili bakanlıkların uzun müzakerelerinin sonucudur.
1967’den bu yana 89 sayılı Kanun birkaç defa değiştirildi ancak temel ilkesi olan “denizciliğin ülke ekonomisine sağladığı faydalar karşılığında vergi yükünün hafif kalması” ilkesi daima korundu.
Bugün Yunanistan’da vergi mevzuatı, şahsi ve tüzel armatörleri, Yunan bayrağında ve yabancı bayrakta kayıtlı gemilerin işletilmesinden elde ettikleri kazanç üzerinden gelir vergisi yükümlülüğünden muaf tutar.
Münhasıran 500 GRT üzeri Yunan ya da yabancı bayraklı gemilerin yönetimi, işletilmesi ile uğraşan ya da yabancı armatör şirketlerin temsilciliğini yapan Yunanistan dışındaki yasal varlıkların şubeleri veya Yunanistan ofisleri, faaliyetlerinin sürdürülmesi sırasında elde ettikleri kazançlar üzerinden uygulanan vergilendirmeden muaftır.
Tonaj vergisi sadece Yunanistan bayrağında kayıtlı gemiler için değil, aynı zamanda işletmesi bir Yunan şirketine veya 89/67 sayılı Kanunları uyarınca yabancı bir şirketin Yunanistan ofisine verilen yabancı bayraklı gemilerde de ödenir. Bu şirketler, yurtdışından getirilen fonlar üzerindeki vergi ve tonaj vergisi dışında, gemilerin işletilmesinden elde edilen yabancı kaynaklı gelirler üzerindeki vergiden sorumlu değildir.
Yunan bayraklı gemilerde tonaj vergisinin ödenmesi armatör şirket ile gemi işletme şirketinin müşterek sorumluluğudur. Her takvim yılının 1 Ocak gününde geminin GRT’si üzerinden hesaplanır.
Geçen yıldan itibaren tonaj vergisi, çıplak gemi mukavelesi (bareboat charter) ve leasing yolu ile gemi sahiplenmesini kapsayacak şekilde genişletildi.
Görüldüğü gibi Yunanistan’daki vergi düzenlemesi, denizcilik şirketlerine çok cömert davranıyor. Bu, 54 yıllık tarihi gelişmelerin bir sonucu olarak ortaya çıkan benzersiz bir durum ve Yunanistan denizcilik başarısıdır.
Yunanistan, bayrağının çekiciliğini, Yunan gemi adamlarının rekabet gücünü artırmak ve Yunan bayrağının caydırıcı özelliklerini ortadan kaldırmak üzere çalışmalarını sürdürüyor.
Günümüzde Yunanistan’ın sahip olduğu tonajın yalnızca yüzde 17’si Yunan bayrağını dalgalandırmakta ve 4 binden fazla Yunan gemisi, kolay bayrakları taşımaktadır.
Türkiye’de tonaj vergisi uygulama talebi bir süredir Armatörler Birliği tarafından dile getirilmektedir.
Armatörler Birliği Başkanı Cihan Ergenç, MarineDeal News’ten Yeşim Yeliz Egeli’ye verdiği röportajda, ülkemizde tonaj vergisi gerekliliği konusuna vurgu yapmıştır ki son derece de haklıdır.
Ancak Türkiye’nin ağır bürokrasi koşullarında nasıl uygulanacağı merak konusudur.
Armatörler Birliği’nin bu girişiminde, her bir gemide çalışacak Türk gemi adamlarının sayısı ve sosyal hakları konusunda gerekli hassasiyeti göstereceğine ve dikkate alınacağına inanıyoruz. Zira günümüzde ülkemizin en fazla ihtiyaç duyduğu konu istihdamdır ve istihdam konusu her bir gemi yatırımcısı için milli bir görev olarak düşünülmelidir.
Not 1 – Bu yazının hazırlanmasında Yunanistan tonaj tax uygulamasını ricam üzerine benimle paylaşan değerli dostum ve avukatım Roger Moisey’ye (Transport Counsellors Ltd. “https://www.tci.gr” www.tci.gr) teşekkür ederim.
Not 2 – Bu yazıda, ilk MarineDeal News Ekim 2015’te yayımlanan ve daha sonra tüm makalelerimi derleyip MDN Yayıncılık’ın basıma hazırladığı MarineDeal News Ocak 2016 sayısı ekinde okuyucularına armağan ettiğim “Bana Bir Masal Anlat Baba” isimli kitabımın 100 Liberty Efsanesi bölümünden alıntılar yapılmıştır.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.