Ticaretle fethediyorlar

MDN İstanbul

Biz oraları alamadık ama onlar bayraklarını bizim gemilerimize çektiler bile. Tabii ki Malta’dan söz ediyoruz

Dünya deniz taşımacılığının değişimin eşiğine geldiği bir süreçte, belli başlı taşımacılık merkezlerinden biri haline gelmek isteyen ülkelerin en büyük kozu deniz taşımacılık şirketlerine cazip vergileme imkânları sunmak. Bu stratejiyle yola çıkan “Kolay Bayrak” ülkeleri bugün dünya tonajının yaklaşık yarısına ulaşmış bulunuyor. Malta da “Kolay Bayrak” denildiğinde ilk akla gelen ülkelerden biri. Peki, nedir Malta’nın bayrağını denizciler için değerli kılan bu kolaylıklar?

Bir Türk armatör için Malta bayrağının en büyük avantajlarından biri vergilerden muafiyet ise, diğeri de yabancı personel çalıştırabilme olanağı sunması. Küçük tonajlı Türk gemi sahipleri personel konusunda sıkıntılar yaşıyor. Birçok okul açılmasına rağmen kalifiye elemanlar büyük gemilerde çalışmayı tercih ediyor. Armatörler de bu durum karşısında Ukraynalı, Gürcü veya Rus personel çalıştırabilmek için yabancı bayrak tercih ediyorlar.
Tabii kolay bayraklı gemi sahibi olmanın zorlukları da var. Örneğin gemi Malta bayraklı ise, Malta hükümetinin sorumluluğu altında oluyor ve Gürcistan gibi bir dış ülke limanında problem yaşandığında Malta hükümeti devreye girmesi gerekirken gerekli yardımın alınamadığı durumlarla karşılaşılabiliyor.
Yine de, avantajlar dezavantajların bir hayli önüne geçiyor ki bayrağını Malta semalarında dalgalandırmayı istemiş Osmanlı’nın torunları olan Türkiye’deki armatörler de gemilerinde Malta bayrağını dalgalandırmayı tercih ediyor.

Kanuni alamamıştı
Malta, Sicilya’nın 58 mil güneyinde ve Kuzey Afrika’nın 163 mil kuzeyinde Malt, Gozo ve Comino adlı 3 adanın üzerine yerleşmiş olup son derece stratejik konuma sahip bir ülkedir. Nitekim sırasıyla Fenikeliler, Kartacalılar, Romalılar, Araplar ve Normanlar’ın egemenliğinde yaşayan Malta, Osmanlı açısından da Mısır, Trablusgarp, Cezayir ve diğer bazı önemli yerlerin idare ve emniyeti için ele geçirilmesi gereken bir konumda bulunuyordu.
Rodos Adası’nın Kanuni tarafından fethinden sonra buradan çıkarılan Saint Jean Şövalyeleri, Alman Kralı Şarlken tarafından “her yıl iki Malta Şahini kira” karşılığında Malta’ya yerleştirilmişti. Kanuni şövalyelere Malta’da da huzur vermemek niyetindeydi ancak l565 yılında 4 ay süren kuşatmanın ardından kalenin alınamayacağı anlaşılınca Osmanlı kuşatmaya son verdi. Ecdadımızın bu hezimeti o gün bu gündür Malta tarihinin neredeyse en önemli olayı kabul ediliyor.

“Büyük Kuşatma”dan sonra
Adada bir milat olarak kabul gören “Büyük Kuşatma”dan uzun bir dönem sonra 1798’de Napolyon ve kuvvetleri adaya gelmiş; 1814’de ise Fransızların kovulmasına yardım eden İngiltere’nin bir parçası haline gelen ada bağımsızlığına ancak 1964’te kavuşmuştur. Bugün Malta’nın trafiğinden turizmine, hayatın her alanında İngiliz sömürgesi olduğu günlerin izi görülüyor. Hatta İngilizce, Arapça’nın etkisindeki Maltaca’nın yanında ülkenin ikinci resmi dili olmuş.

Midnight Express made in Malta
Malta ekonomisi büyük ölçüde denizcilik ve turizme dayanıyor. Bunun yanında film sektörü de Malta ekonomisinde önemli yer tutuyor. Konusu Akdeniz civarı ülkelerde geçen pek çok film Malta’da çekilmiş. Hatta şu meşhur Midnight Express filmi de made in Malta filmler arasında yer alıyor.
Hem turizm hem de film endüstrisi tarafından Malta’nın tercih edilme sebepleri arasında çok çeşitli özellikler gösteren mimari yapıların ve doğal ortamların bulunması ile İngilizce bilen çalışanlar bulmanın çok kolay olması gösteriliyor.
Malta’da yeni binaların bile adanın ünlü sarı taşından yapılması zorunlu. Bu sayede ortaçağdan kalma havasını koruyan adada 1950 model otobüsler hâlâ kamu taşımacılığında kullanılıyor. Bir gün yolunuz bu diyarlara düşerse, sokaklarında küçük bir zaman yolculuğuna çıkabilirsiniz.

Bunu Paylaşın