Sıcak sular

Aysın Önen

Basra Körfezi’nde su sıcaklığı kışın 20, yazınsa 30 santigrat derece. Yüzenlerine, doldurulmuş küvet hissi veriyordur herhalde. Ama zaten Basra’nın sıcak suları söz konusu edildiğinde, şartlar çoğunlukla körfezin sahici su sıcaklığından bahsetmeye elvermiyordur, bilmez miyiz?

Hint Okyanusu, Arabistan Yarımadası ile İran’ın arasından karaya doğru sokulur. Ulaşabildiği en uçtaki noktada, birleşerek Şattülarab adını alan Fırat ve Dicle nehirleriyle buluşur. Yola ters yönden Şattülarab’la çıkarsak, sularıyla önce Basra Körfezi’ne akar, Hürmüz Boğazı’ndan süzülerek Umman Körfezi’ne, oradan Umman Denizi’ne çıkar, sonra da Hint Okyanusu’na kavuşuruz.

Basra Körfezi doğuda İran, kuzeybatıda Irak ve Kuveyt ile batıda Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’la çevrili, dar ve çok kapalı bir körfezdir. Ayrıca Umman, Bahreyn ve Katar’ın da bu körfeze çıkışı vardır. Sularının sıcaklığı kışın 20, yazın 30 santigrat derecedir. Bunda kapalılığı ve üzerinde bulunduğu enlem kadar, herhalde bölgenin havasında asılı duran elektriğin de payı vardır!

Dünya kamuoyu Basra Körfezi’yle 1980 – 1988 yılları arasında yaşanan İran-Irak Savaşı zamanında tanıştı. Zira, savaş sırasında iki ülke de körfezde birbirinin petrol tankerlerini hedef alıyordu.

Bölgeyle iyiden iyiye kaynaşmamız, bir sabah kalktığımızda aniden karşılaştığımız uçak manzaraları vasıtasıyla oldu. Devlet başkanı Saddam Hüseyin liderliğindeki Irak silahlı kuvvetleri, 1 Ağustos 1990’da, Osmanlı Devleti döneminde Basra eyaletine bağlı olduğu, Basra’nın da Irak’a ait olduğu gerekçesiyle Kuveyt’i işgal edip geri çekilmeyi reddedince, her yere nasıl da itinayla demokrasi yerleştirdiğini artık daha iyi bildiğimiz ABD başta olmak üzere uluslararası bir kuvvetle Irak’a karşı savaşa girişildi. 1991’deki “Körfez Savaşı” bombaların düşüşünü televizyondan naklen izlediğimiz ilk savaştı. Aradan 27 yıl geçti. Köprülerin altından çok su aktı, bölge demokrasiye gark oldu demek ister gönül, ama olmadı. Aksine, zengin petrol yatakları yüzünden başına gelmedik musibet kalmadı bölge halklarının. Benzini gerçekten “sudan ucuza” kullanan ABD oradaki kuklalarını beslemeye, kollamaya devam etti; ülkelerin tüm insanlarını refah içinde yaşatmaya yetecek olmasına rağmen, petrol gelirleri hep aynı bencil, zengin azınlığa akıtıldı. Bu arada, Turgut Özal’ın iddia ettiği gibi Türkiye’nin “bir koyup beş almak” hevesi kursağında kaldı. Savaşta en ağır fatura Türkiye’ye çıktı.

Trafik yoğun

Basra Körfezi’nin sularının ne kadar tehlikeli olduğunu mesela Ya-Sa Denizcilik yakinen bilir. Firmanın halen filosunda görev yapan Ayşen adlı kuru yük gemisi 2005’te ABD’nin nükleer denizaltısı USS Philadelphia ile körfezde çarpışmıştı. Radarda görünmeyen denizaltı yüzünden meydana gelen kazada neyse ki ölen ya da yaralanan olmamış, herhagi bir çevre kirliliğinin yaşanmadığı açıklanmıştı.
Benzeri kazalar öncesinde de sonrasında da yaşandı. Basra, trafiği çok yoğun bir körfez. Körfez ve kıyıları dünyanın en büyük ham petrol yatağına sahip. Yine dünyanın en büyük deniz petrol sahası da Basra Körfezi’nde yer alıyor. Aynı zamanda Katar’la İran çok büyük bir gaz sahasını paylaşıyorlar.
2002’de petrol ihracatının büyük kısmı (yüzde 88’i) tankerler aracılığıyla Hürmüz Boğazı yoluyla Basra Körfezi’nden dünyaya akmıştı. Hürmüz, Basra Körfezi ile Umman Körfezi’ni birbirine bağlayan, en dar yerinin genişliği 34 km olan bir boğaz. Kuzey kıyısında İran, güney kıyısında Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman’a ait Musandam bölgesi bulunuyor. Hürmüz Boğazı’nın üç kilometre genişliğinde bir tampon bölgeyle birbirinden ayrılan, yine üçer kilometre genişliğinde iki tanker trafiği şeridi var. Bir şerit gelen, diğeri giden tankerler için.

İsim tartışması

Basra Körfezi adı Türkçeye Irak’ın körfezle buluştuğu Basra kentinden girmiş. Bu, özel bir durum. Muhtemelen, o bölgeleri de kapsayan Osmanlı İmparatorluğu dönemimiz, ayrıca Fırat ve Dicle nehirleriyle olan bağımızla ilgili. Diğer dillerde genel olarak “Fars Körfezi” (İng. Persian) diye geçiyor. Fars Körfezi ismine eski kaynaklarda da rastlanıyor. Milattan önceki yıllara dayanan kaynaklarda Basra Körfezi “Fars Körfezi”, Kızıldeniz ise “Arap Körfezi” olarak gösteriliyor.

Buna rağmen, Mısır’da ateşlenen Arap milliyetçiliğinin yayılmaya başladığı 1960’larla birlikte İranlılar ile Araplar arasında Basra Körfezi üzerinden bir isim tartışması patlak verdi. Bazı Arap ülkeleri Basra Körfezi’ni Arap Körfezi adıyla anmaya başladı. Hatta, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai Emirliği’ndeki bir müzede “Persian” ismini silmek için tarihî haritalardan birinin üzerinde değişiklik yapıldı! Ancak uluslararası kamuoyu bu yeni ismi tanımadı ve kullanmıyor. En son, Birleşmiş Milletler’in Mart-Nisan 2006’daki yirmi üçüncü oturumunda “Fars Körfezi” ismi yeniden onaylandı ve örgüt üyesi ülkeler tarafından resmî isim olarak kullanılacağı duyuruldu.

Son 50 yılı gösteriyor ki, Basra Körfezi’nde balık biter çatışma bitmez!

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın