Nefertiti’nin Almanya’da işi ne?

Yüce Yöney

yuceyoney@marinedealnews.com

Geçen ay gazetelerde, iki Türk tır şoförünün Almanya’ya açtıkları davada Avrupa Adalet Divanı’nın davacı lehine görüş bildirdiğini okuyanlar heyecanlanmış olabilir, ancak bunu bundan böyle Avrupa’ya vizesiz girebileceğimiz yönünde algılayanları anlamak mümkün değil. Dava 1973 tarihli Katma Protokol’e dayandırılıyor ama öyle vizesiz, gönlünün çektiği gibi giriver AB’den içeri anlamına gelmiyor. Herkesin uyumadan önce dualarına giren bir hayali vardır elbette, sözümüz yok; ama şu sıralar Almanlar vizeyle uğraşacak durumda değil, son derece somut bir soruna rasyonel çareler arıyorlar. Aslında sorun da Almanya’ya özgü değil. Krizin adı üzerinde: küresel.
Otomobil, kimyasal maddeler ve makineler gibi sanayi ürünlerinin üretim ve ihracatına dayalı bir ekonomiye sahip Almanya, krizle birlikte ürünlerine talep azalınca öyle bir küçüldü ki hemen bilgisayarların hard disklerinde istatistikler aranmaya başlandı. Sonuç: İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana görülen en hızlı küçülme! Talep 2008 yılında yüzde 9 civarında düşünce, dünyanın birçok ülkesinde duyulan sesler, Avrupa’nın en büyük ekonomisinden de gelmeye başladı. “Batıyoruz, hükümet yardım etsin, üretim azaldı, işsizlik çılgın bir hızla artıyor, vs…” Merkel başkanlığındaki hükümet ise 500 milyar avroluk kurtarma paketinin ardından bir de 50 milyar avroluk bir teşvik paketi açıkladı ama yollar, kamu binaları gibi alanlara yatırım yapılacağını ekleyerek, kriz mağduru birçok ülkenin korumacı politikalarını eleştirerek. Alman halkı ise iktisadi sistem tartışmalarına pek girmeden hesap kitap yapmaya koyuldu. Ekonomiden anlayanların bir kısmı iki yıllık bu canlandırma paketini yetersiz buldu, anlamayanlar ise “ben işime bakarım” diyecek oldu ama, maalesef birçoğunun ilgilenecek bir işi yoktu.

Küresel kriz bırakmıyor ki Angela Merkel Almanya’nın Thatcher’ı olsun. Zaten futbolcular dışında entegrasyon sorunları var ülkede. Üstüne üstlük milli takım da başarısız. Bir de Mısır çıktı şimdi, Nefertiti büstünü geri istiyor. Almanya’nın canı sıkkın son dönemlerde

Baron lakaplı Karl Theodor zu Guttenberg’in ekonomi bakanlığı tam bu döneme denk geldi. Eski bakan ani bir kararla istifa edince, iktidarın küçük ortağı olan Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi’ne mensup Guttenberg’in yolu açıldı. Almanya’nın yoluysa hâlâ tıkalı görünüyor. 2009 tahminlerine göre bu yıl ekonomi 2,25 küçülecek, işsizlik yüzde 10’u bulacak.
Karada işler kötü de denizde iyi mi? Hayır. Tanınmış Alman tersanelerinden Schichaus Seebeck Shipyard-SSW ocak ayı itibariyle iflas bayrağı çekeceğini ilan etti. Sadece o mu; yakın zamanda Cassens Werft, Lindenau gibi tersaneler de zor durumda olduklarını açıklamış, bazılarına bankalardan kredi bulunmuş, köklü bir firma olan Lloyd Werft gibi orta ölçekli bazı tersaneler de işçi çıkarıp finansal yapılarını düzenlemek zorunda kalmıştı.
Belli ki işsizlik tüm Avrupa’da ve ABD’de olduğu gibi, Almanya’da da giderek daha büyük bir sorun olarak gündemi kaplayacak. Daha kötüsü ise, işsiz kalan insanların yabancı kökenlilere yönelttiği öfke. Avrupa ülkeleri arasında görülmeye başlanan ırkçı partilerin oy oranlarındaki artış, Almanya özelinde ve Avrupa genelinde çok tartışıldı. Daha yakın zamanda, şubat ayı içinde, Almanya’da mülteciler yurdu kundaklandı. Bu olayın nedeni kesin olarak bilinmese de Türkler başta olmak üzere yabancı kökenlilerin giderek daha sık ırkçı şiddete maruz kalmasından korkuluyor. Kuşkusuz şiddet olaylarını desteklemeyen bir hükümet var Almanya’da. Fakat yabancıları bağrına basmaya hevesli olduğu da söylenemez doğrusu. 2008’de uygulanmaya başlanan vatandaşlık testi, artık “ithal vatandaş” istemiyoruz, demenin bürokratik yoluydu. Angela Merkel hükümetinin parlak buluşu Almanya’da bile sert biçimde eleştirildi, hatta alay konusu oldu. Söz konusu testte vatandaşlık adaylarına, 300’den fazla soru arasından 33 tanesi sorulup 17 tanesine doğru cevap vermesi isteniyordu. Sorular televizyonda, haber programlarında yedi göbekten Almanlara soruldu, birçoğu doğru yanıt veremedi. Konuyu komedi programları devraldı.
Aslında Merkel hükümetinin bu konuda kimseyi şaşırttığı söylenemez. Sonuçta onun başkanı olduğu parti değil miydi, “Almanca Almanya’nın dilidir” maddesinin anayasaya sokulmasını kurultayında oylayıp kabul eden!.. Öte yandan, çok kısa süre önce yapılan bir araştırma, Almanya’daki Türklerin en az entegre olan göçmen grubu olduğunu ortaya koydu. Berlin’deki Nüfus ve Kalkınma Enstitüsü tarafından  yapılan araştırma, Almanya’da yaşayan 15 milyon göçmenin çoğunun kötü eğitim aldığını, iş bulamadığını, genellikle kendi aralarında evlendiğini, çoğunlukla gettolarda yaşadığını ve sosyal yaşama yeterince katılamadığını belirliyor. Entegre olamayan azınlıklar Almanya’nın hâlâ en önemli sorunları arasında. Bir yandan da geçen yılın sonunda, “bir partiye başkan seçilen ilk yabancı kökenli politikacı” unvanını alan Cem Özdemir gibi örnekler de yok değil.

Kriz, azınlıklar, entegrasyon
Elbette büyük sorunlar bunlar, o nedenle her daim Almanya gündemindeler. Gündeme renk katan meseleler ise, haliyle daha küçük harflerle yer buluyor gazetelerde. Berlin Müzesi’nde bulunan Mısır kraliçesi Nefertiti’nin büstü bunlardan biri. Mısır Arkeolojik Eserleri Koruma Müdürlüğü, 1913’te Alman arkeolog Ludwig Borchardt’ın kazılar esnasında bulduğu bu büstü, yetkililere sahte diyerek Almanya’ya kaçırdığını iddia ediyor ve tabii iadesini talep ediyor.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
yuceyoney@marinedealnews.com