MURAT KIRAN

MDN İstanbul

Yeni Başkan Murat Kıran Türkiye Gemi İnşa Sanayicileri Birliği’nin (GİSBİR) içine kapanık yapısını değiştirme hedefinde. Üye olmayan tersanelere açılmayı,  kooperatif ve birlikleri de üye olarak bünyelerine katıp GİSBİR’i konfederasyon teşkilatlanmasına götürmek istiyor. Ayrıca gemi inşa sanayine, deniz araştırmaları ile enerji piyasasından katma değer yaratılması için düğmeye basmaya hazırlanıyor

1-Murat Bayrak’ın ani vefatının ardından GİSBİR Yönetim Kurulu Başkanı seçildiniz. Birlik’in şimdiye kadarki yapısında neler değişecek?

Rahmetli Murat Bayrak’ın başkanlık döneminde ben de GİSAŞ yönetim kurulu üyesiydim. Kendisi aynı zamanda hastanenin de işletmesiyle ilgileniyordu. GİSBİR, GİSAŞ ve TEGAŞ, bu üçü arasında çok bölünmüştü ve ağırlıklı olarak da hastane ile ilgileniyordu. Sonuçta hastanenin genç ve yeni bir yatırım olarak kalkınması gerekiyordu. Tabii ki eleştiriler de alıyordu ama bu eleştiriler hiç yüzüne karşı olmadı, hep sağdan soldan duyuyorduk. Bu da hepimizi üzüyordu.
Netice itibariyle başkanın vefatıyla yokluğu belli oldu. Tabii biz GİSAŞ olarak gerekli tedbirleri aldık. Sonuçta kurumlar kişilere bağlı değildir ve bağlı olmamalıdır. Tüzüğümüze göre içimizden yönetim kurulu başkanımızı seçtik. Bildiğimiz kadarıyla o güne kadar yaptığımız eksiklik veya yanlışlıklar veya rahmetli başkanın mesai ayıramamasından kaynaklı bir takım boşluklar için gerekli tedbirleri aldık ve daha kurumsal bir yapıya getirdik. Ama bunun dışında bir tersaneciler birliği olan GİSBİR var. Baktık ki GİSBİR’e bir lider seçilemiyor, neden olduğunu bilemiyorum ama çok yoğun mesai isteyen bir iş. Bu yüzden insanlar uğraşmak istemiyor olabilirler. Yoksa içimizde liderlik yapacak bir çok arkadaşımız var. Bir işletme veya kurum için en kötü şey lidersizliktir. Gerek sektörün önde gelenlerinden, gerek tersane sahibi üyelerimizden, gerekse yan sanayiden yeni başkanın seçilme sürecinde bana başkanlık konusunda baskı oldu. Önce Holding yatırımlarımızın hızla devam etmesi nedeniyle ‘olmaz’ dedik, ama en sonunda ‘tamam’ dedik ama netice itibariyle elimizde sihirli bir değnek olmadığını da herkese söyledik. Seçimlerimizi yaptık, zaten tek listeydi. Üyelerimiz teveccüh gösterdi, ben de “tamam, ben bunu yapacağım” dedikten sonra herkes tam destek verdi. Şaşırdım. Oy birliği oldu, katılım da oldukça fazlaydı. 48 üyenin 4 tanesi, daha yeni üye olmuştu ama buna rağmen 37 katılım oldu. Oybirliğiyle seçildim.

2-İlk etapta giderilecek eksikler nelerdir? Kurumsallaşma adına ne gibi adımlar atılacak? Murat Kıran’ın GİSBİR için hedefleri nelerdir?
Biz bir plan yaptık, seçimden sonra yönetim kurulunu topladık ve öncelikle gerekli ziyaretleri yapmaya karar verdik. Hem üyelerimize hem de Hükümet yetkililerine ziyaretlerimiz olacak. Bizden isteklerini, beklentilerini soracağız, bununla beraber o ziyaretler esnasında da önemli başlıklar altında 8 maddeden oluşan iş planımız var. Buna paralel zamanlı yürüyecek kendi içimizde yapmamız gereken önceliklerimizi de belirledik. Tabii hedeflere, mali yapınız düzgün olmadan ulaşamazsınız. Öncelikle mali yapıyı düzenleyeceğiz. Yaklaşık 48 üyesi bulunan GİSBİR bir dernek olduğundan sadece aidatlar ve bağışlarla geçiniyor. En büyük bağışçı da, GİSBİR üyelerinin de ortak olduğu ve 42 ortaktan oluşan GİSAŞ.
Anonim şirket yapısında işletmeyi biliyorsanız kurumsallaşmak kolaydır. Biz bunu GİSAŞ’ta hemen başardık. Gerekli yürütme kurulumuzu kurduk, yetkilerimizi paylaştırıp iş bölümü yaptık. Yürütme kurulumuz, ilgili kararları alıp yönetim kurulundan yetki istiyorlar. İş geliştirme adına yeni iş kollarına da bakıyorlar. Bu anlamda GİSAŞ’ın işletiminde rahatız. Arkadaşlarımız da canı gönülden çalışıyorlar. Ancak GİSBİR dernek olduğu için kurumsallaşma anonim şirketteki gibi olmuyor. Oranın yönetim kurulunun daha çok bireysel gönüllülük ilkesiyle işin birebir içinde olması icap ediyor. Çünkü ticari faaliyette olduğu gibi bir takım profesyonelleri bütçesel nedenlerle yaşatma durumu zor oluyor. Düzenli bir gelir olmayınca da tüm arkadaşlarımız kendi ekibinde olan profesyonellerden yardım alarak bu işleri yapmak durumunda kalıyorlar. Bir de bu tip işlerle uğraşırken kendi işlerinize de sekte getirmemek gerektiğine inanıyorum. Zaten yönetim kurulu listesindeki arkadaşlarımızın birincil ortak özelliği derneğe vakit ayırabilecek olmaları. Kendi günlük işleri ile boğulmayan, maddi problemleri olmayan kişileri seçtik.
Ana hedeflerimizden bir tanesi mali yapısını kimseye bağımlı olmadan yürütebilecek şekilde, profesyonelleşmek ve kurumsallaşmak. Bunun da en basit çözümü üye sayısını artırmaktır.
GİSBİR’in içine kapanık yapısını daha tabana yayıp kucak açan bir hale getireceğiz. Çünkü ciddi eleştiriler var; kendi içine kapanık olduğuna, üye olmak isteyen kurumların alınmadığına dair. Buna da öncelik vereceğiz. Belli meslek grupları belirledik, o grupları birleştikleri takdirde üye yapabileceğiz. Müsteşarlık kayıtlarına göre Türkiye’de 71’i faal toplam 125 tersane var. Onlara açılmayı, davet etmeyi düşünüyoruz. GİSBİR’e ileride kooperatif ve birlikleri de üye alarak, konfederasyon olma yolunda hazırlanıyoruz. Tüm birlikleri kendi çatımız altında organize edip DTO ile koordineli çalışan bir birlik haline gelmek hedefindeyiz.
Önceliklerimiz arasında şu anda çok atıl durumda olan tersanelerin önünü açmak için girişimlerimiz olacak. Tabiki mantık çerçevesi içinde. Yani ihtiyaca göre… Demem o ki, kalkıp da gemi piyasası 10 lira iken 15 liraya gemi imal ediyorsak bunu masaya koyup ciddi olarak irdelememiz gerekir: ‘Kime satacaksın ki bu gemiyi,’ diye sorarlar? İstihdam sağlayacağım diye de devletin parasını veya teşviğini har vurup harman savuramayız. Netice itibariyle asgari müşterikte ortak akılla, içten dışa ve dıştan içe kontrollü ve sağlıklı bir açılımla yeni projeler üretmek, dünyanın ihtiyacı olan yeniliklere planlı şekilde yönelmemiz lazım.
19. yy başlarından beri, enerji sektörü dünya ölçeğinde her zaman çok önemliydi ve zincirin her zaman ilk halkası oldu. Bu alanda bölgemiz de hızla ilerliyor. Özellikle deniz araştırmaları konusunda. İşin içinde deniz varsa gemi sanayi; yeni inşa, bakım-onarım ve tamir yönünden bu oluşumun ayrılmaz bir parçasıdır. Yetkililerle görüşüp enerji piyasasından bu alanlara nasıl bir katma değer sağlayabiliriz, yetkin olduğumuz konularda nasıl hizmet verebiliriz, bunları anlatacağız. Tüm arkadaşlarımız kendine güveniyor. Dünya üzerinde ihtiyaç ne ise, her ne yapılıyorsa, biz de ülkemizde bu ihtiyaçlara yıllar içinde edindiğimiz yüksek bilgimizle cevap verebiliriz. Proje üretebilir, var olan bir projeyi inşa edebilir, ar-ge araştırmalarımızla kendimizi sürekli olarak yeni tutabilir veya varolan bir teknolojiyi gerekirse satın alıp kendi mühendislerimize uygulatabiliriz. Türkiye’nin tersaneler master planı var bunu işler hale getirmeliyiz. Örneğin platform gemileri, enerji sektöründe kullanılan deniz araçları var.  Bu projeler ciddi anlamda istihdam sağlayabilecek uzun vadeli ve bütçeleri büyük olan işler. Bu projeler Türk tersanelerine geldiler, neden yenilerini ülkemiz sanayisine ve ekonomisine kazandırmayalım ki, bunu yapmamak için hiçbir neden göremiyorum. Ancak daha büyük projeleri kazanmak için devletimizin desteğini de yanımızda görmeye ihtiyacımız var. Neler yapabileceğimiz konusunda becerilerimizi sabırla anlatacağız.

3-Gemi inşa sanayininin dünyada rekabet gücünü artırmak için planlarınız neler? Bu hedeflerinize engel gördüğünüz belli başlı unsurlar var mı?
2001 krizinden çıkışın lokomotif sektörlerinden biri olan gemi inşa sanayimiz, bugün dünya tarihinin en büyük ekonomik krizinin etkilerini; işlerinin büyük oranda dış ülkelerle bağlantılı oluşundan ötürü, en ağır şekilde hisseden sektörlerin başında gelmektedir. Dünyanın 17. büyük ekonomisi olan Türkiye ekonomisi, artık küresel ve büyük bir ekonomidir. Bu nedenle rekabet gücümüzü arttırmamız, verimlilik problemini yapısal olarak çözmemiz kaçınılmaz hale gelmiştir. Dolayısı ile işimiz artık geçmişe göre çok daha zordur. Offshore başta olmak üzere özel projelere ve özel segmentlerdeki gemi inşasına yönelmemiz büyük önem arzetmektedir.

Özel projelere yönelmeliyiz

Sektörün gelişmesine engel olarak gördüğümüz konularda çeşitlidir. Bilindiği üzere 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı mevcut hali ile Tuzla tersaneler bölgesinin geleceğine ilişkin ciddi soru işaretleri oluşturan ifadeler içermektedir. Konuya ilişkin çalışmalarımız hukukçularımız ve akademisyenlerle çok yönlü olarak sürdürülmektedir. Çalışmanın devamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve İBB nezdinde girişimlerimiz başlayacaktır. Yine ilgili makamlarla alakalı olmak üzere; İBB Çevre Müdürlüğü’nce uygulanmakta olan çevre denetimleri sektörümüzün neredeyse geneli için olduğu gibi yeni inşa ve bakım, onarım tersanelerimiz içinde maalesef kanayan yaralardan biri durumundadır. Konuya ilişkin olarak odamız çevre komisyonu tarafından, GİSBİR olarak bizim de destek verdiğimiz 2009 yılında başlayıp 2010 yılında tamamlanan, yaklaşık 6 ay süren bir çalışma yapıldı. Sonuçları 15 Nisan 2010 tarihinde dönemin Çevre Bakanlığı’na gönderildi. Deniz Ticaret Odası tarafından sözkonusu çalışmanın tekraren başlatılacağını da geçtiğimiz günlerde öğrendik. Bu çalışmaya ışık tutması açısından; Çevre Kanunu’nun idari cezaları gemilerin tonajına endeksli bir hesaplama ile belirleyen 20. maddesinin; geminin tonajına bakılmaksızın, sebebiyet verilen kirliliği esas alacak şekilde yeniden düzenlenmesi, havuz ve onarımdaki veya tamamlanma aşamasındaki yeni inşa bir geminin faal bir gemi ile aynı şartlarda değerlendirilmesinin uygun bir yaklaşım olmayacağından hareketle tersane bölgelerine yönelik yeni bir düzenleme yapılması, dünyada benzer uygulamalardaki gibi tahsil edilen cezaların tamamının vakit geçirmeksizin tespit edilen kirliliğin ortadan kaldırılması maksadıyla kullanılmasını sağlayacak düzenlemeler tesis edilmesinin uygulamadaki adaletsizliği biraz olsun hafifleteceği kanaatindeyiz. Yabancı müşterilerimiz bu uygulama nedeniyle Türk tersanelerine gelmek istemediklerini, bütçelerine muhakkak olası çevre cezalarını eklediklerini, P&I sigortalarının İstanbul’da uygulanan çevre cezalarında kapsam dışında bırakıldıklarını her fırsatta beyan etmektedirler. Ayrıca; gemi inşa sanayinde, İş Kanunu alt işverenlik uygulaması kapsamında, 4857 sayılı İş Kanunu’nun ilgili maddeleri nedeniyle asıl işin tespitinde sorunlar yaşanmakta, iş ve işletmenin gereği, yoğun olarak alt işveren uygulaması yapan gemi inşa sanayicileri bazı yaptırımlarla karşılaşmaktadır.
Gerek DTO, gerekse GİSBİR olarak Çalışma Bakanlığı’na soruna yönelik çözüm önerileri sunduk, önerilerimiz:
1-İş Kanunu 2.maddesi ilgili fıkralarının değiştirilmesi.
2-Gemi inşa sanayine yönelik istisna getirilmesi.
3-Gemi inşa sanayi için asıl işin tanımının bir genelgeyle yeniden belirlenmesi. (ki  bunun en basit çözüm yolu olduğunu düşünüyoruz)
Diğer yandan her biri sabit işyeri olan tersanelerimizde, ileri teknoloji ürünü ekipman kullanılarak değişik tip ve tonajlarda gemi inşa etmekteyiz. Asgari işçilik tespit komisyonunca tespit edilmiş bir asgari işçilik oranı da yoktur. Bu nedenle SGK tarafından yapılan incelemelerde gemi inşa sanayicilerimizin fark primleri ile karşılaşabilmesi olası görünüyor. Denizcilik Müsteşarlığı’mızın başkanlığında, sektör temsilcilerinin de yer aldığı bir komisyon oluşturduk, bu konuda son aşamaya geldik. Son olarak tamir ve bakım amaçlı olarak tersanelerimize gelen yabancı bayraklı gemilere yapılan mal teslimlerinde 2011/7 sayılı Gümrükler Genel Müdürlüğü genelgesine göre işlem yapılıyor. Bu genelgeden kaynaklanan temel sorun, yabancı bayraklı gemilere tamir-bakım esnasında tersane dışındaki firmalardan temin edilen, tamir ve bakımda kullanılan sarf malzemelerinin ihracat sayılmaması, dolayısıyla KDV’li olarak fatura kesilmesidir. Bu durumda KDV mükellefi olmayan yabancı bayraklı gemilere KDV’li fatura kesilmekte ve dünyanın hiç bir yerinde uygulaması olmayan bir durum ortaya çıkmaktadır. Yeni bir genelge ile yabancı bayraklı gemilere tamir-bakım esnasında teslim edilen bütün mallar için ihracat beyannamesi açılmasının mümkün hale getirilmesi sorunumuzu çözecektir.

4-Peki şu an çok faal olan bir tersaneniz var, holdingte yatırımlar devam ediyor. Şimdi bir de bu sorumluluğu üstlendiniz, zaman yönetimini nasıl yapacaksınız?
Kendi işlerimde karar almak çok kolay oluyor. Sonuçta sorumlu benim. Beraber çalıştığım insanlara üstünlük sağlamadan, “ben buranın sahibiyim, ben ne dersem o olur” tavrına girmeden, sorumluluklarını verip işlerini yapmalarının imkanını sağlıyoruz. Yani biz ekibimizle büyük bir aileyiz. Holding olarak yıllardır kurumsal bir kültüre sahibiz. 21. yy’da ağ teknolojileri, bilgisayar, mobil teknolojiler ile herşeye hakim olabiliyorsunuz. Biz de zaman içinde malzeme siparişinden gemi tamirine, yapılan ikili görüşmelerden alınan neticelerin onayının en kısa sürede alınabilmesine kadar bu tarz verileri ortaya koyduk ve bir program edindik. Tersanemizde bunun adına da Mavi Program dedik. Böylece her konuyu denetler hale geldik. Ama yine de bir insan faktörü var, onu sıfıra indirmek mümkün değil. Bu durumda da zaten doğru insanlarla çalışıyorsanız onlar bir yerlerde açıklar varsa buluyorlar. Ve insanlar artık biliyorlar ki, Tuzla Shipyard doğru işleyen kurumsal bir yapı.
Dönen, gelişen bir dünya var. Yönetim ve işletim sisteminizi doğru kurarsanız; fiyat, maliyet, kâr ile pazar payı elde etmek, yönetim ve rekabet gibi konuların üstesinden sistemli çalışmayla daha rahat gelebilirsiniz. Yeniliklerden haberdar olarak, diğer pazarlarda rakip şirketlerin alanınızdaki konulara veya daha sıradışı durumlara nasıl tepki verdiğini, kimin kazanıp kaybettiğini, duruşlarını, farklılıklarını, stratejilerini, potansiyel kararlarını araştırabilirsiniz. Artan çevre sorunlarını, etik ve adil ticaret uygulamalarını şeffaf bir yapı içinde sağlam tutabilirsiniz. Sahip olduğumuz işletmeleri yıllardır bu anlayışla yönetiyoruz. Tıkır tıkır çalışıyoruz.
5-Siz işin kurucususunuz, yaptığınız her işin altında sizin imzanız olacak, dolayısıyla bütün ekibiniz sizinle aynı vizyona sahip mi?
Armatörlük her ne kadar bir hizmet sektörü olsa da beklentileri başka, tersanedeki beklentiler başka. Armatörlükte kiracının yükünü taşıyorsunuz, gecikmeden, yükü ıslatmadan, eksiltmeden, kaybetmeden yerine teslim etmeniz lazım. Tersanede ise iş daha detaylı. Hizmet verdiğiniz armatörden ziyade bununla birlikte denetleme kuruluşlarına, sertifika veren klas kuruluşlara işi teslim ediyorsunuz. Dikkat etmeniz gereken bir çok unsurla beraber, sizinle iş yapan her birimi memnun etmek durumundasınız. Zaten bunlardan birinde bir aksama olduğu zaman önce pazarlama ekibine oradan da üst yönetime yansıyor. Başa dönersek, inşa ettiğiniz varlığınızı sürdürebilir kalitede tutmak zorundasınız. İşin sureti, gereği kadar: Ne daha az, ne daha kısa. Teknolojiye yatırımdan kaçınmıyoruz. Beyin ekibimizle biraraya gelip işimizin dünyadaki geleceği hakkında yeni bakış açıları oluşturuyoruz. Farklı bakış açılarından oluşan olayları böylelikle sentezleyip keşfediyoruz. Geleceğin nasıl olacağına yönelik senaryolar kuruyoruz. İçlerinden en etkili trendleri tespit edip inavasyonları ticari performansımıza dönüştürecek yöneticilerimizi yetkilendiriyoruz. Bu anlayış ve yönetim biçimi bir bütün olarak değerlendirildiğinde, şirketimizin stratejik öncelikleri, değerleri ve tutkuları bizi dünyadaki rakiplerimizden farklı kılıyor. Ancak biraz önce bahsettiğim mevzuattaki eksikleri de giderebilsek, mücadeleye daha güçlü girebileceğiz.
Kıran olarak anlayışımızı vakit kaybetmeden GİSBİR’e de entegre edeceğiz. Zaten GİSBİR yönetimi olarak akıllı, başarılı ve daha iyisini yapabilme hırsı olan genç bir yönetim kuruluna sahibiz. Ben bu birliktelik, ‘konseptlerin gücü olacak’ diyorum. Yani GİSBİR’in büyümesi ve gelişimi için önceliğimiz: Sektörün bütününü kucaklamak adına hedefimiz, bugüne kadar yapılıp bize emanet edileni, dinamik gücümüzle daha büyük fikirleri uygulamaya koymak olacak.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın