Ekonomilerin kırılma noktası…

Gökhan Esin

gokhanesin@marinedealnews.com
Ekonomilerin kırılma noktasına geldiğini dikkatli gözlemek lazım. Akıllı gözlem, merkez bankalarının hatalarının farkına varmasını ve onları düzeltmesini sağlayan “geribildirim döngüsü” gibidir. Dansçıların alıştırma sırasında ayna kullanmasına benzer. Eğer FED’in gözlemi yanlışsa, tahmin ettiği tarihten evvel faiz artırımına giderse, parasal politikada kargaşa çıkabilir.

Covid-19, ehlileştirilip kontrol altına alınsa dahi etkilerinin hemen kaybolmayacağı aşikâr. Kaldı ki son tahminlere göre Covid-19 sonrası normalleşmenin 2022’de başlayacağı yönünde. Hem normalleşmedeki gecikme hem de küresel borcun rekor seviyelere yükselişi ve piyasaya dağıtılan paraların -miktarsal olarak- gelişmiş ekonomik büyüklüklerin yüzde 70 seviyesinde olması, ekonomi politikalarının eski normale dönüşünü geciktirecektir.

Atılan adımlar hatalı mıydı?
Parasal ve mali genişleme, Covid-19 döneminin geçilmesi için önemli bir köprü vazifesi gördü. Bu sayede ekonomiler pandeminin ilk günlerinde yapılan sevimsiz öngörülere rağmen tüketim kaslarını güçlü tutmayı başardı. Bu adımlar sayesinde; IMF’ye göre bazı –gelişmiş- ülkeler 2021 yılının ikinci yarısında pandemi öncesindeki üretim seviyesine ulaşabilecek. Diğerleri 2022, hatta 2023 yılında pandeminin başlangıç noktasındaki değerlere çıkabilecek. Bu tip ülkeler gelişmekte olan ekonomiler içinde olduğundan, öncelikle bu ekonomilerdeki yardım-destek paketlerinin gelişmiş ekonomilere kıyasla daha düşük olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Örneğin, 2008 finansal krizinde gelişmekte olan ülkeler, gelişmiş ekonomilere kıyasla daha çevik hareket ederek, az hasar aldı. Gelişmiş ekonomiler, canlanabilmek için uzun süre düşük -hatta negatif- faiz uyguladılar. Düşük faiz iklimi, 2013 yılında “taper tantrum” yani piyasaya verilen paranın miktarsal olarak azaltılması sinyali ile bozuldu. Akabinde parasal balayı sona ereceğinden fonların bir bölümü gelişmekte olan ekonomilerden çıkışa başladı. Bu defa FED, bu işlemin çok daha geç yapılacağına yönelik işaretler veriyor fakat bu durumda da -artan süre sebebiyle- giriş yapan fon miktarı yükseliyor. Dahası bu para dünyanın en ücra köşelerine bile sızmaya başladı.

Kırılan güveni telafi etmek uzun sürebilir
Her ne kadar FED’in işaret ettiği patika faizlerin geç yükseleceği yönünde olsa dahi, piyasa oyuncuları bunu inandırıcı bulmuyor olacak ki uzun vadeli tahvil faizleri yüksek seviyede çıpalandı. Bu durum, merkez bankalarının her zaman dikkat ettiği bir soruyu tekrar gündeme taşıdı; ekonominin yol haritasını merkez bankaları mı yoksa piyasa mı belirleyecek?

Şubat ayında yaşanan çalkantılar da bu sorunun çıktısı diyebiliriz. Bir yanda faizlerini yükseltmeyeceğini ifade eden FED, diğer yanda faizlerin yükseltileceğine inanan piyasa aktörleri. Bakalım hangisi haklı çıkacak? Unutmamak gerekir ki merkez bankalarının yanlış yönlendirmesi bir şeydir; yanlışların gün yüzüne çıktığında kötü izlenimleri düzeltmek başka şeydir. Yani kırılan güveni telafi etmek uzun sürebilir.

Kırılmaya yakın ekonomiyi düzeltmek için müdahale etmek gerekir
Gelelim ülkemiz özeline… Hatırlatmakta fayda olacak; mart ve nisan aylarında birçok gelişen ekonomiden fon çıkışı olmuştu. Akabinde, yatırımcılar gidecek başka bir yer bulamadığından buralara geri döndü. Bu geri dönüşü sağlayanların ekonomi yönetimleri olduğunu gözden kaçırmamalıyız.

Bu geri dönüşü tetikleyen ana unsur, ülkemizden farklı olarak -küresel düşük faizin olduğu bir dönemde- faizleri daha da düşürerek paralarının cazibesini yok etmemiş olmalarıydı! Ülkemiz o dönemde farklı bir politika izledi ve neticesinde yönetim tarafından ekonomiye müdahale edildi.

Fakat şunu da yazmadan geçmemiz yanlış olacaktır; ülkemiz dışındaki gelişen ekonomiler, yurtdışından para çekerken, içeride de para dağıtarak ekonomiyi ayakta tutmaya çalıştı. Bu da kamunun borç miktarını yükseltti. Yani gün gelip, Covid-19 sonlandığında ülkelere miras kalacak bir borç yükünden bahsediyoruz. Bu kötü haber.

FED enflasyon hedefine erken ulaşırsa ne olacak?
Merkez bankaları “yöntem ile gücü birleştirmek” suretiyle politikasını belirler. Bu, politika koşullarının değişen karmaşıklığa uyarlanmasını sağlar. Bu bakımdan ekonominin kırılma noktasına geldiğini dikkatli gözlemek lazım. Akıllı gözlem, merkez bankalarının hatalarının farkına varmasını ve onları düzeltmesini sağlayan “geribildirim döngüsü” gibidir. Dansçıların alıştırma sırasında ayna kullanmasına benzer. Eğer FED’in gözlemi yanlışsa, tahmin ettiği tarihten evvel faiz artırımına giderse, parasal politikada kargaşa çıkabilir. Hatta ABD sınırlarını aşarak diğer ekonomilere de rahatsızlık verebilir. Bu sınır ötesi kargaşa zayıf-güçlü ekonomilerin belirlenmesindeki ilk adım olabilir. Ancak, burada zayıf-güçlü sıfatları ile kast ettiğim zengin-fakir ekonomilerden ziyade dirençli, sabırlı ekonomiler ile geri kalanlarıdır. Kısacası, ekonomilerde yaşanan bunca sarsıntıdan sonra sihirli bir değnek marifeti ile her şeyin bir anda düzelmesini beklemek fazla iyimser olacaktır.

Burada yazılanlar yatırım tavsiyesi değildir.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın
gokhanesin@marinedealnews.com