“Dokunduğumuzla büyüyeceğiz”

MDN İstanbul

2010 cari yıla göre daha potansiyel, 2011 ise çok daha hareketli geçecek. Banka olarak bütçelerimizi şimdiden bu yönde oluşturmaya başladık. Dokunduğumuz müşteriyle hızla büyümek istiyoruz

Anadolubank Ticari Banka-cılıktan Sorumlu  Genel Müdür Yardımcısı Sibel Akın’a mensubu olduğu bankanın denizcilik sektörüne nasıl baktığını ve banka olarak sektöre ne kadar önem verdiklerini sorduk. Üç tarafı suyla çevrili Anadolu’nun tüm sektörlerine büyük önem verdiklerini söylerken denizcilik sektörünün öneminin farkında olduğunu yineledi. 2008 yarısından itibaren sektörün krizden kötü yönde etkilendiğinin altını çizerken özellikle uzmanlaşmış istihdam ile 2010’da sektörün canlanacağını dile getirdi.

1) Denizcilik sektörünün finansal ihtiyaçları dendiğinde hepimizin aklına ilk olarak kredi geliyor. Kriz öncesi sektörle yakın ilişkileriniz vardı ve sektöre oldukça ilgiliydiniz, kriz bankanızın sektöre yaklaşımında köklü değişikliklere neden oldu mu? Sektöre olan ilginizi ve gelişmeleri 2008 son çeyreğinden bu yana finansal hizmetleriniz açısından kısaca değerlendirir misiniz?
Öncelikle Anadolubank kimliği ile tüm sektörlere eş mesafeli duruşumuza paralel, Türkiye’de global kriz öncesi ivmesi yukarı gösteren denizcilik sektörüne ilgimiz doğrultusunda, 2005-2007 yıllarında çok sayıda  gemi inşa finansmanı sağladık. Ancak global durgunluğun devreye girdiği 2008 yılı üçüncü çeyreğinden itibaren yeni proje tarafındaki talep düşüklüğü ciddi düzeyde dikkat çekici oldu. Dünya ticaretinin daralmasına paralel, başta navlun fiyatlarının gösterdiği dramatik düşüş yeni yatırım hevesini  ciddi ölçüde aşağı çekti. Sektör özellikle 2003’ten 2008 yılı ortalarına kadar başta Çin olmak üzere yüzde 8’leri bulan büyüme evresi ve teknik yapı standardizasyonu ile birlikte kesintisiz bir büyüme trendi yakaladı. Bu kalite yönünden de yüksek bir rekabet gücü oluşturdu. Özellikle 10 bin dwt ‘ye kadar olan kimyasal tankerlerde, tabiri caizse dünya liderliğine oturmuştur.

2) Denizcilik sektörü ülkemizin hızlı gelişen sektörlerinin başında geliyor. Türk sanayicisi ve yatırımcısı ve bu bağlamda gelişen tüm alt birimler, ihraç ettiği gemiler ve yurtdışına sipariş ettiği yeni inşa gemilerle adından sıkça söz ettirir hale geldi. Sektör son derece umutla geleceğine odaklanmışken finansal kriz, denizcileri etkiledi ve tüm gözleri bankalara çevirdi. Bu sektörde kredisiz bir yatırım sadece özkaynakla oldukça zor gibi görünse de bazı yatırımcılar hâlâ direniyor. Bankalarsa bu krizle tabiri caizse zor bir sınav verdi. Bankanız bu süreci nasıl geçti ve yatırımcı gözünde nasıl bir pozisyon aldı. Sizce bu zor sınavı verebildiniz mi? Karanlık günlerin geride kaldığı, navlunların az da olsa tırmanışa geçip umut verdiği bu günlerde, sizce sektörün oyuncuları bu zor süreci başarıyla geçebildi mi?
Başta da belirttiğim gibi, 2008 son çeyreğinden itibaren gemi siparişlerinin ertelenmesi ve hatta iptali gemi sanayimizi olumsuz etkiledi. Bu durum hala geçerliliğini korumaktadır. Belli bir miktar katma değeri yüksek yan sanayi ürünlerinin üretimine devam edilmektedir. Bu aşamada finans sektörü dönemin gereklerini yerine getirmiştir ve getirmeye de devam etmektedir. Bu evrede sektörle finans kurumları arasında ciddi oranlı anlaşmazlık veya  yaptırımcı bir tavır sergilendiğini düşünmüyorum. Anadolubank olarak da finanse ettiğimiz projelerde ciddi bir sorun yaşamadık. Orijinal termininde sonuçlanan projelerimiz olduğu kadar, yeni yapılandırmalara gittiğimiz projelerimiz de oldu. Örneğin, termin vadesinde talep düşüklüğü sebebi ile alıcı bulamayan ya da uygun fiyatı bulamayan projeler bir nevi çözüm ortaklığı anlayışı ile uygun maliyet ve şartlarla yeniden yapılandırıldı. Yeni gemi inşa projeleri ise henüz canlı değil. Talep almıyoruz.

3) Ekonomik durgunluğun kimlere avantaj sağladığı konusunda açıklıkla neler söylebilirsiniz? Ayrıca sektöre yönelik yeni hizmetleriniz varsa paylaşır mısınız?
Ekonomik durgunluğun avantaj sağlayacağı tek bir sektör dahi olduğunu düşünmüyorum. Neticede firmaları ve buna paralel sektörleri besleyen en önde gelen faktör büyümedir. Maalesef dünya ve ülkemizde 2009 yılını daralma ile geçirdik. Gerek reel sektör gerekse finans piyasaları olarak sürdürülebilir büyüme trendinde bir miktar taviz verdik. Ancak 2010 yılının cari yıla göre daha potansiyel, 2011’in ise çok daha hareketli geçeceğini düşünüyorum. Biz bütçelerimizi şimdiden bu yönde oluşturmaya başladık. Dokunduğumuz müşteri kitlesini hızla artırarak büyümek istiyoruz. Banka olarak doğru bankacılık yapma anlayışımız bizi rakiplerimizden farklılaştıran temel olgudur. Müşteri ihtiyacının doğru tespiti ve buna paralel doğru ürünlü çözüm ortaklığı sunmak, orta ve uzun vadede her iki kanat için de yüksek katma değer oluşturacak ve ilişkileri sağlamlaştıracak tek anlayış. Sektörde sorunlu kredi miktarının en düşük olduğu ve aktif karlılığın en yüksek olduğu bankayız. Yani doğru çalışıyoruz, müşterimize kazandırıyoruz. Onlarla beraber biz de kazanıyoruz. Bir nevi Kazan-Kazan stratejisi. Bu durumda kimse için sorun yok. Tek isteğimiz müşterilerimizle birlikte geleceği planlayıp yönetmektir. Sektör ayrımlarına gelince, daha önce de belirttiğim gibi katma değer yaratan veya yaratma potansiyeli olan her ekonomik faaliyete eş mesafedeyiz. Hiçbir ölçek ve/veya sektöre önyargımız yok. Sadece doğru finansman anlayışımız altında yatan ekonomik gerçeklik, o da finansman maliyetlerini kotaracak projenin taraflara katma değer yaratım becerisidir.

4) S&P, dolar, euro, faiz, borsa ve petrol desek, alternatifli olarak ilk 3 ay ve 6 ay için bu alanlardaki kullanma kılavuzunuzu kısa cümlelerle paylaşır mısınız? Ekonomik düşüşün yavaşladığı, denizin mavi mavi ışıldamaya başladığı yorumlarına karşın yükselen durgunluk sona ermedi, bu gelişmeler sahte iyileşmeler seslerine sizin yorumunuz ne olur?
Kriz algılamasının doları kısa vadeli güvenli liman kılması sebebiyle 1,60’lardan 1,24’e çekilen USD/EUR paritesinde, krizden çıkış algılamalarının artması ile tekrar 1,46 bandının üstü görülmeye başlandı. ABD’den faiz artışı ihtimali oluşuncaya kadar ilk tepki paritenin biraz daha yukarı çıkması olabilir, sonrası faiz kararlarındaki önceliklerle yön bulacaktır. OVP ışığında bakıldığında ise cari açığın artış trendinde planlanmasının düşük kur politikasının işaretleri olarak kabul edildiğinde liranın önümüzdeki dönemde dolara karşı yatırım anlamında avantajlı olabileceği düşünülebilir. Merkez Bankası’nın geçtiğimiz aylarda tek haneli faiz ve enflasyon konusuna yaptığı uzun vadeli vurgusu faizde yakın dönemde düşüşün süreceği, 2010 senesi içinde de artış olasılığının az olduğu kanısını piyasada oluşturdu. Bu gerçeği değiştirebilecek ana unsur gelişmiş ekonomilerin tahminlerden önce faiz artışları olabilir. Bu olasılık gerçekleşirse sermaye akımları sebebiyle faiz trendleri beklenenden önce hareketliliğe başlayabilir. Aşırı likiditenin yarattığı spekülatif effect sanayi gelişimiyle desteklenmediği sürece petrol gibi emtialardaki hareket sınırlı olacaktır. Sanayi verilerindeki iyileşmenin yaratacağı ilk tepkiler altından kaçış ve petrolde yeni fiyat artış trendi olabilir.

5) Küresel ekonomi nasıl bir rota çizecek, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler bazında yerel ekonomimiz nasıl bir pozisyon alacak? Zaman gösterecek ama bu durumda denizcilik sektörünün geleceğine ve istikrarına inancınız var mı?
İstihdam ve yaratmış olduğu katma değer açısından değerlendirildiğinde en önde gelen  sektörlerimizden biri olan gemi inşa sektörü, yükselen performansına kaldığı yerden devam edecektir görüşündeyim. Bunun için biraz zamana ihtiyaç var. Özellikle uzmanlaşmış bir istihdam ve teknik altyapı ile birlikte rakiplerine göre coğrafik avantajı olan sektörün, dünya büyüme trendine paralel en umut verici gelişmeyi sağlayacağına inancımız tam. Dünyada artan likidite imkanları da bu büyüme trendini rahatlıkla ve uygun maliyetle finanse edecektir, edebilecektir.

Bunu Paylaşın