Denizde güvenlik, karada istikrar

Aysın Önen

Somalili korsanlar son yıllarda Aden Körfezi ve Hint Okyanusu civarında seyredecek kaptanların kâbusu haline geldiler. Düşünülen askeri tedbirlerin bir yararı olacak gibi değil, çünkü sorunun kaynağı karadaki çaresizlik

1999’da yaşadığımız Körfez depremi bize hayatla ilgili önemli bir ders vermişti: Doğa, ondan çaldıklarınızı mutlaka geri alır. Gerçekten doğa tahribatın ve kötüye kullanmanın bedelini er geç ödetiyor. Korsanlarından bütün dünyanın yaka silktiği Somali’deki durumla bu dersin bir sağlamasına ulaşmak mümkün: İnsan da doğaya ait.

İç savaş
Somali 49 yaşında bir ülke. Şanssız doğdu. Avrupalı sömürgecilerin içini boşaltana dek sömürdükleri, çekilirken geride diktatörler, iç savaşlar bıraktıkları Afrika kıtasında yer alıyor. 19. yüzyılın sonlarında ülkenin kuzeyi İngiliz, güneyi ise İtalyan Somaliland’ı oldu. Her iki güç de ülkedeki farklı kabilelerle anlaşmalar yaparak grupları birbirlerine karşı kullandı. 1 Temmuz 1960’da bağımsızlığını elde eden İtalyan Somaliland 26 Haziran 1960’ta sömürgelikten kurtulmuş bulunan İngiliz Somaliland’la birleşerek Somali’yi kurdu. Ancak hemen her sömürge ülkesi gibi uzun yıllar sürecek bir istikrarsızlığa sürüklendi. Zayıf merkezî hükümet denemelerine sahne oldu, diktatörlük gördü, kabile ve din savaşları yaşadı. Ülkede henüz politik istikrar sağlanmış değil. 1991’den bu yana iç savaşın yaşandığı Somali’de bir ailenin ortalama geliri günde 1 dolardan daha az. Nüfusun yüzde 40’ı yardımlarla hayatta kalıyor. Buna rağmen çocukların elinde bile silah var.

Kuraklık, yoksulluk
Somali ekolojik ve ekonomik bakımlardan da bir kısırdöngüye girmiş durumda. Mesela, en büyük gelir kaynağı hayvancılık, ama karşı karşıya bulunduğu en büyük tehlikelerden biri de otlakların aşırı kullanımı. Çölleşen ülkede tekrarlayan kuraklık dönemleri, yağış aylarında ise seller yaşanıyor, kıtlık ve açlık artıyor. Somali’de ekilebilen alan oranı sadece yüzde 1,64; sulanabilir alan ise 2.000 kilometrekareyle sınırlı.
Somali’de halk kaçış halinde. Kenya’nın sınır bölgesinde 45 bin kişilik kapasiteyle kurulan, ancak 267 bin kişinin yaşadığı ve her gün 500 Somalili’nin daha katıldığı Dadaab muhtemelen dünyanın en büyük sığınma kampı. The Independent gazetesi yaptığı karşılaştırmada durumun vahametini gözler önüne seriyor: Kampın 19 milyon dolarlık yıllık bütçesi Hint Okyanusu’nda korsan avı için devriye gezen tek savaş gemisinin yıllık masrafının yarısına denk geliyor.

Doğanın intikamı gibi
Nasıl doldurduğumuz sahiller depremlerle sulara gömülüyor, ağaçlık alanları tahrip ederek inşa ettiğimiz çatılar toprak kayması veya sellerle başımıza çöküyorsa, doğal ihtiyaçlarından mahrum bırakılan insan ve hayvan da karnını doyurmak için saldırıyor. Yaş ortalamasının 17,5 olduğu Somali’de zaten nüfusun yüzde 50’ye yakın bölümü savaşta doğduğu için başka bir hayat tanımıyor. Ve şimdi Somali sahilleri ve açıklarında ticarî gemiden özel tekneye her türlü deniz aracına saldırılar düzenleniyor; mürettebat, yolcular ve kargo fidye için rehin alınıyor. Geçen yıl 60’tan fazla gemi kaçırıldı. Bunların arasında maalesef Türk gemisi Yasa Neslihan da vardı.
El Cezire televizyonunun İngilizce yayınına katılan Somali asıllı Kanadalı sanatçı K’naan, karada iç savaş ve yoksullukla boğuşan, sahildeyse onlarca yıldır balıkları Japonya, Norveç gibi zengin devletler tarafından avlanan, kıyılarına zehirli atık bırakılan insanları durdurmanın savaş gemileriyle başarılamayacağını açıkladı. Atık bırakmanın ton başına bedeli Afrika’da 2,5 dolarken, Avrupa’da 1.000 dolar.
Somali Cumhurbaşkanı Şeyh Şerif Ahmed ilk yurt dışı gezisini geçen ay ortasında Türkiye’ye düzenledi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Somali’ye destek sözü verdi. Destekler sözde kalmamalı, zira uluslararası dolaşımın hiç olmadığı kadar yoğun yaşandığı yıllardayız; tek ülke krizinin tüm dünyayı sarsabildiği bir dönemde Somali’deki şiddetten de saklanamayız.

Bunu Paylaşın