Kriz kıyılarımızdan içeriye girdi

Yüksel Tuğrul

Kriz ilk evrede yalnızca gelişmiş ülkeleri etkilese de artık tüm dünyaya yayıldı. Hatta ekonomistler, bu krizden ancak Afrika’ daki kabilelerin kaçınabileceğini söylüyor

ABD’de başlayan mortgage sorunu zamanla tüm dünya ekonomisini etkileyecek kadar ciddi bir kriz haline geldi. Bazı uzmanlar, bu krizden ancak Afrika’daki kabilelerin   kaçınabileceğini belirtirken, gelinen noktaya bakıldığında çok da abarttıkları söylenemez. Çünkü krizin başlangıç evrelerinde sadece gelişmiş ülkeler etkilenirken, şimdi ise kriz, bu ülkelerin çok sıkı ekonomik ilişkiler içinde bulunduğu Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin kıyılarından içeriye girmeye başladı. Dünyanın en yüksek faizini veren Türkiye’de ise her ne kadar başbakan “Kriz bizi teğet geçecek” dese de, geçen süreçte krizin ekonomiyi kalbinden vurmasının hiç de uzak bir olasılık olmadığı herkes tarafından yüksek bir sesle dile getirilmeye başlandı. Uzmanlar, Türkiye’nin krizden etkilenmemesinin söz konusu olmadığını ancak krizin etkilerinin asgari düzeyde atlatılabilmesi için önlemler alınabileceğini dile getiriyorlar.

Önce reel sektörü sonra mali sektörü vuracak

Özel sektörün döviz cinsi yüksek borcu ve bu borçlarının finansmanının zorlaşması ise en can alıcı sorunlardan biri. Uzmanlar özel sektörün 190 milyar dolara dayanan borcunun ekonomi açısından büyük bir risk unsuru olduğuna işaret ediyor. Bu faktörde Türkiye’de yaşanacak krizi diğer ülkelerde yaşanan krizden ayırıyor. Çünkü Türkiye’de yaşanan kriz diğer ülkelerde olduğu gibi finans sektöründen değil, reel sektörden başlayacak ve daha sonra finans sektörüne yansıyacak.

En büyük sorun cari açık
Türkiye’nin mevcut kriz karşısındaki karşılaşabileceği en büyük sorun, ülkenin yumuşak karnı cari açığı olarak görülüyor. İhracata dönük sanayilerimizde de yaşanan üretim düşüşleri cari açıktaki artışın süreceğine işaret ediyor. Son açıklanan ağustos ayı verilerine göre, büyümenin öncü göstergelerinden sanayi üretimi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4, imalat sanayiinde ise yine geçen yılın aynı dönemine göre 5,7’lik bir düşüş söz konusu. Bu veriler ışığında ihracat odaklı çalışan otomotiv ve tekstil sektörlerinde yaşanan daralma oldukça dikkat çekici.
Uzmanları endişelendiren konulardan biri de ihracat. Türkiye’nin ihracatının yüzde 65’ini AB ülkelerine yaptığı dikkate alındığında, Avrupa’da yaşanan krizin ihracatımızı vurması kaçınılmaz görünüyor. Özellikle Avrupa’da en çok ihracat yaptığımız ülke olan Almanya ekonomisinin son çeyrekte yüzde 0,5 küçülmesinin etkilerinin en kısa zamanda hissedilmesi bekleniyor. Nitekim ocak-ağustos aylarında Avrupa’ya olan ihracatımızın yüzde 50’nin altına inmesi önümüzdeki dönemde yaşanacak daralmanın habercisi oldu. Alternatif ihracat pazarlarından Rusya ekonomisinde yaşanan krizin etkileri de ihracatçının hareket alanını iyice daraltmış durumda.

Finansman sorunu
Petrol fiyatlarının 60 doların altına kadar gerilemesi her ne kadar cari açığın rekorlar kırmasını engelleyecek olsa da, yaşanan finansman sorunu düşündürücü boyutlara ulaştı. Çünkü son açıklanan ocak-ağustos rakamlarına göre ülkemize yapılan doğrudan yabancı yatırımlar 15 milyar dolardan 11 milyar dolara gerilemiş durumda. Aynı şekilde portföy yatırımları da 1,4 milyar dolar olarak belirlendi. Bu tutar geçen yılın aynı döneminde 4,3 milyar dolardı. Cari açığın finansmanını önemli ölçüde sağlayan, doğrudan yatırımlar, portföy yatırımları ve ihracatta yaşanan bu azalma uzmanları düşündürüyor. Bunun yanında reel sektör 2007 yılında ucuza borçlanabiliyorken bu durum 2008 ve 2009 yılında o kadar kolay olmayacak. Tasarruflar açısından büyük sorun yaşayan ve dış tasarrufa ihtiyaç duyan ülkemizi ciddi sıkıntılar bekliyor. Çünkü dünyada ciddi bir likidite krizi yaşanıyor.

Ekonomi daralırken işsizler ordusu artıyor
Türkiye ekonomisinde krizin en önemli etkileri ise kuşkusuz büyüme tarafında yaşanacak. Son 6 yıldır yıllık ortalama yüzde 7,5 büyüyen Türkiye ekonomisinde 2008 yılı sonu için büyüme tahminleri yüzde 3’e çekilirken, 2009 yılında yüzde 2 büyüme tahmini yapanlara bile iyimser gözüyle bakılıyor. Ekonomik büyümede yaşanacak bu daralma enflasyon tarafına olumlu yansısa da, istihdam tarafında çok ciddi sıkıntıları da beraberinde getirecek. Buna en güzel örnek ise daha krizin uğramadığı, ilk 9 ayda rekor kâr yapan bazı bankaların bile toplu eleman çıkarması. Krizin varlığını daha da hissettirmeye başlamasıyla birlikte yıllık yüzde 10’a dayanan işsizlik oranının hızla artması bekleniyor.

Neler yapılabilir?
Krizden daha az etkilenmek için kur politikasının gözden geçirilmesi gerektiğini belirten uzmanlar, bu konuda Merkez Bankası’nın elinden geleni yaptığını belirtiyorlar. Uzmanlar, reel sektörün krizi hafif atlatması için hükümetin teşvikleri bir an önce açıklamasının hayati önem taşıdığını vurguluyorlar. Hükümetin, IMF ile bir an önce klasik stand-by anlaşmasına varması ve IMF’den gelecek kaynağın reel sektörün önünü açmakta kullanılmasını öneren uzmanlar, Maliye Bakanlığı’nın da yabancı ülkelerdeki sermayenin çekilebilmesi için cazibe sağlayacak tedbirlerin alınması gerektiği görüşündeler.

Bunu Paylaşın