Petrol ve emtia ekonomiyi kötü etkiliyor

Yüksel Tuğrul

Dünya ekonomisi yaşadığı en ağır ekonomik krizin yaralarını sarmaya çalışırken, piyasalarda yaşanan ekonomik çelişkiler de durumun analizini güçleştiriyor. Bir yandan son 7 ayda yüzde 60’lara yakın yükselen borsalar, 83 doları gören petrol ve 1000 doları aşan altın fiyatları varken, diğer yandan reel ekonomi tarafından gelen veriler toparlanmanın en az 2011 yılına kadar sarkabileceğini gösteriyor. Her ne kadar ABD’de açıklanan şirket bilançoları beklenenden iyi gelse de, bilançoların detayına bakıldığında bunun en önemli nedeninin, beklentilerin çok aşağıya çekilmiş olması ile şirketlerin harcamalarda ve yatırımlarda kısıntıya giderek kârlılıklarını artırmaya çalışmaları olduğu göze çarpıyor. Çünkü, şirketlerin ciroları asıl gerçeği gözler önüne seriyor: Cirolarda yüzde 30-40’lara varan düşüşler var ve ekonomideki toparlanma işaretlerine karşın şirketlerin bu kayıplarını en az 2011’e kadar telafi etmeleri zor görünüyor. Bankalarda ise kredi geri dönüşlerindeki sorunların ve zararların büyüyerek devam edeceği anlaşılıyor. Öte yandan ekonomistlerin, ekonomik aktivitedeki canlanmayı görebilmek ve geleceğe yönelik öngörüler yapmak için en sık baktıkları, Baltic Dry Index (BDI), petrol ve emtia fiyatları gibi göstergelerde yaşanan hareketlilik ise aslında göz kamaştırıyor.

Eylülden ekime dolar fiyatları yüzde 21 arttı. Bunun en büyük nedeni ise spekülatif fon alım ve satımlarından kaynaklanıyor

Petrol fiyatlarında 30 dolarlık balon
Son dönemde petrol fiyatlarında yaşanan artış birçok iyimser ekonomist tarafından başlarda ekonomik aktivitedeki canlanma işareti olarak algılansa da fiyatlarda yaşanan dalgalanmalar durumun hiç de öyle olmadığını gösteriyor. Eylül sonu 66 dolar seviyelerinde olan petrol fiyatları ekim sonu itibarıyla 1 aylık sürede yüzde 21 artarak 80 dolara oturdu. Hatta bir ara 83 dolar seviyesine kadar da yükseldi. Ancak fiyatlarda zaman zaman yaşanan günlük yüzde 4-5’lere varan hareketlilikler ekonomik aktiviteden çok büyük fonların yaptığı spekülatif alım satımlardan kaynaklandığını gösteriyor. Öyle ki, petrol analistleri mevcut petrol fiyatlarının 30 dolarının spekülatif alımlardan kaynaklandığını fiyatların şiştiğini belirtiyor. ABD’de hükümet bu durumu engellemek için fonlara kontrat alım sınırı getirmeyi planlasa da henüz bu konuda somut bir adım atılmış değil.

BDI bir ayda yüzde 41 yükseldi
Öte yandan kriz öncesi dönemde ekonomik aktivitenin nabız ölçeri olarak bilinen Batic Dry Index’inde (BDI) yaşanan dalgalı seyir de tam anlamıyla krizden çıkış emarelerinin görülüp görülmediği konusunda fikir vermiyor. Geçen haziranda 4291’e kadar yükselen BDI, bu seviyesinden yüzde 30 düşüp eylül sonu itibarıyla 2163’e kadar geriledi. Ancak Endeks eylül sonundan ekim sonuna kadar bir aylık sürede yüzde 41 yükselerek 3043 seviyelerine geldi. Endekste kısa sürede yaşanan bu artış, reel ekonomiye yönelik beklentilerin artmasına neden oldu.

Reel sektör ve finansal piyasalar ayrıştı
Bütün bu yaşananlara bakarak gelinen noktada reel ekonomi ve finansal alanda yaşanan ayrışmanın nedenlerini iyi irdelemek gerekiyor. Küresel krize karşı alınan “sıfır faiz ve sonuna kadar likidite” önlemi finansal tarafta sonuç verdi. Finansal piyasalarda yangın söndü, borsalar normale döndü. Finansal varlık fiyatları da hızla toparlandı. Reel ekonomi ise resesyondan kurtuldu ama henüz kayda değer bir canlanma gösteremedi. Yaşananlar sonunda reel ekonomi ile finansal ekonomi arasındaki uçurum büyüdü. Hükümetlerin krizi önlemek amacıyla karşılıksız bastıkları para bir yandan kötü gidişi frenlerken diğer yandan da bir ilacın yan etkisi gibi ekonomiye zarar da vermeye başladı. Krize önlem diye merkez bankaları piyasaya para basıp, faizleri sıfıra doğru indirdiler. Yani piyasaya müthiş bir parasal olanak sağladılar. Ancak bu parasal olanak önce bankalara ulaştı. Bankalar da bu likiditeyi kredi piyasalarını normalleştirme yerine daha çok finansal piyasalarda döndürmeyi tercih etti. Bunun sonucunda verilen likidite hisse senetlerinden emtiaya kadar finansal varlıklara yöneldi. Varlık fiyatları da yükseldi.

Reel ekonomi negatif etkileniyor

Hisse senedi ve diğer finansal varlık fiyatları doğrudan olmasa da, emtia fiyatlarının hızlı artması reel ekonomiyi negatif etkiliyor. Ekonomiler canlanmadan emtia fiyatlarının hızlı yükselmesi, reel tarafa yüklü bir fatura çıkartıyor. Bunun sonuçlarına ilk başta bu emtiaları işleyen sanayiciler katlanacak. Ama eninde sonunda nihai tüketiciler bedelini ödeyecek. Kaldı ki, bu maliyet artışını üreticiler tüketicilere yansıttıkça enflasyon üzerinde bir etkisi olacak. Talep yoluyla değil ama maliyet yoluyla enflasyon etkilenecek. Nitekim petrol ürünlerindeki artıştan dolayı Türkiye’de akaryakıt ürünlerine son iki hafta içinde yüzde 15 zam yapıldı.
Bol ve ucuz likiditenin etkisi bununla sınırlı değil elbette. Ülke para birimleri üzerinde de sermaye hareketleri yoluyla son derece etkili oluyor. Girdiği ülkelerin para birimlerini değerlendiriyor.

Bunu Paylaşın