Ukrayna’da sona yaklaşılırken… Enerji jeopolitiği ve Rusya’nın ‘Yeni Deniz Doktrini’

MDN İstanbul

Garip zamanlardan geçiyoruz. Konjonktürel olarak kriz bölgeleri devinim sergiliyor. Dünyanın gözü aylardır devam eden Rusya-Ukrayna hadisesinde. Hâl böyle olunca biz de optiğimizi kuzey komşularımızdan ayıramıyoruz. Enerji jeopolitiği

24 Şubat sabahı saat 06.00’da Rusya’nın başlattığı askerî harekâtın üzerinden neredeyse 215 gün geçti. Taarruzi harekât prensibini benimseyen Rusya, kısa sürede farklı cephelerden Ukrayna’yı işgale koyuldu. Ancak ilerleyen dönemde Rusya, harekât temposunu ve taarruzi harekâtını sürdürmekte zorlanmaya başladı.

İlk aşamada önemli kazanımlar elde eden ve belirlediği siyasi hedeflerine ulaşmak için sistematik ve hızlı hareket eden Rusya’nın savaş temposu ilerleyen günlerde düşmeye başladı. Bunun en somut örneğini ilk olarak Başkent Kiev’in işgalinden vazgeçilmesi kararında gördük. Enerji jeopolitiği

Harekâtın süresi uzadıkça Rusya’nın defoları da ortaya çıkmaya başladı. Harp silah araç ve gereçlerinin yetersizliği, harekâtın sevk ve idaresindeki aksaklıklar, lojistik sorunlar ve emir-komuta zafiyetleri, Rusya’yı zor durumda bırakmaya başladı. Bu olumsuzluklar Rus ordusunun her geçen gün yıpranmasına neden oldu. Son kertede iş öyle bir noktaya geldi ki Rusya, İran ve Kuzey Kore’den mühimmat temin etmek durumunda kaldı.

Rusya inisiyatifi yitiriyor mu?

Ağustos ayının sonlarına gelindiğinde Rus harekâtının taarruzi karakteri kaybolmaya başladı. Dahası, eylül ayında ansızın karşı saldırıya geçen Ukrayna, kısa sürede elde ettiği başarılarla tüm dünyayı şaşırttı. Bu durum Rusya’nın harekât sahasında tesis ettiği inisiyatifin sorgulanmasına neden oldu. Enerji jeopolitiği

Bilhassa Ukrayna bakımından kilit öneme sahip İzyum’un geri alınması, Batı medyasında “Rus kuvvetlerinin mart ayında başkent Kiev’den geri çekilmesinden bu yana yaşanan en büyük yenilgi” olarak yorumlandı. Gelinen aşamada Rus kuvvetleri, taarruzi harekâttan savunma harekâtına evrilmek durumunda kaldı. Kuşkusuz bu durum Rus ordusuna yönelik illüzyonu da bertaraf etti. Buz dağının görünmeyen kısmı berraklaşmaya başladı. Rusya’nın defoları Ukrayna ve destekçilerinde doping etkisi yaptı.

Nitekim Zelenski, 14 Eylül’de yaptığı açıklamada, Ukrayna birliklerinin doğuda ve güneyde Rusya kontrolünde bulunan 4 bin kilometrekareden fazla alanın kısa sürede geri aldığını açıkladı. Bu satırların yazıldığı günlerde, Ukrayna’nın saldırıları devam ediyordu. Unsurlarını yeniden tertiplemek için geri çeken (ki bu durum ilk defa meydana geliyor) Rusya ise bu saldırılara, Harkov, Donetsk, Zaporijya, Dnipropetrovsk ve Sumi bölgelerine füze saldırıları düzenleyerek karşılık veriyordu. Saldırılar nedeniyle bölgedeki elektrik şebekelerinin çöktüğünü hatırlatalım. Enerji jeopolitiği Enerji jeopolitiği

Kilit şehir: Herson

Ukrayna ordusunun sahada elde ettiği askerî başarılar hiç şüphesiz ülke genelinde moral/motivasyonu ve direnme gücünü artıracaktır. Dahası Rusya’ya yenilginin tattırılması, Ukrayna millî gururunu kabartacaktır. Karşı saldırıya geçen Ukrayna’nın hedefi, ilk aşamada Herson’un geri alınmasıdır. Herson aynı zamanda Zelenski’nin de ısrarla belirttiği üzere Kırım yolunun açılmasını sağlayacaktır. Herson’un geri alınması Ukrayna meselesinde kartların yeniden karılmasına neden olabilir. Bu nedenle Herson’u “Kırım’a açılan kapı” olarak tanımlamak uygun olacaktır.

Ukrayna’nın başlattığı saldırıyı sürdürebilmesi, harekât temposunu idame edebilmesi hiç şüphe yok ki Ukrayna hadisesinin akıbetinin belirlenmesinde etken rol oynayacaktır. Öte yandan Ukrayna’nın bu beklenmedik başarısı ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin desteklerini artırmasına neden olacaktır.

Ukrayna denklemi altüst olur mu?

Ukrayna’nın sürpriz başarısına Rusya’nın vereceği tepkiyi ve göstereceği karşı reaksiyonu şu aşamada kestirmek oldukça güç. Rusya’nın reaksiyonunu ve izleyeceği stratejiyi yaşayarak göreceğiz. Moral bakımından gerileyen, sahaya ilave asker sevk edemeyen, harekâtın lojistik ağını yönetmekte zorlanan Rus ordusunun olası başarısızlığı, dahası toparlanamaması, Ukrayna denklemini altüst edebilir.

İlerleyen günlerde Rusya, bu beklenmedik başarısızlığı telafi edememesi ve krizi yönetememesi durumunda farklı opsiyonlara yönelebilir ve ihtimaldir ki harekât sahasında hırçınlaşabilir. Putin’in son zamanlarda enerji kartına daha sıkı sarılması, Avrupa’yı alenen ve “kışın donacaksınız” mealinde tehdit etmesi, ötesinde Rus yöneticilerinin nükleer silah kullanma söylemine sıklıkla atıfta bulunmaları dikkat çekicidir. Eğer işler askerî düzlemde Rusya bakımından yolunda gitmezse Rusya’nın olası başarısızlığı kabullenmesi kolay ve rasyonel olmayacaktır. Bu durumda Rusya’nın sıkıştırılan kedi misali kontrolsüz tepkiler verebileceği ihtimal dahilindedir.

Enerji jeopolitiğini bir silah olarak kullanmak

Yaşanan stratejik sıkışıklığı aşmak üzere, Putin başta olmak üzere Rus karar vericilerin bir an önce kış aylarının gelmesini bekledikleri görülmektedir. Zira Rusya, enerji jeopolitiğini siyasi kazanımlarına ulaşmada önemli bir kaldıraç olarak kullanmaktadır. Bu enstrüman sahada yaşanan askerî başarısızlıklardan sonra daha da önemli bir hale evrilmiştir. Rusya bakımından Ukrayna’yı koşulsuz destekleyen Avrupa’yı sıkıştırmada ve baskılamada kullanılabilecek en önemli silah ve taktik koz hiç şüphe yok ki enerji kartıdır.

Bakınız Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı harekât sonrası AB ülkelerinin Rusya’ya yaptığı ihracat önceki yıla nazaran yüzde 48 oranında azaldı. Ancak bu dönemde Rusya’nın AB ülkelerine yaptığı ihracat ise doğal gaz ve petrol fiyatlarındaki yukarı yönlü hareket nedeniyle yüzde 68 oranında arttı.

British Petroleum’un yıllık istatistiklerine göre dünya doğalgaz rezervlerinin dağılımında Rusya’nın payı yüzde 20’nin üzerinde. Son 20 yılda Rusya’daki kanıtlanmış rezervler yüzde 13 artarak 37,6 trilyon metreküpe ulaştı. Hatırlatalım, 2020 yılında dünyada 3,85 milyar metreküp doğalgaz çıkarıldı.

ABD dünyadaki doğalgaz tüketiminin yüzde 21,8’ini gerçekleştiriyor. ABD’yi yüzde 11 ile Rusya izliyor. AB ülkelerinin tüketimdeki payı ise yüzde 10 seviyesinde. Dünyadaki doğalgaz ihracatının dörtte birini boru hatları yoluyla veya LNG şeklinde Rusya gerçekleştiriyor. İthalat tarafında ise AB açık ara ilk sırada. AB ülkeleri dünyadaki doğalgaz ithalatının yüzde 35’ini gerçekleştiriyor.

Rus gazına bağımlı olmak

2022 yılı başında Rus gazını en fazla ithal eden ülkeler Çin, Hollanda, İtalya ve Almanya oldu. 2022 yılı ortası itibarıyla boru hatlarıyla Rusya’dan gelen gaza en bağımlı ülkeler Almanya, İtalya, Polonya, Bulgaristan ve Avusturya şeklinde sıralandı. Son tahlilde 2020 yılında AB ülkelerine gelen toplam gazın yüzde 43’ünü, Rusya tedarik etti. Öte yandan AB’nin Rus kömürüne bağımlılığı ise daha yüksek seviyede. AB’ye ithal edilen kömürün yüzde 54’ü Rusya’dan tedarik edildi.

AB’nin, 2030 olan doğalgaz marjında Rusya’ya bağımlılığı üçte iki oranında azaltma hedefini Ukrayna hadisesi sonrası 2023 yılına çektiğini hatırlatalım. Yukarıda belirttiğimiz veriler çerçevesinde yaklaşan kışın Avrupa bakımından nasıl geçeceğini ilerleyen günlerde göreceğiz. Zira sıkışan Rusya’nın Avrupa’nın gazını kesmesi yüksek olasılık.

Birçok Avrupa ülkesi, zihni sinir öneri ve projelerle vatandaşlarına enerji tasarrufu yapılmasını salık veriyor. Elbette kamuoyuna yönelik bu popülist tavsiyelerin halk nezdinde bir karşılığı yok. Konformist Avrupalının keskin soğukla yüzleştiğinde vereceği olası tepkiler, AB üyesi ülkelerde siyasi krizleri tetikleyebilir. Bu durum kuşkusuz Rusya’nın kurmak istediği oyunda ulaşmak istediği hedef olup Ukrayna meselesine de yansımaları olacaktır.

Rusya’nın yeni Deniz Doktrini

Ukrayna marjında dinamik seyreden gelişmeler, Rusya cenahında meydana gelen önemli bir hadisenin geri planda kalmasına neden oldu. Ağustos ayı başında Rusya Devlet Başkanı Putin, ülkesinin küresel denizcilik hedeflerini ortaya koyan yeni “Rusya Deniz Doktrini”ni onayladı.

Güncellenen Deniz Doktrini, Rus deniz kuvvetlerinin önceliklerinde önemli değişiklikler barındırıyor. Örneğin önceki doktrinde yer almayan bazı coğrafi bölgelerin, küresel denizcilik hedefleri arasına ilave edildiği görülüyor. Deniz Doktrini’nde yapılan değişikliklerin dünyadaki yeni zorluklara ve mevcut jeopolitik koşullara yanıt verdiğinin altı çiziliyor.

Rusya Donanma Günü nedeniyle Saint Petersburg’da düzenlenen törende konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Putin, ülkesinin artan askerî yeteneklerine işaret ederek “Rusya, egemenlik ve özgürlüğünü ihlâl etmeye kalkan herkese yıldırım hızıyla yanıt vermeye muktedirdir. Burada esas olan deniz güçlerimizin yeteneğidir. Rus Donanması, ülkenin deniz sınırlarında ve açık denizlerde stratejik görevlerini başarıyla yerine getirmektedir.” ifadelerini kullandı.

Yeni doktrinde öne çıkan en önemli kısım, Rusya’nın ulusal çıkarlarının sınırlarının belirlenmesi oldu. Öncelik verilen bölgeler ismen zikredildi. Bu minvalde Arktik, Karadeniz, Ohotsk ve Bering Denizi’nin suları, Baltık ve Kuril Boğazları sayılarak bu bölgelerin sahip olunan tüm yeteneklerle korunacağı vurgulanıyor.

Nüfuz alanının genişletilmesi ve yeni deniz üsleri

Yeni Rus Deniz Doktrini’nde, Svalbard Adaları, Franz Josef Toprakları, Novaya Zemlya Takımadaları ve Vrangel Adası’nda, denizcilik faaliyetlerinin çeşitlendirilmesi ve etkinleştirilmesi öngörülüyor. Bu bölgelerin esasen Kuzey Kutbu’ndaki Rusya’nın kontrolünü garanti eden alanlar olduğunu hatırlatalım.

Yeni Doktrinde ayrıca ülkenin güvenliğinin sağlanması ve açık denizlerdeki çıkarlarının korunması maksadıyla Rus donanmasının savaş kabiliyetinin artırılacağı, Kuzey Kutbu Filosu’nun yeniden tertiplendirileceği belirtiliyor. Asya-Pasifik ülkelerinde Rus donanması için deniz üslerinin kurulmasının öngörüldüğü doktrinde, söz konusu lojistik merkezlerin bölgedeki deniz iletişim hatlarının (SLOC) korunmasına katkı sağlayacağı belirtiliyor.

Akdeniz’deki donanma varlığının kalıcı olarak sağlanması

Yeni doktrine ayrıca Rus donanmasının Suriye’nin Tartus kentindeki ana lojistik merkezine ek olarak Akdeniz Bölgesi’ndeki birçok ülkede benzer lojistik merkezlerin kurulması öngörülüyor. Doktrinde, Suriye Arap Cumhuriyeti ile yapılan anlaşmaya atıfta bulunularak “Rusya’nın Akdeniz’deki donanma varlığının kalıcı olarak sağlandığı” vurgulanıyor.

Kızıldeniz ve Akdeniz’e kıyısı olan Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri ile ilişkilerin geliştirilmesi önemli bir hedef olarak yeni doktrinde yer alıyor. Kızıldeniz ve Hint Okyanusu’nda deniz üsleri inşa edilmesinin öngörüldüğü doktrinde, “Ulusal denizcilik politikasının önceliklerinden biri, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu’nda lojistik destek merkezlerinin kurulması ve Rusya’nın Basra Körfezi bölgesindeki deniz varlığını korumak ve sürdürmektir.” ifadelerine yer veriliyor.

Rusya’nın deniz faaliyetlerine yönelik tehditler

Rusya’nın güvenliğine ve deniz filolarının faaliyetlerine yönelik büyük tehditler arasında, ABD’nin okyanuslarda hegemonya kurma yaklaşımı ve NATO’nun artan deniz faaliyetleri gösteriliyor. 2015’teki belgede dış tehdit olarak NATO’nun Rusya hattına ilerlemesi zikrederken, 2022 yılında güncellenen doktrinde asıl tehlike ABD ve müttefiklerinin küresel sulardaki egemenlik çabaları olarak belirtiliyor. NATO’nun askerî altyapısının Rusya sınırlarına ilerlemesi ve koalisyon güçlerinin Rusya topraklarına mücavir deniz sularındaki manevra sayılarındaki artışa dikkat çekiliyor. Enerji jeopolitiği

Yeni doktrinde uçak gemilerinin inşası da dâhil olmak üzere Uzak Doğu’da bir gemi inşa kompleksinin geliştirilmesi de öngörülüyor. Bu yaklaşımın ulusal denizcilik politikasının öncelikleri arasında olduğu özellikle kaydediliyor. Bu yaklaşım Japonya’ya bir mesaj olarak okunabilir. Enerji jeopolitiği

Sonuç olarak Rusya’nın dış politika öncelik ve hedeflerinin elde edilmesinde kuşkusuz Rus deniz gücünün önemli bir yeri var. Bu nedenle güncellenerek yayımlanan yeni deniz doktrinine farklı bir optikten bakılmasını öneriyoruz. Zira geçmişteki deniz doktrinlerinden farklı olarak önem ve öncelik verilen coğrafi bölgelerin ismen sayılması dikkat çekiyor.

Arktik Bölgesi’nde ön aldığı görülen Rusya’nın ilgi alanına Uzak Doğu’yu eklediği, Asya-Pasifik Bölgesi’ndeki millî çıkarlarını korumak üzere ileri üsler edinme çabalarını ivmelendireceği, benzer yaklaşımın “kalıcı olarak yerleşildiği” ifade edilen Doğu Akdeniz için de geçerli olduğu ve Kuzey Afrika ile Kızıldeniz’de kalıcı donanma varlığı bulundurulmak istendiği anlaşılıyor. Ukrayna meselesi nedeniyle enerjisini ve dikkatini Karadeniz’e odaklayan Rusya’nın, müteakip aşamada küresel güç olma iddiası bağlamında deniz boyutunda yapacağı hamlelerin yakından izlenmesini öneriyoruz.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın