UNICEF verileri çocuklara yönelik şiddetin çatışma bölgelerinde 10 yılda üç kat arttığını gösteriyor. Ne yazık ki dünyada, çocukların altıda biri savaş ya da çatışma bölgesinde yaşıyor
Malum, tarihin yazılı en eski destanlarından biri Uruk Kralı Gılgamış’ı anlatandır. Ölümden kurtulmak için inanılmaz bir yolculuğa çıkar kral; türlü maceralardan sonra büyük tufandan kurtulan Utnapiştim’i bile bulur ama hikâyenin sonunda hâlâ ölümlüdür…
Evet, ölüm kaçınılmazdır. Ama insanların ölümsüz olmadığını kabullenmekle ölümlere kaderci bir anlayışla yaklaşmak arasında hayati bir fark var. Mesela savaş ölüm getirir. O halde engellenmelidir; yok edici ve yıkıcı sonuçlarından böylece sakınmak mümkündür.
Bir başka gerçek: Savaşlar en fazla çocukları etkiler
Save The Children yardım kuruluşunun geçen ay duyurulan raporuna göre, dünya ölçeğinde, çocukların altıda biri savaş ya da çatışma bölgesinde yaşıyor. Çocuklara Karşı Savaş adlı raporda, 2018’de çatışmalarda ölen ya da yaralanan çocukların sayısı 12 bin 125 olarak veriliyor. 2018’de dünya genelinde, savaş ve çatışmalardan doğrudan etkilenen çocukların sayısı ise 415 milyon.
2017’ye ait bir önceki raporda bu çocukların sayısı 420 milyondu. Beş milyon civarı bir fark… Kimsenin içi rahatladı mı?.. Hayır! Zaten istatistiksel kıyaslamayı, mesela, 2010 yılına bakarak yapınca tablo farklı gözüküyor. 2010’a kıyasla, son rakamlarda yüzde 37’lik bir artış var.
Raporun verileri çocuklar için en tehlikeli 10 ülkeyi şöyle sıralıyor; tabii 2018 yılı için… Afganistan, Kongo, Irak, Yemen, Mali, Nijerya, Somali, Güney Sudan, Suriye ve Orta Afrika Cumhuriyeti. Coğrafi vurgu hemen kendini gösteriyor. Sonuç çıkarmak zor değil: Afrika’da her dört çocuktan biri kriz bölgesinde yaşıyor.
Aynı rapor çatışmalı bölgelerde militan grupların 2 bin 500 çocuğu kaçırdığına ve bu çocukların yüzde 80’inin oğlan çocuğu olduğuna işaret ediyor. Cinsel şiddet vakalarının yüzde 87’sinin kız çocuklarına yönelik olduğu da raporda kayıt altında.
Savaş bölgelerinde zorla çocuk asker olarak kullanılan çocukların sayısının ise 2018’de 7 bin; 2005-2018 yılları arasında ise 65 bin olduğu belirtiliyor.
Ne karanlık bir dünya!
Save The Children’ın direktörü Susanna Krüger rapor vesilesiyle yaptığı açıklamada bu verilerin işaret ettiği karanlığı şu sözlerle ifade ediyordu, ‘‘Hükümetler ve savaşan taraflar uluslararası normları ve standartları devam ettirmek için eyleme geçmez ve suç işleyenlerden hesap sormazsa, çocukların hayatı anlamsızca yok edilmeye devam edilecek.’’
Çatışan dünya
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) verileri de çocuklara yönelik şiddetin çatışma bölgelerinde 10 yılda üç kat arttığını gösteriyor.
Nitekim kurum iki ay önce yaptığı açıklamada, “kriz bölgelerinde” çocukların ağır hak ihlallerine uğradığını vurguluyordu. Ağır hak ihlallerinden kasıt öldürme, sakat bırakma, cinsel şiddet, kaçırma, insani yardımdan mahrum bırakma, çocukların silah altına alınması, okul ve hastanelere yönelik saldırılar, vs…
Kuşkusuz bu veriler kayıt altına alınmış olabilenler; gerçek sayı ne yazık ki daha büyük. UNICEF’in kayıtlarına göre, 2018’de, 24 bin ağır çocuk hakkı ihlali gerçekleşti. Bunların yarısında çocuklar çeşitli saldırılar sonucunda ya öldürüldü ya da sakat bırakıldı. 2019’un ilk yarısında ise çocuklara yönelik ağır hak ihlali sayısı kayıtlara 10 bin olarak geçti.
Bu korkunç rakamlarda savaşların payı büyük elbette. UNICEF’e bakılırsa, 1989’dan, yani Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin kabulünden beri hiç bu kadar fazla ülkede çatışma yaşanmamıştı.
Aynı kurumun bir başka araştırması çocukların çatışma ortamlarından ne kadar yüksek oranda ve ne denli kötü etkilendiğini gösteren başka veriler içeriyor. Bunlardan biri Libya’ya ait. Bu yazı yazılırken barış arayışlarının sürdüğü Libya’da, çocuklar yaşanan çatışmalar nedeniyle eğitimlerinden yoksun kaldı. UNICEF’e göre, sözü edilen çocukların sayısı 115 binden fazla.
Trablus’taki okulların, çocukların öğrenerek büyüyecekleri güvenli yerler yerine, korku dolu mekânlar haline geldiğini vurgulayan UNICEF, okula gitmeyen çocukların da çok fazla şiddet ve çatışmalara katılma riski altında olduğunu belirtiyordu.
Son yıllarda savaş deyince arkasından adını anmadan söz söylemenin mümkün olmadığı Suriye’ye bakınca da farklı bir tabloyla karşılaşmak mümkün değil. Yine Birleşmiş Milletler’e ama bu kez İnsan Hakları Konseyi’nin araştırma komisyonuna referansla söylersek, savaş nedeniyle Suriye’de iki milyondan fazla çocuk düzenli olarak okula gidemiyor.
Araştırma komisyonunun Eylül 2011-Ekim 2019 dönemini kapsayan raporunda, savaşın başlamasından bu yana Suriye’de binlerce okulun yerle bir olduğu ya da askeri amaçlı kullanıldığı yazıyor. Ayrıca savaş yıllarında Suriye’de çocukların okula gitmesini engelleyen şiddet olaylarına da değiniliyor. Söz konusu şiddet olayları arasında çocukların asker olarak kullanılması, küçük kız çocuklarının tecavüze uğraması ve çocukların gözü önünde idam cezalarının infaz edilmesi gibi olaylar sıralanıyor.
Komisyon raporu aynı zamanda, Suriye’deki çatışma ortamlarında büyüyen çocukların acı ve yokluk içinde olduğu ve bunun ileride yıkıcı psikolojik sonuçlara yol açacağı uyarısına da yer veriyor.
Birleşmiş Milletler verileri Suriye’de hayatını kaybedenlerin yanı sıra beş milyon çocuğun da kayıp olduğunu söylüyor.
Ve tabi çatışma ortamlarındaki çocuklar için durum sadece Ortadoğu’da değil, dünyanın başka yerlerinde de vahim. Bu yılın ilk ayında Meksika Çocuk Hakları Ağı (REDIM) son 13 ayda çeteler arasında yaşanan şiddet olayları nedeniyle 1,471 çocuğun hayatını kaybettiğini duyurmuştu.
Save the Children 2019’da yaptığı bir başka çalışmada, 690 milyon çocuğun çocukluğunu yaşayamadığına işaret ediliyordu. Bu durumun başlıca nedenleri arasında da savaşlar gösteriliyordu.
Nitekim, çocukların yaşam şartlarına dair yapılan sıralamada, savaş, çatışma ve istikrarsızlığın yaşandığı ülkeler en alt sıralarda yer almıştı: Orta Afrika Cumhuriyeti, Nijer, Çad, Mali, Güney Sudan, Somali, Nijerya ve Gine.
Savaşın tahribatının kelimelere sığmadığı ancak sonuçlarının herkes tarafından bilindiği Suriye, Yemen, Irak ve Myanmar gibi ülkeler ise o sırada veri eksikliğinden bu sıralamaya alınmamıştı.
Sorumluluklarımız
Çatışma ortamlarındaki çocukların maruz kaldığı hak ihlallerini daha görünür kılan rakamlar, raporlar, uyarılar… Hepsi insanlara, devletlere, kurumlara aynı gerçeği hatırlatmaya uğraşıyor aslında: Savaş dönemlerinde de barış dönemlerindeki gibi çocuklara karşı birinci derecede sorumluyuz. Güvenlik, yüksek çıkarlar ya da ulvi değerler fark etmez; hiçbir gerekçe çocuklara karşı olan yükümlülükleri geri plana atamaz.
İster bireyler, ister devletler, ister inançlı topluluklar, ister silahlı gruplar olsun; çocuklara karşı sorumluluktan, yaşam hakkı başta olmak üzere çocukların haklarından söz ediyorsak, hiçbiri bu yükümlülükten muaf tutulamaz.