METİN AKBAŞOĞLU

MDN İstanbul

Adana Serbest Bölgesi’nde bulunan Akdeniz Shipyard Yönetim Kurulu Başkanı Metin Akbaşoğlu bölgenin Roterdam’a rakip olmaması için bir neden olmadığını söylüyor. Akbaşoğlu tezinin oturduğu temeli şöyle açıklıyor: “Rotterdam’da da petrol ve enerji var, liman var, her taraf Doc, bu bölge öyle bir bölge yapılabilir. Yatırımlar büyük. Fiziki şartları buna çok uygun. Çelik var, hurda var, petrol var, kömür var. Süveyşi bile geçmeye gerek yok, Irak, Suriye, Ürdün, Suudi Arabistan…” Akbaşoğlu’nun 2009’da büyük cesaretle açığa gemi yaparak hayata tutundurduğu tersanesi şimdi gemilerin tamir için İstanbul’a gelerek hem vakit hem de maddi kayba uğramasını önleyecek tamir bölümünü tamamlamak için 25 milyon dolarlık yatırıma daha hazırlanıyor. Üstelik Türkiye’de daha önce hiç uygulanmayan bir yöntemle… Adına  Ship Lift deniliyor. Lift denize iniyor, gemi üzerine geliyor, lift kalkıyor ve tersane kotuyla bir oluyor ve gemiyi transfer ediyor. Geçiş kanalları ile gemiyi başka bir yere park ediyorsunuz. Tamir bitene kadar lift müsait. Böylece haftada 7 gemi tamire alınabilecek. Ancak 50-100 dönüm boş bir park alanına ihtiyacınız var. İşte Akdeniz Shipyard bu alana da sahip. Yönetim Kurulu Başkanı Akbaşoğlu hem tersane hem bölge hem de denizcilik alanında ilginç fikirlerini şöyle aktardı:

1-Tersane şu anda yüzde kaç kapasite ile çalışıyor? 2008’deki kriz döneminden sonra teslim ettiğiniz projeler hangileri oldu?
Biz tersanemizi 2007 yılının sonunda kurduk. Kurar kurmaz 10 binlik kuruyük gemiye başladık. Hatta o dönemde alıcımız da vardı, bu Suriye’ydi. İyi bir anlaşmaydı. Onlara gemi yapıyorduk ama kriz olunca gittiler ve gemi elimizde kaldı. Yaklaşık bir buçuk sene boşlukta kaldık. Tersanede işçi sayısını azalttık. 200 kişi çalışıyordu, 25 kişiye düşürdük, sadece idari kadroyu elimizde tuttuk. 2009’un sonlarına doğru “birşey yapmamız lazım, buraya yatırım yaptık, çalışmamız lazım” dedik ve küçük bir tankere başladık. Açığa yaptık gemiyi ama piyasadaki geçmiş tecrübelerimiz, sanki böyle bir şeye ihtiyaç olacakmış gibi hareket etmemizi sağladı. Gemiyi bitirdikten sonra Shell Türkiye gemiyi kiralamak istedi ve şu anda da onlarda kirada. Bu gemiye 2010 yılı başında başladık, 2011 Şubat’ta da teslim ettik. Bu arada iki tane proje aldık, biri İsveç’ten, o da aynı size. Fakat çok pahalı ve özel bir gemi. Mesela boyu 46 metre ama büyük gemilerde ne varsa herşey var. Tamamen ikmal amaçlı yapılan bir gemi. Blending denilen bir oluşum var, siyah ürün, beyaz ürün (yağ veya petrol) kendi kendine harmanlıyor. Gemiler hep tek tip yakıt yakmaz, birisi 180 cst yakar, biri 100 yakar. 100 diye direkt bir mamül ürün yok. Bunu kendiniz yapmalısınız. İşte bu gemi kendi güvertesinde yapıyor bu işi. Gemi taşıdığı yükü kendi kendine karıştırarak özel bir hale getiriyor. Mesela hem mazot vardır, hem apartman fuel oil’i vardır, bunların ikisini karıştırarak bir ürün çıkar ortaya, gemilerde de böyledir. Bu verileri mutlaka blend edip almalısınız. 8 tane tankı var, her tankta farklı ölçülerde farklı yakıtlar var, ne kadar isteniyorsa belirli ölçülerde o tanklardan çekiyor, mix ediyor ve gemiye ikmal yapıyor. Bu teknolojiyi İsveç’ten satın aldık. Bunlar küçük gemiler için pahalı şeyler. Bu nedenle farklı bir gemi. Pompalar çok pahalı. Krom pompalar, 8 çeşit malı aynı anda taşıyabilen, bütün valfleri köprü üstünden kumanda edilebilen bir gemi. Herşey otomasyon. Tabii bunlar küçük tonajlı gemiler için bayağı bir özelliktir. Bunun yanında gemi kuzeyde çalışacağı için Türkiye’de ilk defa bir gemiyi galvanizledik. Bir boruyu galvaniz yapmak istediğiniz zaman sıcak galvaniz havuzları vardır, boruyu batırıp çıkarırsınız, galvanizle kaplanır. Burada ise biz sıcak mamülü bir ekipmanla geminin üzerine uyguladık. Bu Kuzeyli’nin istediği bir uygulamaydı, bana göre çok büyük bir özellik. 50 yıl da geçse o sac öyle kalacak. Galvanizin üzerine de üç kat boya attırdı, ömrü boyunca çelik ile ilgili sorun yaşamazsınız. Bu durumda yaşı ne olursa olsun filodan eksilmeyecek bu gemi. Yani geminin yaş sınırı olmadığını düşünün, saç sorunu olmaz. Dolayısıyla bu teknoloji ile sac sorunu ortadan kalkıyor mu? Öyle demeyelim ama daha uzun ömürlü oluyor. Havayla temasını kesiyor, deniz suyu araya girmiyor. Üstündeki boya zarar görse bile suyun temas etmemesini sağlıyor.

Yatırımlarımızın yüzde 90’ı
özkaynak
2-Tersane ile ilgili yatırımınız tamamlandı mı? Yapmak istediklerinizi gerçekleştirememeniz de sizin dışınızda unsurlar var mı? Yatırımlarınızın özkaynak tutarı nedir?

Yeni inşa tamamlandı. Yeni inşada şu anda kullandığımız alan 120 dönüm. Ancak tamire daha geçemedik, bunun sebebi de piyasadaki bizim sektöre olan güvensizlik. Yani kredi imkânı yok. Tamir bakım ve onarımda Tuzla’dan Yalova’ya büyük bir kayma oldu. Aynı operasyonun güneyde de olması lazım. Mersin, Adana, İskenderun, buralarda hiçbir tamir tersanesi yok. Gemilerin tamir için İstanbul’a gelmesinin hem vakit hem de maddi kaybı var.
Tabii bunlar hem insan gücü hem de finansal bir yatırım. Bugüne kadar yaptıklarımızın yüzde 10’unu kredi ile yaptık, yüzde 90’ı özkaynak. Bundan sonrasını bankalarla yapmaya çalışıyorsun. Bankalar da şimdi sektöre yatırım kredilerine uzak duruyorlar. Yatırım kredileri 7 yıl vadeli, iki yılı da ödemesiz. Ama projeli gemi kredilerine finans sağlayabiliyorsunuz. Artık açığa da gemi yapmak zor. Ancak projeli gemilerinizde kontratınız varsa bunlara kredi bulmak kolay. Ama “ben yatırım yapacağım, senaryom şudur, bana finansman sağlayın” dediğinizde ilgileniyorlar.
Tabii bölgemiz Süveyş’e yakın, bir de devlet bu bölgeyi enerji bölgesi ilan etti. Burada turizm yatırımı yapamazsınız. Devlet burada enerji yatırımı olacak diyor. Hatta yapılamayan rafineri projeleri var, bu projeler daha hayata geçmedi. Buna rağmen bölge çok aktif. Büyük çelikçiler var, iki tane petrol şirketi var, biri Botaş, biri de BTC (Bakü Tiflis Ceyhan) ikisi de inanılmaz aktif. Çok büyük, kömürle çalışan termik santraller var. Bunların hepsi gemi ile oluyor. Dolayısıyla orada gemi trafiği çok yoğun. Yılda 8-9 bin gemi oradan geçiyor. Dolayısıyla geç kalmadan bir an önce başlamak lazım. Biz tersanemizin varlığını o bölgede çok duyuramadık. Çünkü biraz piyasa otursun, işler otursun dedik. Tersane yapılanmasını bitirelim istedik. Şimdi artık duyurmaya başlayabiliriz, elimizde iki tane kontrat var. Belki iki tane daha olacak. Mesela Tuzla’da 44 tane tersane var, sorsanız iki tanesinin elinde kontratlı iş vardır.

Türkiye’de olmayan yöntem
3-Tersaneyi kriz döneminde satmayı düşündünüz mü? Bu tersane için dikkat çekecek projeleriniz var mı?

Tabii, bir yerde düşünüyorsunuz. Ama böyle bir dönemde satmak hiç doğru olmaz buna da sıcak bakmayız. Tamir yatırımımızı da tamamladıktan sonra bölge gelecek vaat ettiği için alıcısı çok olacaktır, tekliflere açığız ama özellikle yabancı ortaklıklara sıcak bakabiliriz ve tüm hisselerin devri sözkonusu olmaz ancak bir ortaklık olabilir. Yatırımın tamamlanması için 25 milyon dolarlık bir yatırım daha gerektiriyor. 30 milyon dolar yatırdık. Toplam 55 milyon dolar, bu zamanda aslına bakarsan delilik. Diğer taraftan iş de bunu gerektiriyor. Yakın gelecekte bitirecek şekilde yatırıma başlayacağız.
Eskiden yeni inşada bir çılgınlık vardı, şimdi kalmadı tabii. Biz o zaman bunu kestirebilseydik, tamirle başlasaydık şu anda çok iyi konumda olurduk.
Şimdi ise kafamızda Türkiye’de ilk defa yapılacak bir proje var tamirde. Ship lift denilen bir proje var, Türkiye’de henüz hayata geçmedi. Yapılmamasının tek sebebi ise alan yetersizliği. Örneğin Tuzla’da yapılamaz. Bizim bölgede aktif olduğumuzu duyurmamız lazım. Biz ciddi yürüyen, üretim yapan bir tersaneyiz. Projelerimiz var. Çok kısa sürede tamire de başlayacağız. Ship lift denilen yöntemin kuru ve yüzer havuzdan farkı şu; gemiyi kuru veya yüzer havuzda tamire aldığınızda bitene kadar orayı işgal ediyor. Lift zaten asansör demek, denizden kestiniz gemiyi, transfer ederek sahile çıkarıyorsunuz, araba gibi park ediyorsunuz ve liftin üstü tekrar boşalıyor. İkinci gemiyi hemen alabilirsiniz.
Bu sistem sayesinde gemi denize atılmıyor. Bu hassas atım şekli. Suya inişte riski yok. Lift denize iniyor, gemi üzerine geliyor, lift kalkıyor ve tersane kotuyla bir oluyor ve gemiyi transfer ediyor. Geçiş kanalları ile gemiyi başka bir yere park ediyorsunuz. Dolayısıyla arkada 50-100 dönüm boş bir park alanına ihtiyacınız var. Bizde de o alan var. İşte bunun için 25 milyon dolar daha yatırım yapmamız gerekiyor. Bir yılda biter. Belli bir tonaja kadar tamir alabilirsiniz. 15 bin dwt tona kadar alabiliyoruz yani. Çok daha büyüğünü de alabilirsiniz. Mesela Dubai’de 60 bin dwt tonluğu alıyorlar. Ama tabi bu daha büyük bir yatırım, daha büyük bir alan demek.
Türkiye’de bir ilk bu, bunun yapılması lazım. Hem fiziksel şartlar hem de bu esneklik bizi bu projeye itti. Çok iyi bir marketing planlama ile iş çok yoğun olduğu zaman haftada 7 tane gemi alırsınız tamire. Bu proje Dubai’de var, Almanya’da var, Hollanda’da var. Konteyner tamiri yapan tersaneler var, kapalı sahanın içinden raylarla çıktığında artık gemi bitmiş oluyor. Çok entegre bir tesise uyan bir proje bu.
Ancak bankacılar riski sevmiyor. Eskiden piyasa o kadar hareketliydi ki ne olacağını düşünmüyorlardı, krediyi hemen veriyorlardı. Şimdi ise sunum yapıyorsun, “ben projeyi yaparım, ilk beş yılda şöyle olur” diyorsun, en kötü senaryoları sunumuna ekliyorsun, proje fizıbıl oluyor. Ama bankacı işin sonunda gene “bu proje uzun vade” diyor. Onlar diyor ki “yeni inşa projesi bir yılda bitsin, paramızı alalım, çıkalım.” Mesela bu proje kazandıkça ödeyeceğimiz bir proje. Anlatmaya çalışıyoruz, yeni inşa bir moda ama tamir bir gereklilik. Araba muayenesi gibi birşey. İki yılda her geminin mutlaka tamire gelmesi lazım. Başka türlü klas sertifikası alamıyor, klas alamayınca da gemiyi sigortalayamıyorsun. Bu olmazsa olmaz.

4-Akdeniz bölgesindeki tek tersane olarak avantajlarınız nelerdir? Fiyat farkı avantajı sunuyor musunuz? Sunduğunuz kalite nedir?
Avantajlarımızdan ilki bölgeye gelen gemilerin adedi. Denizcilikte herşey zaman olduğu için aşağı bölgeye gelen bir geminin tamir için İstanbul’a gitmesi lazım. 3,5 günde İstanbul’a geleceksin, burada da hadi deyince tamire giremezsin. Zaman kaybı, pilotaj, Boğazlar’dan geçme masrafı var. Bir de tamir tersanelerinde işler genelde randevu ile olur. Bugün geliyorum dediğinizde yer bulamayabilirsiniz. Dolayısıyla herkes zamanını iyi ayarlayıp bir havuz tarihi seçiyor. Çünkü alternatif az. Bir de biz o bölgedeyiz. En önemlisi o bölgede neredeyse Türkiye’deki koster filosuna rakip bir Suriye koster filosu var. Türkiye’den sonra belki ikinci, 2. el filosu olan ülke Suriye. Bizim tersane biraz da entegre bir tesis. Tuzla ile aramızdaki farklardan biri şu: Tuzla’da birçok tersanede sacı aldığınızda o sacı boyatamazsınız. Bunu başka bir yere göndereceksiniz, boyanacak, sonra gelecek ve siz öyle işleyeceksiniz onu. Bükme işlemi için de bir yere göndereceksiniz. Bizde bu işlemlerin hepsi tersane içinde yapılıyor. Sac geldiği an tersane içinde boyanıyor, bükülüyor ve kapalı sahada gemi yapıyoruz. Üretim bantı gibi bir iş akışı sağlayan sistem var. Üretim planlamasında sistemli olarak ilerliyoruz. Yani sac bir yerden giriyor, diğer taraftan işlenmiş olarak çıkıyor.

5-Yeni iş almak ile ilgili girişimleriniz nelerdir? İkili görüşmeleriniz, yurt dışında acenteleriniz var mı?
Kimin ihtiyacı varsa o firmayı bulup üzerinde çalışıyoruz. Nokta atışı yapıyoruz. Kuruyükçü olan bir adama tanker konusunu açmamak lazım. Tankerin de kendi arasında tonaj itibariyle 50 farklı çeşidi var. Mesela panamax’çı birine 3 bin tonluk tankeri söylememek lazım. İlgisini çekmez. O kişinin ihtiyacı neyse ona göre proje ile ilgisini çekiyoruz. Mesela lokal çalışan İsveçli bir kişi ne ister? Bir kere piyasa araştırması yapıyoruz, filosu eski mi, yeni mi bunları araştırıyoruz. Genellikle o bölgede hep single gemiler var, çok büyük nehir trafiği var. Bunlara göre proje geliştiriyoruz. Kanunlar hayata geçmiş fakat devletler erteliyor kriz yüzünden. Halbuki hepsinin yeni inşa olması lazım. Lojistikte insanların dikkatini buna çekiyoruz. Ya da gemiyi sığ sulara girebilecek bir gemi olarak inşa ediyoruz.  İşin mükemmelini sunabilmek için uğraşıyoruz.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın