‘En büyük hedefimiz: Her zaman daha iyisini yapmak’

MDN İstanbul

Gemi, römorkör ve yat ekipmanları üretimini 1979’dan bu yana emin adımlarla gerçekleştiren Data Hidrolik, 2022’yi geçen yıla oranla yüzde 24’lük bir artışla kapatmayı hedefliyor. 2007 yılında uygulamaya başladıkları ERP sistemiyle her türlü kaybı azaltıp verimliliği artıran Data Hidrolik’in Satış ve Pazarlama Direktörü Cem Hüroğlu ile kurumsallaşma ve üretimde kalite odaklı bir sohbet gerçekleştirdik


Data Hidrolik, ürünleri ve yer aldığı projelerle bilinen bir marka. Ancak her yıl çok sayıda insan sektöre dâhil oluyor. Bilmeyenler için Data Hidrolik’i kuruluş amaçları ve hedefleriyle tanıyabilir miyiz? Bu hedeflerin ne kadarı gerçekleşti?


Data Hidrolik Makina Sanayi A.Ş. 1979’da kuruldu. Şirketin kurucuları babam Bülent Hüroğlu ve amcam Orhan Hüroğlu’dur. İşe dümen makinaları ile başlıyoruz. O zaman bir silindir ve bir el pompasından oluşan en basit dümen makinalarıyla bu sektöre giriş yapıyoruz. Hâlihazırda Tuzla’da olan fabrikamız o zamanlar Büyükdere’de evin altında bir atölye.  Ayvansaray’da o dönemde küçük tekne imalatçıları, balıkçı tekneleri var ve biz onlara dümen makinası yaparak bu işe başlıyoruz. 1979’dan sonra yavaş yavaş teknelerin büyümesi, daha büyük balıkçı tekneleri, daha büyük gezi teknelerinin yapılmasıyla ki büyük derken 15-20 metreleri söylüyorum yavaş yavaş biz de daha büyük ürünlere geçiyoruz. Sonrasındaysa dümen makinalarının yanında bizi hep müşteriler yönlendirmiş. 1983’ten sonra da ‘‘Zincir ırgatı yapar mısınız? Hadi yapın,’’ tarzında birazcık mevcut müşterilerin zorlamasıyla birlikte zincir ırgatı ve halat ırgatı imalâtına başlıyoruz. Büyüyen tekne boylarıyla beraber daha büyük modellerini yapıyoruz.


Dümen makinası, zincir ırgatı, halat ırgatı derken 90’lı yıllara kadar bu böyle gidiyor. Bu arada  80’li yıllarda Gölcük Tersanesi’nde inşa edilen askeri teknelerin, sahil güvenlik botlarının, personel taşıma botlarının, torpido taşıma botlarının aynı ekipmanlarını da imâl ediyoruz. Bu sayede de yavaş yavaş askeri gemi tecrübemiz olmaya başlıyor. Sonrasında 1995 yılında limanların özelleşmesiyle beraber römorkör inşası başlıyor ve römorkör firmaları bu sefer, ‘‘Siz ırgat yapıyorsunuz, römorkörler için de bunu yapın. Hatta bizim bir de vinç ihtiyacımız var çeki vinci, çeki kancası onları da yapın’’ diyorlar.  Hesap kitap derken onları da yapıyoruz ve yavaş yavaş o günden sonra büyüyen tekne boylarıyla, üstüne koyarak devam ediyoruz.


Gemi dümeni, römorkör ekipmanı, yat ekipmanı, askeri gemi ekipmanı derken büyümeye devam ediyoruz. 2000’li yıllarla beraber Tuzla çok popüler hâle geliyor ve sektör 2008’e kadar hızlı bir şekilde  büyüyor. Biz de sektörle birlikte o büyüme trendini yakalıyoruz ve 2008 yılında Tuzla’ya şu anki yerimize taşınıyoruz.  14 sene önce, 2008’in Mart ayından sonra büyüyen ekipman portföyümüzü biraz da personel, makina ve imalât altyapımızı da büyüterek devam ediyoruz. Bu arada ben de 2001’de Data Hidrolik kadrosuna dâhil oldum. O dönemde bizim yüzde 5 gibi bir ihracat oranımız vardı. Kuzenim, ben, daha sonra diğer kuzenim ve kardeşimin de ikinci nesil olarak şirkete dâhil olmasıyla ve 2004’te diğer ortaklarımızın hisselerini almamızla tamamen aile şirketi oluyoruz ve giderek büyüyoruz. İkinci kuşağın ihracata da önem vermesiyle şu anda ihracat oranımız yüzde 45’lere çıkmış durumda. Yurtdışı bayi ağımızı geliştirdik, yurtdışı bir çok projede varız ve artık çok büyük tersanelerle çalışıyoruz.


Pandemiyle beraber biraz işin rengi değişti. İşler 2020 başlarında durağanlaşsa da sonrasında  pandeminin sektöre olumlu yansıdığını düşünüyorum. İnsanların biraz işe bakışı, biraz da sektöre bakışı değişti ve daha sonra bu olumlu yansımanın meyvelerini toplamaya başladık. Biz de şirketimizi daha iyi hâle getirmek için altyapımızı güçlendirdik; mühendislik, teknik ofis, makina parkı ve iş geliştirme şeklimizi daha güzel yerlere getirdik. 


Hâlihazırda hangi ürünlerle hizmet veriyorusunuz?


Şu anda inşa edilen neredeyse her tür deniz taşıtına ekipman veriyoruz. Yatlar, iş tekneleri, gezinti tekneleri, römorkörler, askeri gemiler, feribotlar, balıkçı gemileri, yük gemileri, ticari gemilerin hepsiyle çalışıyoruz. Her tür klas kuruluşuyla çalışıyoruz. Ürün gamımızda dümen makinaları 660 kilonewton metre torka kadar (ki bu yaklaşık 25 bin DWT’luk tankere tekabül eder) zincir ırgatlarında 42 mm zincir çapına kadar, halat ırgatlarında 15 ton çekme kuvvetine kadar, römorkör vinçlerinde 80 ton çekme-200 ton fren kuvvetine kadar elektrikli veya hidrolik tahrikli ekipmanlarımız var. Çeki kancalarında ise 150 ton SWL’a kadar çıktık. Aslında bunları ağırlıklı olarak müşterilerimizden gelen talepler üstüne geliştirdik. Kendi başımıza yeni model çıkartmaktansa büyüyen tekne ve gemiler için oluşan taleplerle yeni dizaynlar yaptık. Türkiye’de inşa edilen her tekne ve gemi için ekipmanımız mevcut ve yurtdışında birçok projeye çok rahat hitap edebiliyoruz.


Ürün gamımızı oluştururken modellerin üst limitlerini hitap edeceği pazar ve satış sonrası hizmetini de düşünerek oluşturduk.


Ürünlerimize yenilerini eklemektense gelen talepler doğrultusunda dikey büyütmeyi ve belirli periyotlarla iyileştirme yapmayı tercih ediyoruz. Bununla birlikte ürünlerimizin ağırlığını hafifletiyoruz çünkü son dönemde bu özellikte önem kazanmaya başladı. Daha kompakt tasarımlar üzerine çalışıyoruz. Ürünü küçültme, daha şık görünümlü, daha hafif, daha hızlı imalat gibi tasarımsal iyileştirmeler yapıyoruz. Bir ürünü 5 günde değil de 3 günde ortaya çıkartabilmenin yolunu düşünüyoruz. Tüm bunların hepsini bir araya getirerek ürün iyileştirmelerini yapıyoruz. Bunda da belli kriterlerimiz var, o kriterlerin üstünde talep geliyorsa o zaman oturup bir büyük boy ırgat ya da bir büyük boy dümen sisteminin tasarımını yapıyoruz. 


En çok ciroyu hangi üründen alıyorsunuz?


Bizim başlangıcımız ve göz bebeğimiz aslında yat ekipmanları. Görsel olarak da daha şık ürünler. Dolayısıyla şu andaki ciromuzun yaklaşık yüzde 25-30 aralığı yat ekipmanlarından gelmekte. Bu senelere göre değişebiliyor tabii ki. İkinci sırada römorkör projeleri daha sonra askeri projeler ve son sırada ise gemi dümen sistemleri geliyor. 


Kaliteyi artırmak için neler yapıyorsunuz? 


Biz her ürünü birebir test ediyoruz ve sonrasında kullanıcıya gönderiyoruz. Dolayısıyla testleri geçemezse ilk başta kendimiz bu bu işi kabul etmiyoruz. Sürekli de bir gelişim içindeyiz.  Bir ürünü bir sonraki üretiminde ‘‘Şurasını iyileştirebilir miyiz, güzelleştirebilir miyiz, özelliğini nasıl daha geliştirebiliriz’’ diye düşünüyoruz, geliştiriyoruz. Dolayısıyla kalite kısmında hiçbir zaman yerimizde saymıyoruz, her zaman daha iyisini yapmak bizim en büyük hedefimiz ve kendi kendimizle yarışımız. Bunun haricinde mal kabulden başlayarak içerideki imalâttan son teslime kadar ki kalite kontrollerinin hepsindeki yetkili çalışan sayısını artırdık. Mühendis kadromuzu güçlendirdik, güçlendirmeye de devam ediyoruz. Dolayısıyla işin tasarımından malzeme satın almaları, imalâttan testlere kadar a’dan z’ye her safhasında hem ilgili çalışanları, donanımlarını artırıyoruz hem de kullandığmız programları iyileştiriyoruz, ekipmanları ona göre geliştiriyoruz ve daha iyiyi yapmak için de sürekli çalışıyoruz.


Üretimimizi sertifikalı olarak yapıyoruz. Kalite sertifikalarımız da mevcut. ISO 9000, OHSAS 18000, CE sertifikası haricinde imâl ettiğimiz ürün bazındaki her türlü klas kuruluşunun sertifikasına sahibiz.  Bunların haricinde tüm imalatları yaparken sertifika gerekmeyen durumlarda bile sertifikalı ürün kullanıyoruz. Örneğin bir müşteri ‘‘Benim 8 metre bir teknem var, bana bir dümen makinası ya da bir zincir ırgatı lâzım’’ dese ve bunun için hiçbir sertifika isteği olmasa da biz en bilinen sertifikasyon kuruluşu ne istiyorsa o özelliklere sahip bir ürün veriyoruz. Ürünlerimizi sertifikalı-sertifikasız diye ayırmıyoruz. Dizaynlarımız tek tip, dolayısıyla ürün seçimlerinde hem sertifikaya dikkat ediyoruz hem de görselliğe önem vererek kaliteyi yüksek tutuyoruz.


Ar-Ge ve Ür-Ge’de neler yapıyorsunuz?


Bizim yaptığımız sanırım daha çok Ür-Ge’ye giriyor. Açıkçası kendi yağıyla kavrulan ve hiçbir yerde devlet teşviki kullanmayan tamamen her şeyi kendi öz sermayemizle yapan bir firmayız. Olabildiğince yapılan her şeyde ürünü geliştirmek ve kalite üstüne düşünüyoruz. Dolayısıyla Ar-Ge’den çok Ür-Ge yapıyoruz.  Tabii ki dışarıda neler yapılıyor, rakipler işin neresinde, neyi ne kadar geliştiriyorlar onu da takip ediyoruz. Kullanıcıların bizden beklentilerini de sürekli sorguluyor, eksiğimiz varsa geliştiriyoruz.


Ürün tedariğini nasıl sağlıyorsunuz? Yerli ürün mü yoksa ithâl ürün mü tercih ediyorsunuz?


Büyük oranda yurtiçi tedarikçilerle çalışıyoruz. Oran olarak yüzde 90-95 diyebilirim. Yerli ürüne çok önem veriyoruz. Elimizden geldiğince her yerde yerli malı kullanmaya önem veriyoruz. Bu zaten Deniz Kuvvetlerimizin projelerinde de çok istenen bir şey ama onun haricinde ticari projelerde de biz bu konuda çok hassasız. Biz yerli bir firmayız ve bir çok yabancı projeye kendimizi kabul ettirdik.  Şu anda 21 ülkede satış temsilciliğimiz var, servis noktalarımız var. Yurtdışında Türk malı olarak kabul edildik ve dolayısıyla belli standartlarda olmak koşuluyla olabildiğince yerli malı kullanma taraftarıyız. Bütün tasarımlarımızda, ürün seçimimizde, ham madde seçimimizde buna dikkat ediyoruz.


Yerli ürün tedariğinde herhangi bir sıkıntı yaşıyor musunuz?


Şu ana kadar herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Tabii ki dünyadaki ve ülkemizdeki gidişata göre zaman zaman çalkantılar oluyor ama bizim üretimimizi etkileyecek kadar olumsuz bir durum olmadı henüz.


O zaman Data Hidrolik ambargolardan etkilenmez diyebilir miyiz?


Evet, amborgalardan etkilenme durumumuz şu an için söz konusu değil.


Dünyada çoğu firma akıllı üretim sistemlerine geçiyor. Siz de daha önce yavaş yavaş geçmeye başladığınızı söylemiştiniz. Akıllı üretim sistemlerine geçişte neler yapıyorsunuz? Üretimde şu anda kaç kişiyi istihdam ediyorsunuz?


Aslında hem sektörümüzde hem de firmamızda emek yoğun çalışılıyor. Ağır sanayiye de giriyoruz diyebilirim. 2007 yılında firmamızdaki her departmanda ERP sistemine geçiş kararı aldık ve firmamızın her departmanını belli zaman aralıklarıyla bu sisteme dâhil ettik. 2016 yılından beri de a’dan z’ye şirket içindeki her departmanı ERP programıyla çalışır bir hâle geldik. Bu, şirketimizin verimliliğini çok artırdı. Stok kontrolü, imalât süresi kontrolü, maliyet kontrolü gibi her türlü kontrolümüzü yüzde 100 doğru yapabilir hâle geldik.  Bu bizim için çok büyük bir mihenk taşıydı.


Bunun haricinde imalatta CNC kontrollü tezgah ağırlığını artırdık ve dizaynlarımızda buna göre iyileştirmeler yaptık.  Bunların sonucunda imalat sırasındaki verim kaybını düşürmüş, neredeyse sıfıra yaklaştırmış olduk. Ortaya çıkan ürünün son görüntüsü çok daha güzel hâle geldi. ERP ile de tüm bu safhaları kontrol ettiğimiz için işin maliyet tarafında da kontrollü bir şekilde her türlü kaybı azaltıp verimliliği de olabildiğince artırdık. Tabii ki bu zaman alan bir süreç oldu. Peyderpey devreye aldığımız konuların tamamını yapmak 3-5 yılda oldu. 


Data Hidrolik’te mavi yaka olarak yaklaşık 75 kişiyi, beyaz yaka olarak da 30 kişiye yakın çalışanı istihdam ediyoruz. Ekibimizle ve üretim anlayışımızla şirketimizi olabildiğince iyi yönettiğimizi düşünüyoruz.


Cem Hüroğlu


Şirketinizin yönetim ve üretim binası yeterli mi yoksa büyütmeyi düşünüyor musunuz?


Şu anki talep durumunda mevcut imalât alanımız yeterli görünüyor. Yakın zamanda alanımızı büyütmek gibi bir düşüncemiz yok. Bundan sonra yapılabilecek ilk yatırım bizim için tezgâh yatırımı olur. Kapasiteyi artırmak gerekirse düşüncemiz, yine belli özellikte CNC kontrollü tezgah alımı olacaktır.


Ağırlıklı olarak hangi ülkelere ihracat yapıyorsunuz?


İhracatımızı ağırlıkla Avrupa’ya gerçekleştiriyoruz. Sıralamak gerekirse; Yunanistan, Bulgaristan, İtalya, Fransa, Almanya, Hollanda, Polonya, İspanya, Portekiz, İngiltere başlıca ihracat yaptığımız ülkeler. Kuzeyde Letonya ve Rusya ile de çalışıyoruz.  Güneyde Dubai ve Mısır’la çalışıyoruz. Biraz uzağa gittiğimizde Hindistan, Çin, Endonezya, Maldivler gibi çok geniş bir portföyümüz var. Amerika kıtası hariç hemen hemen her kıtada varız. Amerika kıtasıyla da düzenli olmasa da çalıştığımız ürün grupları var.


İhracat ağınızı genişlemekte fuarlar mı, yüz yüze ziyaretler mi yoksa çalıştığınız firmaların sizi tavsiye etmesi mi daha etkili oluyor?


Aslında bu söylediklerinizin hemen hemen hepsinden birer parça var. Ben 2001’de sektöre başladığımda ağırlıklı olarak fuar katılımlarıyla ilerledik. Ama bir süre sonra gördük ki fuar katılımlarından ölçülebilir geri dönüşümüz olmadı, yani hangi fuarın bize ne kadar fayda sağladığıyla ilgili bir fikrimiz oldu ama öyle çok da ölçülebilir değildi.  Sonra fuar katılım sayımızı biraz azaltıp fuar ziyaret sayımızı artırdık. Takiben tersane ve müşteri ziyaretlerini de artırdık.  Bunun yanında dergi ilanları da verdik, online tanıtımlar da yaptık. Şu anda bunların hepsini bir potada yürütüyoruz. Son dönemde fuar katılımını azaltıp fuar ziyaret sayımızı artırdık. Katılmadığımız fuarları da ziyaret ediyoruz çünkü orada müşterimiz olabilecek firmalar da var. Sektörümüz aslında küçük bir sektör, kulaktan kulağa çok çabuk iyi veya kötü haber yayılıyor, dolayısıyla bizim çalıştığımız firmalardan da çok iyi referanslar verildi. Bugüne kadar bütün bayilik talepleri bayilerden bize geldi, biz hiç bir firmaya gidip ‘‘bayim olur musun?’’ demedik. Çalışmalarımızı artırarak devam etmek niyetindeyiz çünkü ülke sayısı ve ihracat sayımızın artması şirketin nakit akışına da olumlu etki sağlıyor. Malûm dünyada kriz dönemleri oluyor, sektörümüzde de inişler çıkışlar oluyor, ayak sayısını ne kadar artırırsanız, ne kadar çok pazara giriş yapıp farklı pazarlarla çalışırsanız krizlerden o kadar az etkileniyorsunuz.


Bu yıl yurtdışında katılacağınız fuarlar hangileri?


Ticari fuarlarda Norveç’te Norshipping’e, Hamburg’ta SMM’e ve Yunanistan’da Posidonia’ya katılacağız. Yat ekipmanları için Amsterdam’daki METS ekipman fuarı var, o her sene katıldığımız bir fuar. Ziyaretçi olaraksa şu an planladığımız Cannes Yachting Festival ve Monaco Yacht Show var.


Yurtdışında servis ağınızı nasıl sağlıyorsunuz? En hızlı ve en geç servis süreniz nedir?


Çalıştığımız ülkelerin hepsinde satış ve servis noktalarımız var, bunun haricinde çalışmadığımız ülkelerde de servis noktalarımız mevcut, bazı servis firmalarıyla da servis anlaşmamız var. Mesela Amerika’da bayiliğimiz olmamasına rağmen birkaç tane firmayla servis anlaşmamız var. Onlar Güney Amerika’ya ya da Amerika’nın tamamına hizmet verebiliyorlar. Avrupa’da bizim servislerimizin yanında anlaşmalı olduğumuz servis firmaları da mevcut. Bunun yanı sıra yurtiçi ve yurtdışına hizmet veren fabrika servis ekibimiz var. Dolayısıyla yaygın bir servis ağımız mevcut. Ayrıca satış sonrasında görevli mühendis arkadaşlarımızla yedek parça taleplerinde de hızlı geri dönüş yapmaktayız. Duruma göre aynı gün içinde cevap verdiğimiz talepler oluyor ama talebe göre 2-3 günü geçmiyor.


Yurtdışı müşterilerinize teminat vermekte zorlanıyor musunuz? Sizden teminat mektubu ve benzeri güvenceler istiyorlar mı?


Hayır, biz maddi olarak güçlü bir firmayız. Bankalardan hiçbir zaman kredi almadık, krediyle çalışmadık. Kendi öz sermayemiz ile çalışıyoruz ve çok şükür bu güne kadar hiçbir problem yaşamadık. Dolayısıyla bankalar tarafından kredibilitemiz gayet yüksek.  Özellikle askeri projelerde daha çok garanti mektupları istenmekte ama hiçbir zaman problem yaşamadık.


Deniz Kuvvetlerimizin projelerinde, MİLGEM’lerde de varsınız. Askeri gemi çalışmalarınızı biraz detaylandırabilir miyiz?


Data Hidrolik olarak  askeri projelerde yer almaya 80’li yıllarda Gölcük Tersanesi’nde başladık. 90’lı yıllarda yapılan 80 Sınıfı diye geçen sahil güvenlik botları, personel taşıma botları ve değişik amaçlı teknelerde yer aldık. Ama MİLGEM bizim için bir mihenk taşı oldu. 2007 yılında STM ile beraber, İstanbul Tersanesi Komutanlığı’yla beraber bu işe başladık. MİLGEM projelerinin tamamında sonra da RMK Tersanesi’nin sahil güvenlik gemileri, Dearsan Tersanesi’nin karakol botları, ADİK Tersanesi’nin çıkarma gemileri, İstanbul Tersanesi’nin Kuryed ve Moship projeleri, TVEG test ve eğitim gemisi, Ares Tersanesi’nin Katar’a yaptığı sahil güvenlik botları, Desan Tersanesi’nin Acil Müdahale Botları, Dearsan’ın Türkmenistan’da yaptığı TUSK korvet projesi, karakol botları ile çeşitli hızlı müdahale botları, STM’nin Pakistan’da yaptığı akaryakıt tankeri, MİLGEM İ Sınıfı, ASFAT’ın Pakistan’da yaptığı Pakistan korvetleri, STM’nin Ukrayna’ya yaptığı korvet ve ASFAT’ın Donanmamıza yaptığı Açık Deniz Karakol Gemileri gibi Türkiye ve yurtdışında yapılmış ve yapılmakta olan bütün askeri projelerde yer aldık. 2021 yılında Tayvan’da yapılan devriye botları ve Açık Deniz Devriye Gemisi projelerine de ürün verdik. Bu projelere dümen makinası, zincir ırgatı, manevra ırgatı, çeki vinci, dört nokta demirleme sistemi ve çeki kancası teslim ettik. Tüm bu ürünleri projelerin özeliğine göre dizayn edip ürettik.


Cem HüroğluBunların haricinde yurtdışındaki başka hangi askeri projelerde yer aldınız?


Katar, Pakistan ve Türkmenistan’a yapılan tüm projelerde varız. Zamanında Umman ve Bahreyn’e yapılan projelere de ekipman verdik. Fransa’nın kendi tersanelerinde hem kendi donanmasına, hem de Kuzey Afrika ülkelerine yaptığı devriye botlarına da ekipman veriyoruz.


İletişim kurmak, çalışmak ve gitmekten en keyif aldığınız ülke hangisi?


İletişim problemi yaşadığımız bir ülke olmadı ama tercih derseniz Avrupa ülkeleriyle çalışmayı daha çok tercih ediyorum. İletişim ve frekans tutması olarak bana daha yakın geliyor Avrupa ülkeleri. Tüm ülkelerle çalışmaktan memnunum ama Avrupa ülkeleri şahsi olarak biraz daha sıcak geliyor.


Pandemi sürecini konuşursak, o dönem nasıl geçti? 2020-2021 ciroları pandemi öncesi döneme göre nasıl bir farklılık gösterdi?


Pandemi enteresan oldu. Tabii ki ilk başta bizi çok korkuttu, daha doğrusu çok tedirgin etti. Ne ile karşılaşacağımızı bilmiyorduk. Bir bilinmezlik vardı özellikle ilk 3-5 ay düşen bir tempoyla girdik pandemiye ama sonrasında tekrar toparlandı ve olumsuz gidişat olumluya döndü. Son bir yıl hatta bir buçuk yıla şöyle bir dönüp baktığımda gittikçe yükselen bir grafik var. Pandemiye 2020’de girdiğimizi düşünürsek 2021 yılında döviz bazında yaklaşık yüzde 20 ciromuzu artırdık. 2022’de 2021’e göre yüzde 22-24 civarı bir artış daha öngörüyoruz. Aslında pandemi bize çok yaradı. Şöyle söyleyeyim 2022’yi döviz bazında 2020’ye göre yüzde 40-45’lerde büyümeyle kapatacağız.  Gidişat onu gösteriyor. İzole tatil mantığıyla yata büyük talep oldu, iş teknelerinde de öyle oldu. Başlangıçta pandemiyle beraber duran liman ihaleleri pandeminin ortalarına doğru artarak yapılınca liman ihaleleri için römorkör ve iş teknesi talebi doğdu. Bu dönemde genel olarak dünyada silahlanma olduğu için küresel ölçekte deniz kuvvetleri yatırımları artan tempoyla devam ediyor. Öbür taraftan navlunlardaki olumlu gelişme gemi talebini artırdı. Bunların hepsini alt alta koyduğumuzda olumlu bir gidişat var ve bu olumlu gidişat çok da anormal bir şey olmadıkça bir süre daha devam edecek gibi gözüküyor.


Pandemiyle birlikte ‘‘kendimizi koruyalım’’ mı dediniz yoksa ‘‘hedeflerimiz var büyümek istiyoruz’’ mu dediniz?


Bizim kısa ve orta uzun vadeli hedeflerimiz var. Belli bütçelerle çalışıyoruz, mevcut yılın ve bir sonraki yılın bütçe hedefleri, satış hedefleri, sipariş hedefleri gibi birçok hedefimiz var. Kendi adımıza koyduğumuz hedefler de dâhil buna. Hiçbir zaman o hedeflerde küçülmeye gitmedik ama tabii ki hedeflerde rakamsal olarak küçülmeye gitmesek bile pandeminin başlangıcında ‘‘durumumuzu koruyalım ve küçülmeyelim’’ dedik. Çünkü önümüzde bir bilinmezlik vardı ve o süreci atladıktan sonra hep hedeflerimizi yakalamak hatta hedeflerimizi aşmak üstüne çalıştık. Çok şükür 2020 ve 2021’i hedeflerimizi aşarak kapattık, 2022’de de hedeflerimizi geçeceğimizi umuyoruz.


Siz bir aile şirketisiniz ama aile şirketi olmanın yanı sıra çok da kurumsal bir yapınız var. Bunu nasıl sağlayabiliyorsunuz?


Hepimiz ikinci nesil olarak şirkete geldiğimiz günden itibaren belli pozisyonlara ve belli departmanlara sabitlendik. Biraz babalarımızın da yönlendirmesi oldu. Eğitimlerimiz de buna uygundu. Ben satış ve pazarlamanın başındayım, makine mühendisliği okudum, üstüne işletme yüksek lisansı yaptım. Kuzenim Gürhan teknik departmanın başında ve o da makine mühendisi, onun da işletme yüksek lisansı var. Kardeşim Kaan planlamanın başında, o da metalurji mühendisidir. Diğer kuzenim Gürel de  mali ve idari işlerin başında ve işletme mezunu. Yani hepimiz belli eğitimler alarak buraya geldik ve daha öncesinde dışarıda iş tecrübelerimiz oldu. 2007 yılından, ilk ERP çalışmalarının başlangıcından beri de dışarıdan danışmanlıklar alıyoruz. Yönetim danışmanlıkları, organizasyonel yapıyla ilgili danışmanlıklarla profesyonel çalışma hayatının devamlılığını sağlıyoruz. İstanbul Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden bir akademisyenden danışmanlık alarak düzgün bir altyapı kurduk ve devamlılığını sağlıyoruz. Bazen imalat körlüğü gibi bir şey oluyor, kafayı kaldırıp biraz farklı görmek lâzım. Biz danışmanlarla çalıştığımız için bunu çok daha iyi gördük, ‘‘biz bunu hiç böyle düşünmemişiz’’ dediğimiz şeyler oldu. Danışmanlardan gelen geri bildirimler, farklı bakış açıları çok önemli. Bu sadece yaptığımız üründe değil şirketin işleyişinde de böyle. Her zaman yaptığımız işin en iyisini yapmak için yola çıkıyoruz. Ayrıca kişiye bağlı değil departmana bağlı olarak işlerin yürümesini önceliyoruz.  Şirketin bütün altyapısını da buna göre elden geçiriyoruz. 


Aile şirketi aslında güzel bir yapı ama aynı zamanda zor bir yapı da olabiliyor. Çünkü Türkiye’de aile şirketlerinin bence en büyük sıkıntısı yeterince kurumsallaşamamak. Yeterince kurumsallaşamadığınız zaman da bu sefer çalışanın gözünde olumsuz bir izleniminiz oluşuyor.  Biz biraz da bunun önüne geçmek için kurumsallaşma konusunda kendimizi geliştirdik. Personelimize de gerekli zamanlarda gerekli eğitimleri aldırdık. Çalışanlarımıza şirket içinde elimizden geldiğince yakın davrandık, onların probleminde her zaman yanında olduğumuzu hissettirerek daha arkadaşça yapı oluşturduk.  Gördüğümüz kadarıyla çalışanlarımız da burada olmaktan memnun. Biz de onlarla olmaktan memnunuz. Aile şirketinlerinde yapıyı bu şekilde korumak çok önemli, bunu koruyamadığınız zaman problem başlıyor.


Şirketimizdeki sadakat oranı da çok yüksek. Şu anda 100-105 kişi aralığındayız ve bu 100-105 kişinin 70 kişisi yaklaşık 20 senenin üstündeki çalışanlar, hatta 35 sene üstünde çalışanlarımız da var. Biz bir şeyleri doğru yapıyoruz ki şirketimizdeki sadakat oranı yüksek ve personel sirkülasyonu yok denecek kadar az.


Sektörün öne çıkan en önemli iki sorunu ne olabilir?


Bence şu andaki en önemli sorunlardan biri kalifiye personel ve altyapı eksikliği, bunları marka imajı ve pazarlama eksiği takip etmekte.  Kurum olarak, sektör olarak kendimizi iyi anlatamıyoruz. Bazen yabancıya bazen de yerli müşteriye karşı olabiliyor bu durum. Ülkemizde çok güzel işler yapılıyor ama biz yaptığımızı anlatamıyoruz. Mesela bugün bir Avrupa ülkesine gittiğimizde özellikle de İtalya’ya gittiğinizde yaptıklarından çok daha fazlasını anlattıklarına şahit oluyorsunuz. Onlar, yaptıkları işi o kadar güzel bir ambalajla sunuyorlar ki size, ilk gördüğünüzde etkileniyorsunuz. Biz ülke olarak çok güzel şeyler yapsak da bu güzelliği gerektiği gibi anlatamıyoruz. Bu biraz mütevazılık de olabilir biraz işi az bilmek ya da eğitim eksikliği de olabilir. Neden kaynaklandığını bilemiyorum ama pazarlama kısmında ciddi bir eksiğimiz var.


Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın