Ekonomik önlem tartışmaları

MDN İstanbul

Dünya küresel krizden kurtulmak için birbiri ardına önlemler alırken, ABD ve AB dünya ekonomisini sağlığına kavuşturma konusunda anlaşamıyor

Dünya küresel krizden kurtulmak için birbiri ardına önlemler alırken, ABD ve AB dünya ekonomisini sağlığına kavuşturma konusunda anlaşamıyor. ABD krizden çıkışın devlet desteklerinin artmasından geçtiğini belirtirken, İngiltere’den Fransa’ya, İtalya’dan İspanya’ya Avrupalılar kemer sıkma politikalarının kaçınılmaz olduğunu savunuyor ve birbiri ardına kemer sıkma politikaları açıklıyor. ABD ve AB arasında giderek kızışan restleşmeler sert açıklamalara neden oluyor. ABD krizden çıkışın devlet desteklerinin artarak devam etmesinden geçtiğini savunarak şu aşamada yapılacak en büyük hatanın ülkelerin kemer sıkma politikalarına geçmeleri olacağını ileri sürüyor. Euro Bölgesi ülkeleri ise 2009’da kamu harcamalarında yaşanan hovardalığın sonsuza kadar devam edemeyeceğini belirterek ekonominin sağlığına kavuşabilmesi için mutlaka devlet borçlarının yeniden makul seviyelere çekilmesi gerektiğinde ısrar ediyor. İki kamp arasında yaşanan tartışmaların dozu ise zaman zaman tehdide varan açıklamalara kadar uzanıyor.
ABD Başkanı Barack Obama G20 ülke başkanlarına gönderdiği bir mektupta liderleri uyararak devletlerin ekonomilere yönelik verdikleri desteklere devam etmelerini isterken, tarihte yaşanan benzer ekonomik krizlere işaret ederek, “Geçmişte yapılan en büyük hataların başında ekonomilere yönelik devlet desteklerinin zamanından önce kesilmesi gelmektedir. Büyük fedakârlıklar sonucu canlandırmaya başladığımız ekonomiye yönelik destekler mutlaka devam etmeli” diyor. Başkan Obama’nın açıklamasından bir gün sonra AB’ye yüklenme sırası Nobel Ödüllü ekonomist Paul Krugman’a geldi. Krugman Euro Bölgesi ülkelerinin zayıf euro’nun arkasına saklanıp dış ticaret alanında haksız kazanç sağladığını belirterek, “AB sürekli yeni tasarruf paketleri açıklayarak canlanmakta olan ekonomiyi yeniden resesyona sürüklüyor. Özellikle Almanya’nın tasarruf hırsı bölge ülkeleri için çok tehlikeli. Yetmiyormuş gibi euro’nun düşüşü ABD’ye işsizlik olarak yansıyor. Bunu daha fazla sineye çekemeyiz” dedi.

Kemer sıkmasalar fatura daha ağır olabilirdi
ABD’li yatırımcı George Soros ise Almanya’nın tasarruf politikasının Avrupa ekonomisi için büyük bir felakete dönüşmek üzere olduğu uyarısında bulunuyor. Soros Almanların uyguladığı tasarruf politikalarıyla Euro Projesi’ni tehlikeye düşürdüğünü belirterek, euro ve Euro Bölgesi’nin çökme ihtimalinin artık göz ardı edilemeyeceğini belirtiyor.
Avrupa’nın aldığı önlemlerin ekonomiyi yavaşlatması, durgunluğa sokması, hatta resesyona yol açması beklenen bir sonuç. Avrupa kendi büyümesini aşağı doğru çekerken dünya ekonomisini de kendine doğru çekiyor. Ancak Avrupa’nın yaşanan borç sorunu karşısında alabileceği başka bir önlem de gözükmüyor. Alınan önlemler Avrupa ve dünya ekonomisini büyüme noktasında negatif etkileyecek olsa da, önlem almamanın ya da diğer seçeneklere başvurmanın uzun vadede faturasının çok daha ağır olacağı da bir başka gerçek olarak masa da duruyor.

Sıkılan kemerler bizim ihracatçıyı vuruyor
ABD ve AB ülkeleri arasında tartışmalar süre dursun, Avrupa ülkelerinin kemer sıkma politikaları Türkiye ekonomisini vuracak gibi görünüyor. Türkiye AB’nin kemer sıkan 5 büyük ekonomisine ihracatının yüzde 31,4’ünü yapıyor.
Türkiye her ne kadar özellikle son 1,5 yılda Ortadoğu, Afrika ve Latin Amerika gibi alternatif pazarlara yönelse de Avrupa Birliği hala ihracatın can damarını oluşturuyor. AB’ye bu yılın ilk beş ayında yaklaşık 17,3 milyar euro ihracat yapıldı. Bu rakam toplam ihracatın yüzde 48’ini oluşturdu. Dolar/euro paritesindeki düşüş ocak ayından bu yana ihracatçıya zarar olarak dönse de, AB’nin büyük ekonomilerinin kamu borçları nedeniyle çaldığı tehlike çanları beraberinde kemer sıkma politikalarını getiriyor. Sıkılan kemerlerin yaratacağı talep daralması da Türk ihracatı bakımından parite etkisi dışında da alarm zillerinin çalmasına neden oluyor. Tedbir alan ve almakta olan başlıca ülkeler İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya ve Almanya’dan oluşuyor. Yunanistan son dönemin popüler bir örneği olsa da Türk ihracatı açısından dengeleri bozacak bir pazar özelliği taşımıyor. Söz konusu beş ülkeye yılın ilk beş ayında toplam 11,3 milyar euro’yu bulan ihracat, geniş bir yan sanayi ağını destekleyen otomotiv ile elektrik-elektronik ve tekstil sektörleri için hayati önem taşıyor. Özellikle Türkiye’nin istihdam deposu tekstil sektörünün AB’ye ihracatında yaşanacak dalgalanma, bu özelliğe doğrudan yansıyor. Parite etkisiyle marjlarını sürekli kısan ihracatçıların talep daralmasına verecekleri yanıt önümüzdeki günlerin önemli sorusu olacak. İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya ve Almanya’ya Türkiye’nin toplam ihracatının yüzde 31,44’ü yapılıyor. Toplam ihracatın yüzde 9,84’ü Almanya’ya, 6,38’i İtalya’ya, 5,81’i İngiltere’ye, 6,07’si Fransa’ya ve 3,34’ü İspanya’ya yapılıyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi Avrupa’da yaşanan krizin ihracatçıları kısa ve orta vadeye dönük olarak endişelendirdiğini belirterek, talep daralması ve Dolar-Euro paritesinin ihracatı olumsuz etkileyeceğini söylüyor.
Dolar/euro paritesi nedeniyle fiyat veremediğini bildiren Büyükekşi, “Bir tarafta talep daralması, bir tarafta da fiyat baskısı. Avrupa’ya ihracatımızda temmuz ayından itibaren sıkıntılar yaşanabilir” diyor. Tasarruf tedbirleri ve ücretlerde yapılan gerilemelerden dolayı Yunanistan, Portekiz ve İspanya’da talep daralmaları olabileceğine işaret eden Büyükekşi, talep daralmasının da ihracata olumsuz etki yapabileceğini ifade ediyor.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın