Düşen petrol fiyatları bize yarıyor mu?

MDN İstanbul

Happy new year concept. 2015 year change just unzip to 2016

2015 yılını geride bırakırken, 2015 yılı için risk unsuru oluşturan birçok eşiği geride bıraktık. Yaşanan tüm dalgalanmaların yanında petrol cephesinde yaşanan enteresan gelişmeler birçokyeni risklerin ortaya çıkmasına yol açıyor

2015 yılının genelinde emtia fiyatlarındaki düşük seyre paralel olarak küresel büyüme endişeleri dünya ekonomisinde yer edinirken; ABD Merkez Bankası FED’in normalleşmeye gittiği, Avrupa ve Japonya Merkez Bankaları’nın genişlemeci politikalar yürüttüğü dönemde, kısaca düşük faiz ortamında küresel büyüme endişeleri 2016 yılında da süreceğe benziyor. Bütün bu gelişmeler paralelinde de son dönemde petrol cephesinde enteresan gelişmeler yaşanıyor. Şöyle ki, daha birkaç yıl öncesine kadar varil fiyatının 200 dolara çıkması beklenen petrolde son bir yılda dramatik bir fiyat çöküşü yaşandı. Aralık ayının son haftasında brent cinsi ham petrol varil fiyatı 37 dolar ile 2008 yılından bu yana en düşük seviyeye geriledi. Bu hareket küresel mali piyasalar düzleminde öyle büyük bir ses çıkardı ki… Hisse senedi piyasaları ve gelişmekte olan ülke paraları değer yitirdi, ülke ve şirket risk göstergeleri bozuldu, petrol ihracatçısı ülkeler zora düşerken petrol üreticisi şirketlerin mali yapıları sorgulanmaya başlandı. Peki fiyatlar neden çöküyor? En yalın haliyle söylemek gerekirse, petrol arzının petrol talebinin üzerine çıkmasından ötürü fiyatların gerilediği söylenebilir. Fiyatlardaki düşüşün nedenlerini şimdilik bir kenara bırakacak olursak, küresel fon akımlarını allak bullak eden bu gelişmelerin Türkiye’yi de olumsuz etkileme potansiyeli söz konusu. Hem de teoriye göre tam tersini beklememiz gerekirken…

2015’te yüzde 30 geriledi
OPEC’in yaptığı son toplantıda üretimi kısmayı reddetmesi, hatta bilakis serbest bırakması sonrasında petrol fiyatlarında serbest düşüş devam ediyor. Aslında petrol (ve enerji) fiyatlarının düşmesi Türkiye’nin son derece işine gelen bir şey, zira cari açık artık sadece enerji faturasından oluşuyor. Bu yüzden, petrol fiyatı düştükçe cari açığımız daralacak, enflasyon oranımız gerileyecek… Buraya kadar güzel. Ancak rakamlara bakıldığında petrol fiyatı yılbaşından bu yana yüzde 30 civarında düştü.
Cari açık daralmasına daralıyor, ancak hala sene başında yapılan tahminler civarındayız. Enflasyon ise gerilemedi, çünkü bu dönemde TL, dolar karşısında yüzde 25 civarında değer yitirdi.
Peki, neden yatırımcılar Türkiye’nin bu avantajından faydalanmadılar? OPEC toplantısı sonrası ortaya çıkan resim aslında göründüğünden çok daha rahatsız edici. OPEC’in iki güçlü üyesi Suudi Arabistan ile İran arasında ciddi bir uyumsuzluk söz konusu. Son dönemde özellikle Suudi Arabistan, pazar payını artırmak için bölgesel indirimler uyguluyordu. OPEC üyesi olmayan Rusya da petrol gelirlerini sabit tutabilmek amacıyla üretimini rekor seviyelere çıkardı. Bütün bunlar gösteriyor ki bundan sonraki dönemde belli ki pazar payı kapma oyunu çok daha sertleşecek. Bu dönemde ABD’deki kaya petrolü üreticilerinin işi de çok daha zorlaşacak. Petrol fiyatındaki zayıflık, diğer emtia fiyatlarına da yansımış durumda. Küresel büyümenin çok yavaş toparlanıyor olması nedeniyle alıcı bulmakta zorlanan sanayi metallerinde bir de petrolden gelen bulaşıcılık etkisi söz konusu. İşte böyle bir ortamda, yatırımcıların emtiada daha da fazla satış tarafında olmaları şaşırtıcı değil. Garanti Yatırım Stratejisti Tufan Cömert’in raporuna göre, hedge fonlar, son verilere göre petrolde toplam 360 milyon varillik kısa-pozisyon tutuyor. Rapora göre, buradaki beklenti açık: Petrol piyasasındaki arz fazlası 2016’ya da sarkacak ve fiyatlar daha da düşecek. Bu noktada sahneye ulusal varlık fonları (sovereign wealth funds) çıkıyor. Aslında “çıkıyor” demek hatalı: Sahneden iniyorlar…

Petrole dayalı fonlar satışa geçti

Ulusal varlık fonları (UVF), devletlerin sahip olduğu, çeşitli varlıklara yatırım yapan fonlar. Bu fonların kaynağı çoğu zaman ülkelerin mal ihracatından elde ettiği gelirlerden ya da merkez bankasının döviz rezervlerinin kanalize edilmesinden oluşuyor. Devletlerin sahip olduğu ve çeşitli varlıklara yatırım yapan dünyanın en büyük beş ulusal varlık fonunun dördünün kaynağını petrol oluşturuyor. Bunlar 855.4 milyar dolarlık Norveç, 773 milyar dolarlık Abu Dhabi, 668.6 milyar dolarlık S. Arabistan ve 592 milyar dolarlık Kuveyt fonu.
Sistem ise şöyle çalışıyor: UVF olarak ister siz kendiniz belli ürünlere, belli ülkelere yatırım yapıyorsunuz, isterseniz de bunu profesyonellere, yani küresel çapta iş yapan varlık yönetim şirketlerine devrediyorsunuz. Ya da bir kısmını stratejik gördüğünüz ülkelere, piyasalara ayırıp geri kalanını varlık yönetim şirketlerine de devredebilirsiniz. İşte bu fonlar bir süredir paralarını yatırdıkları varlık yönetim şirketlerinden çıkmaya başladılar. Hatta bunlar, şu ana kadar görülen en yüklü ve en hızlı çıkışlar. Verilere göre 2015 yılının 3. çeyreğinde, toplamda varlık yönetim şirketlerinden çıkan rakam 19 milyar dolar. Sırf Suudi Arabistan 2015 yılında 70 milyar dolar çekti. Petrol fiyatındaki düşüş nedeniyle daha önce yurt içinde ihtiyaç duyulmayan bu rakamlara artık ihtiyaç var. Petrol fiyatındaki düşüşün süreceği beklentisinden hareketle, önümüzdeki dönemde daha da fazla çıkış ile karşılaşmak mümkün. Bu durumun kısa vadeli ilk olumsuz etkisi doğal olarak varlık yönetim şirketleri üzerinde görülüyor. Daha şimdiden bazı şirketler kapılarına kilit vurmaya başladılar. Ancak uzun vadede konu bizim için de sıkıntılı bir yere gidiyor ki, işte bu düşen petrol fiyatından olumlu etkilenmemizi engelliyor.
UVF’lerin küresel piyasalardan çektikleri bu paraların önemli bir kısmı gelişen ülkelerdeydi. Verilere göre, 2015’in 3. çeyreği 2008 yılından bu yana en kötü çeyrek. Türkiye için de durum bundan farklı değil. 2015 başından bu yana, TCMB verileri göre,  tahvil ve hisse piyasalarımızdan yaklaşık 7.5 milyar dolar çıktı. Çıkışlar ile TL’de gördüğümüz değer kaybı da işte bizim petrol fiyatındaki düşüşten nasiplenmemizi engelledi. Bu nedenle bundan sonraki dönemde aslında petrol fiyatındaki düşüşün sürmesinin bizim için çok da sevinilecek bir yanı olmayabilir.
Ekonomide dış kaynaklara bağlı olduğumuz sürece, küresel piyasalardaki ana akım her zaman Türkiye piyasalarının da yönünü belirleyecek. Ve görünen o ki bir noktada petrol fiyatının istikrar kazanması bizim için şu anda düşmesinden çok daha önemli…

Bunu Paylaşın