Gölcük Depremi
1999 Ağustos’unun 17’siydi… Kayınbabamlar ve akrabalarımız ziyarete geldiği için salonda yatıyorduk. Gece yarısı saat 03:02’de bir anda çok güçlü bir sarsıntı ve gürültü ile yattığım yerden fırladım ama ayağa bile kalkamıyordum. Zemin büyük bir gürleme ile hem zıplıyor hem de dairesel olarak dönüyordu… Bir ara pencereden karşı binayla yakınlaşıp uzaklaştığımızı gördüm. Saniyeler geçiyor, “ha bitti ha bitecek” derken bir taraftan da bina daha ne kadar dayanacak diye aklımdan geçiriyordum. Yıkılmamız an meselesiydi. Bir ara yavaşlar gibi oldu ama hemen akabinde daha şiddetli bir sarsıntı ile devam etti. Eşim yatak odasına, anne ve babasına ulaşmak istedi. Her yer cam kırıkları ile dolduğu için onu tuttum. Salondaki her şey gürültü ile devriliyor, kırılıyordu. Nihayet sarsıntı durdu ve hemen bir çırpıda kendimizi dışarıya attık. 45 saniye sürmüştü. Doğu Lojmanlarında oturuyorduk. Çevremizdeki lojmanlar ayaktaydı, sadece karşıdakiler biraz yana yatmıştı. O dönemde TCG Fatih fırkateyninde Seyir Subayı görevindeydim. İlk şoku atlattıktan sonra arkadaşlarımızı ve çevreyi kontrol etmek için Batı Lojmanları tarafına gittim. Donanma Komutanlığı Binası’nın, Orduevi’nin ve Yıldızlar Suüstü Eğitim Merkezi’nin bir bölümünün yıkılmış olduğunu gördüm. Batı Lojmanları sağlam ve ayaktaydı. Lojmanları hangi firma yaptıysa o zaman da söylemiştim, sahibinden, mühendisinden işçisine kadar hepsinden Allah razı olsun… Yaptıkları binalar 7,4 şiddetindeki depreme hem de fay hattına birkaç yüz metre uzakta olmasına karşın dayanmıştı. Eğer lojmanlar yıkılsaydı bu Donanma’nın sonu olurdu. Zira güçlü bir donanma için sadece güçlü gemiler ve bunları destekleyen tersane, lojistik destek vb. sahil tesisleri yetmez. Tüm bu sistemi yönetecek, gemileri kullanacak, onarabilecek iyi eğitimli ve tecrübeli personel şarttır. Bu da uzun yıllara, kişisel ve kurumsal bilgi ve tecrübe birikimine tekabül eder. Gölcük depreminde Donanma’nın personel kayıplarının büyük çoğunluğunu garnizon dışında oturan arkadaşlarımız oluşturuyordu. 420 personelimiz deprem şehidi olmuştu. Ana üssü Gölcük olan birçok geminin anı köşesinde depremde kaybettiğimiz arkadaşlarımızın resimleri asılı durmaktadır. Ruhları şâd olsun.
Gün ağardıkça tablonun ne kadar ağır olduğu ortaya çıkmaya başladı. Gölcük’te ve çevrede çok yıkım vardı. Gölcük Deniz Asker Hastanesi Gölcük’ten ve civardan getirilen sivil yaralılarla doluydu… Depremi takip eden birkaç gün içinde binlerce yaralıya cerrahi müdahale edildi. Poyraz Limanı’nda bazı hasarlar vardı ama gemilerimiz sağlamdı. Parmak iskelelerden birinin uç kısmı üzerinden fay hattı geçtiği için birkaç metre yana kaymıştı.
Bir ara gemi Komutanımız Dz.Kur.Alb. Kemal Beşçınar’ı gördüm. “Haluk seyre kalkacağız hemen gemiye git.” dedi. Filo Komutanı’nın “seyre kalkar mısın?” sorusuna tereddüt etmeden “Emredersiniz” cevabını vermişti zira eksik personelle seyre kalkmanın riskleri vardır. Nihayetinde, Alb. Beşçınar eksik personele rağmen bu riski ve sorumluluğu alarak seyre kalkmıştır.
Ağır yaralıları İstanbul’a götürecektik. Karayolları kapanmıştı ama denizyolu her zaman olduğu gibi açıktı. Hemen evin olduğu tarafa aileme haber vermeye gittim, onlarla birlikte arabayı Poyraz Limanı’na park ettim. Ailemi, geçtiğimiz kasım ayında rahmetli olan kayınbabama emanet edip gemiye doğru koştum, zira o sırada gemi sahil iskelesini almış, halatlarını fora etmeye başlamıştı. Ama ben kenardan uskunduraya1 basarak gemiye atlayabilirdim. Tam o sırada ambulansla bir yaralı daha geldi. Gemi manevrasını duraklattı. Ailemle göz göze geldim ve el işareti ile gelmelerini istedim. Koşarak geldiler, askerlerin de yardımıyla omuzlarda geminin kıçaltına alındılar. Hemen köprü-üstüne çıktım, gemi kumandasını aldım. Personelin ancak 3’te biri vardı, tek vardiya seyir yaptık. Yüksek süratle İstanbul’a hareket ettik, hatta yolu kısaltmak için genelde pek kullanmadığımız iç rotalardan geçtik. HF telsiz devrelerinden Deniz Kuvvetleri ile irtibata geçtik, onlara da hareketimizi bildirdik. Haydarpaşa Limanı’na yanaşırken sahilde onlarca ambulans rıhtımda yaralıları bekliyordu. Her kurum üzerine düşen görevi yapıyordu. Yaralıları tahliye ettik. Daha sonra yaralı nakli için hücumbotlar ve deniz otobüsleri devreye girdi. Gölcük’ten kalkan ilk gemi bizdik, TCG Fatih fırkateyni…
Gölcük depreminde Donanma tüm gücü ile halkın yardımına koştu. Muharip gemiler, lojistik destek gemileri, İkmal Merkezi Komutanlığı imkânları ile binlerce insanın iaşe ve ibateleri sağlandı. İkmal Merkezi Komutanlığı başta olmak üzere tüm askerî gemi ve birimler eldeki gıda malzemelerini vatandaşlara dağıttı. Gemilerde ve İkmal Merkezi’nde üretilen binlerce ekmek halka dağıtıldı. İstanbul’dan Donanma Lojistik gemileriyle su temin edilerek tankerlerle Gölcük ve Değirmendere’de dağıtımları yapıldı. Gemilerin hasar kontrol, yangın ve yara savunma timleri bölgedeki enkazlardan yüzlerce yaralıyı kurtardı.
Deniz Kuvvetleri dergisinin Kasım 1999 sayısında, kaybettiğimiz arkadaşların resimlerine baktım. Gencecik insanlarımız, çürük yapılar nedeniyle hayatlarının baharında uçup gittiler.
Deniz Kuvvetleri ve deprem
Bir deprem ülkesiyiz. Fay hatları boydan boya ülkemizi katediyor. Bu coğrafi gerçeği kabul etmek, sindirmek, benimsemek ve ona göre hazırlıklı olmak zorundayız. Deprem olmayacakmış gibi davranamayız. Depreme dayanıklı yapılar inşa etmek öncelikli gereklilik ancak bu yazının konusu değil. Deprem olduktan sonra ihtiyaç duyulan ilk husus ulaşım ve iletişim. Yolların hasar görmüş olması kara ulaşımını özellikle ilk günlerde aksatmaktadır. Havadan hızlı bir ulaşım sağlanabilir ancak taşınacak yük sınırlıdır, ayrıca bölgeye yakın çalışır durumda bir havaalanı şart. Denizden daha yavaş ancak her türlü ağır yük ve personel bölgeye intikal ettirilebilir.
Deniz Kuvvetleri’nin özellikle ana unsurunu oluşturan gemileri, doğası gereği birçok afette hem kendi bekâsını sağlamada hem de çevresini desteklemede kendi kendine yeterli ve ayrıca her an göreve hazır unsurlardır. Özellikle yüksek tonajlı büyük gemiler kendi kendine yeterlik konusunda daha üstün durumdadır. Deniz Kuvvetleri, çeşitli büyüklük ve tipteki gemiler haricinde, uçar birlikleri ile hava unsurları, deniz piyade birlikleri ile kara unsurları, SAT ve SAS komandoları, dalgıçları ile özel birlikleri, mühendisleri ile teknik personeli ihtiva eden çok yönlü ve farklı yetenekleri barındıran bir kuvvettir. En önemli özelliği olan seyyaliyet yani hareketli olması ile dünya üzerindeki tüm sahil kentleri ve limanlarına uluslararası suları kullanarak ulaşabilir. Bunun için hiçbir devlet veya uluslararası kuruluştan izin almasına gerek yoktur. Sadece yardım yapılacak ülkenin karasularına girmesine izin vermesi yeterlidir. Bu limanlardan helikopterleri, zırhlı ve diğer kara araçları vasıtasıyla iç bölgelere nüfuz edebilir.
Deniz Kuvvetleri unsurları bölgemizde 1-2 gün içinde her limana erişebilir. Amfibi gemiler ile ağır iş makineleri dâhil her türlü lojistik destek ve çok miktardaki personel istenen limanlara ulaştırılabilir. Bunun örneklerini hem Gölcük depreminde hem de 10 şehrimizi etkileyen ve merkez üssü Kahramanmaraş olan depremde müşahede ettik. Özellikle yabancı ülke donanmalarının amfibi gemileri ile kurtarma, tıbbi yardım, iaşe ve ibate konularında destek verdiklerini gözlemledik. TCG Anadolu ile aynı sınıfta olan İspanya’ya ait Juan Carlos-I amfibi hücum gemisi ile Galicia isimli doklu amfibi gemisi, arama-kurtarma ve yardım maksadıyla 500 adet deniz piyadesi ile çok miktardaki malzemeyi getirmiştir. TCG Anadolu tek başına uzun süreli görevlerde 700, kısa sürelilerde ise iki katı personeli taşıyabilme kapasitesine sahiptir.
Bilim insanlarımızın işaret ettiği Marmara-İstanbul depremine hazırlık yapmamız bir zorunluluk. Binaları güçlendirsek dahi, kara ulaşımında aksaklıklar meydana gelecektir. İstanbul’a müdahale ve yardım için yine en elverişli yöntem denizden olacaktır. Bu çerçevede başta TCG Anadolu Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemimiz olmak üzere tüm amfibi gemiler ile Amfibi Deniz Piyade Tugayı denizden süratle İstanbul sahillerine ulaşabilir. Aborda olacak rıhtım olmasa dahi TCG Anadolu, Zırhlı Amfibi Hücum Araçları (ZAHA) ve Mekanize Çıkarma Araçları (LCM) ile sahile yardım malzemesi, araç ve personelini çıkarabilir. Ayrıca, henüz tedarik edilmemiş olan Çok Maksatlı Orta Yük Nakliye helikopterleri ile ani müdahale, yardım ve arama-kurtarma personelini havadan ilgili yerlere ulaştırabilir, yaralı tahliyesi yapabilir. Bu arada TCG Anadolu önümüzdeki günlerde hizmete girecek olmasına rağmen belirtilen nakliye helikopterleri henüz tedarik edilmemiştir. Özetle, TCG Anadolu sağlayacağı deniz ve hava köprüsü ile İstanbul’un birçok noktasına ulaşma ve yardım etme kabiliyeti sağlar. Diğer tank çıkarma gemi ve araçları da uygun sahillere kapak atma yöntemi ve üzerlerine konuşlu helikopterleri ile sahile erişim sağlayabilir.
Gemilerin revir ve hastane imkânları birçok tıbbi hizmeti verebilir. Özellikle TCG Anadolu’nun ameliyat yapabilme dâhil her türlü tıbbi altyapı sağlayan 30 yataklı hastanesi gerektiğinde daha da genişletilebilir. Tüm gemilerdeki yaşam yerleri ve uygun bölmeleri ibate alanlarına çevrilerek kapasite artırılabilir.
Ülkemizin henüz münhasıran bir hastane gemisi bulunmamaktadır. Sadece, TCG İskenderun personel nakliye gemisi 350 kişilik bir hastane gemisine dönüştürülebilmektedir. ABD, Rusya, Çin, Endonezya, vb. birçok ülkenin hastane gemileri veya hastane gemisi gibi kullanılacak gemileri vardır. ABD’nin hastane gemilerinin her birinin 1000 yatak kapasitesi, 12 ameliyat odası bulunmaktadır. İstanbul depreminde benzer nitelikteki bir gemi birçok hayatı kurtaracaktır.
Sonuç
Deniz Kuvvetleri afet ve özellikle depremlerde, doğası gereği süratli bir şekilde afet bölgesine intikal ederek çabuk ve etkili bir yardım ve müdahale sağlayabilir. Her türlü ağır aracı, tonlarca ağırlığındaki çeşitli lojistik malzemeyi, yüzlerce, binlerce asker ve personeli bölgeye nakledebilir. Büyük gemileri ile çok sayıda insana geçici iaşe ve ibate sağlayabilir, hasar kontrol, yangın ve yara savunma timleri ile arama-kurtarma faaliyetlerine destek olabilir. Karayolu ile ulaşılamayan bölgelere helikopterler gerekli yardımı ulaştırabilir, yaralı ve depremzede tahliyesi yapabilir. Komuta kontrol ve uydu dâhil her türlü iletişim imkân ve kabiliyetleri ile kontrol ve koordinasyona yardımcı olabilir.
Gelecekte olabilecek afetlere ve özellikle Marmara-İstanbul depremine hazırlık kapsamında Deniz Kuvvetleri’nin eksik platform, donanım ve teçhizatı bir an evvel tamamlanmalıdır. Bazı ihtiyaçların öncelik derecesi yüksektir. Kaynağınız hazır olsa dahi bugünden yarına tedarik edilemezler. TCG Anadolu için Çok Maksatlı Orta Yük Nakliye helikopterleri işte böyle bir ihtiyaçtır. Harekât gereksinimleri göz önünde bulundurulduğunda söz konusu helikopterin, yüksek miktarda askeri personeli (bu sayı 40’ın üzerinde olmalıdır) ve ağır kargoyu istenen yere taşıyabilecek kapasitede olmalıdır. Kara Kuvvetleri’ne ait helikopterler geçici olarak kullanılabilir ancak deniz modeli olmadıkları için hangara alınamazlar, uzak yerlere açıkta intikal ettirilmeleri başta korozyon olmak üzere çeşitli sorunlara neden olur. Diğer taraftan geçmiş tecrübeler göstermiştir ki savaş ve afetlerde ne kadar çok olursa olsun genel maksat helikopteri ihtiyacı çoğunlukla yeterli seviyede karşılanamamıştır.
Özellikle Marmara-İstanbul’da yaşanabilecek bir depreme daha hazırlıklı olma adına bir hastane gemisi yapımına başlanmalıdır. Bu gemi barış döneminde ana üs bölgesinde veya ülkeyi gezerek çeşitli liman kentlerinde sağlık hizmeti verebilir.
Deprem olacak mı, ne zaman olacak gibi hiçbir faydası olmayan soruları sormayı bırakıp yarından itibaren hazırlılara başlamamız çok daha doğru bir hareket tarzı olacaktır.
Sesimi duyan var mı?
1Çift pervaneli gemilerin pervaneleri hizasında ve su kesiminin biraz yukarısında bulunan ve pervanelerini koruyan yarım daire şeklinde bordaya kaynaklı çıkıntılar.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.