‘Denizde iki tip gemi vardır, denizaltılar ve hedefleri’

MDN İstanbul

ASELSAN Askeri Danışmanı Albay (E)Cem Günaydın: Suüstü gemilerinin barış dönemleri için varlığı ve önemi yadsınamayacak olsa da, gelişen teknolojiler karşısındaki zayıflıkları harp döneminde harekât alanında planlamacıları zorlayacaktır

Daily Mail gazetesinde verilen haberde bir Song sınıfı Çin denizaltısının 26 Ekim 2006 tarihinde Pasifikte icra edilen bir tatbikat esnasında USS Kitty Hawk uçak gemisi yakınında satha çıkarak kendini gösterdiği ve bunun Amerikan-Rus uzay yarışında Sputnik’in uzaya gönderilmesi benzer şekilde Amerikalılarda şok etkisi yaptığı belirtmiştir.

Mart 2015’te icra edilen bir tatbikatta ise, USS Theodore Roosevelt’in bulunduğu Uçak Gemisi Grubu 12’nin savunma hatları 30 yaşında Fransız Denizaltısı Sapphire tarafından delinmiş ve denizaltı USS Roosevelt’e başarılı bir simule torpido atışı gerçekleştirmiştir.

Bahse konu denizaltıların teknolojilerinin eskiliği göz önüne alındığında, yukarıda anlatılan olaylar bize günümüzde küresel güçlerin en önemli politik ve askeri enstrümanı olan uçak gemisi gruplarının bekasının sualtından ciddi şekilde tehdit edildiğini göstermektedir.

Suüstü gemilerinin barış dönemleri için varlığı ve önemi yadsınamayacak olsa da, gelişen teknolojiler karşısındaki zayıflıkları harp döneminde harekât alanında planlamacıları zorlayacaktır.

Bu nedenle geleceğin deniz harplerinde sonucun sualtı tarafından belirleneceği ve ‘’oyun değiştiren” unsurların denizaltılar olacağını söylemek kesinlikle yanlış olmayacaktır.

Tabii ki silah teknolojilerinin özünde olan tedbir-karşı tedbir sarmalında sualtına (denizaltına) yönelik tespit ve angajman teknolojilerinde önemli gelişmeler olacaktır. Ancak denizaltıların modern harp sahnesine girip deniz savaşlarının doğasını değiştirdiği Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana sürdürdükleri taktik avantaj yine denizaltılar lehine devam edecektir.

Bugün itibari ile sessizlikleri muazzam artırılmış, sensör ve silah menzilleri yüzlerce deniz milinin üzerine çıkarılmış (kıtalararası balistik silahlar ayrı bir çalışma konusudur), durumsal farkındalığı sualtından sağlayabilen günümüz denizaltıları bulundukları bölgede deniz harekâtının nasıl şekilleneceğine karar veren en büyük kuvvet çarpanı olmaya devam etmektedirler.

Dün ve bugün için bu kadar net olan bahse konu resim gelecekte denizaltı harbi ve teknolojileri ve denizaltı harbinin etkinliği açısından nasıl şekillenecektir?

Geleceğin deniz harbinin ağ merkezli ve bilgi yoğun bir ortamda gerçekleşeceği, harekât sahasının kaotik bir yapıya sahip olacağı ve gizlilik avantajına sahip unsurların özel bir mücadele alanı yaratacağı öngörülmektedir. Bir ağ yapısı ile bağlanmış otonom yeteneklere sahip, içerisinde insanlı ve insansız araçların oluşturacağı araçlar ile DSH’nin (Denizaltı Savunma Harbi) platform-yoğun durumdan sensör-zengin yapıya evrileceği öngörülmektedir.

Tabiatından anlaşılacağı üzere denizaltıların temel avantajı olan gizliliği ve bunun korunma gerekliliği gelecekte de önemini artırarak devam edecektir.

Bugün ve yakın gelecekte sualtı tespit vasıtalarının merkezinde akustik teknolojiler durmaktadır. Sualtı tespit vasıtalarında radikal ve yeni bir çözüm üretilmedikçe mevcut teknolojik gelişmeler denizaltılar lehine olmaya devam edecektir. Isıl, manyetik, ışık ve basınç değerlerinin kullanılarak tespit yöntemleri henüz bir denizaltıyı değil emniyetli mesafelerinden bin yardalar gibi yakın mesafelerden dahi tespit edebilecek olgunluğa erişememiştir. Kısa ve orta vadede de bu konuda umut verici bir gelişme beklenmemektedir.

DSH bakış açısından “Geçmişte denizaltılar denizlerde saklanmanın lüksünü yaşadılar, ancak gelecekte hiçbir denizaltının kaçamayacağı o denizler ağ yapısı ile donatılmış dronlar ile dolacaktır”  iddiası denizaltının tespit riskinin arttığını işaret etse de, denizaltılar için özellikle akustik tespit vasıtalarına karşı gizliliğini devam ettirecek aktif ve pasif iz yönetimi araçlarının geliştirilmesi ön plana çıkmış ve bu alanda önemli çalışmalar başlatılmıştır.

Bu kapsamda, pasif önlemler olarak akustik sönümlendirici kaplama teknolojileri üzerinde ciddi çalışmalar ve uygulamalar mevcuttur. Bilhassa aktif sonar sinyallerinin sönümlendirilmesi açısından önem arz eden bu pasif yönteme ilaveten gemi içi gürültülerin alçak frekans sonarlar tarafından uzak mesafelerden tespitini önlemek maksatlı iç malzemeler (sistem ve cihazların gemi bağlantı elemanları) geliştirilmiş ve uygulanmıştır. Bunlara ilaveten nispeten yeni bir konu olan aktif sönümlendirme üzerinde ciddi bir gizlilik perdesi olmasına karşın çeşitli kaynaklar bu konuda da ciddi düşünce ve çalışmalar olduğu yönünde bilgi vermektedir.

Bu kapsamda, Amerikan Deniz Gücü ve Güç Nakli alt komitesine yapılan bir sunumda pasif sonarlara karşı kulaklıklarda kullanılan ses sönümlendirme (Noise Cancellation) benzer şekilde iç gürültülerin azaltılabileceği ve aktif sonarlar içinse denizaltı gemisi ve ona bağlı sualtı vasıtaları EW benzeri bir yaklaşım ile kaynağın karıştırılabileceği belirtilmiştir.

Benzer şekilde Izvestia gazetesinde yer alan bir habere göre Rus denizaltılarının tüm dış yüzeylerinin piezoceramik kaplamalar tranducer (alıcı verici akustik sensör) haline getirilecek, bu yapılar gelen düşman sonar sinyallerinin tespit, analiz edecek ve karıştıracaktır. Bu sayede düşman sonarlarının tespit imkânı yok edilecektir.

Son olarak Kraliyet bahriyesinin Astude sınıfı denizaltıları bünyesine monteli 39.000 akustik eleman ile sonar sinyallerinin sönümlendirerek tespitin minimize edileceğinden bahsetmektedir.

Üç küresel deniz gücünün denizaltıların gizliliği üzerine benzer çalışmaları, geleceğin akustik teknolojiler açısından yoğun bir mücadele alanı olacağını işaret etmektedir.

Geleceğin denizaltı harbi nasıl şekillenecek;

Pek muhtemel ki gelecekteki ağ merkezli muhabere ve komuta kontrol sistemleri, geleceğin denizaltılarını müstakil harekât unsurlarından geniş bir bölge için komuta kontrol gemileri haline evirecektir. Buna bağlı olarak denizaltı gemileri günümüz sorumluluk alanların birkaç katı alanları kontrol edebilecek, kıyı harekâtlarındaki bireysel rolü azalırken organik ve inorganik unsurlarla kıyılardan açık denizlere kadar kontrolü sağlayabilecektir.

Uzun vadede denizaltı gemileri insanlı-insansız sualtı, suüstü ve hava harekât unsurlarını bünyesinde barındırabilecek, bahse konu unsurları harekât bölgelerine gönderecek ve harekât sonrasında ihtiyaca göre tekrar bünyesine alabilecek kabiliyet ve büyüklükte olacaktır. Bu büyüklük ve stratejik önemde bir unsur doğal olarak düşman tesir menzillerinin dışında emniyetli alanlarda üst düzey pasif ve aktif savunma mekanizmaları ile donatılmış olacaktır.

Sensör: Bugünün yapılarından farklı olarak, geleceğin denizaltılarının kendi üzerindeki sensörlere ilaveten sualtı, suüstü ve hava alanlarını izleyecek direkt veya bir ağ yapısı üzerinde denizaltıya bağlı sensörleri kullanacaktır. Bu tekrar kullanılabilen veya sarf edilebilen uzaktan kontrollü sensörler ana denizaltı gemilerinin hem sorumluluk alanlarındaki taktik resmin çıkarılması hem de gerekli angajmanlara hedef bilgisinin kesintisiz sağlanması acısından vazgeçilmez olacaktır. Ana denizaltı gemileri için özellikle akustik alanda giyilebilir sensör teknolojileri ile tüm denizaltı gemisi yüzeylerinin sensör olarak çalışabilecek hale getirilmesi pek muhtemeldir. Bugün için çok yüksek işlemci kapasite ihtiyacı nedeniyle uzak gözüken bu teknoloji, geleceğin işlemci yetenekleri ile daha uzak mesafelerden daha hassas tespitlere imkân tanıyacaktır.

Silah: Ana denizaltı gemileri çok uzak mesafelerden sualtı, suüstü ve kara hedeflerine yüksek hassasiyetli hücumlar geliştirebilecek torpido ve G\M silahlara sahip olacaktır. Torpidonun yüksek tahrip gücü ve gizliliği gelecekte de torpido silahının önemini korumasını sağlayacaktır, tabii ki çok daha gelişmiş yetenekler ile. Bahse konu torpidolar görev bölgesine önceden gönderilebilecek ve angajmana kadar sensörleri ile ana gemiye destek sağlayan yapılarda olacaktır. Bu torpidolar ana gemiden ya da uzaktan kontrol edilen insanlı-insansız sualtı vasıtalarından atılabilecektir. Tabii ki ana denizaltının bekası için aktif pasif savunma silah ve sistemleri ana denizaltının vazgeçilmez donanımı olacaktır.

Tahrik: Geleceğin tahrik sistemi enerji depolama ve rejenerasyon yeteneklerin gelişmesine bağlı olacaktır. Burada gizlilik ve görev süresi en önemli etken olacağı için, daha etkin enerji depolama imkânları geliştirilmediği takdirde gelişmiş nükleer tahrik, denizaltı gemileri için gözde tahrik sistemi olmaya devam edecektir.

Robotik Teknolojiler: Geleceğin harp sahasında ana denizaltı gemisinin gözü, kulağı ve elleri bütün sorumluluk sahasına yayılmış insansız sualtı, suüstü ve hava vasıtaları olacaktır. Bahse konu unsurlar gelişmiş sensörleri, algoritmaları ve tüm sahaya yayılmış etkin ağ yapısı sayesinde ana denizaltı gemisinin, risklerin minimize edildiği bir mesafeden tüm harekâtı kontrol etmesine imkan sağlayacaklardır. Burada sarf edilebilir dronlar ana gemide üretilebilecek, gelişmiş enerji depolama ve rejenerasyon yöntemleri ile çok uzun süreler görev etkinliğini idame ettirebileceklerdir. Ana denizaltıların organik yapısında yer alacak daha büyük boyutlu sualtı vasıtaları gelişmiş menzil ve sensör yetenekleri ile ana denizaltıyı riske atmadan düşman harekât sahalarında ve kıyı bölgelerinde görev yapabilecek, sahip oldukları silahlar ile denizaltı sürpriz imha yeteneklerini düşmanın kalbine kadar taşıyabilecektir. İnsan zafiyetlerinden bağımsız olmaları bu araçları yorulmaz ve korkusuz birer savaşçı yapacaktır. Ayrıca insan ihtiyaçları için ayrılmış alanlara gerek duyulmayacağı için daha küçük boyutlarda daha etkin görevler icra edilebilecektir.

Haberleşme: Tüm bu kurgunun etkin bir haberleşme ağına olan vazgeçilmez ihtiyacı bütün bir sahanın gelişmiş EM ve akustik bir ağ ile kapsanmasını gerekli kılmaktadır. Bu sayede taktik resmin temini, paylaşımı ve verilen görevlerin icrası mümkün olabilecektir.

Tüm bunlar bir arada değerlendirildiğinde üç teknolojik gelişmenin geleceğin denizaltı harbi açısından ön planda olacağı öngörülebilir. Birincisi ve vazgeçilmez olanı denizaltı gemisinin bekasını dolayısıyla denizaltı harekâtının başarısını direkt etkileyen iz yönetimi ve akustik görünmezlik olacaktır. Bunun kadar önemli ikinci husus ise robotik teknolojiler ile harekât sahasının boyutları ve etkinliğinin artırılmasıdır. Son olarak bütün bu sistemi birbirine kesintisiz bağlayabilecek bir bilgi ağı vazgeçilmez olacaktır.

Sonuç olarak Birinci Dünya Savaşı’nın denizaltı harbi ile bugün icra edilen arasında görülen muazzam fark, günümüz ile 2050 sonrası denizaltı harbi arasında da görülecektir. Yine de iki husus değişmeyecektir. Birincisi, nitelikli denizaltıcı personele olan ihtiyacın hiçbir zaman ortadan kalkmayacağı, ikincisi ise “Denizde iki tip gemi vardır, denizaltılar ve hedefleri” deyişi olacaktır.

Bunu Paylaşın