Saygıdeğer okurlar, bu sene başından beri yayımlanan yazılarımda genel itibarı ile muharip suüstü gemilerine yönelik planlama, tasarım, inşa ve proje yönetimi konularına ilişkin görüşlerimi sizlerle paylaştım.
Muharip gemi deyince deniz kuvvetleri için bir diğer önemli güç çarpanı da kuşkusuz ki denizaltı gemileri. Bu noktadan hareketle bu ay da denizaltı gemilerine ilişkin hem tarihsel süreçten biraz bahsetmek hem de geleceğe dair görüşlerimi paylaşmak isterim.
Denizin altından giden bir savaş aracı fikirlerinin Büyük İskender’e kadar uzandığı söylenmekle birlikte, taslak ilk tasarımların 16’ncı yüzyılın başlarında İtalyan mucit Leonardo da Vinci tarafından yapıldığına işaret ediyor, 1573 yılında İngiliz matematikçi William Bourne tarafından yapılan, deri ile kaplanmış ahşap çerçeveli denizaltı tasarımı iş ise günümüzdeki denizaltılarda da kullanılan safra sarnıçlarına dayanıyordu. Denizaltının dalabilmek için bu sarnıçları doldurması, yüzeye çıkabilmek içinse boşaltması öngörülmüş olmakla birlikte Bourne’nun bu tasarımı çizim aşamasını geçememişti. Denizaltı tasarımını uygulamaya dönüştürerek gerçek anlamda ilk denizaltıyı üreten kişi İngiltere Kralı I. James’in sarayında çalışan Hollandalı mucit Cornelius Drebbel oldu. (1)
Askeri amaçlarla kullanılan ilk denizaltı ise ABD’li David Bushnell tarafından inşa edilen Turtle yani Kaplumbağa isimli denizaltı oldu. 1776 yılında sualtına dalan 2 metre yüksekliğindeki Turtle meşe odunundan yapıldı. Hindistan cevizine benzeyen şekliyle dikkat çeken bu tek kişilik denizaltı el ile döndürülen pervaneler ile çalışıyordu. Turtle üst kapağındaki uzun vida mekanizması sayesinde zamanlı bir bombayı düşman gemisine yerleştirebilecek donanıma sahipti ancak herhangi bir gemiyi batırmayı başaramadı. (1)
İrlanda asıllı ABD’li mühendis John Holland 1881 yılında suyun üzerindeyken benzinli motorla, suya daldığında ise elektrikli motorla çalışan Fenian Ram adında modern bir denizaltı icat etti. Sonrasında da ABD Donanması’na 15 metre uzunluğunda, üç adet torpido taşıyan USS Holland adında bir denizaltı sattı. (1)
Osmanlı’ya geldiğimizde ise çokça bilindiği üzere II. Abdülhamit döneminde, 1886 yılında Nordenfelt şirketinden sipariş edilen iki adet denizaltı “Abdülhamid” ve “Abdülmecid” isimleriyle Donanma’ya katılmışlardır.
20’nci yüzyıl başlarından itibaren ise gelişmeye başlayan teknoloji ile birlikte denizaltılar da hızla gelişmeye ve donanmaların önemli güç çarpanlarından olmaya başlamışlardır.
Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Türk Deniz Kuvvetleri, Osmanlı Devleti’nden miras olarak sadece harekât imkân ve kabiliyeti son derece sınırlı, az sayıda gemi devralmıştır. Bu dönemde Donanma, Yavuz, Turgutreis, Mecidiye, Hamidiye muharebe gemileri ile beş muhrip, sekiz torpidobot, sekiz gambot, dokuz motorgambot, üç mayın gemisi ve birkaç yardımcı gemiden teşkil edilmiştir. Cumhuriyet Donanması’na ilk katılan denizaltılar Hollanda’ya sipariş edilen ve 1928 yılında envantere giren Birinci İnönü ve İkinci İnönü denizaltı gemileri olmuştur. 1931- 1932 yıllarında ise Dumlupınar ve Sakarya denizaltıları donanmaya katılmışlardır. (2)
Günümüzde ise 4 adet Ay sınıfı, 4 adet Preveze sınıfı ve 4 adet de Gür sınıfı olmak üzere toplam 12 denizaltı gemimiz bulunmaktadır. Bununla birlikte, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ihtiyaçları çerçevesinde başlatılan ve Alman ThyssenKrupp Marine Systems yükleniciliğinde Gölcük Tersanesi Komutanlığında inşa edilen 6 adet Havadan Bağımsız Denizaltı gemisinin 2030 yıllara varmadan hizmete girmesi beklenmektedir.
Yazının başında da belirttiğim gibi geçmiş sayılarda suüstü gemilerinin tasarım ve inşaları ile proje yönetim esaslarını aktarmaya çalışmıştım.
Genel proje yönetim esasları açısından her iki tipte geminin tasarım ve inşa süreçlerinde farklılıklar fazla olmamakla birlikte teknik açıdan bakıldığında ciddi farklar olduğu görülmektedir. Denizaltı gemileri gerek suüstü ve gerekse esasen sualtında seyir yapabilecek çok özel tasarıma sahip araçlardır. Tasarımlarında hidrostatik ve hidrodinamik etkiler başta olmak üzere, sualtı stabiliteleri, ileri mukavemet özellikleri, sessizlik (çok düşük akustik iz) gibi çok fazla özel mühendislik girdileri ve çıktıları bulunmaktadır.
Özel tasarıma sahip olmaları sebebi ile inşa aşamalarının da farklı olduğunu söylemek mümkündür. Çok yüksek mukavemet değerlerine sahip özel çelik saclar kullanıldığından denizaltı gemilerinin inşasında çalışacak özellikle kaynakçı personelin akredite klas kuruluşlarınca sınava tabi tutularak sertifikalandırılması ve belli periyodlarla bu sertifikaların yenilenmesi çok önemlidir. Genel altyapı olarak baktığımızda ise inşacı tersanenin gerek inşa alanı ve gerekse tezgâh, makine olarak sahip olması gereken birtakım özellikler mevcuttur.
Bugün ülkemizde denizaltı inşa edebilme kabiliyetine sahip tek tersane Gölcük Tersanesi Komutanlığı’dır. Bu tersanemiz gerek altyapısı ve gerekse personel nitelikleri açısından uzun yıllardır denizaltı inşası ve sonrasında da denizaltıların bakım/onarımlarını başarıyla gerçekleştirebilmektedir.
Gölcük Tersanesi’nin bu önemli başarısının altında elbette 80’li yılların başlarından itibaren gerçekleştirilen her denizaltı projesinde Almanya’dan teknoloji transferi kapsamında önemli tasarım ve inşa eğitimlerine en kalifiye personelini göndermeyi düstur edinmiş Deniz Kuvvetleri Komutanlığı var.
Zaten Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Osmanlı’dan günümüze mühendis subay yetiştirmeyi politika olarak belirlemiş, bununla birlikte yine bu projelere önemli katkısı bulunan astsubaylarını da uzmanlık alanlarına göre çok önemli yurtdışı eğitimlerine göndermiş, subay, astsubay, devlet memuru ve işçi personeli ile birlikte hem suüstü ve hem de denizaltı projelerinde dünyaya örnek bir kuvvet olarak tarihteki yerini almıştır.
Tüm bu mühendis ve kalifiye personel yetiştirmedeki başarı 2020’li yıllara gelindiğinde başlatılan Milli Denizaltı (MİLDEN) projesi ile taçlandırılmıştır. Hâlihazırda mühendis personel tarafından tasarım faaliyetleri devam eden MİLDEN, 7-8 yıl sonra başarıyla tamamlandığında tamamen yerli tasarıma sahip ilk denizaltımız olarak görevine başlayacaktır.
Şu anda Gölcük Tersanesi’nde inşa faaliyetleri süren 6 adet Reis sınıfı denizaltı gemisi ve MİLDEN ile birlikte kaçınılmaz olarak bu projeleri destekler nitelikte milli mühimmat projeleri de gerçekleştirilmektedir. Denizaltıların ana silahı olan torpido projeleri kapsamında AKYA ağır torpidosu ile ORKA hafif torpidosunun tasarım, kalifikasyon ve üretim faaliyetlerine yüklenicileri tarafından devam edilmektedir. Benzer şekilde ilk etapta suüstü gemilerinden atılmak üzere üretilen ATMACA güdümlü mermisinin denizaltılardan da atılacak versiyonu için çalışmalara devam edilmektedir.
Önemli bir başka not olarak, yine tamamen yerli ve millî olarak geliştirilen ve yarı ömür modernizasyonları kapsamında Preveze Sınıfı denizaltılarımıza entegrasyonuna başlanan MÜREN Denizaltı Savaş Yönetim Sistemi’nin daha da geliştirilerek hem Gür Sınıfı denizaltılara ve hem de ileride MİLDEN’lerde kullanılacağını da belirtmekte fayda görüyorum.
Bu vesile ile başta 4 Nisan 1953 senesinde Çanakkale Boğazı’nda geçirdiği kaza sonucu batan Dumlupınar denizaltımızda kaybettiğimiz şehitlerimizi ve tüm denizaltı şehitlerimizi saygıyla yad ediyorum.
(1) https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/ denizaltinin-icadi 2https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bideniz-kuvvetleri-komutanligi-1923-1938/
(2) https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bideniz-kuvvetleri-komutanligi-1923-1938/
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.