AŞ’lerde yönetici ve temsilcilerin kamu borçlarından doğan sorumlulukları

MDN İstanbul

Ticaret şirketlerinde yönetim kurulu ve müdürün sorumluluğu ilkeleri; yönetim kurulu üyeleri, müdürler, kamu kurumları ve şirketten alacaklı olan kişi ve şirketler için oldukça önemli. Özoğul&Yenigün Partners Hukuk Ofisi ortaklarından Av. Evrim Uygur Yamaner (L.L.M), bu önemli konuyu  ‘Anonim Şirketler’ bakımından değerlendirdi

Anonim şirketlerin tahsil edilemeyen ve tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu borçlarında, pay sahipleri ile yönetici ve temsilcilerinin hangi şartlarda ve sınırlarda sorumlu tutulabileceği hususu uygulamada ayrı bir öneme sahiptir.

I-Pay sahiplerinin sorumluluğu
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) M.329’da yer alan “Pay sahipleri, sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile ve şirkete karşı sorumludur” hükmü uyarınca pay sahipleri yalnızca şirkete karşı ve sermaye borcu ile sınırlı olarak sorumludur.  Bu sınırlı sorumluluk ilkesi, şirket alacaklılarınca pay sahiplerine başvurulmasına engel teşkil etmektedir.

II- Kanuni temsilci sıfatıyla sorumluluk

A- Anonim şirketin yönetim ve temsili
Anonim şirket kural olarak yönetim kurulu tarafından kurul hâlinde yönetilerek temsil olunmaktadır.

Şirket esas sözleşmesinde açık bir düzenleme olması ve en az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisi olması şartı ile, yönetim kurulunun, temsil yetkisini bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devri mümkündür.

Yönetim kurulunun temsil yetkisini genel müdüre devri hâlinde, bu gerçek kişi şirketin vergi ve diğer amme borçlarından kanuni temsilci sıfatıyla sorumlu olacak, temsil yetkisi devredilmez ise bu borçlardan sorumluluk gündeme gelmeyecektir.

Ancak temsil yetkisi olmasa dahi genel müdür, üst düzey yönetici olması sebebiyle sosyal güvenlik borçlarından sorumlu tutulabilmektedir. Sosyal güvenlik borçları istisna tutulmak suretiyle şirketin ödenmemiş kamu borçlarının tahsilinde esas sözleşme ve ticaret sicil kayıtları incelenerek yalnızca temsil yetkisini haiz kişilerden borcun tahsili yoluna gidilmesi gerekmektedir.

Temsil yetkisinin devredilmediği hallerde yönetim kurulu üyelerinin tamamı müşterek ve müteselsil sorumludur.

B- Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca sorumluluk
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun (“AATUHK”)’un mükerrer M.35, “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir” hükmü uyarınca; 

i. Kanuni temsilciler, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu borçlarından sorumlu tutulabilmektedirler.

ii. Kanuni temsilciler için öngörülen sorumluluk fer’i nitelikte olup doğrudan kanuni temsilcilerin mal varlığına başvurulamamaktadır. Ayrıca, kanuni temsilcilerin şirkete rücu etme imkânı bulunmaktadır. Doktrindeki baskın görüşe göre bu düzenlemede kusursuz sorumluluk öngörülmüştür.

iii. Sorumlu tutulabilecek temsilcilerin tespitinde kamu alacağının doğduğu tarih değil ödemenin gerçekleştirilmesi gereken  tarih dikkate alınmaktadır, alacağın doğduğu ve ödendiği tarihteki temsilcileri müteselsil sorumlu tutan hüküm Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.    

iv. Kanuni temsilciler kamu alacağının tamamından tüm şahsi mal varlıklarıyla sorumludur.

C- Sosyal güvenlik borçlarından sorumluluk
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (“SSGSSK”) M.88, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dâhil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur” hükmü sosyal güvenlik borçlarından sorumluluğu düzenlemektedir.

i. Kanuni temsilcilerin yanı sıra yönetim kurulu ile  tüm üst düzey yöneticiler ve yetkililer temsil ve yönetim yetkisi aranmaksızın sorumlu kabul edilmiştir. Zaman bakımından ise prim borcunun ait olduğu ayı takip eden ayın sonunda yönetici veya yetkili sıfatının mevcudiyeti aranmaktadır.

ii. Müteselsil sorumluluk öngörüldüğünden öncelikle şirketin takip edilmesi zorunlu değildir, borcun zamanında ödenmemiş olması bu madde bakımından yeterlidir. Alacaklı, alacağının tamamını veya bir kısmını müteselsil borçlulardan dilediği birinden isteyebilmektedir, borçlular ise borç sona erinceye kadar birlikte sorumlu olmaya devam etmektedirler.

iii. Ödemenin gerçekleştirilememesini haklı kılan bir sebep bulunduğunun ispatı hâlinde sorumluluğun doğmasının engellenmesine imkân tanınmıştır.

iv. Üst düzey yönetici ve temsilcilerin şahsi mal varlıklarının tamamıyla sorumlu tutulmaları söz konusudur.

D- Vergi Usul Kanunu’nda öngörülen sorumluluk rejimi
Yargı kararları ve doktrinde yer alan görüşler ağırlıklı olarak vergi, resim, harçlar bakımından AATUHK mükerrer M.35’in uygulanmayacağı yönündedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu (“VUK”) M. 10’da, “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmıyan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir.

Yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır. Bu hüküm Türkiye’de bulunmayan mükelleflerin Türkiye’deki temsilcileri hakkında da uygulanır” hükmü tesis edilmektedir.

Vergi alacaklarının kanuni temsilcilerden tahsili için kanuni temsilcilerin vergi ile ilgili görevlerini yerine getirmemiş olmaları gerekmektedir. Madde metni ve mehaz kanun doğrultusunda kusur sorumluluğunun öngörüldüğü, kanuni temsilcinin fiilleri ile şirketin vergi yükümlülüğünün yerine getirilmemesi arasında nedensellik bağı bulunmadığı hallerde kanuni temsilcilerin sorumlu tutulamayacağı kanısındayız. Elbette kanuni temsilcilerin bu çerçevede ödedikleri vergiler için sonrasında asıl mükellef olan şirkete başvurmaları mümkündür.

AATUHK hükümlerinden farklı olarak yalnızca tahsil edilemeyen vergi borçları için sorumluluk öngörülmüştür, tahsil edilemeyeceği anlaşılan borçlar bu kapsamda değildir.

Kanuni temsilcinin temsil yetkisinin borcun ödenmesi gereken tarihten önce sona ermiş olması hâlinde sorumluluk doğmamaktadır.

III- Sonuç
İzah edilen tüm bu hususları önemlerine binaen özetlemek isteriz;

i. Vergi borçları ve diğer amme borçları bakımından yalnızca imza yetkililerinin, sosyal güvenlik borçları için ise imza yetkisine bakılmaksızın yönetim kurulu üyeleri dâhil olmak üzere üst düzey yönetici ve yetkililerin sorumluluğu öngörülmüştür.

ii. Vergi borçları için borcun şirketten tahsil edilememesi, diğer amme alacakları için borcun tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması aranırken sosyal güvenlik borçlarında bu şart bulunmamakta ve haklı bir neden olmaksızın ödeme yapılmaması hâli yeterli kabul edilmektedir.

iii. Sorumluluk için gereken şartların oluşması hâlinde temsilciler kamu alacaklarından tüm şahsi mal varlıklarıyla sorumlu olmaktadırlar.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın