ABD’nin enerji jeopolitiğine yönelik hamlesi

MDN İstanbul

Temmuz ayında ABD’nin enerji jeopolitiği marjında yaptığı agresif çıkış dikkatlerin bir anda Rusya, Almanya ve Türkiye üçlüsüne çevrilmesine neden oldu. Rusya’yı doğrudan, Almanya ve Türkiye’yi ise dolaylı olarak hedef alan ABD, Rusya’nın enerji projelerine ilişkin yaptırımlarını sertleştireceğini açıkladı

Konunun merkezinde Türk Akımı ve Kuzey Akım-2 Projeleri yer alıyor. ABD her iki proje özelinde bazı şirketlere tanıdığı yaptırım muafiyetini kaldırmaya hazırlanıyor. Hâl böyle olunca Rusya’dan sonra Almanya ve Türkiye de ABD’nin eleştiri kadrajına giriyor.

ABD transatlantik enerji güvenliğini artırmak (mı) istiyor?

Ses getiren bu hamle ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun açıklamasıyla gündeme geldi. Rus doğalgazının Avrupa’ya taşınmasını öngören Kuzey Akım-2 ile Türk Akımı Projelerinde yer almalarına karşın yaptırıma tâbi tutulmayan bazı şirketlere tanınan muafiyetin kaldırılacağını vurgulayan Pompeo, bir anda enerji jeopolitiğini karıştırdı. Diplomatik nezaketin ve üslûbun dışına çıkan Pompeo, bu projelerde yer alan ülkeleri “…projeden hemen çıkın ya da ortaya çıkacak riski göze alın. Çekilmemenin sonuçları olur” şeklinde açıktan tehdit etti.

Pompeo’nun üst perde çıkışı, her iki projede yer alan tüm şirketlerin ABD’nin “Hasımlarına Yaptırımlarla Karşı Koyma Yasası (CAATSA)” doğrultusunda ekonomik ve mali cezalara çarptırılması anlamına geliyor. Konuyla bağlantılı olarak açıklamada bulunan ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Frank Fannon ise Washington’ın, yaptırımları ihlâl edebilecek yatırımların ve tüzel kişiliklerin türlerine ilişkin kriterleri genişlettiğini vurgulayarak, ABD’nin bu hamleyle “transatlantik enerji güvenliğini artırmak” istediğini belirtti.

ABD neden karşı çıkıyor?
Rusya’nın batısından başlayıp Baltık Denizi’nden geçerek Almanya’nın kuzeyine ulaşması planlanan doğalgaz boru hatlarının inşa edildiği Kuzey Akım-2 Projesi’ne ABD ve baypas edilen Polonya başta olmak üzere Doğu Avrupa ülkeleri öteden beri karşı çıkıyor. ABD’nin tutumu net. Washington, projenin enerji jeopolitiği bağlamında Avrupa’yı Rusya’ya daha da bağımlı kılacağını iddia ediyor. Elbette bir diğer faktör de ABD’nin Avrupa’ya sıvılaştırılmış gaz satışında son dönemde meydana gelen keskin düşüş.

ABD, Rusya’nın en önemli ve etkili silahlarından biri olan enerji jeopolitiği kartını yıpratmak ve etkisiz hale getirmek istiyor. Ancak konuya müdahil aktörlerin pozisyonları farklılık sergiliyor. Örneğin geçmiş dönemde Kuzey Akım-2 boru hattının bir bölümüne çevresel kaygılarla karşı çıkan Danimarka’nın, bu itirazını geçen yıl geri çektiğini hatırlatalım. Danimarka’nın ABD baskısına karşın Almanya’nın safına geçtiği görülüyor. Rus Gazprom öncülüğünde sürdürülen projede Avrupalı şirketlerin yüksek oranda yatırımının bulunduğunu da hatırlatalım.

Almanya: Enerji politikamızı kendimiz belirleriz
ABD’nin Mavi Akım-2 ile Türk Akımı Projelerine yönelik yaptırımları sertleştirme hamlesine Berlin’in tepkisi gecikmedi. Dışişleri Bakanı Maas, “Enerjiyi nereden alacağımıza biz karar veririz” çıkışını yaparak, “ABD yönetimi, Avrupalı şirketleri de yaptırımla tehdit eden açıklamasıyla, Avrupa’nın enerjimizi nereden ve nasıl tedarik edeceğimiz konusunda karar verme hakkı ve egemenliğini hiçe saymaktadır” açıklamasını yaptı.

Gelinen noktada “Avrupa enerji politikası Avrupa’da belirlenir, Washington’da değil’’ yaklaşımını güçlü bir şekilde vurgulayan Almanya, ABD’nin kendi egemenlik alanı dışındaki yaptırımlarının tümünü reddettiğini sert bir üslûpla ilan etti. Bu çıkış AB Dönem Başkanlığını sürdüren Almanya’nın, AB’nin patronajında olduğunu ifşa eden kararlı bir hamle. Fransa’nın ise Almanya’dan farklı olarak meseleye edilgen yaklaştığının altını çizelim.

Yaptırım tehditlerini doğru bulmadıklarını vurgulayan Maas’ın “İhtiyacımız olan, Rusya’ya yönelik yaptırımlara ilişkin ortak bir Transatlantik tutumdur. Bu yöndeki çabalar, ABD’nin kararıyla daha da zorlaşacaktır” açıklaması, ABD ile AB arasındaki gerilimi sergilediği gibi yakın gelecekte ilişkilerin yeniden tanımlanacağının ipuçlarını gösteriyor. Dikkatli gözler hatırlayacaktır, geçen ay bu konuya etraflıca temas etmiştik. AB’nin Rusya ve bilhassa Çin ile sürdüreceği ilişki sistematiği ve öncelik vereceği tercihler şüphesiz Transatlantik bağın torsiyonuna da etki edecektir.

Rusya: ABD kendi gazını satmak için manipülasyon yapıyor
ABD’nin yaptırım açıklamasına Rusya’nın cevabı ise kinayeli oldu. Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, ABD’nin girişimini “Avrupa’ya Moskova’nın talep edeceğinden daha yüksek bir fiyata gaz satmak için kurulmuş bir tezgâh’’ olarak nitelendirdi.
Rus ajansı TASS’ın haberine göre Peskov, “haksız rekabetin devamı” olarak yorumladıkları ABD hamlesinin; Avrupa’ya daha uygunsuz koşullarda ve daha pahalıya gaz satmayı hedeflediğini, ayrıca Avrupa’yı Rus gazını satın almaktan caydırarak, ABD gazı almaya mecbur bırakmayı öngördüğünü savundu.

Rusya meseleye çok boyutlu yaklaşıyor. Zira enerji jeopolitiği Rus diplomasisinin omurgasını oluşturuyor. Washington’un CAATSA kapsamında enerji jeopolitiğine yönelik yaptırım tehdidinde bulunmasını Avrupalı şirketlere yönelik baskı ve haksız rekabet olarak yorumlayan Moskova, Avrupa’da sempati yaratmayı deniyor. Nitekim Peskov’un, “Bu kaba politikanın devamı, Rus şirketler de dâhil olmak üzere Avrupa iş dünyasına baskı uygulanmasıdır” açıklaması öngörümüzü teyit ediyor.

Türkiye’nin tepkisi: Bekle ve gör
ABD’nin tehditvari açıklamasının bir diğer muhatabı olan Türkiye, Rusya ve Almanya’dan farklı olarak ABD’ye tepki göstermedi. Teşbihte hata olmaz, duymazdan geldi demek daha doğru olabilir. Türkiye’nin maruz kaldığı çok boyutlu diplomatik baskı ve ABD ile Rusya arasında gözetmeye çalıştığı denge politikasının zaman zaman üç maymunu oynamasına neden olduğunu dikkatinize sunalım.

Rusya’nın güneyinden çıkan doğalgazı Karadeniz ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştıracak Türk Akımı Projesi’yle yılda 31,5 milyar metreküp gazın taşınması öngörülüyor. Bu proje tıpkı nükleer santral inşası ve S-400 meselesi gibi Rusya ile sürdürülen fayda çıkar temelindeki stratejik seviyeli ilişkinin önemli bir uzantısı…. Anlaşılan Türkiye, ABD’nin Rusya’yı hedefe koyan ve Almanya özelinde AB’ye gözdağı veren hamlesine karşı bekle gör politikası izlemeyi tercih ediyor. Açıkçası zamana oynuyor.

Aşınan hegemonik gücüyle ABD bu oyunu sürdürebilir mi?
ABD’nin Türk Akımı ve Kuzey Akım-2 Projelerine müdahil ülkelere yönelik tehditlerinin hukuki ve siyasi herhangi bir dayanağı yok, şüphesiz bu yaklaşım mesnetsiz. Hatırlanacağı üzere geçmiş dönemde ABD, benzer çıkışı Mavi Akım Projesi için de dillendirmişti. Rusya ile Avrupa arasındaki karşılıklı ihtiyaçlar temelinde tercihlere yönelik projeler esasen müdahil ülkelerin kendi tercihleri. Enerji ihtiyacı ve ekonomik yönelim ön planda.

ABD’nin bu projelerin Rusya’ya stratejik avantaj sağladığı mealindeki açıklamaları ise rasyonel değil, üstelik Pompeo’nun açıklamaları da son derece kaba ve dayanaksız. Nihayetinde hadise bir enerji ticareti ve ABD’nin vurguladığı gibi ülkelerin koşulsuz Rusya’ya bağımlı olmaları olası değil. Nitekim Türkiye dâhil bu projelerin ortağı hiçbir ülke kendisini Rusya’ya bağımlı hale getirecek uzun vadeli sözleşmelere imza atmıyor.

Küresel ölçekte hegemonik gücü aşınan ve yıpranan ABD, eski parlak günlerinde olduğu gibi arogant kovboy üslubu ile kendince sopa gösteriyor. Ancak günümüzün konjonktürü farklı, dahası dünya hızla çok kutuplu yeni bir düzene evriliyor. Ülkelerin geleneksel tercihleri kaçınılmaz olarak değişiyor. Tüm aktörler kendi çıkarları istikametinde adımlar atmaya çalışıyor, zira yeni güç ve cazibe merkezleri günden güne daha da belirginleşiyor. Resmi doğru okuyabilen aktörler usulca yeni döneme kendilerini hazırlıyor. ABD’nin panik, kaygı ve telaşının nedeni partnerlerinin değişen stratejileri… Almanya konuya iyi bir örnek.

ABD’nin öncelikli rakibi şüphesiz Çin. Buna karşın Avrupa’yı NATO üzerinden Rusya ile korkutmaya, tedirgin etmeye çalışıyor, tıpkı Soğuk Savaş günlerinde olduğu gibi… Çift taraflı yaklaşımı gözeten ABD, Rusya ve Çin’i birer manivela olarak kullanıp müttefiklerini bir arada tutmak ve nüfuzunu sürdürmek istiyor. Temel hedef Avrupa’nın Transatlantik bağını gevşetmesini engellemek. ABD’nin bilhassa Trump sonrası dönemde Almanya’ya yüklenmesinin, eleştirmesinin ve hedefe koymasının nedeni burada gizli, zira amaç karşılıklı Transatlantik bağımlılığı ve müttefiklik ilişkisini sürdürmek. Lâkin aşınan gücüyle ABD’nin bu oyunu sürdürmesi olası görülmüyor. Mevcut konjonktürde Türkiye’nin de meseleye milli çıkarlarını gözeterek çok boyutlu ve gerçekçi yaklaşması, eski alışkanlıklarını terk ederek farkındalığını üst düzeye çıkarması en uygun strateji olacaktır.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

ETİKETLER: , , ,
Bunu Paylaşın