Kahramanın zamanı

Yüce Yöney

yuceyoney@marinedealnews.com

İspanyollar’ın saygın film yönetmenlerinden Pedro Almodavar, Patty Diphusa Hikâyeleri (Parantez Yayınları/2000) adlı kitabının önsözünde 1980’lerden söz eder: “Benim gözümde seksenli yılların başları, zamanın gerginlikle esnediği, korkusuz yıllardır. Daha genç ve daha ince olmakla kalmayıp, bilinçsizliğin verdiği mutlulukla balıklama atlardık her şeye. Hiçbir şeyin bedelini bilmiyorduk ve piyasadan habersizdik. Belleğimiz yoktu, hoşumuza giden her şeyi taklit ediyor, bunu yaparken de çok eğleniyorduk. Ne ufak bir dayanışma, ne de politik, toplumsal ve kuşağımıza ait bir duygumuz vardı ve başkalarından arakladığımız ölçüde özgündük. Yapaydık, ama perspektif eksikliği bizde ters etki yapıyordu.”
Almodovar önsözün ilerleyen satırlarında, genelleme yapmak istemediğini, kendini ve kendi çevresindeki “yüz kişi”yi kastettiğini söylese de kastının ne olduğunu özellikle seksenli yıllarda çocuk olmayanlar anlay-acaktır elbette. Eski kıtada ve ABD’de sanatsal, toplumsal ve tabii siyasal platformda keskin bir dönüşümün başladığı yıllar 80’ler. Artık hiçbir şeyin bir daha eskisi gibi olmayacağının düşünüleceği on yıldan önceki zaman dilimi…
İşte tam o yıllarda, 1982’de, Peru Ordusu’na kaydoldu Ollanta Humala. Hayata ve Peru’ya dair beklentiler-ini gizlemeyen genç solcu artık bir askerdi, ancak beklentileri ne olursa olsun, kimse onun Peru’nun yakın tarihinde bu kadar etkili olacağını tahmin edemezdi…

Başkan ne kadar solda?

Geçen ay, Peru halkı onu yeni cumhurbaşkanı olarak seçti. Humala’nınseçimlerdeki en büyük rakibi muhafazakarların ve sermaye çevrelerinindesteklediği Keiko Fujimori’ydi. Kampanyasında, artan ülke
zenginliğinden yoksullara daha faz pay sağlama sözü veren Humala, oy kullanmanın zorunlu olduğu Pe-ru’da, ilk turdan da yüzde 32 oy oranıyla önde çıkmış, Keiko Fujimari ile birlikte ikinci tur oylamaya katılmıştı. İkinci turda başabaş geçen seçim yarışında Humala’ya çok az farkla kaybeden Keiko Fujimari, bu sonuçlarla ülkenin ilk kadın cumhurbaşkanı olma şansını kaçırdı. Bu yenilgide Fujimori’nin halen hapiste olan babasını, Peru’nun eski cumhurbaşkanlarından Alberto Fujimori’yi kurtarmak için seçime girdiği yönündeki kaygıların etkili olduğu söyleniyor.
Uluslararası ajanslar Humala’nın zaferini geçerken, son dönem Güney Amerika ülkelerindeki iktidarları öne çıkardılar: “Sol kuşağa bir halka daha eklendi. Küba, Kolombiya, Venezuela, Bolivya, Şili, ve Arjantin’den sonra Peru’da da yönetime sol görüşlü bir başkan geçti.”
Daha önceki iktidarlar gözönüne alınırsa yapılan genelleme bir ölçüde doğru elbette ama Humala’nın ne derece sol olduğunu zaman gösterecek aslında. Zaman gösterecek, çünkü Humala’nın bu seçim kampanyası döneminde eskiye oranla farklı vurgular yaptığı, görüşlerinin bir ölçüde değiştiği yönünde gözlemler yazılıp çizilmişti. Bu gözlemlere kaynaklık eden en belirgin fark, bir zamanlar her fırsatta hayranlığını belirttiği Venezuella’nın lideri Chavez’in politikalarıyla arasına mesafe koymasıydı elbette.
Daha önce Hugo Chavez ve Morales gibi Güney Amerika’nın bugününe damgasını vuran sol liderlere yakın oluşu, sadece bir ideolojik beraberlik değil, aynı zamanda prestijli bir seçim malzemesiydi de Humala için. Liderler arasındaki paralellik o kadar netti ki, o sıralarda Humala’ya açık desteğini sık sık dile getiren Chavez, Peru’nun iç işlerine karışmakla bile itham edilmişti.
Ollanta Humala’nın katıldığı bir önceki seçimlerde Alan Garcia cumhurbaşkanlığını kazanmıştı. Eski bir subay olan Humala’nın 2006 seçim kampanyasında vurguladığı vaatler arasında, ülkedeki milyonlarca
yoksula yardım sözü ve ülkenin doğal kaynakları üzerinde daha fazla devlet denetimi kurulması vardı. Da-hası, Humala “yeni sömürgeciliği” önlemek amacıyla anayasayı yeniden düzenlemek istediğini söylüyor ve ABD ile serbest ticareti engellemeyi hedeflediğini ilan ediyordu. Humala’nın o sıralarda benimsediği söylem onun Latin Amerika’da güçlenen sol iktidarlara ne kadar yakın durduğunun da göstergesiydi. O sene seçimi kaybetmesi yanıltmasın, Humala’nın seçmenlerine verdiği mesaj yerini bulmuştu aslında; seçimin ilk turunu en büyük rakibi Alan Garcia’nın önünde tamamlamıştı. Ancak ikinci turda elenen aday-ların oyları çoğunlukla Garcia’ya gidince Humala seçilememişti.
O seçimde, iki dönemdir cumhurbaşkanı olduğu için tekrar seçime giremeyen Cumhurbaşkanı Alejandro Toledo, Perulular’a oylarını yapıcı şekilde kullanmaları çağrısı yaptığında Humala’yı hedef almıştı:
“Otoriter eğilimli ve Peru’yu geçmişin istikrarsızlığına geri döndürebilecek birini seçmeyin.” Bu sözlerle 2000 yılında başarısız bir askeri ayaklanmaya önderlik eden Humala’nın kastedildiği konusunda hemfikirdi herkes. Sonuçlara bakılırsa belki de bu uyarı yerini buldu, Humala zaferin tadını almak için bir sonraki seçimleri beklemek zorunda kaldı.

Eski düşmana af
Yarbay Humala’nın siyasi geçmişindeki ayaklanma girişimi Latin Amerika ülkeleri söz konusu olduğunda yadırganacak bir durum değil. Üstelik, şimdi hapiste olan Alberto Fujimori’nin yönettiği Peru’da o yıllarda halk ayaklanmaları pek az değildi. Güney Amerika’nın birçok ülkesi gibi, o sıralarda Peru da borç krizi içindeydi ve çözüm olarak IMF ya da Dünya Bankası gibi kurumların dayatmaları uygulanıyor, bu politikalar da işçi sınıfına ağır yükler getiriyordu. Ayaklanmaların nedeni büyük ölçüde buydu. Fuji-mori´nin, baskıcı yöntemlerle uygulamaya çalıştığı bu ekonomik programlara karşıydı Peru halkı. İşte o ayaklanmaların lider kadrosunda bulunan Humala, bu nedenle hapse atıldıktan yıllar sonra, onu “de-mokrasi ve barışa yönelik bir tehdit olarak” görenlerin varlığına rağmen seçimle iktidarı ele geçirdi.
Eski asker, yeni başkan kendisini barışa karşı tehdit olarak görenlere ilk cevabını seçildikten kısa süre sonra verdi. Bugün hapiste bulunan, Peru’nun eski cumhurbaşkanlarından Fujimori’nin giderek kötüleşen sağlık koşulları göz önüne alınarak affedilebileceğini açıkladı. Yeni başkan El Comercio gazetesine verdiği söyleşide, “Çocuklara tacizde bulunan müebbet hapis cezalıları dışında hiç kimse hayatını cezaevinde nok-talamamalı” dedi. Eğer dediğini yaparsa, iktidarda olduğu 1990-2000 dönemindeki insan hakları ihlalleri ve binlerce kişinin idam mangaları tarafından öldürülmesindeki rolü sebebiyle 25 yıl hapis cezasına çarptırılan Fujimori yakında serbest kalacak. Özellikle iktidarı sırasında sol örgütlere karşı uyguladığı sert mücadele yöntemleriyle eleştirilen Fujimori’nin yeni solcu cumhurbaşkanı tarafından affedilmesi en hafif tabirle ilginç olacak. Geçtiğimiz ay dil kanseri belirtileri üzerine hastaneye kaldırılan eski cumhurbaşkanı kısa sürede 15 kilo kaybedince af tartışılmaya başlanmıştı. Ancak görevi temmuz sonunda devredecek olan şimdiki Cumhurbaşkanı Garcia, Fujimori’nin affı hakkında müstakbel başkanla aynı fikirde değil, dolayısıyla Fujimori biraz daha beklemek zorunda.
Tabii bu noktada eklemek gerekir ki, hapis kadar af da Ollanta Humala’ya yabancı değil. Şimdi hapisten kurtaracağı Alberto Fujimori’ye karşı başarısızlıkla sonuçlanan ayaklanma sonrası hapse atılan sabık yar-bay, daha sonra parlamento tarafından affedilerek cezasını tamamlamadan çıkmıştı.
Görülen o ki, Peru’da neyin ne olacağı konusunda kesin ifadeler kullanmamak lazım. Her şey bir seçim döneminde değişebilir, mahpuslar başkan ya da başkanlar mahpus olabilir. Yalnız yazarların şansı tutmuyor galiba. Malum, Peru’nun Nobel ödüllü yazarı Mario Vargas Llosa 1990’da aday olmuş ama seçilememişti. Bakalım, onun ünlü kitabı Kahramanın Zamanı’nın ismi hangi başkanın dönemine yakıştırılacak?..

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
yuceyoney@marinedealnews.com