Uçak gemisi ve Türkiye

MDN İstanbul

Tuğamiral (E) Hakan Ercan, çok maksatlı amfibi hücum gemisi TCG Anadolu’yu ve Donanma’ya kattığı gücü kaleme aldı

TCG ANADOLU çok maksatlı amfibi hücum gemisi, bir “hafif uçak gemisinin” bazı fonksiyonlarını (örneğin yakın hava desteği, hava devriyesi) gerçekleştirebilse de uçak gemisi değildir. Hem nicelik (uçak ve sorti sayısı) hem de nitelik ve çeşitlilik (örneğin düşman hava savunmasının bastırılması, deniz kontrolü) yönlerinden bir uçak gemisine göre oldukça eksik kalır. Diğer yandan SİHA gemisi olarak nitelendirmek ise kudretini ve değerini düşürmek olur. Türk Deniz Kuvvetleri, TCG ANADOLU ile bir üst lige çıkmıştır, ancak rotası daima daha iyiye ve ileriye doğru olmalıdır. Gerek sınıflandırma gerek tasarım ve gerekse fonksiyon (görev seti) bakımından tam anlamıyla –uygun maliyet ve büyüklükte- bir uçak gemisinin varlığı, Türkiye’nin millî gücüne güç ve değer katar.

Denizcilik gücü boyutu

Türkiye bir deniz ülkesidir, denizlere mecbur ve muhtaçtır. Bir uçak gemisinin varlığı, Türkiye’nin afet ve acil durum (AFAD) kapasitesine “hayat çarpanı” olur. Bir afet durumunda TCG ANADOLU ve uçak gemisiyle oluşturulacak deniz köprüsü, çok geniş bir coğrafyayı kapsar. Her iki geminin münferiden; beslenme, barınma, sağlık, aramakurtarma, denizden/havadan nakliye, tahliye vd. ihtiyaçları aynı anda ve bir bütün halinde karşılayabilme kabiliyeti, başkaca –sivil/askerî- hiçbir unsurda bulunamaz.

Ayrıca, bir uçak gemisi, deniz-havacılığının da yeşermesine, dolayısıyla gerek devlette, gerek toplumda denizcilik bilincinin ve denizciliğe ilginin artmasına “büyük millî ülkü” olmasına eşsiz katkı sunar.

Politik ve stratejik boyut

Küresel düzlemde caydırıcılığa en fazla ihtiyaç duyan ülkelerin başında Türkiye’nin geldiğini ifade etmek abartı olmaz. Uçak gemisi, caydırıcılığı artırarak savaşmadan kazanabilme stratejisini ve barışı güçlendirir. Denizlerdeki jeopolitik çıkarlara ve Mavi Vatan’a sahip çıkma kararlılığının manifestosu ve sembolü olur. Türkiye’nin bölgesel güç konumunu taçlandırır, dış politikaya ayrıcalıklı bir nitelik kazandırır. TCG ANADOLU ile beraber sağlayacağı küresel erişim ve stratejik iletişim sayesinde deniz kuvvetleri diplomasisi yoluyla Türkiye’nin saygınlığına katkı sunar.

Operatif boyut

Uçak gemisi; gerek deniz kuvvetleri, gerekse TSK’nin diğer personeli için gurur kaynağı olacağı gibi psikolojik olarak da güç ve güven aşılar. Bu durum, savaşma azim ve iradesini yüksek moral gücüyle tahkim eder.

Deniz kontrolünün tesis ve idamesi için en etkili platform uçak gemisidir. Harpte, harekât alanına genişlik ve derinlik katar. Bu sayede hem tehdidi büyütür ki muhasımın tedbir alabilmesini zora sokar veya engeller; hem de dost unsurlara çok yönlü destek imkânı oluşturur. “A2AD-Alan Kısıtlaması/ Erişimin Engellenmesi” konseptinin yetersiz, etkisiz kaldığı durumlarda ve anavatanın uzaktan savunulmasında en etkili platform, en güçlü tedbir uçak gemisidir.

Diğer yandan, uçak gemisine sahip deniz kuvvetlerinin kendisine ait bir muharip uçak filosu olması, müşterek kültürün ve müşterek yeteneklerin geliştirilmesi bakımından son derece değerlidir. Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan alınan üzücü dersleri (dost ateşi ve karşılıklı müdahale) ve daha fazlasını, harekât alanında doğru şekilde uygulayabilme ve riskleri minimize edebilme yönünden paha biçilmez olanak sağlar.

Uçak gemisinin üzerinde taşıyacağı uçak sayısından yola çıkarak operatif yönden çeşitli değerlendirmeler yapılabilir. Türkiye’nin sahip olabileceği uçak gemisinin –bilhassa maliyet boyutuyla- çok büyük olmayacağı ve bu nedenle taşıyabileceği uçak sayısının yetersiz olacağına dair yaklaşımları hem göreli hem de subjektif olarak değerlendiriyorum. Her şeyden önce, harp/harekât ortamı, kesinliğin değil belirsizliklerin, askerî literatürde iyi bilinen terimle “sis”in (fog of war) hâkim olduğu ortamlardır. Öyle ki, bir uçağın dahi desteğine, etkisine -acil- ihtiyaç duyulması söz konusu olabilir. Diğer taraftan, en hafif tonajlı bir uçak gemisi en az 25-30 uçak taşıyabilir. Bu asgari sayı dahi; gerek deniz harekâtına gerek müşterek harekâta destek için azımsanamayacağı gibi hava kuvvetlerinin, deniz harekâtına hava (uçak) gayreti ayırmasına gerek bırakmaz, dolayısıyla hava harekâtına da esneklik ve etkinlik kazandırır. Uçak gemisinin operatif ve stratejik bakımdan getireceği bir diğer avantaj da ekonominin hayat damarlarından olan deniz ticaretinin ve deniz ulaştırmasının -ihtiyaca göre- dünyanın her noktasında korunabilmesine, seyrüsefer serbestisinin devamına olanak sağlayabilmesidir.

Konuyu operatif yönden değerlendirirken, elbette uçak gemisinin korunması/ savunması yönüne de değinmek gerekir. Günümüz teknolojisi; denizaltı, mayın gibi ölümcül tehditler başta olmak üzere hemen her türlü tehdide karşı, bir uçak gemisinin, otonom tespit ve imha araçları/silahları taşımasına fazlasıyla imkân tanımaktadır. Bununla beraber hem organik silahları hem de görev grubundaki uçak, helikopter ve gemilerin sağlayacağı savunma fonksiyonları, uçak gemisini, çok zor bir hedef kılar.

Maliyet boyutu

“Türkiye’nin bir deniz ülkesi olduğu, beka, refah ve sürdürülebilir geleceğinin denizlerle doğrudan bağlantılı olduğu” gerçekliğiyle beraber ulu önder Atatürk’ün “…Türk devletinin donanması da mühim ve ‘büyük’ olmak gerektir…” direktifinin karşılığı daha fazla “deniz odaklı yaklaşım” gerektirir. Savunma bütçesi paylaşımı (deniz kuvvetlerinin payı) da buna uygun şekilde revize edilmelidir. O takdirde, uçak gemisinin maliyet boyutu (temin, işletme-idame vd.) daha rasyonel bir kapsamda değerlendirilebilecektir. Maliyet konusu; Türk devletinin kaynak ve imkânlarının ölçüsüyle değil, daha çok “yönetimiyle (paylaşım)” ilgili ve “paradigma değişikliğine (denizci vizyona)” ihtiyaç gösteren bir boyuttur.

Sonuç

Uçak gemisi Türkiye için “uzun dönemli yatırım, çok boyutlu katkı” demektir. Kendisine yapılan yatırımın karşılığını pek çok yönden (zafer, caydırıcılık, dış politikaya destek, AFAD, deniz ticaretinin sürekliliği, teknolojide sıçrama hamlesi vd.) verebilecek benzersiz bir güç enstrümanıdır. “Gazi Mustafa Kemal Atatürk” adıyla bir uçak gemisi, ona ebedi minnet borçlu Türkiye Cumhuriyeti’nin gücüne güç katar.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın