Küresel ticaret jeopolitiğinde yeni güzergâh: Kuzey Kutbu

MDN İstanbul

Araştırmacı-Yazar Tuğrul Çamaş, küresel iklim değişikliği ile doğan Kuzey Denizi Yolu’nu jeopolitik ve ticari yönleriyle değerlendirdi

Stratejik hamleler yapmak için coğrafyayı lehte kullanarak siyasi avantaj ya da üstünlük elde etme çabası, günümüzde artık daha etkin bir dış politika unsurudur. Bu nedenle jeopolitik, postmodern dünyada uygulanan küresel siyasette gerek bir kavram olarak gerekse uygulanan dış politika eylemleri üzerinde etkisini gün geçtikçe daha da çok hissettiriyor. Özellikle 21’inci yüzyıl dünya ekonomisinin en önemli sektörlerinden biri olan enerji ve uluslararası ticaret iletim ağları, jeopolitiğin aktif olarak kullanıldığı alanlardır. Ancak küresel üretimden ve ekonomiden daha fazla pay almak isteyen ülkelerin siyasi ve ekonomik güçlerini artırmak istemesi uluslararası ilişkileri daha karmaşık hale getirmiştir. Dış politika artık satranç tahtasında oynanan son derece karmaşık bir oyun haline gelmiştir.
ABD önderliğindeki “Batı” ile Rusya ve Çin gibi ülkelerin de içinde olduğu “Doğu” arasında yaşanan mücadelede jeopolitiğin etkisi daha da belirgindir. Tarihten bir örnek verecek olursak; her ne kadar lokal ölçekli stratejik bir hamle olsa da sonuçları itibarıyla Süveyş Kanalı’nın açılması küresel bir hamledir ve dünya konjonktürünü tamamıyla değiştirmiştir. Uluslararası ilişkilerde Süveyş Kanalı günümüzde de hâlâ sahip olduğu jeopolitik önemini bu şekilde kazanmıştır.
Günümüz dünya siyasetine döndüğümüzde ise bu ve benzeri hamlelerin daha sık yaşandığını görürüz. Enerjiye olan ihtiyacın da artmasına bağlı olarak enerji üretimi ve enerji iletim ağlarının güzergâhı konusu üzerinde ABD ve Rusya arasında rekabet yaşanmıştır. Ukrayna’dan Avrupa’ya giden doğalgaz boru hatlarının vanası Ukrayna siyasi elitinin ABD veya Rusya yanlısı olmasına bağlı olarak açılmış ya da kapanmıştır. Ukrayna’daki mücadeleyi ABD yanlısı rejimlerin kazanmasıyla Rusya, enerji iletim ağları noktasında Ukrayna’yı egale ederek Baltık Denizi altından Kuzey ve Karadeniz altından da Güney akımlarını inşa etmiştir.
Ticaret yollarında ise ABD ve Çin arasında yaşanan ticaret savaşları aslında işin sadece görünen yüzüdür. Enerji iletim ağlarında Rusya’ya uygulanan bloke ticaret savaşlarının ortaya çıkmasıyla Çin’in de kuşatma altında kalmasına neden olmuştur. Çin, başta Çin Denizi olmak üzere geliştirmek istediği yeni ticaret yolları üzerinde farklı blokelere maruz kalmaktadır. Dahası bu bloklama çalışmaları bazen diplomatik olmayan yolları da içermektedir. Yaşanan tüm bu gelişmeler ve rekabet bloke edilen ülkeleri yeni alternatif güzergâhlar aramaya itiyor. Belki de günümüzde bu alternatif güzergahlar arasında en önemlisi Kuzey Deniz Yolu’dur.
Tüm bu arayışların yoğun olarak yapıldığı dönemde küresel iklim değişikliği bu ülkelere alternatif bir yol açmıştır. Özellikle 1980’li yıllar itibarıyla etkileri hissedilen küresel iklim değişikliğinin etkisiyle, Kuzey Kutbu’nda yaşanan buzul erimesi sonucu buzul alanlar yerini deniz sularına bırakmıştır. Bu durum kullanılamayan deniz alanlarının kullanılabilir hale gelmesine neden olmuştur. Kutuplara gelen bahar, insanoğlu için bir felaket olsa da kutup bölgesine sınır ülkeler için hem yeni fırsatlar hem de yeni riskler oluşturmaktadır. Tabi bu durumun iki farklı sonucu bulunuyor. Birisi; doğrudan uluslararası ilişkileri ilgilendiren kıta sahanlığı ve enerji kaynaklarının nasıl kullanılacağı iken, diğeri; doğrudan uluslararası ticareti ilgilendiren konudur. Bizim bu konuya yaklaşımımız uluslararası ticaret açısından olacaktır.
Öncelikle ifade etmek gerekir ki; burada iki alternatifli bir yol bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Çin ve Avrupa arasındaki ulaşımı sağlaması planlanan Kuzeydoğu Geçidi diğeri ise Alaska ve Kanada’nın kuzeyinde Grönland’a kadar giden Kuzeybatı Geçidi’dir. Peki bu yeni yol neden önemli? Rotterdam’dan Süveyş Kanalı’nı kullanarak Çin’e gitmek isteyen bir gemi 20 bin km (12,427 mil) yol yapmak zorundayken, kuzey deniz yolunu kullandığı taktirde 15 bin km yani yaklaşık 9,320 mil yol yapacaktır. Rakamsal olarak Kuzey Deniz Yolu Süveyş Kanalı’ndan azımsanamayacak kadar az olduğu gibi zaman olarak da 15 gün daha kısadır. Tabi denizcilikte mesafenin azalması, başta yakıt ve personel giderleri gibi hususlarda olmak üzere hem deniz işletmeciliği hem de ticari ürünün ulaştırılma süreleri bakımından son derece önemlidir. Bu yeni güzergâh son 10 yılda yıllık bazda yaklaşık 20 bin ton yükten 20 milyon tona kadar büyük bir çıkış yakalamıştır. Çin devlet firmasına ait konteyner gemileri bu güzergâhı kullanmaya çoktan başlamışlardır. Enerji taşımacılığı için de önemli bir güzergah olan olan Kuzey Deniz Yolu’ndan Norveç henüz 2012 yılında Japonya’ya doğalgaz satışı bile yapmıştır.
Bu gelişmeler, Bering Boğazı’nı jeopolitik olarak üzerinden geçen her iki güzergâh nedeniyle daha da önemli hale getirmiştir. Dahası her iki güzergâh Pasifik üzerinde yeni bir ticari yoğunlaşmaya neden olacaktır. Belki de Atlantik çağı kendi popülizmini Pasifik’le paylaşmak durumunda kalacaktır. Pasifik’in iki yakası muhtemelen daha önemli bir hale gelecek. Dünya nüfusunun yüzde 40’ına, dünya GSYMH’sinin yüzde 56’sına ve dünya ticaret hacminin ise yaklaşık yüzde 48’ine tekabül eden Asya Pasifik İşbirliği Örgütü’nün de önemi daha da artacaktır.
Rusya, kendisi için çok yeni imkân ve fırsatlar sunan bu bölgede ticaretin gelişmesi için siyasi idari bir teşkilatlanma dahi oluşturmuştur. Rusya için öncelikli ticaret güzergâhı Kuzey Deniz Yolu olacaktır. Ancak büyük hacimli ticari hareketler için bu güzergâh altyapısal olarak henüz tam manasıyla hazır değildir. Bunun yanı sıra uluslararası ticaretin önemli limanları olan Fransa ve Hollanda limanları da etkinliklerini kaybetmek istemeyeceklerdir. Tabi, bu durum Türkiye için de farklı sonuçlar doğuracaktır. “Bir Yol Bir Kuşak” projesiyle Türkiye her ne kadar yeni kurulan demir İpek Yolu güzergâhında olsa da uluslararası ticaret güzergâhları bakımından vazgeçilemez değildir. Gerek Çin’den gelerek Avrupa’ya Rusya üzerinde giden demir yolu ağı, gerekse Kuzey Deniz Yolu ülke ticaretinin küresel ticaretten daha çok pay alması noktasında negatif gelişmelerdir. Ülke jeopolitiğinin tarihi önemini kaybetmesi hiç de olumlu sonuçlar doğurmayacağından Türkiye bu negatif gelişmelerin etkisini ortadan kaldırmak için özellikle enerji ve uluslararası ticaret alanlarında yeni projeler geliştirmelidir. Ticaret yollarından uzak kalmak, ülke ekonomisine zarar vereceği gibi ulaşım, lojistik ve taşıma gibi çok çeşitli alanlarda faaliyet gösteren firmaların da uluslararası ticaretten alması gereken pay azalacaktır. Bu bakımdan devlet, özel sektör dış ticaret alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları ve örgütlenmeler çalıştaylar kurmak suretiyle fikir mutfağı oluşturmalıdırlar.

Bunu Paylaşın