Tuğgeneral (E) Dr. Cihangir Dumanlı: Yabancılara verilen ticaret ve turizm amaçlı işletme hakları Kabotaj Kanunu ile denizlerde kazanmış olduğumuz egemenlik hakkını zayıflatmaktadır
Olağanüstü zor koşullarda Atatürk’ün önderliğinde zaferle sonuçlandırdığımız bağımsızlık savaşı 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması ile siyasi hedefine ulaşmıştır.
Lozan’da ana hedefimiz ülkesel ve ulusal bütünlük içerisinde tam bağımsızlığımızı emperyalist devletlere kabul ettirmekti. İsmet İnönü başkanlığındaki Türk delegasyonu yine zor koşullarda diplomatik zaferi de kazandı.
Tam bağımsızlık demek Osmanlı İmparatorluğu tarafından emperyalist devletlere tanınmış olan ayrıcalıkların (kapitülasyonların) her alanda ve tamamen kaldırılması demekti. Lozan’da bunu başardık.
Tam bağımsızlığın denizlerdeki anlamı ise kendi limanlarımızı kendimizin işletmesi, limanlarımız arasında deniz taşımacılığın Türk gemileri ve personeli tarafından yapılması yani kabotaj hakkıdır.
Kapitülasyonlar, demiryollarında olduğu gibi deniz yollarında da taşımacılığı ve liman işletmelerini yabancı devletlere bırakmıştı. Bu durum Türk denizciliğinin gelişmesini önlemenin yanında, denizlerimizden bizim kazanmamız gereken paranın yabancılar tarafından kazanılması, yani sömürülmemiz demekti.
Büyük Atatürk henüz Cumhuriyet ilan edilmeden, Lozan barış görüşmelerine ara verildiği bir dönemde yeni devletin ekonomi politikasını saptamak maksadıyla 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihlerinde İzmir’de tüm toplum kesimlerinden 1,135 kişinin katıldığı bir iktisat kongresi düzenlemiştir. Bu Kongre’de Osmanlı’dan devralınan ağır ekonomik koşulları hafifletmek, yeni kurulan devletin tam bağımsızlığını ekonomik alanda hayata geçirmek, yeni devleti sağlam ekonomik temeller üzerinde kurmak maksadıyla önemli kararlar alınmıştır.
İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararların birisi de kendi limanlarımızda kendi bayrağımızı taşıyan gemilerden başkalarının ticaret yapamaması yani kabotaj hakkıdır.
İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlar Lozan’da kapitülasyonların tamamen kaldırılması ve Cumhuriyet’in ilanından sonra yapılan hukuki düzenlemelerle hayata geçirilmiştir. Bu kapsamda 19 Nisan 1926 tarih ve 815 sayılı Yasa ile kabotaj hakkının kullanılması düzenlenmiştir.
“Türkiye Sahillerinde Nakliyatı Bahriye (Kabotaj) ve Limanlarla Kara Suları Dahilinde İcrayı San’at ve Ticaret Hakkında Kanun” 1 Temmuz 1926’da yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu Kanun’a göre, “Türkiye sahillerinin bir noktasından diğerine emtia ve yolcu alıp nakletmek ve sahillerde limanlar dahilinde veya beyninde (arasında) cer (çekme) ve kılavuzluk ve her hangi mahiyette olursa olsun bilcümle liman hidematını (hizmetlerini) ifa etmek yalnız Türkiye sancağını hamil (taşıyan) sefain (gemiler) ve merakibe (vasıtalara) münhasırdır (tekelindedir). Ecnebi sefaini (yabancı gemiler) ancak memaliki ecnebiyeden (yabancı ülkelerden) almış oldukları yolcu ve hamuleyi (yükü) Türk liman ve limanlarına ihraç ederler ve Türk liman ve limanlarından ecnebi liman ve limanlarına gidecek yolcu ve hamuleyi de alırlar” (Md.1).
Buna göre yabancı gemilerin bir Türk limanından diğer bir Türk limanına yolcu ve yük taşımaları yasaklanmıştır.
Aynı Kanun’un 2’inci Maddesine göre de, “Nehirler ve göller ve Marmara havzasiyle Boğazlar’da bilumum kara sulariyle kara sularına dâhil bulunan körfez, liman, koy ve sairede vapur, römorkör istimbot, motörbot, mavna, salapurya, sandal, kayık velhasıl makine, yelken, kürek ile müteharrik (hareket ettirilen) merakibi kebire ve sagire ( büyük ve küçük vasıtalar) ile tarak, prizman, maçuna, algarina, şat ve her nevi nakliye ve su dubaları limyo, sefaini tahlisiye (kurtarma gemisi) ve emsali ile şamandıra, sal gibi sabit ve sabih vesait (yüzer araç) bulundurmak ve bunlarla seyrüsefer ve nakliyat icra etmek suretleriyle ticaret hakkı Türkiye tebaasına mahsustur”.
Buna göre karasularımız dâhilinde her türlü deniz vasıtasının işletilmesi hakkı sadece Türk vatandaşlarına tanınmıştır.
Söz konusu Kanun, limanlarımız arasında taşımacılık ve her türlü deniz vasıtasının kullanmasını Türk vatandaşlarının tekeline bırakmakla kalmamış; denizin altındaki faaliyetlerin yapılmasını da Türk vatandaşlarına bırakmış ve denizcilik sektörünün her seviyesindeki personelin de Türk vatandaşı olması koşulunu getirmiştir.
Kanun’un 3’üncü Maddesi şöyledir:
Kara suları dahilinde balık, istridye, midye, sünger, inci, mercan, sedef ve saire saydı (avcılığı), kum ve çakıl ve saire ihracı (çıkartılması) ve gerek sathı bahirde (deniz yüzeyinde ve gerek ka’rı bahirde (deniz dibinde) mevcut kazazede sefain ve merakiple (kaza geçiren gemi ve araçlar) enkazı metrukenin (terk edilmiş enkazın) ihraç ve tahlisi (çıkartılması ve kurtarılması), dalgıçlık, arayıcılık, kılavuzluk, deniz bakkallığı, bilcümle Türk vesait ve merakibi bahriyesi derununda (deniz araçları içinde) kaptanlık, çarkçılık, katiplik, tayfalık ve amelelik ve saire icrası ve iskele, rıhtım hammallığı ve bilümum deniz esnaflığı icrası Türkiye tebaasına munhasırdır.
Böylelikle Kanun, denizcilik gücümüzün artırılmasına da katkı sağlamaktadır. Denizcilik gücü deniz gücünden (bahriyeden) ayrı olarak halkın denizle ilgilenmesi, denizden yararlanması, denizcilik faaliyetlerinin bu konuda eğitimli ve deneyimli vatandaşlar tarafından yapılmasını içermektedir. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde karasularımız içindeki her türlü ekonomik faaliyetin vatandaşlara bırakılması ve denizcilik sektöründe her düzeyde çalışanın vatandaş olma zorunluluğu getirilmesi denizcilik gücümüzün artırılmasına yöneliktir. Bu nedenle 1 Temmuz sadece Kabotaj Bayramı değil; “Kabotaj ve Denizcilik Bayramı” olarak kutlanmaktadır.
Kanun’un 4’üncü Maddesinde, Türk vatandaşlarının tekeline bırakılan hususlara istisna getirerek gerek yabancı kurtarma gemilerinin gerekse petrol arama, üretim faaliyetlerinde bulunan yabancı gemilerin faaliyetlerine hükümetçe geçici olarak izin verilebileceğini belirtmiştir.
4’üncü Maddeye yapılan bir ekle Türk kurtarma gemilerinde yabancı personelin çalışması yine hükümetin geçici iznine tâbi kılınmıştır.
Kanun’un 5’inci Maddesi kurallara uymayanlara verilecek cezaları düzenlemektedir. Buna göre:
Bu Kanunun 1 inci maddesi hükmüne aykırı olarak Türkiye limanları arasında kabotaj yapan gemilerin kaptanlarına ve yabancılara ait deniz taşıtlarının sahiplerine bin Türk Lirasından yirmibeşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.
Bu Kanunun 2 ve 3 üncü maddelerinde belirtilen yalnızca Türk vatandaşlarına tanınan hakları kullanan yabancılara beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir ve gemi ve sair deniz taşıtları seferden alıkonulur.
13.11.2004 tarih ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük Ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun eski kanunlarda öngörülen para cezalarının hangi oranda artırılacağını düzenlemiştir. Buna göre 1926 yılında yürürlüğe giren Kabotaj Kanunu’ndaki para cezaları 85,715 kat artırılacak, son üç sıfır silinerek uygulanacaktır.
Özet olarak İzmir İktisat Kongresi’nde kararlaştırılan, Lozan’da kapitülasyonlar kaldırıldıktan ve Cumhuriyet ilan edildikten sonra bir kanunla hayata geçirilen kabotaj hakkı Osmanlı İmparatorluğu tarafından yabancılara verilmiş olan denizlerimizin millileştirilmesidir.
Ancak özellikle 1980’lerden sonra Türkiye ekonomisinin neoliberal politikaya geçişinden sonra Cumhuriyet Devrimi’nin ekonomik kazanımları tek tek elden çıkartılmış, kamu sektörü küçültülerek özel sektör büyütülmüştür. Bu kapsamda yapılan limanların özelleştirilmesi, özelikle yabancılara verilen ticaret ve turizm amaçlı işletme hakları Kabotaj Kanunu ile denizlerde kazanmış olduğumuz egemenlik hakkını zayıflatmaktadır.
Egemenlik bir bütündür, denizlerdeki egemenliğimiz karadaki egemenliğimizin bölünmez bir parçasıdır.
Kurtuluş Savaşı’nın zaferi üzerine Lozan’da kazandığımız egemenlik hakkımız kısa vadeli ekonomik çıkarlara feda edilmemeli, Kabotaj Kanunu ile düzenlenen statüden, taviz verilmemelidir.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.