Ekonominin yol haritası Çin’de çizildi

MDN İstanbul

Geçen ay  Çin’de yapılan Institute of International Finance (IIF) toplantıları dünya ekonomisinin önümüzdeki dönemdeki yol haritasını çizdi. Toplantıya dünyanın önde gelen finans kurumlarından binin üzerinde üst düzey yönetici, bankacı ve iş adamı katıldı. Üç gün süren toplantılara katılan konuşmacılar arasında ünlü spekülatör ve para sihirbazı George Soros, ABD Başkanı Obama’nın seçimi kazanmasının ardından yeniden göreve çağırdığı eski FED Başkanı Paul Volcker ve bir çok ünlü ekonomik düşünür vardı.
IIF toplantıları gibi vesilelerle bir araya gelen Jacob Frenkel, Stephen Roach, Christian Noyer, Liu Minkang, Roger Ferguson, Francisco Gonzalez, Peter Sands, Bill Winters, Xiao Gang ve benzeri bir çok ünlü ekonomist, bankacı, fon yöneticisi, akademisyen, regülatör ve politikacının görüşlerinin ortak noktaları büyük trendler ya da en azından büyüklerin nasıl pozisyon alabileceğine ilişkin sinyaller verdi.
IIF toplantılarında dünya ekonomisinin krizden çıkışının gelişmekte olan ülkeler önderliğinde gerçekleşeceği ve küresel büyümenin lokomotifinin bu ülkeler olacağı beklentisi ağırlık kazandı. Çin’deki tüketim artışının ABD’deki tüketim daralmasını biraz karşılaması isteniyor. Toplantılara katılan bankacılardan edinilen bilgilere göre, konferanslarda Çin’in daha çok tüketime teşvik edilmesi konusunda bir konsensus oluşmuş durumda. Öte yandan, çok konuşulan, doların yerine yeni bir rezerv para uygulamasının ise yürürlüğe girmesinin çok zor olduğu belirtiliyor.
Konferansa katılan çoğunluk, Lehman Brothers iflası sonrasında yaşanan kriz döneminin yeniden tekrarlanmayacağını, finansal ve ekonomik olarak dibin görüldüğünü ve bir toparlanma dönemine girildiğini düşünüyor. Toplantılardan çıkarılan en önemli sonuç ise, gelişmiş ülkelerde yılın ilk çeyreğindeki yüzde 8’i geçen ekonomik daralma sonrasında satın alma ve tüketici güven endekslerindeki yükselişten sanayi üretimi ve ihracat verilerindeki toparlanmaya, istihdamdaki düşüşün azalmasından Baltık Kuru Yük Navlun Endeksi’ndeki çıkışa kadar çeşitli makroekonomik verilerde bir toparlanma görüldüğünü ve bunun özellikle gelişmekte olan ülkelerde daha belirginleştiği görüşüydü.

Eskiye dönüş kolay değil
Toplantılardan çıkan en önemli sonuçlardan bir diğeri ise, piyasalardaki moda tabiriyle V şeklinde (yani mevcut hareketin daha da güçlenmesiyle hızlı bir şekilde şiddetlenen krizden benzer bir dinamikle çıkılacağı) bir ekonomik performans beklentisinin olmadığı. Piyasaya dönüşün uzun süreceği, 2009’un küçülme, 2010’un ise toparlanma (yavaş büyüme) yılları olacağı, 2011 yılındaki büyümenin bile 2007 ve öncesinin altında kalabileceği IIF toplantısındaki katılımcıların ortak fikriydi.

Çin liderliğinde çıkış
Krizden çıkışın Çin önderliğinde olması IIF toplantılarının mesajlarından biri oldu. IIF’ınin de mesajları arasında yer alan bu durum üstelik gerçekleşmeye de başladı. 4.4 trilyon dolar büyüklüğündeki ekonomisiyle bugün dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi olan Çin (1. ABD-14 trilyon dolar, 2. Japonya-4.9 trilyon dolar) bu yıl yine iki hanelere yakın (%8) büyüyebilecek. Üstelik ilk 5’in diğerleri küçülürken, Çin’in kısa sürede Japonya’yı da altına alacağını ve belki de 10 yıllık bir süreçte ABD ile aşık atmaya başlayacağını göreceğiz. Tüm dünyanın küçüldüğü bir ortamda, geçmişine bakıldığında ihracata yüklenerek büyüyebilen Çin’in nasıl oluyor da ilk çeyrek sonunda yüzde 6.1 gibi yüksek bir hızda, 2009’un tümünde yine neredeyse her ülke küçülürken yüzde 8 büyüyebileceği düşünülüyor? Çünkü Çin’in krizi karşıdan seyretmeyen bir hükümeti ve hükümetinin de seyretmek zorunda kalmayacağı bir vizyonu, ama belki de daha önemlisi gücü var.

Hindistan yeni lokomotif
IIF toplantılarında ağırlıklı olarak Çin konuşulurken, konuşmacılardan birinin düşünceleri herkesin dikkatini çekti. Hindistan’ın Asya’nın yeni lokomotifi olacağını söyleyen konuşmacıya göre, İngilizce bilen nüfus, IT ve bilişim konusunda çok önemli bir altyapı sı ve işgücü olması Hindistan’ı öne çıkardı. Çin Merkez Bankası Başkan Yardımcısı ise ülke olarak ihracattaki azalmayı inşaat harcamalarındaki artışla kapattıklarını ve özellikle Ar-Ge yatırımlarına büyük önem verdiklerini söyledi.

Avrupa geç toparlanır
Toplantıda öne çıkan konulardan biri de Batı Avrupa’da bankaların sermayelerinin güçlendirilmesinde geç kalındığını ve bundan dolayı da ekonomik toparlanmanın Avrupa’da ABD’ye göre daha geç olacağı oldu. Bu da Türkiye ekonomisini yakından ilgilendiriyor. Kriz öncesi dönemde ihracatının yüzde 50’sini Avrupa ülkelerine yapan Türkiye, Avrupa’nın krizden daha geç çıkacak olmasından daha olumsuz etkilenecek.
Asya ekonomileri dünya ticaretindeki büyümeye önderlik yapıyor olabilir. Küresel ekonominin krizden Asya ülkelerinin öncülüğünde çıkacağı tezine Dünya Ticaret Örgütü (WTO) Başkanı Pascal Lamy de destek veriyor. Lamy geçtiğimiz günlerde yaptığı konuşmada Asya ekonomilerinin dünya ticaretinde yeni bir büyümenin başını çekiyor olabileceklerini söyledi. Singapur’da yapılan Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) toplantısından sonra konuşan Lamy, “Elimizdeki veriler Asya ülkelerinin dünya ticaretindeki toparlanmanın öncüsü olabileceklerini gösterdi” dedi. WTO’nun temmuz ayı sonunda açıklanan en son Dünya Ticaret Raporu’nda, global mal ihracatının 2008’de nominal olarak yüzde 15 büyüyerek 15.78 trilyon dolara ulaştığını bildirdi. Ancak raporda bu yıl için ticaret tahmini yer  almadı.

Türkiye’nin işi zor
IIF toplantılarda Türkiye’ye yönelik de bazı görüşler ortaya çıktı. Türkiye’nin tartışıldığı sunumun başlığı “Türkiye kumar oynamak isteyebilir” oldu. Türkiye ekonomisinin 2009 beklentilerinin üzerinde yüzde 7-8 civarında küçülebileceği, bütçe açığının GSYMH’nın yüzde 8’lerine çıkacağı ve kamu borcunun da 10 puan civarında artacağı öngörülüyordu. Beklentiler, sebep ne olursa olsun Türkiye’de 2002 sonrası yaşanan “ekonomik mucize”nin tersine döndüğü anlamına geliyor. Türkiye’nin kumar oynamak isteyebileceği (ya da buna cesareti olabileceği) görüşünden kastedilen de IMF olmadan 2010’daki bu göreceli düzelmenin mümkün olması. IIF toplantılarının Türkiye’ye yönelik önemli bir mesajı, Türkiye’nin krize daha dayanıklı hale gelmiş olan temel yapısı ile sorunlu Doğu Avrupa ülkelerinden ayrıştırıldığı şeklinde. Bugüne kadar IMF’siz gelebilmenin ardında bu da var. Ama yine de en büyük ihracaat pazarı Avrupa’nın bu krizden en geç çıkacak konumda olması, giderek rekabet avantajını yitirmekte olan Türkiye ekonomisinin eski büyüme hızlarına uzun sürede ancak erişebileceği de başka bir mesaj.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın