Avrupa’da lider sıkıntısı

MDN İstanbul

Avrupa ilginç bir dönemden geçiyor. Teknokrat hükümetlere şahit olmaya başladık. Hatta İtalya’da ‘Süper Mario’nun teknokrat hükümeti bizim gündemimizi de bir hayli meşgul etti. Avrupa’nın kendisine bu durumu demokrasi kuramları çerçevesinde nasıl açıklayacağı ise benim için –özellikle de siyaset bilimi okumuş biri olarak- en büyük merak unsuru. Buradan demek ki ‘para olmadan kolay kolay demokrasi de olmuyor’ gibi belki de çok basit bir çıkarıma varmadan edemiyorum.
Her ne kadar bu durumun baş nedeni ardı arkası kesilmeyen ekonomik krizlermiş gibi de gözükse de -ki başlıca nedenlerden biri olduğu yadsınamaz– başka bir mesele daha var: Avrupa ciddi bir liderlik sorunu ile karşı karşıya. Avrupa’daki lider sıkıntısı gözönüne alındığında çözümün teknokrat hükümetlerde aranmaya başlanması esasında hiç de şaşırtıcı değil. Beni asıl bu duruma gelinmesinin şaşkınlıkla karşılanması şaşırtıyor.
Avrupa en son büyük liderlerini ne zaman çıkarmıştı? Sanırım benim jenerasyonumun küçüklük ve gençlik yıllarında. Avrupa’da uzun yıllardır Margaret Hilda Thatcher, John Major, François Mitterrand gibi vizyon sahibi büyük liderler göremiyoruz. Son zamanlarda Avrupa’da çıkan liderlerin ve genel olarak pek çok Avrupalı siyasetçinin küresel düzeyde bir vizyona sahip olduklarını söylemek çok zor. Avrupa’da artık daha çok ‘lokal profil’ ile ön plana çıkan liderleri görüyoruz ve bu liderler global düzlemdeki sorunlarla başa çıkmakta gözle görünür derecede zorlanıyorlar.  Bu oluşum esasında Avrupa’da genel olarak hakim olan lokal mentalitenin liderlik alanındaki izdüşümü.

Saplantı haline geldi
Avrupa kamuoyunda yerelliğe olan müthiş sempati ‘demokrasi eşittir yerellik’ şeklinde bir algıyı Avrupa’da iyice hâkim kıldı. Tabii ki demokrasinin en önemli işlevlerinden biri yerel olanı koruyup lokal hakları güvence altına almaktır ama Avrupa’da demokrasiyi sadece yerel haklar üzerinden tanımlamak son dönemlerde neredeyse bir saplantı haline dönüşmüş durumda. Bu bağlamda mentalite sürekli daha da lokalleştikçe kamuoyu da seçtiği liderler de dünyaya küresel perspektiften değil de daha yerel bir noktadan bakar oldular. Bu da şüphesiz global ölçüde sorunlarla boğuşan bir dünyada yetersiz kalıyor. Oysa ki en başta demokrasinin evrensel değerleridir Avrupa’yı geçmişte Avrupa yapan. Sadece yerel öğelere odaklanıp demokrasi adına yerelliğin sürekli övülmesinin Avrupa siyasetinde bir moda haline gelmesi haliyle global perspektiften yoksun liderleri de beraberinde getiriyor. Avrupa’nın ve dünyanın belki de daha önce hiç olmadığı kadar küresel sorunlara çözüm aradığı bu dönemlerde Avrupalı liderlerde yaşanan bu vizyon daralması durumu daha da kötüleştirmekte.
Avrupa’nın artık lokal profili olan liderlerden tekrar global vizyona sahip küresel liderlere geçiş yapmasının vakti geldi. Bunun için önce Avrupa kamuoyunun da içe kapanıklıktan, sadece kendi köyüne ve kendi etrafına bakmaktan vazgeçip tekrar küresel bir vizyona kavuşmayı istemesi lazım. Gerçi Avrupa’nın içinde bulunduğu sürekli kriz durumundan çıkabilmesi için bu artık istekten çok bir gereklilik haline gelmiş durumda. Avrupa’da çözümlenemeyen her sorunun dünyadaki yansımalarının yadsınamayacak boyutları gözönüne alındığında sadece Avrupa’nın değil genel olarak dünyanın da özellikle bu zamanda küresel sorunlara çözüm üretebilecek nitelikte evrensel vizyona sahip Avrupalı liderlere ihtiyacı var.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın