ABD’nin 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS)’ni onaylamasının Çin’in denizlerde artan etkisini sınırlaması

MDN İstanbul

Dz. Kurmay Albay (E) Serter Tuçaltan

“National Interest” internet sitesinde[1] 3 Şubat 2022 tarihinde yayınlanan bir makalede ABD’nin 1982 BMDHS’ni onaylamasının Çin’in denizlerde artan etkisini sınırlama konusunda katkı sağlayacağı öne sürüldü.

Makalede özetle[2],

  • Çin’in artık bölgesel bir gücün ötesinde, açık denizlerde egemenlik kurma arayışındaki bir güç haline dönüştüğü,
  • 2008 yılında deniz haydutluğu ile mücadele kapsamında Aden Körfezi’nde daha geniş bir rol üstlenmeye başlayarak etkisini artırdığı,
  • 2017 yılında ilk yurt dışı üssünü Cibuti’de tesis ettiği,
  • Çin’in hamlelerine Avustralya, Hindistan, Japonya ve ABD’den oluşan QUAD tarafından müdahale edilebileceği,
  • Bu dörtlünün tüm üyelerinin açık ve özgür bir Hint-Pasifik Okyanusu görüşünü desteklediği,
  • Ancak bu dörtlüden ABD’nin 1982 BMDHS’yi onaylamadığı,
  • Çin’in 200 deniz millik Münhasır Ekonomik Bölgesi’nin ötesine geçen etkiye sahip bir donanma kurmak istediği, bu maksatla yapay askeri adalar ve ada zincirleri oluşturduğu, bu adaların bazılarında savaş uçaklarına uygun pist ve hangarlar yaptığı,
  • ABD’nin Çin’in, bölgedeki ABD ortakları ve müttefikleri açısından statükoyu kendi lehine değiştirme girişimlerinin sürdürdüğü mevcut durumda, en azından diplomatik bir koalisyon oluşturmak üzere 1982 BMDHS’ye katılmayı düşünmesi ve onaylamama politikasını değiştirmesi gerektiği

değerlendirmesi yapıldı.

Bilindiği üzere ABD 1982 BMDHS’ni uluslararası teamül hukukunun bir kodifikasyonu olarak görüyor. Ancak ABD, antlaşmaların üçte iki oyla onaylanması gereken Senato’daki Cumhuriyetçilerin muhalefeti nedeniyle 1982 BMDHS’yi onaylamıyor.

Onay sürecinin işletilmemesinin temel gerekçeleri Sözleşmenin ABD’nin egemenlik haklarını kısıtlaması ve ABD çıkarlarına uymaması.

ABD’de 2004 yılından itibaren konu kapsamında yaşanan gelişmeler Sözleşme’nin onaylanması konusunda fikir birliği oluşmadığını gösteriyor.

Örneğin 2012 yılında ABD Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu’nun önünde yapılan görüşmelerde tüm askeri makamların, ayrıca ABD Petrol Enstitüsü, Ticaret Odası gibi kurumların Sözleşme’nin onaylanması yönünde görüş bildirmelerine rağmen Sözleşme’nin henüz onaylanmamış olması bu durumu teyit ediyor.

Sözleşme’nin onaylanmamasına taraf olan genel görüş Sözleşme’deki kısıtlayıcı hükümlerin 

ABD egemenliği aleyhine kullanılabileceği ana fikrine dayanıyor[3].

ABD tarafı ayrıca Uluslararası Deniz Yatağı Otoritesi’nin derin deniz madenciliği konularındaki yetkilerinin de kendisi için kısıtlayıcı etkileri olabileceğini düşünüyor.

Sözleşme’nin onaylanması taraftarları ise 1982 BMDHS’yi onaylamasının, ABD’ye uluslararası sahnede, özellikle Çin ile ilgili olarak, daha fazla zemin kazandıracağı, Sözleşme’nin onaylanmasından kaynaklanabilecek zararın ise sınırlı olacağını, zira 1982 BMDHS’deki hükümlerin, tüm devletler için bağlayıcı olan geleneksel uluslararası hukuku yansıttığını ifade ediyor[4].

Görüş sahipleri ayrıca 1982 BMDHS’nin onaylanmasının Arktik Bölge’de çakışan talepler konusunda ABD iddiaları ile açık denizlerdeki seyir serbestisi konularına yönelik ABD görüşlerini güçlendireceği görüşlerini de savunuyorlar[5].

Sonuç olarak yazar ABD’de uzunca bir süredir tartışılan 1982 BDHS’nin onaylanıp onaylanmaması konusunu yeniden gündeme getirmiş gibi görünüyor.

Ancak burada ana fikrin deniz hukukunun temel normlarının uygulanmasından ziyade konjonktürden istifade ederek hukukun kullanılması ve bölge ülkelerini ABD tarafına çekmek üzere adım atılması üzerine kurgulandığı anlaşılıyor.

Yazar da Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki faaliyetleri kapsamında deniz hukukunun bir manevra alanı olarak kullanılmasını ve ABD’nin bölge ülkeleri nezdindeki pozisyonunun güçlendirilmesini öneriyor.


Sonuç

ABD ve Çin gibi küresel güç mücadelesini sürdüren iki süper güç arasında “Hukukun gereğidir.” anlayışı ile herhangi bir anlaşmazlık konusunun çözülmesi pek mümkün görünmüyor.

Birleşmiş Milletler Birleşmiş Milletler

Tayvan Boğazı tartışmaları, ABD’nin Pasifik’teki konuşlanması, bölgedeki önleme ve izleme faaliyetleri, ABD’nin açık denizlerin serbestçe kullanımına atfen yaptığı uçuş ve geçiş faaliyetleri, Çin’in yapay adaları, bölgedeki deniz yetki alanlarına yönelik iddiaları, denizdeki milis kuvvetleri….

Bunlar bölgedeki hareketliliğin devam edeceğinin ve ABD ile Çin arasındaki meselelerin sadece hukuk eksenli olarak çözülemeyeceğinin birer göstergesi.

Zaten mücadele de esasen küresel ölçekte sürüyor.

ABD’de Sözleşme ekseninde uzun yıllardır süregelen iç tartışmalar yakın zamanda böyle bir görüşün hayata geçirilmesinin pek de mümkün olmayacağını gösteriyor.

[1]https://nationalinterest.org/blog/buzz/ratifying-unclos-can-counter-chinas-growing-naval-strength-200327

[2]https://www.marinedealnews.com/unclosun-onaylanmasi-cinin-denizlerde-artan-etkisini-sinirlandirabilir/

[3]https://www.voanews.com/a/united-states-sign-law-sea-treaty/3364342.html

[4]https://www.voanews.com/a/united-states-sign-law-sea-treaty/3364342.html

[5]https://diplomatist.com/2020/05/02/a-case-for-the-united-states-ratification-of-unclos/


Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın