Bu para prestij kaybettirir

MDN İstanbul

“Paranın karası olmaz. Kriz var. Herkes kendine göre bir önlem alıyor. Böyle bir dönemde buna bakılmaması lazım.” Bu sözler Libya gezisi dönüşünde hükümetin krize karşı almayı planladığı önlemlerden “Varlık Barışı Yasası” hakkında gazetecilere bilgi verirken Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından sarf edildi.
Başbakan  Tayyip Erdoğan’ın, “Hamdolsun, kriz bizi teğet geçti” açıklamasının üstünden çok geçmeden borsanın 23 binli seviyeleri görmesi, doların son bir ayda yüzde 40’a yakın yükselişi gibi gelişmeler aslında krizin Türkiye’yi teğet geçmeyeceğini hükümete göstermiş olmalı ki, çeşitli önlem paketleri üzerinde çalışıldığı haberleri birbiri ardına geliyor. Bunlardan biri olan Varlık Barışı Yasası yurtdışında parası olanların, kaynağı ne olursa olsun bu paraları inceleme ve araştırma yapılmayacağı güvencesiyle Türkiye’ye getirmelerini düzenliyor. Ancak getirilecek paraların kaynağının sorulmayacak olması Türkiye’nin kara para aklanan ülkelerden biri haline gelme riskini de beraberinde getirdiği için soru işaretleri yaratıyor.
Önümüzdeki dönemde, hem global ölçekte hem de Türkiye ekonomisinde son beş yıldır yaşanan döviz bolluğunun sona ermesi bekleniyor. Hükümetin bu duruma ilk refleksi ise son 30 yıldır döviz sıkışıklığı yaşanan dönemlerde hep olduğu gibi yurtdışındaki Türklerin tasarruflarını Türkiye’ye çekmek oldu. Ancak 30 yıllık süre içinde yaşanan benzer deneyimlere baktığımızda, yurtdışındaki vatandaşlarımızın “kara kaşımız, kara gözümüz’ için birikimlerini göndermediğini görüyoruz. Faiz ve vergi gibi bazı avantajlar karşılığında yurtdışından belirli bir kaynak sağlanıyor, ancak bunun toplam içindeki payı çok küçük kalıyor. Hükümetin olası likidite sıkıntısını aşmak için yabancı ülkelerde bulunan ve Türk bankalarına çekmek istediği Türklere ait paranın büyüklüğünün 150 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. Başbakan Erdoğan ise yurtdışındaki paraların ülkeye çekilmesine imkân verecek düzenlemenin yapılacağını, “tüm riski alacaklarını” söyledi.

Araştırma yapılmayacağı güvencesiyle Türkiye’ye para aktarılmasını sağlayan Varlık Barışı Yasası tartışma yarattı. Türkiye’nin kara para aklanan ülkelerden biri haline gelme riski ortaya çıktı

Başbakan Erdoğan’ın,  “her koşulda, gel” yaklaşımı ve bu yolla gelecek paraların vereceği kısa dönemli rahatlığın çok üzerinde rahatsızlık yaratması bekleniyor. Tüm bunların ötesinde, kara para mevzuatını hiçe sayan bir yaklaşımla paniklediğimiz görüntüsü vereceğiz. Her fırsatta Avrupa Birliği’ne (AB) üyelikten dem vuran hükümetin böyle bir yasa çıkarması AB standartlarına da uygun düşmüyor. Bu uygulamayla Türkiye uluslararası arenada kara paraya kucak açan ülke konumuna düşecek, dünya yolsuzluk endeksinde daha da alt sıralara doğru ilerleyecek, uluslararası organizasyonlarda bu düzenleme karşımıza çıkacak. Üstelik alınan bütün bu risklerden sonra yurtdışındaki bu paranın ne kadarının Türkiye’ye geleceği de tartışmalı. Yani gelecek para, bu düzenlemeyle uğranacak itibar kaybına değmeyebilir. Türkiye’nin itibar kaybına uğrayacağı çok açık, çünkü kara paraya izin veren bir yasal düzenleme yapılması gerekiyor.
Son yıllarda, kara paranın aklanmasını önlemeye yönelik gündeme getirilen uygulamaları denetleme ve düzenleme konumundaki MASAK (Mali Suçları Araştırma Kurulu) özellikle finansal kurumlar üzerinde ciddi bir baskı oluşturdu. Bu şartlarda yurtdışından gelebilecek mevduatları, MASAK kuralları çerçevesinde incelenmeden Türkiye’deki bankaların (bavullarla) kabul etmesi, Türkiye’de oturanların finansal işlemlerini kara para açısından sıkı bir biçimde denetlerken, yurtdışından aynı kurumlara gelen paralara farklı bakacak olması, Türkiye’ye açıkça yurtdışından kara para avlamaya çalışan bir görüntü verecek. Ancak görünen o ki, hükümet bu yasayı çıkarmaya kararlı.

Ayrıca hükümet yaptığı bu düzenlemeyle yurtdışındaki paraları çekme noktasında geç kalmış durumda. Çünkü globalleşen ekonomide artık zamanlama büyük önem yaşıyor. Birkaç ay önce ABD finansal kriz ile boğuşurken ve krizin Avrupa’ya sıçrayıp sıçramayacağı tartışılırken böyle bir düzenleme hızla çıkarılsaydı, hükümet düşüncesinde başarılı olabilirdi. Çünkü kur hâlâ 1,30, faiz ise 19-20 seviyelerinde seyrediyordu. Yani kriz henüz gelişmekte olan ülkelere sıçramamıştı ve bankacılık sistemi güçlü olan Türkiye kısmen de olsa güvenli liman görünümündeydi. Ancak şu anda hem ABD hükümeti hem de Avrupa hükümetleri çoktan bankaların arkasına geçti. Yani onlar artık güvensiz liman değil. Kuru 1,70’e gelmiş, faizi 24’leri aşmış Türkiye için ise insanların kafasında artık soru işaretleri var.

Bunu Paylaşın