KÜDENFOR ‘Deniz Savunma Sanayinde Yükselen Teknolojiler’ Çalıştayı

MDN İstanbul

Savunma Sanayi Müsteşarlığı himayesinde, Koç Üniversitesi Denizcilik Forumu (KÜDENFOR) danışmanlığında ve ASELSAN koordinatörlüğünde 8 Mart 2017 günü Rahmi M. Koç Müzesi Konferans Salonu’nda ‘’Deniz Savunma Sanayinde Yükselen Teknolojiler’’ konulu bir çalıştay organize edildi.
Çalıştaya, Savunma Sanayi Müsteşarlığı Deniz Araçları Daire Başkanı Alper Köse, ASELSAN Yönetim Kurulu Başkan Vekili Dr. Murat Üçüncü, ASELSAN Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Kaval, İstanbul Tersanesi Komutanı Tümamiral Ahmet Çakır, Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bahri Şahin, BAÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Güngör, Deniz Kuvvetleri Araştırma Merkezi Komutanı Müh. Albay Mustafa Civelek ile TÜBİTAK, ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN, METEKSAN, MİLSOFT, Koç Bilgi ve Savunma Teknolojileri, STM, OTOKAR, Bahçeşehir Üniversitesi (BAU Mind), HOYTEK, DESİSTEK, Türk Loydu, SEFT, ARMELSAN, TEKNOPARK mühendis ve temsilcileri, üniversitelerin mühendislik fakültelerinden dekan ve öğretim üyeleri ile emekli Amiraller, KÜDENFOR Danışma Kurulu Üyeleri, deniz subayı mühendisler ve basın mensupları olmak üzere 174 katılımcı iştirak etti.
KÜDENFOR Kurucu Direktörü Amiral Cem Gürdeniz’in Deniz Savunma Sanayinin jeopolitik önemine vurgu yapan açılış konuşması ile başlayan çalıştayın ilk paneli “21’inci Yüzyıl Türk Deniz Savunma Sektörü ve Rekabetçi yaklaşımlar’’ oldu. İkinci panelde “21’inci Yüzyıl Deniz Harekât Sahasında Yükselen Teknolojiler’’ konusu incelenirken son panel “Değişen Paradigma: Sualtı Yüzyılı-Tanımlanmış Sualtı Resmi – (TSR)’’ konusunda icra edildi. İlk kez Savunma Sanayi Müsteşarlığı himayesinde, ASELSAN koordinesinde icra edilen KÜDENFOR çalıştayında özellikle başta sualtı teknolojileri olmak üzere deniz savunma sanayinin tüm alanlarında Türkiye’de öne çıkan tüm kamu ve özel sektör kurum ve kuruluşları bir araya getirilerek, küresel çapta deniz savunma sanayinde her geçen gün önem kazanan, oyun değiştirici ve kuvvet çarpanı rolündeki silah, sensör, komuta kontrol ve durumsal farkındalık teknolojileri uzmanları tarafından çok boyutlu tartışıldı. Çalıştay dosyamızda kurumların yaptıkları sunumlara kısaca yer vereceğiz.

Emekli Amiral Cem Gürdeniz: / Küdenfor
Savunma sanayi müsteşarlığı orkestrasyonu altında deniz kuvvetleri ve ulusal olanaklarla başarılan ilk milli gemi projesine, daha sonra sivil tersanelerde üretilen kendi dizaynımız pek çok savaş gemisi eklendi.  Silah, sensör, komuta-kontrol, yardımcı sistemler, yangın/yara savunma ve diğer destek sistemlerinin yerli sanayi kuruluşları tarafından inşa edilmesi önemli bir gelişme. Savunma sanayinde birleşenler kazanıyor. Aynı yetenek veya platformu üreten küçük çaplı pek çok firma yerine savunma sanayi maestroluğunda rol paylaşımına yönelik harmonik bütünleşmeler geleceğimiz açısından çok önemlidir. İhtisaslaşma, araştırma ve geliştirmeye yönelik bütçe artımı yurt dışındaki rekabet gücünü artıracaktır.  Savunma sanayi müsteşarlığının siyaset üstü bir kurum olarak güvenilir arabulucu ve yönlendirici rolü tüm zamanlardan daha önemlidir.  Avrasya’nın jeopolitik çekim merkezinde, bulunduğumuz yarımada coğrafyası bir deniz devleti olan Türkiyemizin deniz gücünde değil gerileme, duraksamasına bile izin vermez. Bu coğrafyada savunma, güvenlik, refah ve mutluluğumuz denizlere tam bağımlıdır. Bu gerçeği göremez isek tarih tekrar eder. Denizden istilalar kaçınılmaz olur. Deniz jeopolitiğinde onarılmaz yaralar almaya devam ederiz.  20 Temmuz 1974 sabahı 35 parça çıkarma gemimiz olmasaydı bugün ne KKTC vardı, ne de Kıbrıs Türk’ü. Küresel, kıtasal ve bölgesel stratejik değerlendirmeler ile teknolojik değerlendirme ve öngörü sürecini bir araya getirmek hedeflenmelidir.
MUSTAFA KAVAL / ASELSAN
Dünyada harp ortamı ve çeşitleri değişiyor, bu değişime uyum sağlayabilenlerin varlıklarını sürdürebileceği görülüyor. Bu sebeple oyun değiştiren teknolojik gelişme ve ürünler konusunda yatırımlar artırılmalıdır. Ancak, mevzuat dahil bir takım değişikliklere ihtiyaç duyulmaktadır. İhtiyaç makamları ile sanayinin yüksek seviyede etkileşimi ve ülke kaynaklarının verimli kullanımı ulusal/uluslararası rekabet gücü için önemlidir. Deniz Savaş/Görev Sistemleri ileri teknoloji ve karmaşık sistemler sistemidir.
Türkiye, deniz savunma sistemlerinin tüm kademelerinde kritik teknoloji,  ürün ve altyapılara sahip olmalıdır. Bu amaçla ASELSAN A.Ş.’ye önemli görevler düştüğü bilinmektedir.
Bu doğrultuda şu an,  Aselsan bünyesinde toplam 5132 çalışanla faaliyetlerimizi yürütüyoruz. Sahip olduğumuz 5 AR-GE merkezinde 3000’den fazla mühendis çalışmalarına devam ediyor. Aselsan; kara, deniz, hava ve uzay platformları için her türlü teknolojik gelişmeyi yakından takip eden, sadece teknolojiyi kullanan değil, aynı zamanda geliştiren ulusal ve uluslararası işbirliği ortamında aktaran/satan bir modelde faaliyetlerini sürdürmektedir.
Modern tarih boyunca yaklaşık her yüzyılda bir güç daima denizlerde el değiştirmiştir. Enerji sektörünün ihtiyacı olan ham petrolün yüzde 98’i ticari yüklerin ise yaklaşık yüzde 85’i deniz yoluyla taşınmaktadır. Yılda 5 bin denizcilik şirketi 200 ana rotayı izleyerek 20 bin liman arasında 9,5 milyar ton civarında yük taşımaktadır.
Deniz taşımacılığı demiryolu taşımacılığından 4, kara ulaşımından 7, hava ulaşımından 21 kez daha ucuzdur. Ham petrolün yaklaşık yüzde 30’u ve doğal gaz rezervlerinin yüzde 50’si denizler altından çıkarılmaktadır. Güney ve Doğu Çin Denizleri’nden Doğu Akdeniz’e; Kuzey Buz Denizi’nden Antarktika’ya kadar her bölge değerli kaynak ve madenlerin paylaşımlarındaki mücadele yeni ihtilafların kaynağı olarak karşımıza çıkmaktadır, çıkacaktır. 21. yüzyıl bir kez daha tarihin denizde yazıldığı bir yüzyıl olacaktır. Dünya (ABD, Çin, Rusya, İsrail, İngiltere, Hindistan vb.) 2050’ye ve muhtemel deniz savaşlarına hazırlanmaktadır. Ülkeler bir yandan (özellikle denizaltı) filolarını genişletirken bir yandan da yüksek teknolojilere yatırım yapmaktadır.
Özellikle; Görünmezlik Teknolojileri, Sualtı Teknolojileri, Drone ve Robot Teknolojileri, Akıllı ve Otonom Deniz Araçları gibi konulardaki teknolojik çalışmalar son yıllarda hızla artmıştır. Deniz savunma sektörünün merkezi İstanbul’da daha geniş kadro ile planlı ve organize şekilde yapılanarak sektörün ihtiyaçlarını karşılayacak yeni alt yapıların kurulması için göreve hazırız.
Dr. Tuba AKINCILAR TAN / ASELSAN
“Gemi sanayini esas olarak değiştirecek olan şey insansız gemilerdir. Burası, geminin ne olduğunu yeniden tanımlama şansı bulacağımız yerdir. Neyse ki, diğer endüstriler entegre ve bağlantılı sistemlerin yolunda çok daha hızlı ilerlediler ve denizcilik alanından önce ‘Akıllı Çağ’a girdiler. Böylece, onların hatalarını öğrenerek özellikle sistem mimari tasarımında bu hataları dikkate alabiliriz.’’ Gelecek 20 yılda, büyük veri, bulut bilişim, siber fiziksel sistemler, RFID çipler gibi yeni teknolojilerin varlığı ve makineler arası haberleşme gemi dizaynı ve operasyonlarını derinden etkileyecektir. Akıllı gemi konsepti; yeni nesil veri yönetimi, karar destek, otonom ve uzaktan kontrollü e-seyir, operasyonel optimizasyon, gelişmiş platform yönetimi ve ileri seviye haberleşme gibi konuları içermektedir.
Akıllı gemi teknolojisinin içerisinde; Gemi Sevk Kontrol Yazılımları, Giyilebilir Teknolojiler, Etkin gemi tasarımı, veri dağıtım sistemleri, sualtı ve suüstü iletişim sistemleri, karar destek algoritmaları, sualtı tespit ve sınıflandırma algoritmaları, gerçek zamanlı gemi modeli, seyir emniyeti karar destek algortirmaları, otonom platform ve seyir algoritmaları ve Torpidolara karşı savunma sistemleri bulunmaktadır. Ayrıca; akıllı sensörler, büyük veri, nesnelerin interneti, veri madenciliği, derin öğrenme, telemetre, robotic, uydu haberleşmesi gibi önümüzdeki dönemde doğacak ve gelişecek teknolojilere de ağırlık verilmelidir.
Endüstri 4.0 denizciliğe çok önemli katkılar sağlayacak bir teknoloji devrimi olduğunu ifade etmeliyiz. Bu doğrultuda geliştirilecek Denizcilik 4.0’ın Donanma’ya uygulanması büyük önem arz etmektedir. 1800’lerde Mekanik güç (Buhar Makinesi), 1900’lerde Seri Üretim, 1970’lerde Bilgisayar Tabanlı Kontrolün yerini 2010’larda artık Robotik, Siber-Fiziksel Sistemler almaktadır. Buna dikkat ederek çalışmalarımızı bu alanlarda yoğunlaştırmak gerekiyor.
N. Burak Karahanoğlu / BİLGEM
Teknolojik ve konjonktürel gelişmeler, sualtı hakimiyetinin önemini artırmaktadır. Gerek terör saldırıları, gerekse gelişen teknoloji ile ortaya çıkan gelişmiş platformlar, dünyada tehdit oluşturmaktadır. Sualtında tehdit oluşturabilecek unsurlar ise, genel olarak; Sessiz, zor tespit edilen, modern sensör ve sistemlere sahip gelişmiş D/A platformları, mini denizaltılar, intikal araçları, dalgıçlar, otonom araçlar ve mayınlar şeklinde sıralanabilir. Potansiyel olarak büyük tehdit oluşturabilecek bu unsurların erken tespit ve teşhisi büyük önem taşımaktadır. TSR, belirli bir alanda bulunan unsurların tespit, teşhis ve tehdit analizini içeren sualtı taktik resmidir. Çok sayıda farklı sensör ve platform aynı ağa bağlı. Suüstü, sualtı ve havada insansız otonom sistemlerin gittikçe önem kazandığını görüyoruz. Her bir platform, ağa bağlı bir sensör gibi davranıyor ve bu modüler ve açık mimari genişleyebilirlik sağlıyor. Ortak arayüzler sayesinde üretilen veriye bütün katılımcılar tarafından ulaşılabiliyor.
Farklı nodlardan gelen veriler uydu aracılığı ile merkeze iletiliyor. Merkezde bu verilerin analizi ve değerlendirilmesi sonucunda tanımlanmış sualtı resmi oluşturuluyor. Bu TSR ile tehditler belirleniyor ve gerekli operasyonel kararlar uydu aracılığı ile görev gruplarına iletiliyor. TSR’nin içerdiği bilgiler arasında; hedef listesi, sınıflandırma bilgileri, hedeflerin davranışları ve takip kararları bulunuyor.
Bu bilgilerin temini için: ISR adımları bir döngü içinde zamanında ve etkili olarak sürekli uygulanır.
SUAT GENÇ / TÜBİTAK
Araştırma Destek Programları (ARDEB) programımız çerçevesinde, farklı alanlarda başlıca 10 adet araştırma destek grubu bulunuyor. Bunları; Savunma ve Güvenlik Teknolojileri Araştırma Destek grubu (SAVTAG) önemli bir yer tutuyor. SAVTAG’a makine – teçhizat, sarf malzemesi; hizmet alımı; saha çalışması; kongre/ konferans katılımı; proje sonuçları paylaşımı; bursiyer ve yardımcı personel gibi destekler sağlıyoruz.
SAVTAG, 21 Ocak 2006’da kuruldu. Milli Savunma Bakanlığı, Savunma Sanayi Müsteşarlığı MSB, SSM ve Başbakanlık tarafından bildirilen Savunma, Uzay ve Güvenlik Ar-Ge proje önerilerinin projelendirilmesi, yürütülmesi ve sonlandırılması faaliyetleri gerçekleştirilmektedir. SAVTAG her koşulda firma önceliğini değil, ülkemiz için ihtiyaç önceliğini esas alarak faaliyetlerini yürütmektedir.
İlgili projeler ilk etapta kurumdan gelen ihtiyaca göre yayınlanan çağrı dökümanıyla başlar. Bize ulaşan proje önerilerinde AR-GE niteliği olması şartı aranır ve öneriler araştırma grubumuz tarafından format açısından incelenir. Bu noktada; çağrı dökümanına uygun bulunmayanlar Grup Yürütme Kurulu (GYK) kararıyla iade edilir. Ön değerlendirme sonucunda uygun olduğu tespit edilen proje önerileri, komisyon değerlendirmesine alınır. Değerlendirme sonucunda proje önerileri uygun bulunan Proje Yöneticisi Kuruluş/ Proje Yürütücüsü Kuruluş (PYÖK/PYK)’lerden, 2. aşama proje önerisi hazırlamaları istenir. Sunulan proje önerileri, komisyon kararına uygunluk açısından grup tarafından incelenir. Uygun bulunmayan projeler, panel değerlendirmesine alınmadan GYK kararıyla iade edilebilir. 2. aşama proje önerileri panel aşamasına alınarak panelistler tarafından değerlendirilerek puanlanır. Gerekli hallerde revizyon istenebilir. SAVTAG GYK panelist puanlamalarını dikkate alır ve yürütücü kuruluş seçim kararı verilir. Proje maliyet unsurlarının değerlendirildiği bütçe paneli gerçekleştirilerek, bütçe son halini alır ve sözleşme imzalanır.
Değerlendirme ve yürürlüğe alma süreci geçildiğinde projenin izleme süreci başlar. Grup Yürütme Kurulu tarafından atanan proje izleyicileri projeyi takip eder. PYK tarafından gelişme raporu çerçevesinde proje sürekli gözlem ve inceleme altında tutularak hedeflere ulaşılmasına katkı sağlanır. Bugüne kadar SAVTAG tarafından başlatılarak sonuçlandırılmış pek çok proje bulunuyor. Bunlar arasında; GÖKTÜRK-2 projesi, Sentetik Açıklıklı Radar, Milimetrik Dalga Radar Teknikleri, Isıl PİL gibi projeleri sayabiliriz.
Emre EGE / DESİSTEK
Sualtında robot sürüleri ve uygulamaları ile birden fazla sualtı aracının beraber iş birliği içerisinde çalışabilmesi amaçlanıyor. Burada; homojen, aynı tip araçlarla, Heterojen, sualtı sensörleri, AUV’ler, ROV’lar, Glider’lar öne çıkan konular arasında.
Sualtındaki robot sürüleriyle örneğin; okyanusta bir uçak kazası arama kurtarma çalışmaları mümkün. Kara sularının gözetlenmesi, şamandıraların aralarında görev yapan Glider’lar, sualtı sensörleri ağı, sualtı haritalama ve görüntüleme imkanları, AUV & ROV veya balık çiftlikleri ve balıkçılar için stok ve kaynak gözleme gibi görevler mümkün. Bu teknolojilerin geleceği için İtalya’da ön çalışmalarına başlandı. Sualtındaki podların içerisinde çeşitli çalışmalar yapılıyor. Seralardaki ısıtma ve sulama ihtiyacının sualtında olmaması önemli bir avantaj. Gelecekte tarım işçisi olarak ROV kullanımı yaygınlaşacak. Ayrıca sualtında dalga enerjisiyle, suüstünde güneş enerjiyle çalışan, sensör taşıma amaçlı AUV’ler yaygınlaşabilir.
Volkan Görsel / ROKETSAN
Yeni nesil torpido sistemleri ile ilgili teknoloji ve çalışmaların analizi yapıldığında Platform-merkezli yerine Ağ-merkezli (Network-centered) sualtı harbi dikkat çekiyor.Tüm safhalarda taktik sahaya ait verinin platformlar arasında paylaşılması ve karar vericilerin platformlardan bağımsız olarak süreci yönetebilmesi ön görülüyor. Bu yeni sistemler; sahadaki her bir platformun tüm taktik sahneye uygun olarak davranış geliştirmesi olanağı veriyor. Ağ merkezli harp konsepti keşif/tespit/sınıflandırma seviyesinde uygulanmaktadır. Suüstü ve hava platformları ile sualtı platformları arasında veri paylaşımı konsepti de uygulamaya alınmaktadır.
Yeni nesil Güdümlü Mermi (G/M) Kapsülü konseptinde günümüzde; Kovandan çıkış ve kanatçıkların serbest kalması ve Fırlatıcının ayrılması ve füzenin seyir fazına geçilmesi mümkündür. Fırlatıcılar, yüksek tahrip gücüne sahip G/M’lerin D/A’lardan atılabilmesi amacıyla kullanılır ancak kapsülün elektrik motoru yoktur ve tamamen statik hidrodinamik kuvvetlerin etkisi ile seyir yapar. Ayrıca, G/M’nin atılma noktası, denizaltının bulunduğu yer ile sınırlıdır. Yeni nesil G/M kapsülünde gelecekteki konseptin içerisinde; Kontrol tahrik sistemi, batarya, görev bilgisayarı, ataletsel ölçüm birimi ve sevk sistemi eklenerek menzil artırımı bulunuyor. Ayrıca; Denizaltı gizliliğinin korunması, Harekat sahasının optimal kullanımı, Ani Saldırı kabiliyeti, sınırlı reaksiyon zamanı, Sualtı/suüstü yörünge/konsept optimizasyonu gibi unsurlar gelecekte G/M kapsüller için yapılan çalışmalar arasında bulunuyor. 150-200 kts hızında seyir yapabilen kısa menzilli torpido Süperkavite Torpido; D/A’lara ve S/Ü gemilere karşı, tepki verme fırsatı verilmeden ani hücum amaçlı kullanılır. Çok yakında aniden tespit edilen denizaltılara karşı ani tepki ile Torpidolara karşı-tedbir amaçlı atım yapabilmektedir. Ancak; sebep oldukları yüksek gürültü eşiği sebebiyle akustik algılayıcılardan mahrumdurlar; bu algılayıcıların yerleşebileceği yüzeyler de çok kısıtlı ve uygunsuzdur. Denizaltından ayrılıştan itibaren yaydıkları yüksek gürültü sebebiyle denizaltının yerini belli etme riski mevcuttur.
Gelecekte, Süperkavite Torpidoların daha yüksek enerji kapasiteli (daha uzun süreli) yakıt kullanımı amaçlanıyor. Hedef tespiti mümkün ise hibrid itki sistemi (başlangıç seyir fazında geleneksel motor, hedef tespiti ile roket motorunun devreye girmesi) ve hedef tespitini mümkün kılacak algılayıcıların yerleştirilmesi probleminin çözülmesi (ör. Barracuda’da Alman’ların burun diskine ve kanatlara algılayıcı yerleştirme çalışmaları) için çalışmalar yapılıyor. Ayrıca, denizaltı konumunun tespitine sebep olmayacak kovan çıkışı itki sistemi tasarımı, kontrolü kolaylaştırmak ve kavitasyon zarfını korumak için kontrol yüzeylerine ilaveten vektör-kontrollü itki sağlayıcıların kullanılması ve derinlik kısıtını aşmak için şiddet ayarlı kavitasyon üreteci tasarımı var olan sorunların çözümüne ilişkin çalışmalar arasında yer alıyor.
Sonuç olarak, gemilerin mevcut/konvansiyonel özsavunma ve hava savunma sistemleri sesüstü taarruz sistemlerine karşı tedbirde yetersiz kalmaktadır. Savunma doktrinlerinin ve taarruz sistemlerinin asimetrik tehdide karşı revize edilmesi gerekmektedir.
Can Emre Bakım / METEKSAN
Dünyada ilk denizaltı Tahtelbahir’i 1719 yılında Osmanlı Devleti üretmiştir. 1900’lü yıllara geldiğimiz zaman sualtını görüntüleme ihtiyacı oluştu ve sonar sistemleri doğdu. Dünyada bilinen ilk Taktik Sualtı Resmi (TSR) uygulaması Sosus’dur. Denizaltılarına karşı savunmasız olduğunu farkeden ABD, soğuk savaş zamanında bu uygulamayı geliştirmiştir. İlk başarılı Sosus istasyonu 1952 yılında inşa edilmiştir. 40 adet hidrofon içeren 2,5 km’lik bir dizinden oluşmaktadır. Başarısından sonra ABD, 30 noktaya istasyonu inşa etmiştir. Kullanılan sensörler, klasik sensör dediğimiz, suda yayılan yani basıncı elektriksel sinyale çeviren sensörlerdir. Üçgenlenme dediğimiz yöntemle izinler oluşturuyoruz.
Güncel TSR sistemlerinin Asya-Pasifik Bölgesinde örnekleri mevcut. Japonya 2013 itibariyle ABD ile işbirliğine gitti. Burada amaç; Güney Çin Denizi altındaki denizaltı hareketlerini anlamaktı. Hindistan’da benzer iş birliğine gidildi. Çin 2016’da bir Sualtı Çin Seddi adında sualtı görüntüleme sistemi üzerine çalıştıklarını belirtmişlerdir. Artık eski sensörlerin yerini yeni nesil sensörler – fiber optik akustik sensör almıştır. Buradaki kritik faktör, yurt dışından bizim bunları tedarik etmek istediğimiz zaman, hiçbiri fiber optik akustik sağlamıyor. Vektör sensörlerden de piyasadan düşük adette elde edilebiliyor.
Fiber optik akustik sensörlerde Mandrel Tabanlı ve FBG Tabanlı tasarımlar olarak da iki farklı tasarım yapılabilmekte. Tasarımlar çok düşük frekanslarda çok yüksek algılama yapabiliyor. FBG tabanlı sensörler şehir hareketini algılamakta yani sismik hareketlerde çalışmaktadır. Biz, Mandrel tabanlı olanların hassasiyeti daha yüksek olduğu için genelde kullanıyoruz. Fiber optik sensörün en önemli özelliklerinden biri de üzerinde aktif eleman bulunmamasıdır. Böylece, bu sensör yüzlerce kilometre uzaklığa koyulduğunda üzerine hat çekilerek algılama yapılabiliyor.
Emre Yüce / Havelsan
Havelsan; milletimizin öz sermayesi ile 1982’de kurulmuş, lider teknoloji firmasıdır. Havelsan, hem yurt içinde hem yurt dışında askeri, kamu ve özel sektör için özgün sistemler geliştiren, günümüzün en son teknolojileri ile akıllı çözümler sunan Türkiye’nin entegratör şirketi olduğunu söyleyebiliriz. Havelsan’ın dört ana faaliyet alanı arasında; Komuta Kontrol Savaş Sistemleri, Eğitim ve Simülasyon Teknolojileri, Anayurt ve Siber Güvenlik Çözümleri ve Yönetim Bilgi Sistemleri bulunuyor. Bugüne ve özellikle geleceğe damga vuracak siber sistemler ve saldırılar konusunda; siber savaşın, diğer savaş alanları ile benzer askeri imkan ve kabiliyetlere gereksinim duyacağını belirtmek gerekiyor. Siber savaşın faktörleri arasında ortam, erişim, taktik, silahla, insan gibi faktörler yer alıyor. Bu alanda geliştirilen teknolojier geleceğin harp sistemlerini de önemli ölçüde etkileyecek.
N. Burak Karahanoğlu / HOYTEK
20 yılı aşkın süredir yüksek teknoloji ile uğraşan ekip tarafından 2015 yılında kurulan Hoytek, Uzaktan kumandalı sualtı sistemleri (ROV), Otonom sualtı sistemleri (AUV) ve coğrafi bilgi sistemleri konusunda ürünler ve çözümler geliştirmektedir.
Otonom Sualtı Aracı; suüstünde herhangi bir bağlantısı olmayan ve operatörden bağımsız (Otonom)Sualtında kendi kendine hareket edebilen araçlara Otonom Sualtı Aracı denmektedir. Bunlar; üzerindeki sensörlerden gelen bilgilerle belli aksiyonlara karar verebilen ve bu aksiyonları uygulayabilen ve belli görevleri gerçekleştirebilen robotlardır. Sonar datası toplayarak dip haritası çıkarır ve mayın tespitinde, sualtı harita çıkarmada, petrol ve gaz aramalarında kullanılır. Denizaltılardan bırakılacak AUV’lerin alan taraması yapıp otonom olarak geri dönmesi bu araçların gelişimi açısından önemli. Gelecekte AUV’lere göre dizayn edilen denizaltılar görebiliriz. Tamamen otonom mayın tarama ve temizleme yapabilen araçlar bu teknolojinin vizyonları arasında bulunuyor. Ayrıca AUV’lerin suüstü ile haberleşmesinin ilerletilmesi konusundaki çalışmalar da sürüyor. Dünyada tüm bu gelişmelerin arasında Türkiye’nin Vizyonu AUV konusunda yurt dışından bağımsız olunması mutlaka bulunmalıdır. Ayrıca; Milli insansız sualtı aracı geliştirilmesi projesine çok kısa süre içerisinde başlamamız gerekiyor. Bunların yanı sıra; sualtı araştırma, arkeoloji ve haritalama, Otonom mayın karşı tedbirleri konsepti geliştirilmesi ile Denizaltı ve AUV ortak konsept oluşturulmasına önem vermeliyiz
Ahmet Ceyhun İLGÜY / ARMELSAN
Suüstü platformlarından yapılan sualtı gözetlemelerinin Taktik Sualtı Resmine (TSR) katkısı son dönemde üzerinde önemli çalıştığımız bir konu. Burada aktif ve pasif sensörler vasıtasıyla denizaltı, mayın ve torpidoların tespiti amacıyla çok çeşitli teknolojiler kullanılıyor. Teknolojik gelişmenin odaklandığı noktalar arasında  suüstü gemileri (DSH) denizaltılar, mayın, torpido, sabit montajlı aktif sonar ve çekili aktif ve pasif dizinler bulunuyor. Denizaltılar pek çok pasif sensörler ile donatılmış ve suüstü ve sualtındaki en önemli oyuncudur. Üzerlerindeki teknolojik cihazlar sayesinde TSR’yi tek başlarına dahi oluşturabilirler. Denizdeki en karışık konuların başında gelen TSR’ye pek çok unsur katkıda bulunabiliyor. Öncelikle harekat unsurları; sualtı ortamının modellenmesi için tüm şartlar analiz edilerek sensörlerden alınan bilgiler harmanlanarak değerlendirilir. Frekanslar ve su şartlarına bağlı olarak çeşitli teoriler kullanılıyor ve buna bağlı olarak tehdit ve tespit tezleri çıkartılır.
Armelsan olarak, 3 farklı sistemle çalışmalarımızı yürütmekteyiz. Bunlardan birincisi DSH maksatlı aktif sonarla tespit, izleme ve sınıflandırma sistemi. Bu sistem içerisinde tarama, zum, ses analizi, vaziyet zaviyesi tahmini yapmayı hedefliyoruz. Özellikle düşük süratte seyreden denizaltının çevresinde dönen denizaltı veya botu askıya almış denizaltlarının tespit ve izleme yapması amacıyla vaziyet zaviyesi buluyoruz. Bu sistemleri yaparken kullandığımız donanımlar da gitgide kompakt hale geldi. Pasif sonar sınıflandırma ise, araştırma merkezinin kurulduğu zamanlarda, özellikle sonoboylardan alınan sinyallerin pasif olarak sınıflandırılmasına ilişkin geliştirme süreci uzun yıllardır devam ediyor. Amacımız tam otomatik ya da yarı otomatik sınıflandırma imkanları sağlamak. 3’üncü olarak portatif dalgıç tespit sonarı ile belirli bölgeler veya limanlarda bulunan gemileri korumak amacıyla sistemler geliştiriyoruz.
Sinan TOPUZ / MİLSOFT
Bir geminin kullanım ömrünün 30-50 yıl olduğu dikkate alındığında yeni teknolojiyle gemi inşa sürecinde dizayn, konsept oluşturma, İhtiyacı inşa kontratına bağlama, bütçeleme, yetki alınması, planların hazırlanması, personel görevlendirme ve değerlendirme gibi süreçlerin tamamlanıp bir geminin faaliyete başlaması için 10 yıl civarında bir süre gerekiyor. Çalışmaların, geleceğin teknolojileri ve ihtiyaçları dikkate alınarak yapılması doğru olacaktır. 71 büyük amfibi gemi faaliyet gösteriyor. 13 yeni amfibi 9 ülkede inşa halinde, 12’si ise plan aşamasında. Gelecek 10 yılda amfibi gemi pazarının 25 milyar dolar olması öngörülüyor. 188 destroyer faaliyet gösteriyor. 39’u inşa ediliyor. Piyasa değerinin gelecek on yılda 37 milyar dolar olması öngörülmektedir. Dünyada 451 (yüzde 47,8 Avrupa- yüzde 23,2 Asya) fırkateyn faaliyet göstermektedir. 69 üretim aşamasında, 26 ülke için 141 adet üretilmesi planlıdır.  Gelecek on yıllık piyasa değerinin 63 milyar dolar olması öngörülmektedir.  En yüksek üretim planı; 15 adet ile Rusya ve Kanada (31 milyar dolar) geliyor. İngiltere 13 (2010 -156,2 milyon dolar dizayn kontratı, tahmini 13.8 milyar dolar), G. Kore 6 (13,7 milyar dolar), Avustralya 9 (35 milyar dolar) Malezya 6 (LCS)- 2 milyar dolar ve S.Arabistan’da da önemli planlama bulunuyor. Bölgesel olarak fırkateynelerin yüzde 47,8’i Avrupa’da, 23,2’si Asya Pasifik Bölgesindedir. Gelecek ile ilgili planlarda yüzde 39 Asya Pasifik, yüzde 34 Avrupa, yüzde 14,9 Kuzey Amerika, yüzde 12 Güney Amerika şeklindedir. Batıda; daha az gemi daha fazla çok maksatlı gemi anlamına gelmektedir. Güncel olarak İspanyollar’ın Navantia Avente 2200’ü S. Arabistan’a satmak için yoğun çaba içinde. Malezya’nın LCS adını verdiği 6 gemisi de 2 milyar dolarlık  bütçe ile 6 gemisini 2019’dan itibaren faaliyete geçirecek. İngiltere’de BAE ihaleyi 2012’de aldı. İlk gemi 2021’de göreve başlayacak.
264 korvet faaliyet gösteriyor. 40 adet üretim halinde ve şu an 15 ülke için 65 adet korvet inşası planlanıyor. Üretimi yapılanların ederi 3,2 milyar dolar iken planlananların maliyeti 5,2 milyar dolara ulaşıyor. Güncel üretim planının yüzde 65’i Asya Pasifik, yüzde 20’si Avrupa, yüzde 15’i Orta Doğu ve Kuzey Afrika, yüzde 12,3’i  Latin Amerika’da bulunuyor.
Savaş Gemisi piyasasının gelecek 10 yıllık değerinin 157 milyar dolar olması bekleniyor. Dünya’da 451 denizaltı mevcut. Halen 69,3 milyar dolarlık proje devam ediyor. Bunlar arasında 12 gemilik Avustralya projesi 37,5 milyar dolarla büyük çaplı bir proje. Hindistan 2030 için 24 denizaltı planlıyor Tayland ilk denizaltısını 385,5 milyon dolara Çin’den satın aldı. Pakistan Çin’den 8 adet Tip 039 A sipariş etti. Bangladeş Çin’den iki adet Tip 35 alıyor. İsrail envantere girecek son denizaltı ile 3’ü AIP’li 6 denizaltısı olacak.
2030’da dünyadaki denizaltıların yarısı Asya Pasifik bölgesinde faaliyette olması bekleniyor.
Kimse elektronik harbin unutulduğunu düşünmesin. Rusya’nın özellikle Ukrayna silahlı kuvvetlerini Elektronik Harp ile kör ve sağır bırakması, Ukrayna birliklerinin ne yapacaklarını bilememesi mutlaka not edilmelidir. Ruslar, Ukrayna İnsansız Hava Araçlarını, radarlarını ve iletişimlerini kullanılmaz hale getirdi. Çünkü Ukrayna Silahlı kuvvetleri her şeyin normal gideceği şartlara göre cihazlarını ve eğitimlerini yapmışlardı. Rusya aynı beceriyi Suriye’de de gösterdi. Rusya 2020’ye kadar EH birlik ve ekipmanını yenilemeyi planlamaktadır.
Bu arada karıştırma tehdidini ne kadar kuvvetli algılandığı DARPA’nın geliştirdiği projeden görülebilecektir.  Tabii bu hususların kara gücünü özel olduğunu düşünmek saflık olur. Türkiye’nin sorun yaşayabileceği diğer ülkelerin de geri kalmak istemeyeceklerinin altını çizmek gerek. Kısaca ilk bakışta mücadele başladıktan sonra, EH’in sonucu olarak karanlıkta kalan dolayısı ile kendi kendine karar veren sistem ve inisiyatif sahibi komutanlardan bahsetmekte fayda var.

2020 PİYASA TAHMİNLERİ

– E/H Sistemleri
10.75 Milyar USD
– Komuta Kontrol Sistemleri

14 Milyar USD

n Güdümlü Mermi

29 Milyar USD

n Sonar

4 Milyar USD

n Top Sistemleri

18.7 Milyar USD

n Programlanabilir Telsiz

29.12 Milyar USD

n Radar Sistemleri

13.4  Milyar USD

n Güdümlü Mermi

10 yılda kümülatif harcanacak miktar 287 milyar dolar.
M. Arif Alcar / STM
Varlığı bilinen ancak nerede olduğu bilinemeyen bir denizaltının yarattığı tehdit algısı karşı tarafın denizaltıyı bulabilmek veya etkisiz hale getirebilmek için aşırı gayret sarf etmesine, denizdeki birliklerinin hareketlerinin kısıtlanmasına neden olmaktadır. Denizaltı bu etkiyi, bulunduğu her deniz sahasında yaratabilmektedir. Diğer unsurların ulaşamadıkları ileri noktalarda, liman ağızlarında, kanal çıkışlarında blokaj yaratabilmekte, ileri noktalara baskın saldırılar yapabilmektedir. Denizaltılar; çok uzun mesafelere satha bağlı olmaksızın ulaşabilir ve çok uzun mesafelerdeki Deniz, Hava ve Kara hedeflerini vurabilir. Ayrıca, politik alanda kullanılan stratejik silah olması da denizaltıların önemli özellikleri arasında bulunuyor. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte denizaltı yukarda bahsedilen taktik özelliklerine ilaveten stratejik özellikler de kazanmıştır. Artık denizaltılar daha sessiz çalışan ekipmanlar, ses ve titreşimlerin yayılmasını önleyici teknolojiler ve diğer unsurlardan gelen radar ve sonar transmisyonlarının yansımasını önleyici tedbirler sayesinde daha zor tespit edilebilir, havadan bağımsız tahrik sistemleri veya nükleer enerji sayesinde çok uzun mesafelere satha bağlı olmaksızın ulaşabilir durumdadır. Güdümlü mermi, balistik füzeler ile de çok uzun mesafelerdeki deniz, hava ve kara hedeflerini vurabilmektedirler. Tüm bu yeni özellikler denizaltıyı politik alanda da kullanılan stratejik bir silah haline dönüştürmektedir. Bu nedenlerle de henüz denizaltıya sahip olmayan birçok ülke denizaltı silahına sahip olabilmek için çalışmakta, denizaltıya sahip ülkeler ise mevcut denizaltılarını yenilemek ve sayısını artırmak için.
Denizaltılar, Uzay Mekiğinden sonra yapılmış en karmaşık araç olarak adlandırılmaktadırlar. Bu karmaşıklığın üstesinden gelebilmek için de daima en son teknolojiye haiz olmaları istenir. Denizaltıları dizayn eden kurumlar daima bu düstur ile hareket ederler. Teknolojilerin denizaltılara uygulanabilmesindeki en büyük kısıtlar güç sistemi, gürültü, ağırlık ve hacimdir. Dolayısı ile aynen uzay araçlarında olduğu gibi teknolojinin denizaltıya sığacak şekilde küçültülmesi, sessizleştirilmesi ve az güç tüketir hale getirilmesi gerekir. Titreşim sönümleme ve aktif gürültü azaltıcı teknolojilerde gelişmeler yakından izlenmelidir. Diğer taraftan, Sualtı Savunma Harbi unsurlarının sahip oldukları denizaltıları tespit teknolojilerinde meydana gelen gelişmeleri karşılayabilmek için denizaltıların gürültü yayılımını önleyen ve sonar dalgalarını emen kaplama ve boyalara olan ihtiyacı artacaktır.
Denizlerin derinliklerinde gizlenmekte olan bir denizaltıyı kolaylıkla tespit edecek bir teknoloji henüz bulunamamıştır. Yakın gelecekte de bulunabilecek gibi görünmemektedir. Bu nedenle de denizaltılar halen dünya savaş ve politika sahnesinde önemli bir rol oynamaya devam etmektedir.
Hakan Öktem / Koç Bilgi ve Savunma
Şu an, sualtındaki en büyük eksikliğimiz onu yeterince anlayamamak, anlasak da bilgileri bir araya getiremiyoruz. Ancak sualtındaki tüm teknolojik gelişmelerin esas meselesinin, denizaltı savunma harbi olduğunu biliyoruz. Sualtı taktik resminin oluşması için sinyal işlemi olmazsa olmazdır. Denizaltındaki bütün resmi akustik olarak görmeye çalışıyoruz. Akustik olmayan sensörleri ise yardımcı olarak destekliyoruz. Ama sinyal işlemek yetmez, bir araya getirmek ve anlamlandırmak zorundayız.
Sinyal işleme dediğimiz problem sualtında çok zor bir iş. Burada tespit, konumlandırma ve sınıflandırma var. Bilgileri bir araya getirmek giderek zorlaşıyor çünkü denizaltı her geçen gün sessizleşiyor. Onları bulmak giderek zorlaştığından ve sensör sistemlerindeki ilerlemeler nedeniyle yeni sinyal işleme teknikleri geliştirmek zorundayız. Sensörler geliştikçe yeni tip sinyal işlemek gerekiyor. Bu konuda yeni teknolojiler kullanılarak farklı sensör tipleri üzerinde çalışıyoruz. Ama etkin bir sualtı çalışması yapabilmek için bilgileri birleştirmeden daha fazla ilerleyemeyiz. Dolayısıyla eğer sinyal işliyorsak platformlar arasında bu bilgileri birleştirmek zorundayız. Örnek olarak, sualtında en çok ihtiyacımız olan şey, veri toplamak ve karar destek unsurları. Mesela, yeni tip mayınlar aylarca aynı yerde duruyor ve sadece üzerinden geçen belli bir tip sensörü algıladığında patlıyor ya da bir mayın düşman bölgesine sessizce gönderilip istediğiniz zaman patlatabilecek teknolojiler geliştiriliyor.
Bunun gibi farklı sistemlerle çalışan şamandıralar ve dip mayınlar yeni dönemde yoğunlaşılması gereken konu olarak karşımıza çıkıyor. Milli denizaltı inşası Türkiye’de uzun yıllardır konuşuluyor ancak neden yapılmıyor bilmiyorum. Gerekli çalışmaları yapan çok sayıda kurum ve kuruluş var, bu bilgi ve teknolojiler birleştirdiğinde her şey yapılabilir.

 

 

 

 

 

 

 

Bunu Paylaşın