Yunanistan ikili ilişkilerde gerilim stratejisini umarsızca uygulamaya devam ediyor. Komşunun ne yapmak istediğini anlamak için stratejik öngörü sahibi olmaya gerek yok. Komşu cenahında meydana gelen gelişmeler fütursuz bir dinamizm sergiliyor. Tek elden çıktığı belli sistematik ve birbirini tekrar eden argümanlar ısrarla kullanılıyor
Başta Başbakan Miçotakis olmak üzere asker, sivil, bürokrat, akademisyen ve medya, konu Türkiye olunca tek ses olarak hareket ediyor. Ancak mayıs ayında yaşanan gelişmeler gösterdi ki Yunanistan Türkiye karşıtlığında vites yükseltti. Örneğin Başbakan Miçotakis, Yunan devlet televizyonuna verdiği mülakatta “her şeye hazır olduklarını” açıklayıverdi. Sormadan edemiyoruz, Yunanistan neyin hazırlığını yapıyor?
Konjonktür gerektirdiğinde, daha doğru bir ifadeyle kendisine görev tevdi edildiğinde Yunanistan maalesef ülkemize karşı taktik bir koz olarak kullanılıyor. Tuhaf olan ise komşunun bu göreve gönüllü ve istekli bir şekilde talip olması ve verilen ev ödevlerini harfiyen yerine getirmesi. Ukrayna krizi sonrası ülkemize karşı gerilim stratejisini ivmelendiren Yunanistan’ın son dönemde Türkiye’yi provoke edecek mesnetsiz eylem ve söylemlerini artırması elbette tesadüf değil.
Türkiye’yi Batı marjında ötekileştirmeye çabalayan Yunanistan, güvenilir ortak rolünü oynuyor. Kuşkusuz tüm bu yaşananlar tesadüf ile açıklanamaz. Batı Balkanlardaki gelişmeler, Avrupa Parlamentosu 2021 yılı Türkiye Raporu ve Suriye’nin kuzeyine yapılabilecek olası bir askeri operasyon… Hadisenin çok boyutlu nedenleri var. Arka planına odaklanalım.
Almanya’nın Batı Balkan ülkelerine ilgisi
Süreci doğru anlayabilmek için yapılan hamlelere bütüncül yaklaşmak şart. Almanya ile başlayalım. Almanya Başbakanı Scholz, mayıs ayı başında Hırvatistan Başbakanı Plenkovic ile Berlin’de düzenlediği ortak basın toplantısında Batı Balkanlara yönelik dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Batı Balkanlar’ın geleceğine önem atfettiğini belirten Scholz, “Batı Balkan ülkeleriyle mümkün olan en kısa sürede AB’ye katılım müzakerelerinin başlatılmasını ve ilerleme sağlanmasını önemli görüyorum çünkü bu, AB’yi güçlendirir ve Balkanlarda istikrarı sağlar” değerlendirmesinde bulundu. Almanya’nın Balkanların istikrarını gündeme getirmesi zamanlama olarak dikkat çekici.
Almanya bakımından Kuzey Makedonya ve Arnavutluk ile AB’ye katılım müzakerelerinin başlaması önemli. Rusya’nın Ukrayna krizi nedeniyle uluslararası düzlemden izole edilmeye çalışıldığı mevcut konjonktürde, Balkanlara yönelik dinamik gelişmeler dikkat çekiyor. Almanya’nın AB’nin Balkanlar politikasında ön aldığı görülüyor.
Değişen konjonktürle birlikte AB, Balkanlardaki Rus etkisini kırıp bölgedeki hegemonyasını genişletmek istiyor. Bu gelişmeler şüphesiz Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. Zira, AB uzun zamandır Rusya ve Türkiye’yi Balkanları istikrarsızlaştırmakla itham ediyor.
Almanya’dan Kuzey Makedonya’ya destek
Mayıs ayında Almanya’nın Balkanlara yönelik hamleleri peşi sıra geldi. Balkanlar turu esnasında Kuzey Makedonya’yı ziyaret eden Başbakan Scholz, Batı Balkanların ülkesi için stratejik öneme sahip olduğunu belirterek, Almanya’nın, bölge ülkelerin AB’ye üye olması için çabaladığını açıkladı. Bölge ülkelerine 20 yıldan beri Avrupa perspektifi vaat edildiğini söyleyen Scholz, artık eyleme geçme zamanının geldiğini kaydetti.
Batı Balkanlara dinamik bir dönüş yapıyoruz
Dönem içinde AB’nin Balkanlara yönelik artan ilgisine koşut olarak Yunanistan’ın da yüzünü Balkanlara döndüğü gözlendi. Buradaki eşgüdümü dikkatinize sunalım. Nitekim Yunanistan Başbakanı Miçotakis, Selanik’te düzenlenen Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci zirvesinde Almanya Başbakanı Scholz ile benzer tonlu açıklamalarda bulundu. Yunanistan’ın, Balkanlar’a dinamik bir dönüş yaptığını belirten Miçotakis, bölge ülkelerine yönelik “Avrupa’nın güvenli limanına demirleme çabasını daha yoğun bir tempoda yeniden başlatacaklarını” vurguladı. Böylelikle Yunanistan’ın, AB’nin Balkanlar politikasının gönüllü uygulayıcısı olduğu teyit edildi.
Tüm bu gelişmeler elbette tesadüf değil. Son dönemde Miçotakis’in Balkanlara yönelik çıkışları dikkat çekiyor. Miçotakis, Sırbistan, Arnavutluk, Karadağ, Kuzey Makedonya, Bosna Hersek ve Kosova’nın, AB’ye üyeliğine ve entegrasyonun “aciliyetine” sıklıkla vurgu yapıyor. Dahası tarih zikrederek Batı Balkanlar’daki altı ülkenin tamamının 2033 yılına kadar AB’ye entegrasyonunu “cesur ama gerekli” bir adım olduğunu vurguluyor. Sözün özü Miçotakis açık bir şekilde Avrupa’nın güney kanadının sınırını Yunanistan olarak tarif edip ön almaya çalışıyor. Bu yaklaşımla Türkiye’yi Batı denklemi dışına itmeye çalışan Miçotakis rol çalıyor. Türkiye’ye yönelik sertleşen üslubun bir nedeni Yunanistan’ın Balkanlara yönelik artan ilgisi ve egosu.
Avrupa Parlamentosu (AP)’nun 2021 Türkiye Raporu
Yunanistan’ın ülkemize yönelik agresif tutumunun arka planını oluşturan olgulardan bir diğeri de kuşkusuz AB’nin yanlı tutumu. Yunanistan’ı ülkemize karşı arkadan iteleyen AB, Yunanistan’ı cesaretlendiriyor. Türkiye’ye yönelik oldukça sert ifadeler ve eleştiriler içeren AP’nin 2021 Raporu bunun açık bir ispatı.
Türkiye’de demokrasi, hukuk devleti ve temel hak ve özgürlüklere saygı alanlarında elle tutulur ilerleme kaydedilmediği belirtilen raporda, AB ile üyelik müzakerelerinin yeniden başlamasının mümkün olmadığı belirtiliyor. AB açıkça Türkiye’nin üyeliğine kapıları kapattığını ilan ediyor.
Türkiye için “ekonomik ve stratejik planda önemli ortak” ifadesini kullanan rapor; ticaret, göç, kamu sağlığı, iklim, ekolojik dönüşüm, güvenlik ve terörle mücadele gibi müşterek çıkar alanlarında Türkiye’yi “önemli bir komşu” olarak tanımlıyor. Sıklıkla vurguladığımız üzere Türkiye’ye imtiyazlı ortaklık rolü öngörülüyor.
Ankara’nın, aday ülkeler arasında AB’nin dış ve güvenlik politikasına “en uzak ülke” olduğunun belirtilmesi de önemli. Nitekim Türkiye ve AB’nin Kafkasya, Suriye, Irak ve Libya politikalarının çeliştiğinin altı çiziliyor Ayrıca Türkiye’nin Suriye ve Irak topraklarındaki askeri operasyonları kınanıyor. Türkiye’yi her kulvarda eleştiren ve töhmet altında bırakan raporda ülkemiz; Afrika, Balkanlar, Yakın Doğu ve Kuzey Afrika’da AB karşıtı dezenformasyon yaymakla itham ediliyor. Esasen AB, Türkiye’ye ilişkin uzlaşmaz çelişkileri açıkça ortaya koyuyor.
Raporda Yunanistan’a koşulsuz ve yanlı destek veriliyor. Yunanistan ve GKRY ile “tam dayanışma” içinde olunduğu belirtilirken Ankara’dan “Kıbrıs’ta iki devletli çözüm önerisinden vazgeçmesi” talep ediliyor. AP’nin raporuna bütüncül yaklaşıldığında Yunanistan’ın ülkemize karşı cüret patlamasının arka planı berraklaşıyor.
Yunanistan devasa bir ABD üssüne dönüştü
Yunanistan’ın ABD’ye koşulsuz teslimi iç kamuoyunda da tartışılıyor. Komşuda ülkemiz aleyhine yaşanan gelişmeleri alt alta sıralamaya kalksak sayfalara sığmaz. Bunun yerine Mera 25 Partisi Milletvekili Kleon Grigoriadis’in açıklamalarına odaklanalım. Zira Yunan milletvekili sürecin fotoğrafını çekerek durumu objektif bir şekilde özetlemiş.
Yunanistan Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada, basında Türkiye ile savaşın kapıda olduğuna dair bir hava yaratıldığını belirten Grigoriadis, “Şu an Türk askerler değil, Amerikalı askerler Girit’te, Dedeağaç’ta, Larisa’da ve ABD’ye teslim edilen diğer bölgelerde geziniyorlar. Şunu net olarak söyleyelim: Şu an Yunanistan, devasa bir ABD üssüne dönüştü” ifadelerini kullandı.
Grigoriadis’in tespiti önemli zira, Yunanistan’ın ABD üssüne dönüştürülmesinin kabul edilebilir olması için Yunan vatandaşlarının Türkiye ile korkutulmasının amaçlandığı ifşa ediliyor. Yunan halkının tarihten ders alması gerektiğini söyleyen Grigoriadis, “Tarih der ki büyük güçler, küçük güçleri alet eder, yol açabilecekleri acıları önemsemeksizin kendi çıkarları için kullanır. Tıpkı 1922’de olduğu gibi. Büyük güçlerin Yunanistan’ı, Atatürk’ün yeni Türkiye’sine karşı dikkat dağıtıcı bir güç olarak kullanması gibi, bugün de bizi işe yarar akılsızlar olarak kullanmaya devam ediyorlar. Geçmişte yaşadıklarımızdan ders almalıyız”. Yunanistan’ın içinde bulunduğu durum ancak bu kadar güzel özetlenebilir. Türkiye düşmanlığını körükleyerek iç tarafta stratejik körlük yaratmak!
Kullanışlı aparat
Toparlayalım. Yunanistan Başbakanı Miçotakis 13 Mart’ta İstanbul’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmüş, iki ülke ilişkilerinde normalleşme sürecine girileceği öngörülmüştü. Ancak Miçotakis 17 Mayıs’ta ABD Kongresi’nde yaptığı konuşmada Türkiye’yi açıktan şikâyet etmiş ve destek talebinde bulunmuştu. Devamında 30 Mayıs’ta düzenlenen AB Olağanüstü Liderler Zirvesi’nde de Türkiye’yi diline pelesenk eden ve ithamlarının dozajını artıran Miçotakis, ABD ve AB’yi Türkiye’ye karşı kışkırtma gayretlerini ivmelendirmişti.
Yukarıda arka planını belirttiğimiz üzere Yunanistan’daki bu makas değişikliği tesadüf değil. Ukrayna krizinin yarattığı uygun konjonktürü fırsata çevirmek isteyen AB, Balkanları istikrarsızlaştırmakla itham ettiği Rusya ve Türkiye’nin bölgedeki etkisini kırmak istiyor. Yunanistan da bu stratejinin koçbaşı görevini yerine getiriyor. AP’nin 2021 Türkiye Raporu’nun Yunanistan’a koşulsuz destek verdiğini ve komşunun bu desteği ülkemize karşı taktik bir koz olarak kullandığının altını çizelim.
Komşunun korkuları
Konunun bir diğer boyutu ise Türkiye’nin Finlandiya ve İsveç’in terör örgütüne desteklerini gündeme getirerek bu iki ülkenin NATO’ya üyeliklerini veto edeceğini açıklaması. Esasen Türkiye bu hamlesiyle ABD başta olmak üzere birçok AB ve NATO üyesine mesaj veriyor. Zira birçok ülke, terörü İsveç ve Finlandiya’dan daha fazla destekliyor.
Türkiye’nin elinde oldukça kıymetli ve stratejik bir kart var. Türkiye elindeki bu kozu doğru hamlelerle kazanca çevirebilir. Nitekim Türkiye, İsveç ve Finlandiya ile yaşanan krizi bir manivela olarak kullanarak muhataplarından Ege ve Doğu Akdeniz’de Yunanistan ile itilaflı konularda (enerji jeopolitiği, Kıbrıs, münhasır ekonomik bölge, gayri askeri statüdeki adaların silahlandırılması vb.) objektif olunmasını ve oldubittilere son verilmesini de talep ediyor. Türkiye’nin başta terör olmak üzere haklı taleplerinin karşılık bulduğu görülüyor. Misal NATO Genel Sekreteri Stoltenberg sıklıkla Türkiye’nin haklı endişelerinin giderilmesine atıfta bulunuyor. Yunanistan’ın kopardığı yaygaranın bir nedeni de Türkiye’nin bu haklı taleplerinin karşılık bulmaya başlaması.
Dengeli Rusya-Ukrayna politikası ve Suriye
Bir diğer neden ise Türkiye’nin Rusya-Ukrayna savaşında sürdürdüğü dengeli politika. Türkiye’nin Rusya’ya karşı yaptırımlara katılmaması öteden beri Batı’nın tepkisini çekiyor. Rusya ile açık kapı politikası izleyen ülkemize Yunanistan üzerinden mesaj veriliyor. Komşu da bu ortamı da fırsata çevirmeye çalışıyor.
Gelelim Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeyine yapmayı dillendirdiği askeri harekâta. Türkiye’nin yüksek sesle gündeme getirdiği bu hamleye, Ukrayna’da sıkışan Rusya’nın ses çıkarmayacağı görülüyor. ABD ise şiddetle karşı çıkıyor. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine askerî harekât düzenleyeceğini duyurmasının hemen ertesinde Yunanistan’ın kriz çıkarması, provokatif eylem ve söylemlerini ivmelendirmesi tesadüf olabilir mi? Bitirirken bir uydu devlete evrilen Yunanistan’ın verilen ev ödevlerini harfiyen yerine getirdiğinin altını çizelim. Umarız Yunanistan’a boyunu ve kapasitesini aşan başka ev ödevleri verilmez!
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.