“Yeşil Nobel” ilk kez bir Türk’e verildi

MDN İstanbul

Deniz koruma alanlarında yaptığı çalışmalarla, “Yeşil Nobel” olarak adlandırılan “Goldman Çevre Ödülü”nü kazanan Zafer Kızılkaya bu ödüle layık görülen ilk Türk oldu.

Goldman Environmental Foundation (Goldman Çevre Vakfı) tarafından, her yıl dünyanın altı bölgesinden çevrenin korunması için çalışmalar yürüten isimlere verilen Goldman Enviromental Prize (Goldman Çevre Ödülü) bu yılki sahiplerini buldu.

Akdeniz Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Kızılkaya, başta Gökova olmak üzere özel çevre koruma bölgelerindeki koruculuk sistemi ile denizde kaçak avlanmaya karşı verdiği mücadele, ekosistemin korunması ve izlenmesine dair çabalarıyla ödül aldı.

“Türkiye’nin deniz koruma alanlarında Avrupa lideri olmaması için hiçbir sebep yok”

Kızılkaya, bunun büyük bir gurur olduğunu söyleyerek, şöyle konuştu:

“Bu büyük bir gurur, Türkiye ilk kez bu ödülü alıyor. Belli bilgiler toplanarak ödülün, Akdeniz Koruma Derneği adına bana verilmesine karar vermişler. Bu ödülü Türkiye olarak alıyoruz. Demek ki bugüne kadar sivil toplum kuruluşu olarak yanımızda duran diğer paydaşlar ve devlet kurumlarıyla güzel bir iş ortaya çıkarmışız, başkalarından daha ileriye gitmişiz. Bu başarının daha katlanarak gitmemesi için hiçbir sebep yok, aslında ödülün bizim için en büyük anlamı bu. Bunun bir fırsat olarak kullanılıp Türkiye’nin deniz koruma alanlarında Avrupa lideri olmaması için hiçbir sebep yok, zaten çok iyi gidiyoruz, küçük şeyler yapmamız gerekiyor.”

“Türkiye ekosistemi en fazla tahrip olan yer Gökova”

Çevrenin korunmasına ilişkin faaliyetlerinden bahseden Kızılkaya, koruma alanlarıyla ilgili yaklaşık 10 yıl boyunca Uzak Doğu’da çalışmalar yürüttüğünü ve 2007’de Türkiye’ye döndüğünü anlattı.

Kızılkaya, “Yıllar sonra su altına bakma şansım olunca sanki nükleer savaş olmuş ve Türkiye’nin Akdeniz sularının altında hiçbir şey kalmamış gibiydi. Bütün Akdeniz’de bir araştırma yaptık ve gördük ki Gökova en az balık olan yer ve Türkiye ekosistemi en fazla tahrip olan yer. Türkiye’de balıkçılığa kapalı alanların yaratılması gerekiyordu, bu dünyada yapılan bir şey, inanılmaz başarılı örnekleri var. ‘Niye Türkiye’de olmasın?’ diye başladığımız mücadele, Gökova’daki alanların 2013’te ilan edilmesiyle sürdü” diye konuştu.

“Gökova Körfezi’nde 2 ayrı noktada üssümüz var”

Sadece koruma çalışmaları yürütmediklerine, 2015’ten bu yana her yıl su sıcaklıklarını düzenli olarak izlediklerine değinen Kızılkaya şunları söyledi:

“Koruculardan, saha yöneticilerinden, akademisyenlerden oluşan toplamda 30 kişilik ekibimiz var. Gökova Körfezi’nde 2 ayrı noktada üssümüz var. Kum köpek balıklarını, Akdeniz foklarını özellikle izliyoruz. Onun dışında Bozburun ve Hisarönü Körfezleri’nde izleme çalışmalarımız başladı, koruculuk sistemimiz de başlamak üzere. Orada geçen sene büyük bir su altı temizliği yaptık, eski balık çiftliklerinden kalma yaklaşık 15 ton ağ çıkardık.”

“Denizin bağışıklığının da artırılması çalışmalarımızın en büyük odak noktası”

Kızılkaya, çalışanların eğitimlerinin her 3 ayda bir yenilendiği, ekiplerinin teknolojik sistemlerle donatıldığı ve özel bir yazılım sayesinde gördükleri her şeyi kaydedebildikleri bilgisini verdi.

Bazı istilacı balık türlerini balıkçılardan satın alarak restoranlara verdiklerini böylece hem denizdeki sayılarının azaldığını hem de balıkçıların buradan para kazandığını söyleyen Kızılkaya, “İklim değişikliğine karşı istilacı türlerin tüketilmesi, bir şekilde kullanılması, ekosistemden çekilmesi ve koruma alanlarının artırılarak denizin bağışıklığının da artırılması şimdiki çalışmalarımızın en büyük odak noktası” diyerek sözlerini tamamladı.

(AA)



Bunu Paylaşın