Trilyonlarca dolar hasarı giderebilecek mi?

MDN İstanbul

Koronavirüs salgını bir yandan dünya genelinde 350 bini aşkın can alırken, bir yandan da küresel ticaret hacmi üzerinde ağır hasar bırakıyor. Öyle ki küresel ticaret, koronavirüs salgınının işletmeler üzerindeki ağır hasarının gittikçe artan biçimde hissetmeye başlandığı mart ayında, 10 yılı aşkın sürenin en büyük darbesini gördü

Dünya Ticaret Monitörü’ne göre, dünya ticaret hacmi mart ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,3 azalarak 2009’dan bu yana en sert düşüşünü gerçekleştirdi. Hacim aylık bazda yüzde 1,4 geriledi ve düşüşünü üçüncü aya taşıdı. Bu sert düşüş, koronavirüs salgınını kontrol altına almak için uygulamaya koyulan kısıtlamalardan kaynaklanan hasarın yalnızca ilk işaretiydi ve bu dönemden sonra gelen anketler, derin bir resesyonun yolda olduğuna işaret ediyor. Ticaret monitörünü yayımlayan Ekonomi Politika Analiz için CPB Hollanda Bürosu, nisan ayı için kısmi verilerin büyük ölçüde negatif bir tablo gösterdiğini ve öncü göstergelerin önümüzdeki aylarda küresel ticarette güçlü bir düşüşü işaret ettiğini kaydetti.

Ilımlı senaryolar geçerliliğini yitirdi
Bu gelişmelere bir de Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) gözünden bakacak olursak, IMF’ye göre, dünya İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük ekonomik daralmaları yaşıyor. Öyle ki kurum, yüzde 3 büyüme tahmini ile başladığı 2020 yılı için tahminlerini yüzde 3 daralmaya çekti. Ancak durum bununla da sınırlı değil. IMF başkanı, işlerin beklendiği gibi gitmediğini belirterek, bu tahmini daha da aşağı revize etmek zorunda kalabileceklerine yönelik de açıklamalarda bulundu. Zaten, Avrupa’da yüzde 7,5, ABD’de yüzde 6, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 2-5 arası daralmalar ve Çin’in sadece bir miktar büyüyebileceğine yönelik öngörüler de durumun vahametini göstermeye yetiyor. Son olarak Avrupa Merkez Bankası (AMB) Başkanı Christine Lagarde’ın koronavirüsle ilgili online soru-cevap etkinliğinde, “Tüm aktörlere finansman sağlama konusunda yardımcı olmaya çalıştık. Euro ihtiyacı olan ülkelerle swap hatları kurduk. AMB’nin ılımlı senaryosu geçerliliğini yitirdi” sözleri de önümüzdeki dönemde ülkelerin ve merkez bankalarının önünde bekleyen devasa sorunlara da bir gönderme olarak yorumlanıyor.

Kamu borçlarının GSYİH’ye oranı yüzde 100’lerin üzerine çıkıyor
Şimdi isterseniz koronovirüs krizinin yarattığı ekonomik sıkıntıya rakamlarla biraz daha yakından bakalım. Salgın nedeniyle sallanan ekonomik sistemi korumak için harekete geçen birçok merkez bankası bu dönemde piyasaya inanılmaz paralar basmaya başladılar. Öyle ki gelişmiş ülkeler toplam 8 trilyon dolarlık bir finans paketi açıkladı. İlk sırada ise 2,8 trilyon dolar ile en yüksek paket ABD’den geldi. Söz konusu bu tutar bile Covid-19’un ekonomileri nasıl sarstığını göstermeye yetiyor. Ekonomistlere göre, merkez bankalarının verdiği özet mesaj ise “Biz hayatımızda böyle iki çeyrek görmedik. İşsizlik aldı başını gitti, kamu borçları daha da artacak’’ şeklinde. İşin özü, merkez bankaları sistemi kurtarmaya çalışıyorlar ve bu dönemde verilen 8 trilyon doların daha da artması muhtemel. Öte yandan Avrupa’daki yüzde 7,5’lik daralmanın Türkiye için de çok önemli olduğunun altını çizmekte fayda var. Açıklamalardan anlaşılıyor ki Türkiye’nin en önemli ihracat pazarı olan Avrupa’da, ekonomiyi tutmak için harcanan paranın tam anlamıyla işe yarayıp yaramayacağından Avrupa Merkez Bankası da emin değil. Ama yapılan bu hamlelerin sonunda Avrupa’da kamu borçlarının GSYİH’ye oranının yüzde 85’lerden yüzde 100’lerin üzerine çıkması ön görülüyor. Yine hiç bütçe açığı olmayan Avrupa’da bütçe açıkları bir anda yüzde 8-10’lara çıkacak. ABD ise salgın nedeniyle sekiz hafta içinde 30 milyon kişinin işini kaybettiği bir yer haline geldi. Yılın ilk çeyreğinde 4,8’lik daralan ABD ekonomisinin ikinci çeyrekte yüzde 30’un üzerinde çeyreksel bazda daralması bekleniyor. Yılın tamamında ise ülke ekonomisinde yüzde 6,5-7 arasında bir daralma bekleniyor.

Reel ekonomi ile finansal piyasalar iyice koptu
Merkez bankalarının ekonomilere verdiği destek bunlarla da sınırlı değil. Şöyle ki beş gelişmiş ülke merkez bankası aynı anda toplamda 6 trilyon dolarlık tahvil alımı yapacağı taahhüdünde bulundu. Ekonomistler, bu kadar büyük tutarlı ve kapsamı geniş tahvil alımının daha önce olmadığını söylüyor. Şöyle ki FED, hayatında ilk kez şirket tahvili almaya başlayacak. Japonya’da ise merkez bankası hisse senedi bile alıyor. Özetle, merkez bankaları, ekonomiyi korumak için piyasaya likidite vermek için devlet tahvilleri ile kamuyu, şirket tahvilleri ile de şirketleri destekliyor. Hatta hisse senedi alınarak bu piyasada çöküşün önüne geçilmeye çalışılıyor. Ekonomistlere göre, her şey normale döndüğünde Covid- 19 sonrası bu işlerin ekonomilere bırakacağı iki tane miras var. Bunlardan ilki kamu borcu. Kamu borçlarının en son İkinci Dünya Savaşı’nda bu kadar yükseldiğini ifade eden ekonomistler, ABD’de en son İkinci Dünya Savaşı’nda kamu borcunun GSYİH’ye oranının yüzde 100’ün üzerine çıktığını, şu anda da gelinen noktanın aynı olduğunu belirtiyor. Yine ABD’de bütçe açığının da yüzde 18’lere tırmanmasının öneli bir alarm seviyesi olduğu ifade ediliyor. Avrupa’da ise İtalya, İspanya ve Yunanistan’da kamu borcunun GSYİH’ye oranının yüzde 150’leri bulduğuna işaret eden ekonomistler, bir tek Almanya’da bu oranın yüzde 60-70’lere yükseldiğini, geri kalan ülkelerde ise yine yüzde 100’lerde olacağını kaydediyor. Uzmanlara göre, bütün bu gelişmeler de önümüzdeki dönemde ülkelerin oyun alanını sınırlayacak. Ekonomistler, bu tabloda görülen bir başka gerçeğin de reel ekonomi ve finansal piyasalar arasında açılan uçurum olduğunu, ülkelerin pompaladığı paranın yine finansal piyasalarda balonlara neden olduğunu ve finansal piyasa göstergeleri ile reel ekonomisinin birbirinden giderek kopuğu uyarısında bulunuyor.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

ETİKETLER: , ,
Bunu Paylaşın