Stratejik Milat: Ukrayna savaşı ve yansımaları

MDN İstanbul

Ukrayna savaşı ikinci ayını bitirmek üzere. Savaşın yıkıcı etkileri artarak devam ediyor. Rusya’nın geri adım atmadığı Ukrayna krizinde süre ilerledikçe kriz bölgesel mahiyetten çıkıp küresel bir yapıya evriliyor 

Ukrayna savaşı gelecekte hiç şüphe yok ki yeni bir dönemin kapısını aralayan stratejik bir milat olarak hatırlanacak. Yeni bir soğuk savaş dönemi başladı demek hatalı olacaktır, lâkin post modern bir soğuk savaş dönemine girildiğini ifade edebiliriz.

Saflaşmaların ve kutuplaşmaların alenileşeceği mevcut konjonktürde, küresel dönüşüm Ukrayna ile sınırlı kalmayacak. İsveç ve Finlandiya’nın değişen tutumu ile Arktik ve Baltık yeni kriz bölgelerine evrilecek. Tayvan özelinde yaşanacak gelişmeleri daha sık duyacağız. Hint-Pasifik bölgesindeki askerileşme ve silahlanma gayretlerinde artışa tanıklık edeceğiz. Yakın coğrafyamızda ise Balkanlar, Gürcistan ve Moldova merkezli dinamik gelişmeleri takip edeceğiz. Zira, Ukrayna savaşının bir ilâ üç yıl süreceğini öngören ABD Dışişleri Bakanı Blinken, esasen yeni dünya düzeninin kurulacağı süreyi de ifşa ediyor. Ukrayna savaşı üzerinden Rusya ve Çin’e mesajlar verilirken birçok ülke stratejik tercihler yapmak durumunda kalacak.

Rusya’nın ekolojik hâkimiyeti sorgulanıyor

Ukrayna hadisesi uzadıkça Rusya’nın ekolojik hâkimiyeti sorgulanır hâle geliyor. Çok boyutlu stratejik iletişim ve propaganda gayretleri sürdürülürken, Rusya’nın kayıplarını henüz net olarak bilemiyoruz. Ancak Rus ordusunun yıprandığını açıkça görüyoruz. Sahada Rus kuvvetlerinin ortaya koyduğu performans, belirlenen siyasi ve askeri hedeflerin elde edilmesine uygun bir görüntü sergilemiyor. Hibrit savaşın mucidi Rusya’nın uygulamada yetersiz olduğu, dahası ciddi emir-komuta sorunları yaşadığı görülüyor.

Kırılma noktası

Bunun en bariz örneğini Rusya’nın Karadeniz Filosu’nun sancak gemisi Moskva kruvazörünün batırılmasında gördük. Ukrayna savaşının önemli kırılma noktasını oluşturacak Moskva gemisinin kaybının kuşkusuz çok ciddi sonuçları olacaktır. Rusya’nın tepkisi savaşı daha da şiddetlendirmek olacaktır. Ukrayna ise bu hadise sonucu yüksek moral ve motivasyon tesis edecektir. Savaşların psikolojik tarafı bakımından ayrıca incelenmesi gereken bu hadise Rus kamuoyunda Batı karşıtlığını körükleyecek, Putin’e olan desteğin artmasına vesile olacaktır. Askeri bakımdan ise harekât planlarının gözden geçirilmesine neden olacaktır.

Nitekim savaşın başında Ukrayna’ya batı, güney ve kuzey istikâmetinden ve üç koldan senkronize bir şekilde işgali başlatan Rus ordusu, geçen süreçte kuzey cephesinden geri çekilmek ve Kiev’in kuşatmasını kaldırmak durumunda kaldı. Bu yazının yazıldığı Nisan ayının 3’üncü haftasında sıklet merkezini Donbass’da tesis eden Rusya’nın askeri hedeflerini revize ettiği gözleniyor. Bu durumun belirlenen siyasi hedeflerin revize edilmesini gerektirip gerektirmeyeceğini ilerleyen günlerde göreceğiz.

ABD-Hindistan Stratejik Diyalog Toplantısı

Ukrayna savaşına bölgesel optikten yaklaşmak hatalı sonuçlara varmamıza neden olacaktır. Bölgesel mahiyetteki savaşın küresel yansımaları her geçen gün daha belirgin hâle geliyor. Ukrayna hadisesi turnusol kâğıdı misali aktörlerin pozisyonlarını netleştirmesine neden oluyor. Bu noktada yakından takip edilen aktör şüphesiz Hindistan.
Nisan ayında ABD Dışişleri Bakanı Blinken ve Savunma Bakanı Austin, Hindistan Dışişleri Bakanı Jaishankar ve Savunma Bakanı Singh ile “2+2 Bakanlar Düzeyinde Stratejik Diyalog Toplantısı” kapsamında Washington’da bir araya geldi.

Rusya’dan S-400 alan Hindistan’a yaptırım konusunda henüz nihai kararı vermediklerini, ancak Rusya’nın yerine Hindistan’ın ana güvenlik ortağı olmayı arzu ettiklerini ve bunun için çaba gösterdiklerini belirten Blinken, esasen Hindistan’a karşı şeker pembe bir görüntü sergiledi.

Blinken, ABD’nin hiçbir müttefikinin Rusya’dan silah almaması yönündeki çağrılarını yineledi; “CAATSA Yasası kapsamında muhtemel yaptırım veya muhtemel muafiyet konusunda henüz karar vermedik. Ancak Hindistan ile Rusya arasında askeri satışlar da dâhil uzun bir geçmiş ve ilişki sistematiği var. Bizim Hindistan’a ortak olamadığımız dönemlerde bu ilişki yıllar önce şekillendi. Şimdi ise Hindistan’ın güvenlik ortağı tercihi olabilecek durumdayız ve bunu istiyoruz.”

Hindistan’ın Rusya’dan aldığı enerjiye de değinen Blinken, her ülkenin kendine göre ve farklı boyutlarda enerji ihtiyacı olduğunu, Hindistan’ın dünyanın en büyük 3’üncü enerji tüketicisi konumunda bulunduğunu ve Rusya dâhil birçok ülke üzerinden bu ihtiyacını karşıladığını vurguladı. ABD’nin Hindistan’a enerji ihracatının son olarak yıllık 11 milyar dolara çıktığını kaydeden Blinken, bu konuda işbirliğini derinleştireceklerini kaydetti.

Hindistan, Ukrayna savaşı marjında Rusya-Çin ikilisinin yanında saf tuttu. Hindistan Ukrayna’ya insani yardım gönderirken Rusya’ya karşı yaptırımlara katılmayı reddetti. Dahası Rusya ile enerji boyutunda yeni işbirliği hamleleri yaptı. Hindistan’ı karşı bloğa kaptırmak istemeyen ABD’nin Hindistan’a karşı aşırı sabırlı (dayanç) davrandığı görülüyor. Bu durum ABD cenahında ciddi anlamda sıkıntı yaratıyor. Bu nedenle Hindistan’a Pakistan üzerinden verilen mesaj oldukça önemli. Pakistan’da kotarılan sivil darbe bölgede dengeleri alt üst edebilecek bir görüntü veriyor. Son olarak İngiltere Başbakanı Johnson’un 21 Nisan’da Hindistan’a yaptığı ziyarete de ayrı bir parantez açmak gerekiyor. ABD İngiltere ile eşgüdüm içinde, Hindistan’a tam saha pres yapıp baskı altına almak istiyor.

Rusya’nın Baltık çıkışı kapanır mı?

Ukrayna savaşının Rusya bakımından kabul edilemez kaybı kuzey bölgesinde yaşanabilir. Rusya büyük ve öngörülemez bir stratejik hata yaptı, tabiri caizse kendi ayağına sıktı. Moskova’nın Ukrayna’yı işgali, İsveç ve Finlandiya’nın güvenlik stratejilerini değiştirmesine neden oldu. Her iki ülkenin NATO’ya yaklaşmaları dahası üye olmaları muhtemelen Rusya’ya kâbuslar gördürecektir. Bu durumda, Rusya’nın Baltık çıkışı kapanacağı gibi uzun zamandır yazdığımız yazılarda ısrarla ve sıklıkla vurguladığımız üzere Arktik Bölge ve Kuzey Denizi yeni bir mücadele alanına evrilecektir.

İsveç ve Finlandiya ikilisinin kararlılığını gören Rusya nisan ayında el yükseltti. Rusya, iki ülkenin NATO’ya katılması hâlinde Moskova’nın nükleer silah konuşlandırmak dâhil Baltık Bölgesi’ndeki savunmasını güçlendirmesi gerekeceği uyarısında bulunarak dönem içinde çok boyutlu mesajlar verdi.

Rusya: Finlandiya ve İsveç NATO’nun ön cephesi hâline gelir

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev yaptığı açıklamada, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılması hâlinde Rusya’nın askeri dengeyi yeniden sağlamak için Baltık Denizi’ndeki kara, deniz ve hava kuvvetlerini güçlendireceğini kaydetti. Avrupa Kıtası’ndaki tek Rus toprağı olan ve Polonya ile Litvanya arasında kalan Baltık Denizi kıyısındaki Kaliningrad’a atıfta bulunan Medvedev, açıkça nükleer tehditte bulunarak “Baltık’ın nükleerden arındırılmış statüsünden daha fazla söz edilemez, denge yeniden sağlanmalı” ifadesini kullandı.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova ise “Bu ülkelerin, böylesi bir adımın ikili ilişkilerimiz ve bir bütün olarak Avrupa güvenlik yapısı üzerindeki sonuçlarını anlamaları gerekiyor. NATO üyesi olmak onların ulusal güvenliğini güçlendiremez. Fiilî olarak Finlandiya ve İsveç NATO’nun ön cephesi hâline gelir” açıklamasında bulundu.

Her ne kadar Rusya, Finlandiya ve İsveç üzerinde baskı kurma gayretlerini artırsa, dahası nükleer tehditte bulunsa da muhtemelen haziran ayında düzenlenecek NATO zirvesinde her iki ülke NATO’ya üyelik başvurusunda bulunacak. Bu durum ise Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya’nın jeopolitik hatası olarak hatırlanacak.

Kuzey’de tansiyon düşmüyor: Northern Viking-2022 Tatbikatı

Geçen ay Norveç ev sahipliğinde Cold Respose-20221 Tatbikatı ile bölgeye güç projeksiyonunda bulunan ve Rusya’ya kuvvetli bir mesaj veren ABD ve NATO müttefikleri, hemen akabinde İzlanda ev sahipliğinde düzenlenen çok uluslu Northern Viking-2022 Tatbikatı’na katılım sağladı. 2-14 Nisan tarihleri arasında düzenlenen Tatbikat GIUK boşluğu (İngiltere, İzlanda ve Grönland arasında kalan deniz alanı2) olarak adlandırılan Kuzey Atlantik’te icra edildi. ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere tarafından katılım sağlanan Tatbikat ile Kuzey Atlantik’te bölgesel deniz kontrolünün tesis edilmesi denendi.

Norveç Tromsø’ya dikkat çeken liman ziyareti

ABD ve NATO müttefiklerinin kuzey bölgesindeki dikkat çeken son hamleleri Norveç’e yönelik oldu. 18 Nisan’da WASP sınıfı amfibi çıkarma gemisi USS Kearsarge beraberinde USS Gunston Hall ve USS Gravely muhripleriyle Norveç’in en kuzeyinde yer alan Tromsø’nün Grøtsund Limanı’nı ziyaret etti. Tromsø’nün Norveç’in en kuzeyinde yer aldığını ve Rusya sınırı yakınında bulunduğunu hatırlatalım.

Diğer taraftan USS Kearsarge, Tromsø’yu ziyaret eden en büyük savaş gemisi olarak kayıtlara geçti. ABD’nin Norveç’in kuzeyine olan ilgisi yeni değil. 2021 Mayıs ayında da ilk defa bir ABD nükleer denizaltısı Grøtsund’a liman ziyareti yapmıştı. İlerleyen günlerde Rusya’nın kuzeyden çevrelenmesi bağlamında Norveç kuzeyinde benzer tatbikatları ve liman ziyaretlerini daha sık göreceğimizi öngörüyoruz.

Rusya’nın cevabı: Füze denemeleri

Rusya kuzeyinde meydana gelen bu gelişmelere kayıtsız kalmadı. Rusya 26-27 Nisan tarihlerinde Barents Denizi’nde, Norveç’in 100 deniz mili kuzeyinde fiilî füze atışları gerçekleştireceğini ilan ederek bölgeye yönelik NOTAM ve NOTMAR ilanında bulundu.

Hint-Pasifik bölgesinin kilit noktası: Guam

ABD, Ukrayna savaşı üzerinden Rusya’yı yıpratırken Çin’e yönelik seri hamleler yapmaya devam ediyor. Hint-Pasifik bölgesinde askeri ve siyasi olarak gücünü artıran Çin’e karşı ABD’nin sıklet merkezini oluşturmak istediği Guam stratejik önemini artırmaya devam ediyor. ABD’nin Güney Çin Denizi’ne en yakın bölgesi olan Guam, ABD tarafından ileri üs olarak kullanılıyor. Dahası Guam, bölgenin savunması için stratejik bir merkez olarak öne çıkıyor. Guam’ın son aylarda balistik füze denemelerini ivmelendiren Kuzey Kore’ye en yakın ABD toprağı olduğunu da hatırlatalım.

ABD’nin evrilen savunma ve güvenlik konseptinde deniz ve hava kuvvetleri unsurlarına ev sahipliği yapan kritik üslerin korunması için modern füze savunma sistemleri yerleştirilmesi önem arz ediyor. Bu nedenle ABD’nin savunma bütçesinde Guam’a füze savunma sistemi kurulmasına yönelik 1 milyar dolar, liman tesislerinin takviye edilmesi ve Camp Blaz Üssü’nün modernize edilmesi için 308 milyon dolar ödenek ayrıldığını hatırlatalım. ABD’nin Çin’e karşı Guam Adası’na yapacağı toplam 1,5 milyar dolarlık yatırım ve bölgeye konuşlandırılacak nükleer denizaltılar ve suüstü unsurları ile bölgedeki gücünü konsolide etmeyi hedeflediği aşikâr. Şüphesiz Çin bu hamleyi karşılıksız bırakmayacak ve mukabele edecektir. İzleyip göreceğiz.

NATO Madrid Zirvesi

Ukrayna savaşı bölgesel bir hadise olarak görülse de küresel yansımalarını ilerleyen günlerde yakından gözleyeceğiz. Ukrayna krizi sonrası NATO’ya merkezi bir rol verileceği, esasen haziran ayında düzenlenecek NATO’nun Madrid Zirvesi’nin küresel konjonktürde bir dönüm noktasını oluşturacağını öngörüyoruz. Zirve’de NATO muhtemelen yeni normale göre kendisini yeniden konumlandıracak. Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelik başvurusu yapmalarını yüksek olasılık olarak gördüğümüz NATO Zirvesi’nde Karadeniz’e ve Gürcistan’a yönelik sürpriz gelişmeler olabileceğinin de altını çizelim.

1Marine Deal News Nisan 2020 sayısı “Ukrayna: Jeopolitik Bir Ganimet mi?”
2GIUK Gap: Greenland, Iceland, and the United Kingdom.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın