Günümüzde dünya çapında 100’den fazla uluslararası kabul görmüş sınır anlaşmazlığı bulunmaktadır. Jeopolitik istikrarsızlık seviyesi ve Çin ile Rusya’nın dünya düzenini değiştirme konusundaki somut hamleleri, bu sınır anlaşmazlıklarının bölgesel ve küresel çatışmalara dönüşmesini sağlayabilir. Avrupa Konseyi, Ukrayna Savaşı’nın ardından Rusya’ya karşı uygulamaya koyduğu yaptırımların meşruiyeti olarak “Sınırları değiştirmek için güç ve baskı kullanımının yirmi birinci yüzyılda yeri yoktur” gerekçesini göstermiştir. Ancak dünyanın pek çok yerinde sınırlar hâlâ ayrılma, ilhak, birleşme, dağılma ve diğer tüm sınır değiştirme biçimleri olarak uzun süredir varlığını devam ettirmektedir. Özellikle 1990’larda sınırların yeniden düzenlenmesinde yeni bir aşamaya geçilmiştir. Bunun temel sebebi ise Sovyetler Birliği’nin dağılması ve etnik milliyetçiliğin (özellikle Balkanlar’da) yükselişidir.
Uluslararası sorunların çözümünde uluslararası işbirliğini sağlamak için kurulmuş olan Birleşmiş Milletler (BM), Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından BM oylamalarındaki bölünmeleri önleyememektedir. Dünya kamuoyunun BM’ye olan uzun vadeli güveninin zayıflamasına ve böylece BM’nin rolünün daha da azalmasına yol açması beklenmektedir.
Washington yönetimi ise Ukraynalılar, Çekler ve Kosovalı Arnavutlar gibi grupların bağımsızlığını tanımış, iki Almanya’nın birleşmesini kabul etmiş ve Avrupa Birliği’nin doğuya doğru genişlemesini desteklemiştir. Dünyada tek kutupluluğunun sonunun geldiği bir olgu olarak kabul edilmeye başlanmışken yeni kurulacak uluslararası düzenin varlığı her geçen gün gün yüzüne çıkmaktadır.
Tayvan’daki son gelişmeler
Çin, Makao ve Hong Kong’un ilhakının haricinde sınırlarını genişletme hamlelerine devam etmektedir. Pekin, konumunu sağlamlaştırmak için yapay adaların inşasıyla desteklenen Güney Çin Denizi’nin tamamı üzerinde hak iddia etme konusunda tezlerini sürekli gündemde tutmaktadır.
Tayvan konusu ise özellikle Ukrayna’nın işgalinden sonra tekrar ilgi odağı hâline gelmiştir. Tayvan adasının hem mikroçiplerin hem de diğer elektronik ürünler konusunda küresel arz açısından taşıdığı önem göz önüne alındığında, Çinlilerin yeniden birleşme Tayvanlıların ise ‘işgal’ olarak nitelediği durum eyleme geçerse dünya ekonomisi için felâket olabilir. Zira, ABD’nin adanın saldırıya uğraması hâlinde savunmaya yönelik resmî bir yükümlülüğü olmasa bile Başkan Biden, bir işgal durumunda yönetiminin Tayvan’a her türlü yardımı sağlayacağı konusunda sıklıkla demeç vermektedir. Ayrıca Japonya, başbakanlık düzeyinde Çin’in Tayvan’a karşı harekete geçmesi durumunda ülkelerinin buna seyirci kalmayacağı yönündeki açıklamalar yapmaktadır. Bütün bunlar olası bir işgalin küresel bir çatışmaya dönüşebileceği yönündeki endişeleri beslemektedir.
Tayvan’ın yeni Devlet Başkanı Lai Ching-te, görev süresine Pekin’e yönelik güçlü bir mesajla başlamıştır. Çin’e yönelik bölgede barışı korumak için bir çağrı yapan Lai, ayrıca Pekin’den gelecek baskı girişimlerine direneceğini söylemiştir. Görevden ayrılan lider Tsai Ing-wen’in başkanlığında başkan yardımcısı olarak görev yapan ve Pekin tarafından “tehlikeli bir ayrılıkçı” olarak nitelenen Lai, kampanyası sırasında bazılarını yumuşatmış olsa da Tayvan’ın bağımsızlığı konusunda selefine göre daha radikâl bir çizgide olduğu bilinmektedir.
Çin’in Lai’nin konuşmasına verdiği yanıt ise ılımlı olarak değerlendirilmektedir. Çin’in Tayvan’ı şimdilik ikinci planda tutan bir sorun olarak görmesine sebep olarak ekonomik değerlerinde yaşanan düşüş gösterilebilir.
Tayvan ve Ukrayna’nın jeopolitik durumları birçok ortak özelliği barındırsa da oldukça önemli farkları da içermektedir. Özellikle Tayvan’ın coğrafi konumu bazı konularda oldukça savunmasız kalmasına sebep olmaktadır. Örneğin Çin, siber veya fiziksel saldırılar kullanarak Tayvan’ın karadaki kablo iniş istasyonlarını, veri merkezlerini ve elektrik enerjisi altyapısını hedef alarak, adanın dünyanın kalanıyla olan stratejik bağlantısını kesebilir. Ayrıca Tayvan’ın belirsiz siyasi statüsü, oldukça zayıf askerî konumu ve Pasifik’te NATO benzeri bir ittifakın bulunmaması da Ukrayna’nın durumundan ayrıldığı diğer ciddi farklardan bazılarıdır. Ukrayna’nın aksine Tayvan’ın potansiyel müttefiklerinden doğrudan askerî müdahalede bulunmalarını istemek zorunda kalacağı neredeyse kesindir. Dijital izolasyon riski göz önüne alındığında, Tayvan’ın müttefikleriyle kuracağı iletişim kanallarının ne kadar hayati riskler barındırdığı da görülmektedir. Ukrayna doğrudan yabancı izleyicilere, hükûmetlere, sivil toplum kuruluşlarına ve çok uluslu şirketlere mesaj iletmek için dijital iletişimi kullanmanın ne kadar önemli olduğunu hâlâ göstermektedir. Tayvan Hükûmeti de bu stratejiyi dikkate alarak olası Çin işgaline hazırlık amacıyla bu stratejinin bazı kısımlarını taklit etmeye çalışmaktadır.
Çin Halk Cumhuriyeti de Ukrayna’daki çatışmayı izlemekte ve Rusya’nın eksikliklerini takip etmektedir. Bilgi eksikliklerini askerî doktrininin en üstüne koyduğuna yönelik hamleleri gözlenen Çin, olası bir çatışma boyunca kendi anlatılarının baskın kalmasını sağlamak için propaganda hazırlıkları yapması beklenmektedir. Rusya’nın, Ukrayna’nın telekomünikasyon altyapısına gerçekleştirdiği fiziksel saldırılar; Ukrayna askerî güçleri ve sivil halk arasında yaygın olarak kullanılan SpaceX’in Starlink uydu iletişim terminalleri sayesinde hafifletilmişti. Ancak Tayvan’da bu mümkün olmayabilir. Yine benzer şekilde Rusya’nın yıkıcı siber saldırılarla Ukrayna hükûmet ağlarını felce uğratmaya yönelik stratejileri, çatışma sırasında Ukrayna’ya benzeri görülmemiş düzeyde destek sağlayan Microsoft, Google ve diğer firmaların yardımıyla köreltilmiştir. Ancak bu da Tayvan’ın coğrafi şartları düşünüldüğünde atlatılamayabilir. Sadece coğrafi olarak değil, Çin’in konvansiyonel ve siber yetenekleri göz önüne alındığında da oldukça farklı gelişmeler yaşanması beklenilebilir. Ayrıca Çin’in elektrik şebekesini felce uğratarak dolaylı olarak Tayvan’ın iletişim altyapısını da hedef alabilir.
Tayvan yöneticileri de Ukrayna’da yaşananlardan sonra, adanın dijital altyapısını güçlendirme ihtiyacının farkına vararak iletişim izolasyonuna karşı savunmalarını takviye etme hamleleri yapmaya başladılar. Örneğin, Tayvan’ın en büyük telekomünikasyon şirketi, mobil ağını daha dayanıklı hâle getirmek amacıyla Starlink’e benzer bir uydu haberleşme kurulumuna yönelik anlaşmalar yapmaktadır. ABD ile siber güvenlik işbirliğine yönelik yeni başlıklar da açılmaya devam edilmektedir.
Tayvan’ın enerjisinin yaklaşık yüzde 80’i kömür ve sıvılaştırılmış doğal gazdan üretilmekte ve bunların çoğu da deniz yoluyla ithal edilmektedir. Olası bir çatışma durumunda adaya yapılacak bir ablukanın bu ithalatı oldukça zorlayacağı açıktır.
Yarım yüzyılı aşkın bir süredir bağımsız bir siyasi varlık olarak var olmasına rağmen Tayvan, uluslararası toplum tarafından egemen bir devlet olarak tanınmıyor ve potansiyel müttefikleri, kendi topraklarının ihlâl edilmesine nasıl tepki vermeleri gerektiği konusunda hâlâ kararsız görünmektedir. Devlet statüsünün belirsizliği, Amerika’nın askerî taahhüdünün içerdiği potansiyel belirsizlik ve Asya demokrasileri arasında toplu savunma anlaşmasının bulunmaması da Tayvan’ı savunmasız bırakan diğer başlıklardır.
Çin’in genel stratejisi ve olası işgale yönelik hazırlıkları
Xi Jinping’in politikaları, Tayvan’ın orta vadede varoluşsal bir durumla karşı karşıya kalacağını göstermektedir. Uzmanlar Xi’nin, Çin toplumunu militarize etmesi ve ülkesini olası yüksek yoğunluklu bir savaşa karşı hazırladığı yönünde uyarılar yapmaktadır. 2022 sonlarında 20’nci Parti Kongresi’nde yapılan yönetim değişiklikleri, ‘Tayvan’la birleşme’ konusunda yapılacak hamlelere yönelik olduğu düşünülmektedir. Yakın zamanda dünyanın en büyük donanmasının inşa edilmesi de bunun en önemli kanıtları olarak gösterilmektedir.
Çin, herhangi bir çatışma sırasında petrol ve doğalgaza yönelik yaptırımlar yoluyla bir kısıtlama durumunda kalmamak için başta Rusya, Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri, İran, Irak, Angola, Brezilya ve diğerleri olmak üzere küresel enerji sağlayıcılarından akışları güvence altına almak için ittifak kurmaya devam etmektedir. Tayvan’a yönelik bir işgalin ve ardından girişilecek bir asimile girişiminin küresel çapta sert yansımaları olacağını tahmin etmek zor olmayacaktır.
Çin’in tedarik zincirlerini, siber güvenliğini ve kritik altyapısını korumak için aldığı önlemler dışında, döviz rezervleri üzerinden yapılabilecek hamlelere de hazırlık yaptığı görülmektedir. 2018’den bu yana Çin’in elindeki ABD hazine tahvilleri istikrarlı şekilde azaltılmaya çalışılmaktadır. Ayrıca dünyanın en büyük altın üreticisi olmasına rağmen 16 aydır küresel piyasalardan altın satın alması da buna paralel olarak gerçekleşmektedir.
Mayıs ayının son haftasında Tokyo yönetimi tarafından, Çin Sahil Güvenlik gemileri, Doğu Çin Denizi’ndeki Japon kontrolündeki adaların çevresindeki sularda art arda 158 gün boyunca kaldığı açıklanmıştı. Japonya’da Senkakus, Çin’de Diaoyus olarak bilinen ıssız adalar, iki ülke arasında uzun zamandır gerginliğe sebep olmaktadır. Japonya’nın ABD ile yaptığı karşılıklı savunma anlaşmasının ardından Senkakus’taki herhangi bir Japon-Çin olayının daha geniş bir çatışma riskini artırdığına dikkat çekilmektedir. Washington da Senkakus’un karşılıklı savunma paktının kapsamında olduğunu birçok kez açıkça ifade etmiştir.
Çin, bölgedeki askerî faaliyetlerine devam etmektedir. Geçtiğimiz günlerde Tayvan civarında bu yılın en büyük askerî tatbikatını gerçekleştirmiştir. Çin’in iktidardaki Komünist Partisi, Tayvan’ın hiçbir zaman kontrol etmemiş olmasına rağmen kendi topraklarının bir parçası olduğunu ve gerekirse adayı zorla almaya söz verdiğini hatırlatmaktadır. Başlatılan askerî tatbikatın gerekçesi olarak da ‘ayrılıkçı eylemleri’ nedeniyle ‘güçlü cezalandırma’ gösterilmiştir. Tayvanlı askerî uzmanlara göre, bu tatbikatta ekonomik abluka yerine ilk kez tam ölçekli bir saldırı simüle edilmiştir.
Çin Halk Kurtuluş Ordusu (PLA) tarafından yayımlanan haritalara göre, tatbikatlar ana adanın her yerinde gerçekleştirilmiş ve ilk defa Çin kıyılarına yakın olan Taipei kontrolündeki Kinmen, Matsu, Wuqiu ve Dongyin adaları da hedef alınmıştır. PLA, tatbikatların ortak deniz-hava muharebe hazırlık devriyelerine, kilit hedeflere hassas saldırılara ve kuvvetlerinin ‘ortak gerçek muharebe yeteneklerini’ test etmek için ada içinde ve dışında entegre operasyonlara odaklandığını açıklamıştır.
Çin Devlet medyasına göre tatbikat; Çin’in canlı füze taşıyan düzinelerce savaş uçağı ve savaş gemileriyle birlikte yüksek değerli askerî hedeflere sahte saldırılar içermektedir. Tayvan Savunma Bakanlığı ise tatbikata, 15 Çin donanma gemisi, 16 sahil güvenlik ve 33 uçağın katıldığını açıklamıştır.
Geçtiğimiz yılın sonlarında, Çin ve Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) üyelerinden Kamboçya, Laos, Malezya, Tayland ve Vietnam’dan gelen birliklerin katılımıyla Aman Youyi (Barış ve Dostluk) 2023 ortak askerî tatbikatı gerçekleştirmiştir. Bu aynı zamanda Asya-Pasifik’teki askerî bağları güçlendirmek ve ABD ile Çin arasında yoğunlaşan stratejik rekabetin konusu haline gelen ASEAN bölgesindeki siyasi bölünmelerin de bir göstergesidir. Bu tatbikat, ABD’nin bir başka ASEAN ülkesi olan Filipinler’de 4 askerî üs kurma planının ardından yaşanmıştır. Çin devlet medyası da bu tatbikatı, Çin’in ABD’nin Filipinler, Japonya ve Güney Kore ile askerî bağlarını güçlendirmesine karşı koyma çabasının bir parçası olarak tanımlamıştır.
Yine geçtiğimiz yılın sonlarında ABD, Japonya ve Güney Kore ile Çin’in Tayvan gibi bölgelerdeki saldırganlığını caydırmayı amaçlayan üçlü bir anlaşma imzalamıştır. Bu gelişmelerin ardından ise Pekin, Washington’u Çin’in haklı yükselişini engellemeye çalışarak yeni bir Soğuk Savaş başlatmakla suçlamıştır.
Ağustos 2022’de ise, dönemin ABD Temsilciler Meclisi Sözcüsü Nancy Pelosi’nin Taipei’yi ziyaretinin ardından PLA, Tayvan çevresinde gerçek atış tatbikatları, ardından denizaltı karşıtı saldırılar ve hava tatbikatları da dâhil olmak üzere bir hafta ortak tatbikatlar gerçekleştirmiştir. Pelosi, 25 yıl içinde Tayvan’ı ziyaret eden en üst düzey ABD’li yetkili olmuştu.
2022 Mayıs ayında da Çin ve Rus stratejik bombardıman uçakları Avustralya, Hindistan, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri liderlerinin katılımıyla Japonya’da düzenlenen “Quad” (Dörtlü) Zirvesi sırasında Japon takımadalarına yakın uçarak gerilimi artırmıştır. Japonya Savunma Bakanlığı, iki Xian H-6 ve iki Rus Tu-95 bombardıman uçağının zirvenin yapıldığı sabah, Doğu Çin Denizi ve Japon Denizi (Doğu Denizi olarak da bilinir) üzerinde uçarken görüldüğünü açıklamıştı. Bakanlık yine, iki farklı H-6 bombardıman uçağı ve aynı iki Rus Tu-95 bombardıman uçağının Doğu Çin Denizi’nden Pasifik Okyanusu’na girmek için Japon Okinawa ve Miyakojima Adaları arasındaki Miyako Boğazı’ndan uçtuğunu beyan etmişti. Ayrıca aynı gün bir Rus Il-20 elektronik istihbarat uçağının Japon Denizi üzerinde uçtuğu tespit edilmişti.
Komşularının kritik anlarda Çin’e karşı ABD’nin yanında yer alma potansiyeli, Pekin yönetiminin en önemli kaygılarından birini oluşturmaktadır. Çin bu kaygıyla, Asya-Pasifik bölgesinde ABD ile yoğunlaşan stratejik rekabet ortamında komşu ülkelerle dostluğunu ilerletmek ve askerî bağlarını güçlendirmek için bir dış politika aracı olarak ortak askerî tatbikatları kullanmaktadır. Çin’in kara ve deniz sınırları ile yaklaşık 20 ülkeyle komşuluk ilişkisi bulunmaktadır. Son zamanlarda Washington yönetimi, sık sık yapılan ortak askerî tatbikatlar, üst düzey ziyaretler, silâh ticareti, müttefiklere ve ortaklara askerî yardım ve savunma teknolojisi alanında işbirliği yoluyla Asya-Pasifik bölgesindeki askerî varlığını sürekli artırmaktadır.
Çin’in askerî tatbikatlarının temel amaçları ise askerî performansların kalitesinin artırılması, savaşa hazırlık, hazırlığın artırılması, yeni silâhların test edilmesi ve daha geniş dış politika hedeflerine yöneliktir.
“Tayvan sorununu” çözmeyi mirasının bir parçası olarak gördüğünü açıkça belirtmekte bir sakınca görmeyen Çin lideri Xi Jinping, bu amaç doğrultusunda hazırlıklara devam etmektedir. Birçok analist ve batılı istihbarat kaynaklarına göre, Çin ordusunun çatışmaya hazır olma talimatının verildiği son tarih olarak 2027 gibi erken bir tarih belirtilmektedir. Pekin’in topyekûn bir saldırı yerine daha az militarist olan “gri bölge” faaliyetlerine girebileceği de düşünülmektedir. Bunlar arasında Tayvan’ın Kinmen ve Matsu Adaları çevresinde sahil güvenlik devriyelerinin artırılması ve sivil olmakla birlikte bombardıman saldırılarına yardımcı olabilecek ayrıntılı mikro iklim verileri toplayabilen meteoroloji balonlarının Tayvan hava sahasına sık sık konuşlandırılması yer almaktadır.
30 Mayıs’ta da Çin, Güney Çin Denizi’ndeki küçük mercan adaları ve resiflerinden oluşan Paracels’e bir donanma hastane gemisi göndermiştir. Vietnam, bu gelişmeyi kendi egemenliğine yönelik bir tehdit olarak algılayarak durumu protesto etmiştir. Hanoi yönetimi, Vietnam’ın 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi uyarınca Paracels üzerindeki ‘egemenliğini, egemenlik haklarını ve yargı yetkisini engelleyen ve ihlal eden her türlü eyleme itiraz ettiğini’ açıklamıştır.
Pekin yönetimi Tayvan’ın Çin topraklarının ‘devredilemez’ bir parçası olduğunu vurgulayarak bu yöndeki politikalarını izlemeye devam etmektedir.
Bu haberin/makalenin/çevirinin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.