Politik bir enstrüman: Deniz gücü, nükleer denizaltılar ve Güney Kore

MDN İstanbul

Siyasi ve politik hedeflerin elde edilmesi için farklı metodolojiler kullanılabilir. Kuşkusuz diplomasi en olağan ve yaygın kullanılan opsiyondur. Bir ülkenin diplomatik gücü özgül ağırlığı nispetinde şekillenir. Bu özgül ağırlık elbette ülkenin siyasi, ekonomik ve askerî gücü ile doğrudan ilintilidir. Bu üç sac ayağının senkronize kullanımı bir ülkenin millî çıkarlarına yönelik kazanımların elde edilmesinde belirleyici ve itici güçtür.

Siyasi veya ekonomik gücün kuvvetli olması her zaman diplomaside başarıyı getirmeyebilir. Kimi zaman bu iki yumuşak güç unsurunun sert güç ile desteklenmesi gerekebilir. İşte bu noktada askerî gücün önemi ortaya çıkar. Farklı bir bakış açısıyla, salt askerî gücün kuvvetli olması da yeterli değildir, zira siyasi veya ekonomik gücün kadük kalması uygun değildir. Altını çizelim, sürdürülebilir olmayan bir askerî gücün etkisi ve idamesi rasyonel olmayacaktır. Bu üç unsurun senkronize kullanımı, bir başka deyişle orkestrasyonu ayrı bir maharet ister ve büyük devlet olmanın gerek şartlarından birini oluşturur.

Sürdürülebilir, makul ve uygulanabilir

Küresel ya da bölgesel güç iddiasındaki ülkeler barış döneminde çıkarları uğruna siyasi ve ekonomik güçlerini kullanırken kimi zaman askerî güçlerine de başvururlar. Askerî güç barış zamanında caydırıcılığı tesis etmek için gerek şarttır. ABD’nin nükleer başlık taşıyabilen B-52 stratejik bombardıman uçaklarını politik bir misyon ile zaman zaman kriz bölgeleri civarında uçurmasını konuya örnek olarak verebiliriz.

Diğer taraftan askeri gücün önemli bir boyutunu ise deniz gücü oluşturur. Günümüzde deniz gücünün siyasi ve politik hedeflerin elde edilmesinde bir kaldıraç olarak kullanıldığını sıklıkla gözlüyoruz. Burada altı çizilmesi gereken nokta ise bu kullanım konseptinin sürdürülebilir, makul ve uygulanabilir olmasıdır. Deniz gücünün kullanılmasında uçak gemileri, suüstü unsurları ve denizaltılar görev alabilir. Unsur seçiminin arka planını yapılacak faaliyet ile verilmek istenen mesaj oluşturur. Örneğin güç aktarımı yapılmak isteniyorsa bir deniz görev grubunun kurulması ve içinde uçak gemisi/helikopter gemisi vb. büyük unsur bulunması gereklidir. Bazen bir suüstü unsurunun kriz bölgesinde faaliyet göstermesi, zararsız ya da transit geçiş rejimini uygulaması ya da liman ziyareti yapması ve bayrak göstermesi de yeterli olabilir.

Son dönemde deniz gücünün siyasi ve politik hedefleri desteklemesinde nükleer denizaltıların da yaygın olarak kullanıldığını görmeye başladık. Burada dikkatinizi çekmek istediğimiz nokta barış zamanı görevleridir. Denizaltılar stratejik ve gizli silahlar olmalarına karşın barış döneminde kullanım konseptleri değişim göstermekte ve evrilmektedir.

Nitekim barış döneminde denizaltıların kimi zaman “görünür” olmaları tercih edilmektedir. Dahası denizaltılar müştereklik prensibine uygun ve uyumlu olarak suüstü ve hava unsurları ile yoğun işbirliği içinde roller alabilmektedir. Gerginlik ve harp dönemlerinde ise denizaltıların kullanım konseptlerinin doğalarına uygun bir şekilde gizli olması gerekecektir. Bu yazımızda deniz gücünün barış döneminde evrilen kullanım konseptine örnekleriyle temas etmeye çalışacak, son kertede odağımıza denizaltıları ve örnek olarak Güney Kore’yi alacağız. Başlayalım.

Çin ve Rus savaş gemileri Alaska’da

Bu yazıya esin kaynağı olan hadise Eylül 2022’de meydana geldi. Çin ve Rus savaş gemilerinden oluşan suüstü görev grubu, Bering Denizi’nde müşterek faaliyette bulundu. Bu müştereklik esasen söz konusu coğrafya için bir ilk idi. Çin Donanması’na ait üç ve Rus Donanması’na ait dört savaş gemisi Alaska’ya bağlı Aleutian takımadalarındaki Kiska Adası’nın civarında varlık gösterdi. Her ne kadar bu unsurlar deniz hukukuna uygun ve uyumlu bir şekilde bölgede bulunsalar da yakın coğrafyasında yaşanan bu hadise ABD’nin tepkisini çekti.

Nitekim ABD Sahil Güvenliği tarafından yapılan açıklamada “Seyir faaliyeti, uluslararası kurallara ve normlara uygun olsa da Alaska çevresindeki deniz bölgesinde ABD çıkarlarını etkileyecek bir durum oluşmadığından emin olmak için aynî mukabele ile karşılık vereceğiz” ifadeleri kullanıldı. ABD’nin beklenen bu reaksiyonu esasen Çin ve Rusya tarafından verilmek istenen mesajın alındığını temin ediyor.

Rus savaş gemileri Filipin Denizi’nde

Yakın dönemde suüstü unsurlarına yönelik bir diğer örnek son dönemde ısınan Hint-Pasifik Bölgesi’nde meydana geldi. Rus Interfax haber ajansı 27 Haziran’da yaptığı açıklamada Rus Pasifik Filosu’na bağlı bir görev grubunun, uzun soluklu bir konuşlanma yapmak üzere Filipinler Denizi’ne intikal ettiğini açıkladı.

Bu konuşlanmanın Hint-Pasifik Bölgesi’ndeki Rus varlığının görünürlüğünün artırılmasına uygun bir karar olduğunu belirten Interfax, görev grubunun bölgede varlık göstermesiyle aynı zamanda bölgedeki ortaklıkları güçlendirmenin hedeflendiğini bildirdi. Rusya’nın bu ve benzer hamlelerin Japonya’ya doğrudan, ABD’ye ise dolaylı yoldan mesaj niteliği taşıdığının altını çizelim.

Nitekim Japonya Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, iki Rus fırkateyninin dört gün boyunca Japon anakarası civarında faaliyet gösterdiğini, devamında Japonya’nın en batı ucundaki Yonaguni Adası’nın güneybatısında Tayvan yaklaşma sularına intikal ettiği kaydedildi. Japonya Savunma Bakanlığı son aylarda karasuları yakınlarında artan Rus askerî unsurlarının hareketliliğini yakından takip ettiklerini, Rusya ve Çin’in bölgede ivmelenen ortak tatbikatlarının ve müşterek askerî hareketliliğin Japonya’nın ulusal güvenliği açısından ciddi bir kaygı yarattığına vurgu yaptı.

Son dönemde NATO ile sürdürdüğü kadim ortaklığını ivmelendiren, Vilnius NATO Zirvesi’ne katılarak Çin ve Rusya karşısındaki konumunu perçinleyen Japonya’nın yakın gelecekte Rusya ve Çin deniz gücü orijinli stratejik mesajlara maruz kalması şaşırtıcı olmayacaktır.

USS Ronald Reagan’ın Vietnam liman ziyareti

Suüstü unsurlarının kullanımından uçak gemilerine geçelim. Haziran ayı sonunda ABD’nin nükleer takatli uçak gemisi Ronald Reagan, Güney Çin Denizi’nde faaliyet göstererek Çin ile gerilimi tetikleyecek şekilde Vietnam’ın Danang şehrine liman ziyareti yaptı. USS Ronald Reagan’ın bu ziyareti, Vietnam Savaşı’nın sona ermesinden bu yana bir ABD uçak gemisinin Vietnam’a üçüncü ziyareti olarak kayıtlara geçti.

Son olarak, USS Theodore Roosevelt, Vietnam Savaşı’nın 1975’te sona ermesinin 25’inci yılını kutlamak için 2020’de Vietnam’ı ziyaret etmişti. Güney Çin denizinde stratejik rakibi Çin ile yaşadığı rekabete yönelik güç gösterisini sürdüren ABD, bu hamlesiyle iki yönlü bir stratejik yaklaşım benimsedi. ABD, hem Çin’e hem de Çin’e yakınlaşmaya çalışan Vietnam’a stratejik bir mesaj vererek gerektiğinde bölgeye güç aktarımı yapabileceğini gösterdi.

ABD nükleer denizaltısı ilk kez Faroe Adaları’nı ziyaret etti

Gelelim nükleer denizaltılar ile verilen mesajlara… ABD’nin son dönemde nükleer denizaltılarını görünür kullanma stratejisine bir diğer örnek İsveç ve Norveç liman ziyaretlerinden sonra Faroe Adaları’nda görüldü. Ohio sınıfı USS Georgia nükleer denizaltısı tarihte ilk defa haziran ayı sonunda Faroe Adaları Torshavn’a liman ziyareti yapan unsur olarak kayıtlara geçti.

Bu ve benzeri liman ziyaretleri elbette tesadüf değil. Arktik Bölgesi’nin artan önemine koşut olarak gerek ABD gerekse Rusya bölgeye sıklıkla nükleer denizaltı sevk ediyor. Yeni olan başlık ise ABD’nin son üç yıldır Nordik ülkelere nükleer denizaltı liman ziyaretlerini görünür kılmaya başlamış olması… Bu durumun Norveç kamuoyunda tartışıldığını ve tepki çektiğini hatırlatalım. Kuzeyin her geçen gün artan önemi bağlamında gerek ABD gerekse Rusya Arktik Bölge’de nüfuz sahibi olmak için kıyasıya rekabet ediyor. Çin’in bölgeye olan ve her geçen gün artan ilgisini de ıskalamayalım. Bu nedenle ABD nükleer denizaltılarının görünür bir şekilde stratejik iletişim öğeleri eşliğinde bölge ülkelerine liman ziyareti yapmalarını yadırgamamak gerekiyor. Uygulanan bu strateji ABD’nin Kuzey Atlantik ve Arktik Bölgesi’ne yönelik evrilen stratejisini göstermesi bakımından da dikkat çekiyor. Kuşkusuz ABD, bölgede artan Rus askerî varlığını dengelemek üzere ilerleyen dönemde benzer faaliyetlerini ivmelendirecek, faaliyet yelpazesine İzlanda ve Norveç’in yanı sıra yeni NATO üyesi Finlandiya ve Türkiye’nin önündeki engelleri kaldırdığı müstakbel üye İsveç’i de ekleyecektir. Özellikle Rusya’nın komşuları İsveç ve Finlandiya özelinde yapılacak askerî faaliyetlerin bölgede gerilime neden olabileceğini not edelim.

ABD nükleer denizaltısı Küba’da

Bir diğer örneği ABD’nin yakın coğrafyasından verelim. Küba Dışişleri Bakanlığı 12 Temmuz’da yaptığı açıklamada ABD’yi Los Angeles sınıfı nükleer USS Pasadena denizaltısını Guantanamo Körfezi’ndeki deniz üssüne konuşlandırmakla itham etti ve tepki gösterdi.

Hatırlatalım ABD, Küba’dan kiralanan bir deniz üssü olan Guantanamo Körfezi’nde önemli bir deniz varlığını sürdürüyor. Bu üs öteden beri iki ülke arasında tartışma konusu… Küba hükûmeti sıklıkla, ABD deniz üssünün varlığını hukuk dışı olarak görüyor ve kapatılması çağrısında bulunuyor. Buna karşın ABD, stratejik önemi nedeniyle üssü idameye devam ediyor. Esasen Karayipler bölgesi ile ötesindeki ABD askeri operasyonları için bu üssü bir tramplen/sıçrama noktası, dahası ileri üs olarak kullanıyor. Bu konuyu gündemde tutan Küba’nın yakın gelecekte bu ve benzeri ABD hamlelerine vereceği cevap Rus ya da Çin unsurlarının Küba’yı ziyaret etmeleri bağlamında şekillenebilir.

ABD nükleer denizaltısı Güney Kore’de

Gelelim son dönemde ABD nükleer denizaltılarının sıklıkla görünür olduğu Güney Kore’ye… Önce konunun arka planına odaklanalım. Geçtiğimiz 26 Nisan’da ABD Başkanı Biden ile Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol arasında Kore Yarımadası’ndaki stratejik varlıkların düzenli görünürlüğünün artırılması bağlamında bir anlaşma akdedilerek, ABD nükleer denizaltılarının Güney Kore’yi ziyaret edeceği konusunda mutabık kalındığı açıklandı, lâkin tarih belirtilmedi. Bu mutabakat ile 1980’lerden bu yana (tam olarak 42 yıl sonra) ilk kez bir ABD nükleer denizaltısının Güney Kore’yi ziyaretinin önü açılmıştı.

İki ülke lideri arasında varılan mutabakatın öznesi hiç şüphesiz Kuzey Kore idi. Kuzey Kore’nin tehditlerine karşı ABD’nin müttefiki Güney Kore’yi savunması ve bu ülkedeki ABD stratejik konuşlandırmasının artırılması öngörülmüştü. İki ülke arasında varılan mutabakata koşut olarak Ohio sınıfı nükleer USS Michigan denizaltısı 16 Haziran’da Güney Kore’nin Busan Limanı’nı ziyaret etti. Bu ziyarete şiddetli tepki gösteren Kuzey Kore yaptığı açıklamada, ABD’nin Kore yarımadası yakınlarındaki sulara nükleer füze denizaltısı yerleştirme hamlesinin, nükleer bir çatışmayı gerçeğe yaklaştıran bir durum yarattığını ifade etti ve kınadı.

ABD’nin “ezici yetenekleri” Güney Kore’de…

Kuzey Kore’nin eleştirilerine kulak asmayan ABD, bu defa 17 Temmuz’da Ohio sınıfı nükleer balistik füze denizaltısı USS Kentucky’i, Washington’un Seul’ü savunma taahhüdünün bir göstergesi olarak Busan’a sevk etti. Güney Kore Savunma Bakanı Lee Jong-sup yaptığı açıklamada, Kentucky’nin gelişinin ABD askerî caydırıcılığının önemli bir örneği olduğunu ve ABD-Güney Kore ittifakının Kuzey Kore’ye karşı “ezici yeteneklerini ve hazırlığını” gösterdiğini kaydetti.

Önce 16 Haziran’da USS Michigan, sonrasında 17 Temmuz’da USS Kentucky’nin Güney Kore ziyaretleri bölgede gerilimin artmasını tetikledi. Kuzey Kore’nin tepkisi oldukça sert oldu. ABD’nin stratejik nükleer unsurlarını Kore Yarımadası’na konuşlandırma hamlelerinin Kuzey Kore ve bölge ülkelerine karşı bariz bir nükleer şantaj olduğunu ve barış için ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurgulayan Kuzey Kore, Kore Yarımadası’nda kimsenin istemediği bir durumun ortaya çıkıp çıkmamasının ABD’nin eylemlerine bağlı olduğunu, bölgede herhangi bir beklenmedik durumun meydana gelmesinin tüm sorumlusunun ABD olacağını açıkladı. Dahası Kuzey Kore lideri Kim Jong’un kız kardeşi Kim Yo Jong, nükleer savaş çıkarsa ABD ve BM Güvenlik Konseyi’nin sorumlu olacağını açıklayıverdi.

Bu defa USS Annapolis Güney Kore’de

Kuzey Kore’nin tepkisi dinmeden ABD bölgede agresif bir hamleye daha imza atarak 24 Temmuz’da ikinci bir nükleer denizaltıyı, USS Annapolis’i Güney Kore’ye konuşlandırdı. ABD’nin kısa süre içinde Güney Kore’de iki nükleer denizaltı konuşlandırma kararı son dönemde Kore Yarımadası’nda süregelen jeopolitik gerilimlerdeki tırmanışı işaret etmesi bakımından küresel gündemin odağına oturdu.

Çok boyutlu bu hamleye salt güç gösterisi optiğinden bakmak elbette miyopluğa sebebiyet verecektir. Konuya geniş açıdan yaklaşalım. Deniz gücünü Güney Kore marjında agresif bir şekilde kullanan ABD, esasen bölgedeki çıkarlarını ve Güney Kore’ye verdiği stratejik önemi gözeteceğini gösteriyor ve diplomatik gücünü sert gücü ile tamamlıyor. Böylelikle Kuzey Kore’ye (ve zımnen Çin’e) karşı güçlü bir caydırıcılık hedefliyor.

ABD bakımından bölgede Güney Kore ile tesis edilen ittifak oldukça önemli ve ABD her fırsatta bu önemi vurguluyor. ABD’nin Güney Kore’nin güvenliğine olan bağlılığını teyit eden deniz gücünün kullanımı bağlamında seri denizaltı konuşlandırma stratejisi salt Güney Kore’nin moralini ve güvenliğini desteklemekle kalmıyor, aynı zamanda ABD’nin bölgedeki diğer devletlere karşı bir müttefik olarak güvenilirliğini de pekiştirmeyi öngörüyor.

Doğuda yükselen Çin ve beraberinde getirdiği sınamalar dikkate alındığında, Kore Yarımadası ABD bakımından stratejik öneme sahip. Kore, yakın çevresinde Çin, Rusya ve Japonya gibi büyük güçler bulunan Asya-Pasifik Bölgesi için oldukça önemli bir pivot noktası görevi görüyor. Bu nedenle ABD’nin bölgedeki varlığı, Asya’daki güç dengesinin şekillenmesinde ve Çin ile Rusya’nın artan etkisine karşı dengenin sağlanmasında önemli bir rol oynamayı hedefliyor. Bu stratejiyi işleten ABD ise bölgede deniz gücünü yoğun bir şekilde kullanıyor.

Kuzey Kore ve Çin kayıtsız kalmadı

Kuşkusuz Kuzey Kore ve doğal olarak Çin’in bu gelişmelere kayıtsız kalmayacağını hesaba katmak gerekecektir. Nitekim Kuzey Kore’nin 2023 yılında şimdiye dek 17 balistik füze denemesi yaptığını hatırlatalım. Örneğin temmuz ayı ortasında katı yakıtlı kıtalararası balistik füze olan Hwasong-18’i fırlatan Kuzey Kore, Japonya’nın Okushiri Adası’nın yaklaşık 155 mil batısında denize düşen balistik füzenin bir rekor olan 74 dakika havada kaldığını açıklayarak ABD başta olmak üzere bölge ülkelerine gözdağı vermişti. ABD’nin Güney Kore’ye seri nükleer denizaltı konuşlandırma çabaları kuşkusuz Kuzey Kore ile ilişkileri daha da kızıştıracak ve bölgedeki gerilimi artıracaktır. Bunu öngörmek için kâhin olmaya gerek yok.

Nitekim öyle de oldu. Bu satırlar yazıldığında uluslararası basına, USS Annapolis’in 24 Temmuz’daki Güney Kore liman ziyaretinin hemen ardından Kuzey Kore’nin, Doğu Denizi’ne iki kısa menzilli balistik füze denemesi gerçekleştirdiği haberleri düşmeye başladı. Bölgedeki gelişmeler takibi zorunlu bir yapıya evrilecek anlaşılan…

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın