‘MİLDEN Projesi’nin azami gizlilik içerisinde yürütülmesi elzemdir’

MDN İstanbul

'

Güney Deniz Saha 26’ncı Komutanı ve Sahil Güvenlik 11’inci Komutanı Koramiral (E) Can Erenoğlu, önceki sayılarımızda yer verdiğimiz ”Nasıl bir MİLDEN hayâl edilmeli ?” dosya konumuza devamla kendilerine özel yönelttiğimiz sorularımızı yanıtladılar

Koramiral (E) Can Erenoğlu

Nasıl bir MİLDEN hayâl edilmeli?
Öncelikle hayâller sınırsız olmalı ve temel görev dikkate alınmalıdır. Türk Deniz Kuvvetleri’nin temel görevi, devletimizin bekasını, hayati menfaatlerini ve denizlerdeki egemenlik haklarını korumaktır. Bu görev, barış zamanından itibaren en yüksek seviyede harbe hazır olmayı gerektirir.

Türk Deniz Kuvvetleri’nin milli güce dayalı etkin denizaltı gemilerine sahip olması amacıyla; Milli Denizaltı (MİLDEN) Projesi 24 Ekim 2019 tarihinde başlatılmıştır.

MİLDEN için Milli Savunma Bakanlığı kontrolünde Gölcük Tersanesi Komutanlığı’nda bir Dizayn Proje Ofisi açılmış ve personel görevlendirmeleri yapılmıştır.

Bu konuda ana rehberimiz bilim, akıl ve her türlü engele ve baskıya rağmen tamamen Türk mühendis ve işçilerince gerçekleştirilen Milli Gemi (MİLGEM) Projesi olmalıdır.

MİLGEM, 4 adet korvetin son gemisi TCG Kınalıada‘nın da 29 Eylül 2019 tarihinde tamamlanarak donanmaya teslimi sonucu devrim niteliğinde bir başarı olmuştur. Çünkü dünyada bu işi başarabilen ülke sayısı sadece 20’dir. MİLGEM’in, 20 yıl önce gerçekleştirilmesi hayâl bile edilemeyen bir proje olduğunu unutmamalıyız.

MİLDEN’de, MİLGEM’in yanı sıra uzun süredir yurtiçinde inşa edilen denizaltılarımızdan ve halen Gölcük Tersanesi Komutanlığı’nda inşası devam eden 6 adet Reis Sınıfı Yeni Tip Denizaltı Projesi’nden edinilecek tecrübelerden yararlanılacaktır. Gölcük Tersanesi Komutanlığı’nda inşası planlanan Milli Denizaltıların ilkinin 2030’lu yılların ikinci yarısından itibaren hizmete girmesi beklenmektedir.

MİLDEN Projesi’nin azami gizlilik içerisinde yürütülmesi elzemdir.

Denizaltı personeli hangi niteliklere sahip olmalıdır? Buna göre eğitim politikası nasıl belirlenmelidir?

Denizaltı personeli;

• Öncelikle bilim ve aklı esas almalı,

• Atatürk ilke ve devrimlerinin yılmaz savunucusu olmalı,

• Gönüllü, özverili, inisiyatif sahibi ve savaşçı ruha sahip olmalı,

• Fiziken ve ruhen kapalı ortamda sabırla yaşayabilmeli,

• 40 yaşın üzerinde olmamalıdır.

Yeni kuşak 2000 yılı ile sonrasında doğan gençlerdir ve teknolojiyle iç içe yaşadığından “internet kuşağı” olarak da isimlendirilir. Genelde iyimser gözükmekle birlikte, kişisel hırsları yüksek, uygulamalı ve doğrudan öğrenmeye meyilli, çoğunlukla YouTube’da varlık gösteren, yaşıtlarını takip eden, iş yaşamlarında çabuk sıkılıp iş değiştirmek isteyen, öte yandan iletişim kurmada, yardım etmede ve hak aramada önceki kuşaklardan daha başarılı gençlerdir.

Bu gençleri özendirmek için onlara özerklik tanınıp girişimci ruhları beslenmeli, yüz yüze iletişim kurulmalı, değer verildiklerini onlara hissettirecek şekilde davranılmalıdır. Onlara özel olduklarını kanıtlayacak şekilde görevde ve emeklilikte savaş pilotları ile eşdeğer hatta daha fazla maaş verilmeli ve ailelerinin tüm ihtiyaçları karşılanmalıdır.

Eğitim politikasına gelince, kısa sürede denizaltıcı yetiştirmenin mümkün olmayacağının bilincine vararak mutlaka ve en kısa sürede 15 Temmuz öncesinin eğitim sistemine dönülmelidir.

Milli bir projede yerlilik oranı ne olmalıdır? Ülkemizde olmayan yetenekler kazanılmalı mı yoksa ithal mi edilmelidir? MİLDEN’de olmazsa olmazlar nelerdir?

Bugün savunma ihtiyaçlarımızın yaklaşık yüzde 65’i milli olanaklarla karşılanmaktadır. Nihai hedef bu oranı aşamalı olarak yüzde 100’e çıkarmak ve hem teknoloji hem de gemi ihraç etmektir. Bu amaçla, dışa bağımlılığı en aza indirmek ve yerli savunma sanayinin gelişimine katkıda bulunmak gerekmektedir. Deniz Kuvvetlerimizdeki mühendis sayısı da en az 10 misli artırılmalıdır.

Gemi inşa projelerinde ulusal klas, araştırma kuruluşları ve firmalara öncelik tanınmalıdır. Yabancı firmalar kendi bahriyelerine sağladıkları gelişmiş sistemler yerine, ticari tipte cihaz ve sistemleri satmayı tercih ettiklerinden bu sıkıntıyı aşmak üzere Araştırma ve Geliştirme çalışmalarında gelişmiş sistem üretimi hedef alınmalıdır.

Silahları belirlenmeden bir denizaltı projesine başlanması mümkün olmadığından, MİLDEN’de öncelikle kullanılacak silahlar belirlenmeli ve bu konuda dışa bağımlılığımız tamamen ortadan kaldırılmalıdır. Bu silahlar, barışta muhasımı caydıracak, savaşta ise muhasımın savaşma azim ve iradesini sona erdirecek derecede etkili olmalıdır. Hem suüstü hem de karadaki stratejik hedeflere karşı denizaltından atılabilecek güdümlü mermilere ve uzun menzilli hipersonik torpidolara, torpido-mayınlara öncelik verilmelidir. Gemilerimizde halen sadece suüstü hedeflerine karşı kullanılabilen sualtından suüstüne atılan ithal güdümlü mermiler ile ithal torpidolara sahibiz. Bu ithal güdümlü mermilerin de her muhasıma karşı kullanımında kısıtlamalar vardır. Bu hayati durum dikkate alınarak başlatılan ve MİLDEN’de kullanılacak uzun menzilli ATMACA isimli milli güdümlü mermi ile AKYA isimli tel güdümlü, uzun menzilli milli torpidonun imalatı gerçekleşmiş, test atışlarında başarı sağlanmıştır.

Bir denizaltının vazgeçilmez özelliği gizliliğinin sağlanmasıdır. Bunun için kendi gürültü seviyesinin çok düşük olması, radar/sonar kesit alanı teknolojilerinin en iyisinin uygulanması, harekât umku kısıtlansa ve idamesi güç olsa da teknesinin nonmanyetik çelikten veya titanyumdan inşası, hedef tespit alıngaçlarının etkinliğinin de çok iyi olması gerekmektedir. Hem her tip hedefin tespiti ve imhası için sonar ortam şartları dâhil bir nevi sualtı taktik resmini elde edebilen silahlı sualtı dronlarına da sahip olması düşünülmelidir.

Seksenli yıllarda Deniz Harp Akademisi’nde öğrenci subay iken ısrarla önerdiğim nükleer tahrik sistemli (nükleer silahlı değil) denizaltılara sahip olma fikrimde ısrarlıyım. Bu sayede Türk Deniz Kuvvetleri en son teknolojik gelişmeleri ülkemize yansıtmadaki öncü rolünü hem sivil sektörde hem de Silahlı Kuvvetlerimizde nükleer teknolojinin kullanılması için de sürdürmelidir.

Ana Tahrik Sistemi, nükleer değil de Havadan Bağımsız Tahrik Sistemi ve batarya olacak ise denizaltının en önemli özelliği olan gizliliğini olumsuz yönde etkileyecek şnorkel seyrinde silahlı/silahsız insansız hava araçlarına, dronlara ve helikopter tipi deniz-hava hedeflerine karşı ise bekasını sağlamak için denizaltından hava hedeflerine atılan Güdümlü Mermi Sistemi’ne veya lazer topuna sahip olmalıdır.

Ayrıca, tamamen elektrikli bir denizaltı gemisi inşası için yaklaşık 15 yıl önce başlatılan çalışmalara ivme verilmelidir. Araştırma ve geliştirme faaliyetleri, enerji ile ilgili reformer teknolojisi veya yeni teknolojiler üzerinde yoğunlaştırılmalıdır. Çünkü bu gerçekleştirilebilirse denizaltılarımız nükleer denizaltılar gibi olabilir.

Siber saldırılara karşı koyabilmeli, suüstü taktik resmini elde edebilecek dijital sualtı muhabere sistemine, satha yakın değil daha fazla derinliklerde mesaj alabilecek uydu muhabere sistemine, karbondioksiti yok eden, deniz suyundan oksijen elde eden gelişmiş sistemlere sahip olmalı, personel yaşam şartlarını iyileştirecek şekilde sistemlerin boyutları küçültülmeli, yaprak veya alabanda ekranları kullanılmalı, bekasına yönelik en önemli tehditlerden biri olan mayınların tespiti için manyetik, akustik böcekler geliştirilmeli, ihtiyaçtan fazla kullanma ve içme suyu üretilmesi sağlanmalıdır.

Donanma, deniz araçlarında ağırlığı suüstü platformlarına mı yoksa denizaltılara mı vermeli?
Hem muhriplerde hem de denizaltı gemilerinde görev yapmış bir bahriye subayı olarak söyleyebileceğim, denizaltıların geçmişte olduğu gibi bugün de deniz gücünün asli unsurları olduğudur. Gelecekte ise tek hâkim güç olacaktır. Türkiye’nin güvenlik ve savunma boyutunda önemlilerin içerisindeki en önemli gücü, bir diğer ifadeyle stratejik gücü denizaltı gücüdür. Denizaltı gücümüz hayati menfaatlerimizin korunması ve kollanmasında en büyük güvencemizdir. 21’inci yüzyıl denizaltı yüzyılıdır ve denizaltıların tespiti çok güç olduğundan denizlerin altı halen gizemlidir. Katıldığımız birçok uluslararası tatbikatta denizaltı gemilerimizin çoğu gönüllü, özel ihtisaslı, profesyonel personelinin kusursuz görev anlayışı sayesinde en modern denizaltı tespit sistemlerine sahip Suüstü Deniz Görev Grubu/ Kuvvetleri’nin oluşturduğu perdeleri yararak, Sancak Gemisi olarak isimlendirdikleri komuta-kontrol gemileri, hatta güvenliğini sağlamak için her türlü tedbirin alındığı ve yakın çevresinde devamlı havada tuttukları Denizaltı Savunma Harbi maksatlı helikopterlerle korunan uçak gemilerinin bile altına yakalanmadan girmeyi çok kez başardılar.

Sonuçta, stratejik deha, Yüce Önder Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet Donanması’nı kurarken, yüzlerce yılın öngörüsü ile önceliği denizaltı gemilerine verdiği dikkate alınarak denizaltılara ağırlık vermemiz gerektiği açıktır. Bugünlerde hayâl gibi görülse ve karşı çıkılsa da gelecekte Türk denizaltılarının nükleer tahrik sistemlerine sahip olması halinde ülke savunmasındaki önemi tartışılmaz olacaktır.

Yapay zekâ ve insansız denizaltının kazandıracakları/kaybettirecekleri nelerdir? Gemiler niye insanlı olmalıdır? Gemiler insansız olursa oluşacak kusurlar nasıl çözülür?
Yapay zekâ yakın zamanda güvenlik alanında ve denizaltı harbinde de kullanılabilecek devrim niteliğinde bir gelişme olmuştur. Bugün gelişmiş ülkelerde Komutan ve Vardiya Subayları’nın akustik parmak izi kullanılarak verdikleri “Dalış” veya “Satıh” komutasıyla personel hiçbir şeye elini sürmeden kaportalar kapanmakta, sarnıçlar imla etmekte, denizaltı gemisi dalmakta, dümen sistemleri denizaltıyı emredilen derinlikte seyre ayarlamakta veya satha çıkarmaktadır. Personel sadece oluşabilecek bir arızaya anında müdahale için hazır beklemektedir. Benzer uygulama atış kontrol, muhabere, elektrik-elektronik, seyir ve makine sistemlerinde de kullanılmaktadır.

ABD, Rusya, Çin ve Hindistan tarafından uzun süredir yapay zekânın kullanıldığı ve önemli imha silahlarını ihtiva edecek insansız denizaltı geliştirme çalışmaları sürdürülmektedir. Bu projeler çok yüksek gizlilik derecesinde yürütüldüğünden halihazırda ayrıntılı bilgiye sahip olmak mümkün değildir.
Hayatın birçok alanında ihtiyaç duyulan yapay zekâ, en basit şekliyle insan zekâsının, düşünce ve hareket tarzı açısından programlanabilir makinelere benzetilmesi demektir. Yapay zekâ, doğal olarak insan zekâsından ne daha iyi ne de daha kötüdür. Yapay zekâ, birçok karmaşık görevde insandan daha iyi performans gösterebilir. Örneğin yapay zekâ 2017 yılında ilk kez, bir profesyonel pokerciyi ve insanı yenmek mümkün değil denilen GO oyununda, dünya şampiyonunu yenme başarısını göstermiştir.

Kanaatimce yapay zekâ karmaşık sorunların çözümünde insandan daha süratli kararlar verebilir, daha hassas hedef sınıflandırması, atış problemi çözümlemesi, arıza tespiti yapabilir. Fakat özellikle silah kullanımı gibi önemli durumlarda yapay zekânın vereceği kararların doğruluğundan emin olmak mümkün değildir. Hukuki yönüne baktığımızda, yapay zekâya sorumluluk vermek mümkün olmadığı gibi yapay zekâ da kimseye karşı sorumlu değildir. İnsansız denizaltı gemisinde yapay zekânın vereceği yanlış kararlara harekât ortamı da dikkate alındığında müdahale mümkün olamayacağından mevcut aşamada insansız olmaları uygun gözükmemektedir.

Yapay zekâ, denizaltı gemilerinde hem personel sayısının hem de personelin stresinin azaltılmasını mümkün kılacaktır.

Kaynakça
1) https://www.savunmasanayist.com/ milden-projesi-resmen-baslatildi/
2) https://www.trthaber.com/haber/turkiye/atmaca-fuzesinin-yeni-test-atisi-basariyla-gerceklesti-432721.html
3) https://haber.aero/gundem/akya-fuzesi-testlerini-basariyla-tamamladi/
4) Yapay Zeka ve Askeri Uygulamalar, Sedat Türe ve Sinan Topuz, MilSOFT Yazılım Teknolojileri AŞ., Ankara, www.milsoft.com. tr› wp-content › uploads› 2019/10

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın