Karan: Merkez, sahada kazandıklarımızı masada kalmasını sağlayacaktır

MDN İstanbul

Prof. Dr. Hakan Karan

Türkiye’nin deniz hukuku ve siyasetiyle ilgili önemli konularda yol gösterici bilimsel ve akademik çalışmalar yapmak üzere kurulan Deniz Hukuku Ulusal Araştırma Merkezi (DEHUKAM) için kuruluş protokolü imzalandı, Merkez bu protokol ile ulusallaştırılmış oldu. Bakanlar Kurulu kararıyla kabul edilen “Türkiye Ulusal Deniz Araştırma Stratejisi (TUDAS) Belgesi” çerçevesinde, Dışişleri Bakanlığı (DİB)’nın yazılı tavsiyesiyle 2015’te kurulan Ankara Üniversitesi (AÜ) Deniz Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi’ne, 6550 sayılı Araştırma Altyapılarının Desteklenmesine Dair Kanun kapsamında yeterlilik onayı ile ulusal merkez haline dönüştürülerek tüzel kişilik verildi.AÜ Deniz Hukuku Ulusal Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hakan Karan, ülkemizin uluslararası arenada haklılığına ve bu doğrultuda yürütmekte olduğu politikalara yönelik farkındalığın sağlanmasında etkin rol oynayacak Merkez’in oluşumu, gelişimi, çalışmaları ve gelecek planları hakkında MarineDeal News’e özel açıklamalarda bulundu.

AÜ Deniz Hukuku Ulusal Araştırma Merkezi’nin kuruluşu hakkında bilgi veren ve TUDAS’ın, 2014 yılının sonlarına doğru 6780 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla kabul edildiğini söyleyen Karan, ‘‘Bakanlar Kurulu kararına dayanak olan bu Belge Deniz Kuvvetleri Komutanlığı (DzKK)’na bağlı Seyir Hidrografi Dairesi tarafından oluşturuldu. Bu belgenin ve dolayısıyla Bakanlar Kurulu Kararı’nın oluşumu esnasında DİB’in tavsiyesiyle metne deniz hukuku alanında araştırmacı insan gücünün ve araştırma faaliyetlerinin desteklenmesine yönelik politika beyanı da eklendi. DİB de bu eklemeye dayanarak AÜ deniz hukuku araştırma merkezi kurulması hakkında bir tavsiyede bulundu. Böylece Deniz Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi 2015 yılının ocak ayında AÜ bünyesinde Türk deniz hukuku politikasının oluşturulmasında tavsiyede bulunmak, var olan politika hakkında ulusal ve uluslararası farkındalığı artırmak, az sayıdaki Türk deniz hukukçusunu tek çatı altında var olan ya da oluşturulması düşünülen politika çerçevesinde akademik çalışma yapmaya özendirmek maksadıyla kurulmuş oldu. YÖK mevzuatına göre araştırma merkezlerinin bir bütçesi ve istihdam kabiliyeti olmadığından DEHUKAM’ın başlangıçtaki çalışmalarında gönüllülük esası etkili olmuştu. Bu doğrultuda AÜ bünyesinde olsun ya da olmasın deniz hukukçuları DEHUKAM çatısı altında birçok projeyi birlikte gerçekleştirmişlerdir. Bunlardan en önemlisi DEHUKAM’ın desteğiyle AÜ’nde İngilizce olarak yürütülen deniz hukuku yüksek lisans programına olan katkılarıdır ki bu aşamada bu programa sayısız yabancı akademisyen de gönüllülük esası çerçevesinde halen destek vermektedir,’’ dedi.

Bütçelerinin ve istihdam kabiliyetinin olmamasının yarattığı sonuçları bertaraf edebilmek maksadıyla araştırmada bulunduklarını ve 6550 sayılı Araştırma Altyapılarının Desteklenmesine Dair Kanun’un bu anlamda en elverişli yapılanma modelini verdiğini görerek, ulusal araştırma alt yapısı için gerekli prosedürü takip ettiklerini belirten Karan, ‘‘6550 sayılı Kanun esasen, maliyeti yüksek laboratuvar gereksinimi olan temel bilimler ve özellikle fen bilimlerinde faaliyet gösteren araştırma alt yapılarına destek vermek için çıkartılmış bir hukuki enstrüman olmasına rağmen, tek çatı altında az sayıdaki deniz hukukçusunu ayrı bir bütçesi ve istihdam yeteneği var olacak şekilde örgütlemeye imkân vermesi dolayısıyla yarattığı örgütlenme modeli tercih olunmuştur. DEHUKAM, faaliyet sahası ve amacının stratejik açıdan önem arz etmesi dolayısıyla bu yeterliği kabul edilen tek sosyal bilimler araştırma alt yapısıdır. Bizim bu maksatla girişimimiz tam 6 yıl sonra meyvesini verdi. Girişim sonuçlanıncaya kadar önce bir panel yeterliliğimizi değerlendirdi, ardından üçlü bakan imzasıyla bu değerlendirme uygun bulundu, daha sonra 5 yıllık projemiz ilk önce Araştırma Alt Yapıları Alt Komisyonu’ndan, daha sonra da Komisyon’dan onay aldı. Nihayetinde 6 sene sonra AÜ’de kurulan Deniz Hukuku Araştırma Merkezi, Deniz Hukuku Ulusal Araştırma Merkezi adıyla ulusal merkez statüsüne kavuştu ve kurucusu olan AÜ’den bağımsızlaştı. Ayrı bir bütçeye ve istihdam kapasitesine sahip oldu. Bu yapı beş sene boyunca varlığını sürdürecek ve yeterlik değerlendirmesi süre sonunda tekrarlanacak,’’ ifadelerini kullandı.

Bakanlar Kurulu Kararı’nın gereğini yerine getirmenin asıl amaçları olduğunu vurgulayan Karan, ‘‘Misyonumuz Türkiye’deki az sayıdaki deniz hukukçusunu sayıca, nitelik ve nicelik olarak çoğaltmak. Bu gelişim ile Türkiye’nin deniz hukuku alanında geliştireceği politikalar hakkında tavsiyede bulunmak ve var olan politikalar hakkında farkındalığı artırmak. Dünyada lobi faaliyetleri, DİB’lerden ziyade, ülkelerin akademik araştırma merkezlerince yürütülmektedir. Bu nedenle lobicilik konusunda etkin olmayı amaçlıyoruz. Sempozyumlar, çalıştaylar düzenlenecek ve uluslalar arası projeler gerçekleştirilecek. Bilimsel yayınların artmasına ve bunların da yurtdışında bilinir hale gelmesine imkân sağlanacak,’’ açıklamalarında bulundu.

Kanun gereği DİB Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, Adalet Bakanı Yardımcısı Zekeriya Birkan, DzKK Kurmay Başkanı Amiral Aydın Şirin, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Hukuk Hizmetleri Genel Müdürü Süleyman Önel ve diğer akademisyenler dahil olmak üzere toplamda 9 kişilik bir yönetim kurulu oluşturulduğunu aktaran Karan, akademisyenlerin Merkez’e olan ilgilisinin ulusallaşmadan çok önce başladığını belirterek, ‘‘Türkiye’de hukuk alanında İngilizce yüksek lisans üreten iki program var olup, bunların ikisi de AÜ’dedir. Bunlardan biri deniz hukuku alanındadır. Biz, DEHUKAM olarak deniz hukuku alanında yürütülen İngilizce yüksek lisans ve doktora programlarının doğrudan destekçisiyiz. Bu programdaki öğrencilerin yarısı Türk, yarısı yabancı. Yabancı öğrencilere Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından burs sağlanıyor. Eğitmenlerimizin de yarısı yabancı yarısı Türk. Türkiye’de bu düzeyde bu kadar sayıda öğretim üyesince destek verilen başka bir program yok. Toplamda yüksek lisans programında 35 akademisyen, deniz hukukunun her alanında öğretim verecek şekilde katılım sağlıyor. Öğrencilerimiz de almaları gereken ortalama 21-30 kredinin ötesinde (takriben 60 kredi) bütün programı takip ediyorlar. Şu ana kadar oldukça olumlu sonuçlar aldık, programın tezsiz kısmında amaç, özellikle hukukçu olmadığı halde devletimizde kendilerine deniz hukuku politikalarının yürütülmesinden sorumluluk atfedilenlere deniz hukuku öğretmektir. Bu kapsamda DİB, DzKK’dan, Sahil Güvenlik Komutanlığı’ndan ve UAB’dan hukukçu olmayan öğrencilerimiz var. Aynı zamanda öğretim üyelerimiz içerisinde de hukukçu olmayan eğitimciler de var. Örneğin, sualtı kültür mirasının korunması için arkeolojik çalışmalarda bulunan hocalarımız ders veriyorlar,’’ diye konuştu.

Deniz hukukuyla ilgili ya da bu hukukun üzerine rejim ihdas ettiği deniz alanlarında faaliyet yürüten tüm kurum ve kuruluşlarla irtibat halinde olduklarını söyleyen Karan, ‘‘Ulusal ve uluslararası düzeyde birçok kurum ile işbirliğine gittik, bunları protokollerle geliştirdik, birlikte akademik çalışmalar ve özellikle sempozyumlar yaptık. DEHUKAM halihazırda BM ve IMO tarafından da tanınmaktadır. Ortak sempozyumlarımızdan biri bizzat BM Binasında yapılmıştır. Bu kapsamda kuruluşundan bu güne kadar tüm devlet kurumlarımızdan tam destek aldık, bunlar içinde DİB, UAB, Adalet Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, DzKK, Sahil Güvenlik Komutanlığı, MTA, TPAO, DTO’lar da yer almaktadır,’’ dedi.

Deniz hukukunda tüm dünya denizlerini incelediklerini ancak öncelikli konularının stratejik öneme sahip olan yakın denizlerimiz özelinden seçildiğini aktaran Karan, ‘‘Biz, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilgili bakanlıklarına başta çevre denizlerimiz olmak üzere faaliyet yürütecekleri bütün denizler hakkında faaliyetleri öncesinde tavsiyelerde bulunmayı amaçlıyoruz. Bugüne kadar ilgili makamlara istekleri doğrultusunda tavsiyelerde bulunduk. Aynı zamanda kurum ve kuruluşlara meslek içi eğitim hizmeti de verdik. Bu faaliyetler devam edecek. Bu meslek içi eğitim arzu edilirse özel sektöre de sağlanacak. Denizde yürütülen tüm faaliyetleri, bunlar arasında ayırım yapmaksızın ilgi alanımızda tutuyoruz. Tabi ki bunlar içinde gemicilik ve son günlerde denizin canlı olmayan enerji kaynaklarının işletilmesi öncelik arz ediyorsa da balıkçılık, sualtı kültürel mirasının ve deniz çevresinin korunması gibi daha önceden ele alınmamış birçok farklı konuyu da işliyoruz,’’ şeklinde konuştu.

Son olarak DEHUKAM olarak hedeflerinden ve Akdeniz’deki politikalarımıza yapacakları olası etkilerden söz eden Karan, ‘‘Doğu Akdeniz ve Ege sorunları bir iki yılda çözülecek sorunlar değil. Bunun için 10-15 sene gerekecektir. Ama zemini oluşturma konusunda bu kurumun oldukça doğru bir tercih olduğunu düşünüyorum. Biz DEHUKAM olarak 5 sene içerisinde Türk deniz hukukunun yurtdışı ve yurtiçinde maksimum tanınırlığını sağlayacağız ve bu merkezi de dünyadaki ilk 5 merkez arasına sokacağız. Bu benim başkan olarak da verdiğim teminat. Ama kesin çözüm üretilmesi için 20-25 sene sonrasını beklemek gerekir diye düşünüyorum. Biz şu anda ilk tuğlaları atıyoruz. Askeri başarılar bile masada kaybedilebiliyor. Bu merkez masada da kazanmamızı sağlayacaktır,’’ dedi.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın