‘İklim değişikliği denizcilik sektörünü de etkiler’

MDN İstanbul

Tuğgeneral (E) Dr. Cihangir Dumanlı bu ayki yazısında, küresel iklim değişikliğini denizler, sivil-askeri denizcilik ve toplumsal alanlarda sebep açacağı sonuçları ile MarineDeal News okuyucuları için değerlendirdi

Siyasetçi sonraki seçimleri; devlet adamı sonraki nesilleri düşünür.

Son zamanlarda Glasgow İklim Zirvesi ile gündeme gelen ve yaşamın pek çok alanlarını etkileyen iklim değişikliği denizcilik sektörü açısından da değerlendirilmelidir.

İklim değişikliği nedir?

On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında petrolün bulunması ve İkinci Sanayi Devrimi kapsamında içten yanmalı motorun icadı ile birlikte hidrokarbon yakıtlar sanayide, ulaştırmada ve ısıtmada gittikçe artan bir yoğunlukta kullanılmaktadır.

Bunun sonucunda atmosfere karbondioksit (CO2) salınmaktadır. CO2 ısıyı tutan bir gazdır. Dünyaya gelen güneş ışınının yansıyıp dönmesine izin vermemekte, sera etkisi yaratarak Dünyanın gittikçe ısınmasına neden olmaktadır. 1992 yılından bu yıla kadar atmosfere 765 milyar ton karbondioksit salınmıştır. Gittikçe de daha çok salınmaktadır.

Metan ve aerosoller (sera gazları) de aynı etkiyi yapmakla birlikte küresel ısınmanın en önemli sebebi CO2 salınımıdır.

Küresel ısınmayı 70-80 yıllık bir insan ömründe gerçek boyutu ile görmek mümkün olmamaktadır. Konunun boyutu ve önemi ancak uzun vadeli istatistiklere bakıldığında görülmektedir. Bugün Dünya’nın ısısı Sanayi Devrimi’nin başladığı 1850 yalındakinden 1 derece fazladır ve her on yılda 0,2 derece artmaktadır. 2010’lu yıllar 1980’li yıllara göre 0,5 derece daha sıcaktır.

Yeryüzü ve deniz sıcaklığına dair istatistiklerin başladığı 1850 yılından bu yana her on yılın sıcaklık ortalaması bir önceki on yıldan fazladır.

2011-2020 dönemi 1850-1900 dönemine göre 1,09 derece daha sıcaktır. Bir yandan Dünya ısınırken öte yandan nüfus artmakta, bu da sorunu büyütmektedir.

Bu değerler küçük ve önemsiz gibi görülebilir ancak Dünya’nın 361 milyon kilometrekaresi deniz olmak üzere 510 milyon kilometrekare yüzölçümünün bu kadar ısınması ne kadar büyük bir ısı enerjisi altında olduğumuzu göstermektedir.

Sonuç olarak Dünya gittikçe artan bir hızla ısınmaktadır. Küresel ısınmanın en büyük nedeni atmosfere karbondioksit salınımdır.

Dünya ısınırsa ne olur?

Küresel ısınmanın etkileri ABD Dış İlişikler Konseyi (CFR)’nin Kasım 2007 raporunda şöyle belirlenmiştir:

  1. Soğuk gündüz ve geceler azalacak, sıcak gündüz ve geceler artacak (kesin).
  2. Sıcak hava dalgaları daha sıklıkla gelecek (çok muhtemel).
  3. Sağanak yağışlar artacak (çok muhtemel).
  4. Kuraklıktan etkilenen bölgeler artacak (muhtemel).
  5. Kasırgalar artacak ( muhtemel).
  6. Kutuplardaki buzulların erimesi ile deniz seviyesi yükselecek (muhtemel).

Bunlar gelecek nesillerin sel, kasırga, kuraklık, orman yangınları gibi felaketlerle daha çok karışılacağını göstermektedir.

Denizcilik açısından

Zamanında gerekli önlemler alınmadığı takdirde;

• Küresel ısınma ile mücadele kapsamında hidrokarbon yakıt kullanımı azalacak, yenilenebilir enerji kaynaklarına eğilim artacaktır. Bu nedenle petrol ve doğalgazın denizden taşınmasına olan talep azalacaktır.
• Benzer şekilde kuraklık ve doğal afetler nedeniyle tarımsal üretim azalacak, dünya ekonomisi resesyona girecek, dünya ticaret hacmi daralacak, bu da deniz taşımacılığına olan talebi azaltacaktır.
• Bazı limanlar ve deniz üsleri orman yangınları ve sel felaketi ile daha sık karışılacaktır. Ormanlara yakın deniz üslerinin ( Aksaz gibi) personeli yangınla mücadele görevleri ile daha sık karışılacaktır.
• Deniz seviyesinin yükselmesi ile limanlar ve deniz üsleri kullanılamaz hâle gelebilecektir. Bazı kıyı kentleri su altında kalacak,
• Isınmaya bağlı buharlaşma ile birlikte denizlerin tuzluluk oranları artacak, deniz faunası değişecektir. Bu da balıkçılığı etkileyecektir.
• Denizin yükselmesi ile plajlar kaybolacak, güneş-deniz turizmi gerileyecek, alternatif turizm türleri önem kazanacaktır.
• Sık doğal afetler ve kuraklık nedeniyle istikrarsızlıklar ve ayrılıkçı hareketler artacak, etrafımızdaki (özellikle güneyimizde) güvenlik ortamı bozulacak, TSK’nın yurtdışında kullanılma olasılığı artacaktır.
• Küresel ısınma Orta Doğu ve Afrika ülkelerini daha çok etkileyecek buralardan Avrupa’ya ve ülkemize kitlesel göçler artacaktır. Deniz kuvvetleri ve sahil güvenlik birimleri, yasadışı göçler ve insan kaçakçılığı ile daha çok uğraşmak zorunda kalacaktır.
• Küresel ısınmanın uzun vadede en radikal etkisi buzulların erimesi ile kuzey kutbunun deniz ulaşımına elverişli hâle gelecek olmasıdır. Isınma şimdiki trendle devam ederse Kuzey Kutbu’nun 2040 yılında yılın 12 ayı deniz ulaşımına açılacağı değerlendirilmektedir.

Hâlen dünya ticareti ve buna bağlı deniz taşımacılığı Asya-Pasifik ile Avrasya ve Amerika arasında doğu-batı (veya batı-doğu) istikametinde trans Pasifik ve trans Atlantik güzergâhlarında yapılmaktadır (harita). Kuzey Kutbu açıldığı takdirde mevcut rotalar yerine daha kısa olan Kuzey Kutbu’ndan geçen kuzey-güney yönündeki trans polar rota kullanılacaktır. Bunun da uzun vadede jeostratejik etkisi mevut rotalar üzerindeki Malaka Boğazı, Süveyş Kanalı, Akdeniz, Cebelitarık ve Panama Kanalı gibi önemli yolların deniz trafiği açısından önemlerinin azalması yönünde olacaktır.

Sonuç ve değerlendirme

Dünyamız gittikçe ısınmaktadır. Bu ısınma iklim değişikliği başta olmak üzere küresel eko sistemi önemli ölçüde ve olumsuz yönde etkileyecektir.

Yukarıda anlatılan etkiler uzun zamanda ve yavaş olacak fakat önlem alınmazsa mutlaka olacaktır.
Atmosfere en çok karbondioksit salan sanayileşmiş ülkeler küresel ısınmaya karşı tedbir almada isteksiz davranmakta, yükü gelişmekte olan ülkelere bırakmaktadırlar. Son Glasgow İklim Zirvesi bunu kanıtlamıştır.

Doğa bizim atalarımızdan miras aldığımız bir şey değil, çocuklarımızdan ödünç aldığımız bir şeydir.

Bu anlayışla;

• İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak,
• Azaltamadığımız kısmına uyum sağlamak,
• İklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı şimdiden önlemler geliştirmek gelecek nesillere olan sorumluğumuzdur.

Konu yazının başındaki ifadeye uygun olarak “siyasetçi” değil, “devlet adamı” yaklaşımı gerektirmektedir.

Bu kapsamda:

• Konunun bir bakanlığa bırakılamayacak kadar çok yönlü oluşu dikkate alınarak bilim insanlarının da katılımı ile çeşitli kurum ve kuruluşlardan oluşan örgütlenme yapılmalı,
• Hidrokarbon yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık veren bir enerji politikası uygulanmalı,
• Kamuoyu aydınlatılmalı, farkındalık yaratılmalı,
• Konu okullarda müfredata dâhil edilmeli,
• Üniversiteler konu ile yakından ilgilenerek çözümler üretmeli,
• Taraf olduğumuz uluslararası anlaşmalara titizlikle uyulmalıdır.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın