Hint-Pasifik Bölgesi’nde dinamik gelişmeler

MDN İstanbul

Çok kutuplu yapıya doğru emin adımlarla ilerleyen yerküre, hipnotize olmuş gibi Çin ile ABD arasındaki çok katmanlı rekâbeti izliyor. Özellikle bölge içi ve dışı aktörlerin seri hamlelerine sahne olan Hint-Pasifik Bölgesi, yaşanan dinamik gelişmeler sonrası jeopolitik cazibe ve ilgi merkezine evrilmiş durumda. Satranç tahtasının kurulduğu bölgedeki resmi doğru okuyabilmek için konjonktürel gelişmeleri ıskalamamak gerekiyor. Zira Hint-Pasifik Bölgesi’ndeki gelişmeler global skalada domino etkisi yaratabiliyor. Bu nedenle stratejik öngörü konseptini gözeterek bu köşede Hint-Pasifik Bölgesi’ni kadrajımızda tutmaya çalışıyoruz. Bu ay birbirini tamamlayan iki yazı ile bölgeyi irdeleyeceğiz. Başlayalım…

Çin

Hint-Pasifik Bölgesi’nde gündemi belirleyen ve oyun kurmaya çalışan Çin, proaktif stratejiler uygulamaya çalışarak rakiplerini reaktif davranmaya zorluyor. Bölgedeki ayak izini her geçen gün konsolide eden Çin, son dönemde Tayvan üzerindeki baskısını ivmelendirmeye, askerî ve politik gücü ile Tayvan’ı bölgede izole etmeye çalışıyor. Nisan ayında Tayvan’a yönelik askerî faaliyetleri tavan yapan Çin, deniz boyutunda düzenlediği uzun soluklu ve geniş katılımlı tatbikatlar ile bölgede gerilimin artmasına ve kontrollü kaosun yaşanmasına neden oluyor. “Tek Çin” prensibini gözeten Çin bakımından Tayvan stratejik bir kırmızı çizgi anlamına geliyor. Bu minvalde Çin belirlediği Hint- Pasifik stratejisinin merkezine Tayvan’ı konumlandırıyor. Tayvan özelinde askerî ve siyasi boyutta hamlelerini senkronize bir şekilde sürdüren Çin, esasen bölgede ABD ile rekâbet ediyor. Bölgede hegemon güç olmanın gerek şartı rakibini kadük bırakmak, Çin bu koza oynuyor.

Çin-Kamboçya


Kuşkusuz Çin’in Hint-Pasifik Bölgesi’ndeki agresif hamleleri Tayvan ile sınırlı değil. İlk askeri üssünü Cibuti’de aktive eden Çin’in son dönemde Kamboçya’ya artan ilgisi de dikkat çekiyor. Kamboçya nisan ayında ülkenin Ream Bölgesi’nde hava savunma istasyonu ve radar sistemi inşa edeceğini açıkladı. Belirtilen mahal dikkat çekici, zira Sihanoukville eyaletinde Çin tarafından finanse edilen deniz tesisine mücavir bir bölgede yer alıyor. Hâl böyle olunca Çin’in Cibuti’den sonra Kamboçya’da da üs edinebileceğine yönelik spekülasyonların ardı arkası kesilmiyor.

Kamboçya ile Çin Silâhlı Kuvvetleri arasında 5 Nisan’da Kampong Chhnang eyaletinde düzenlenen “Altın Ejderha” askerî tatbikatının zamanlaması bu anlamda önem arz ediyor. İlki 2016 yılında düzenlenen Altın Ejder tatbikatı iki ülke arasındaki işbirliğini geliştirmeyi, BM çerçevesinde insani yardım operasyonları, arama-kurtarma ve terörle mücadele alanlarında deneyim aktarımında bulunmayı ve kapasite artırmayı hedefliyor. Bu yıl iki hafta süren tatbikata 583 Kamboçya ve 257 Çin askeri tarafından katılım sağlandı. Tatbikatın kapanış törenine katılan Kamboçya Başbakan Yardımcısı ve Millî Savunma Bakanı Samdech Pichey Sena Tea Banh, tatbikatın iki ülke arasındaki “ayrılmaz dostluğa” katma değer sağladığını, iki ülke ortak kaderine yönelik kazan-kazan yaklaşımını teşvik ettiğini vurguladı. Kamboçya özelinde Çin’in hamlelerinin takip edilmesini şiddetle öneriyoruz. Japonya’nın bölgede Bangladeş ve Filipinler ile yakınlaşmasına koşut olarak Çin’in de etki alanını artırma gayretinde olduğunu görüyoruz. Bu noktada Pakistan ile Çin arasındaki ilişkileri de optiğimizde tutuyoruz.

Çin-Brezilya

Brezilya, Devlet Başkanı Lula da Silva’nın göreve gelmesi sonrası dış politikasında sergilediği radikal makas değişikliği ile tüm dünyayı şaşırtmaya devam ediyor. Son olarak nisan ayında Çin’e resmî ziyarette bulunan Lula, Asya ve Güney Amerika’nın başat iki ülkesi arasındaki ticari ve ekonomik bağları geliştireceklerini ilan etti. Dış politikada farklı bir ton gözeten Lula’nın Çin ziyaretinin, şubat ayında ABD Başkanı Biden ile Beyaz Saray’da yaptığı görüşmenin ardından geldiğini hatırlatalım. Tecrübeli politikacı Lula dengeleri gözetip iletişim kanallarını açık tutuyor. Brezilya ile Çin arasında çok boyutlu on beş anlaşmanın imzaMayıs 2023 JEOPOLİTİK 07 landığı ziyarette Lula, Pekin’i ticaretin ötesinde daha geniş ölçekli bir partner olarak gördüğünü ifade etti. Hatırlatalım Çin, Brezilya’nın bir numaralı ticaret ortağı konumunda ve iki ülke arasındaki ticaret hacmi geçen yıl 150 milyar dolar büyüklüğüne ulaştı.

Brezilya-Çin: Dünya jeopolitiğini dengeleme stratejisi

Lula ve Şi görüşmesinde taraflar karşılıklı fayda temelinde oldukça önemli kazanımlar elde etti. İkili, tarımdan teknolojiye her alanda işbirliğini geliştirme konusunda mutabık kaldıklarını açıklayarak, Çin-Brezilya kapsamlı stratejik ortaklığının daha da geliştirileceğinin altını çizdi. “Dünya jeopolitiğini dengeleme” prensibi üzerinde mutabık kalan Küresel Güney’in başat aktörleri, Ukrayna krizinde arabulucu olabileceklerini ve ABD hâkimiyetindeki uluslararası sisteme karşı BRICS mekanizmasını destekleyeceklerini duyurdu. Güneyin iki devinin yakaladıkları ortak sinerji dikkat çekiyor. Yakın gelecekte Brezilya’nın dış politik yönelimlerinin Hint-Pasifik jeopolitiğine etki edebileceğini öngörebiliriz. Gerek ABD gerekse Çin ile fayda çıkar temelinde ilişki sistematiği benimseyen Brezilya, geleneksel ve müdahaleci olmayan stratejisini kararlılıkla sürdüreceğinin emarelerini veriyor. Lula sonrası Brezilya’nın Küresel Güney’de Çin ile işbirliğini geliştireceği, ABD’nin her talebine onay vermeyen, çıkarlarını gözeterek bağımsız politikalar izleyen ve küresel düzlemde bir nevi katalizör etkisi yapan ülke konumuna evrileceğini değerlendiriyoruz.

Çin: Kuşak ve Yol Projesi

Çok boyutlu Çin stratejisinin en önemli halkasını kuşkusuz ekonomik güç oluşturuyor. Nitekim Çin’in bu projeyi siyasi ve politik hedeflerine ulaşmada bir kaldıraç olarak kullandığı sır değil. Sert gücünden ziyade yumuşak gücünü önceleyen Çin, ekonomisi ile ülkeleri vakumlamaya çalışıyor. Bu strateji çerçevesinde Çin, 2008- 2021 yılları arasında 22 gelişmekte olan ülkeye salt kurtarma fonu olarak 240 milyar dolar kaynak aktardı. Tahsis edilen finansmanının yüzde 80’i 2016 ile 2021 arasında kullanıldı. Ödemeler ağırlıklı olarak Arjantin, Moğolistan, Kenya, Türkiye ve Pakistan gibi orta gelir seviyesindeki ülkelere yapıldı. Hatırlatalım, geçen süreçte Pekin yönetimi Kuşak ve Yol Projesi bağlamında gelişmekte olan ülkelerde yapılacak altyapı projeleri için 1 trilyon dolara ulaşan miktarda kredi kullandırdı. Ancak 2016’dan itibaren birçok ülke projedeki finansal yükümlülüklerini yerine getirmekte zorlanmaya başladı. Bunun üzerine Çin, kurtarma ödemelerini gündemine aldı. Ödemeler bazı ülkelere Çin devlet bankasının verdiği kredi şeklinde yapılırken, Türkiye’nin de içinde bulunduğu bir grup ülke Çin ile swap hattını kullanarak rezervlerini artırma yoluna gitti. Kurtarma fon ödemelerinde Pekin’den 111,8 milyar dolar alan Arjantin listede ön sırada yer alırken, bu Latin Amerika ülkesini 48,5 milyar dolarla Pakistan ve 15,6 milyar dolarla Mısır takip etti. 9 ülke ise 1 milyar doların altında kurtarma ödemesi aldı. Türkiye ise Haziran 2021’de Çin ile swap hattını aktif hale getirerek döviz rezervlerini artırmak için yaklaşık 5,5 milyar doları swap hattından kullandı. Çin’in izlediği stratejilerin arka planını çözebilmek için Kuşak ve Yol Projesi’nin kara ve deniz hatlarına bakmanızı öneriyoruz. Bu önerme rakiplerinin karşı hamlelerini anlamak için de geçerli…

ABD

Pasifik Bölgesi’nde Çin’e karşı nüfuzunu artırmak isteyen ve hamlelerini diplomatik alanda yoğunlaştıran ABD, son olarak Vanuatu’da elçilik açacağını duyurdu. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, ABD’nin Hint-Pasifik stratejisine uygun olarak Vanuatu’da daimî bir diplomatik misyon tesis edileceği, böylelikle Ada’nın yerlileriyle ilişkilerin derinleştirilmesinin hedeflendiği ifade edildi. Bu karara dek ABD, Avustralya’nın 1750 kilometre doğusunda bulunan Vanuatu’yla diplomatik ilişkilerini Papua Yeni Gine üzerinden sürdürüyordu. Diğer taraftan ABD’nin geçtiğimiz şubat ayında Solomon Adaları’ndaki elçiliğini 30 yıl aradan sonra aktive ettiğini hatırlatalım. ABD’nin Vanuatu’da elçilik açma kararı esasen Çin’in Solomon Adaları’yla 20 Nisan’da imzaladığı güvenlik anlaşmasına cevap niteliği taşıyor. Esasen bu anlaşma Çin savaş gemilerinin Vanuatu’ya liman ziyareti ve lojistik ikmal yapmasına da olanak sağlıyor. Bu anlaşmaya ABD’nin yanı sıra Avustralya ve Yeni Zelanda’dan da tepki gelmişti. Anılan ülkeler Çin’in Solomon Adası’na bir deniz üssü inşa etmesinden ve Ada’ya daimî olarak konuşlanmasından endişe ettiklerini açıklamıştı. ABD’nin izlediği Hint-Pasifik stratejisi çerçevesinde Solomon Adaları ve Vanuatu’ya ek olarak yakın gelecekte Kiribati ve Tonga’ya da diplomatik misyonlar açabileceğinin altını çizelim.

Suudi Arabistan ve ŞİÖ

Nisan ayının başında gündemi belirleyen bir diğer hamle Suudi Arabistan cenahından geldi. ABD’nin itirazlarına ve güvenlik endişelerine karşın Çin ile uzun vadeli ortaklık kurma yolunda emin adımlarla ilerleyen Suudi Arabistan, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ)’ne katılma istikametinde önemli bir adım atarak Diyalog Ortaklığı statüsünü onayladı. ŞİÖ’nün 2021 yılı Duşanbe Zirvesi’nde Suudi Arabistan, Mısır ve Katar’a Diyalog Ortaklığı Statüsü verilmesi kararlaştırılmıştı. Suudi Arabistan’ın onayladığı Diyalog Ortaklığı, gözlemci statüsüne sahip olmayan üçüncü ülkelerin ŞİÖ ile belirli alanlarda sınırlı işbirliği yapmalarına olanak sağlıyor. Bu statü, kurumsal açıdan “gözlemci ülke” statüsünün altında, “misafir katılımcılar” statüsünün ise üzerinde yer alıyor. Suudi Arabistan’ın son dönemde Çin’le ilişkilerini geliştirmesi küresel gündemi bir hayli meşgul ediyor. Bu konuya geçtiğimiz ay bu köşede etraflıca temas etmiştik. 1 Suudi Arabistan’ın jeopolitik önceliklerinin evrilmesi, stratejik tercih ve yönelimlerinin değişmesi şüphesiz ABD’de güvenlik endişelerine yol açıyor. Diğer taraftan Suudi Arabistan’ın yüzünü Çin’e ve Hint-Pasifik Bölgesi’ne dönmesini, Çin bakımından önemli bir kazanım olarak yorumlayabiliriz.

Hindistan-Fransa-Almanya

Avrupa’nın başat aktörleri Almanya ve Fransa’nın son dönemde Hint-Pasifik Bölgesi’ne artan bir ilgiyle baktıklarını görüyoruz. Bölgenin ekonomik ve jeopolitik önemine kayıtsız kalmayan Avrupalı aktörler, ticari öncelikleri nedeniyle Batı Pasifik ve Hint Okyanusu’nu Avrupa’nın dış politika önceliği olarak değerlendiriyor, bu minvalde Hindistan ile yakınlaşmaya ve işbirliğini geliştirmeye çalışıyorlar. Bu gayretler salt diplomatik ve ekonomik çabalarla sınırlı değil. Meselenin askerî boyuta yansımaları da dikkat çekiyor. Hatırlatalım Hindistan ile Fransa son dönemde hava boyutunda Garuda, deniz boyutunda Varuna ve kara boyutunda Shakti müşterek tatbikatlarını icra etti. Benzer şekilde savaş gemisi FGS Bayern, Almanya’nın dış politika öncelikleri ve gambot diplomasisi bağlamında geçen yıl Bombay’e ziyaret icra etti. Almanya ve Fransa’nın bölgeye artan ilgisine Hindistan’ın da kayıtsız kalmadığını ifade edelim. Nitekim Hindistan cenahı yakın gelecekte Hindistan ev sahipliğinde Almanya ve Fransa’nın katılımı ile üçlü deniz tatbikatları yapılacağını açıkladı. Hindistan ile Fransa arasındaki ilişki sistematiğinin köklü bir tarihi geçmişe sahip olduğunu biliyoruz. İki ülke arasında denizaltı inşası gibi yüksek bütçeli ve çok boyutlu savunma sanayi işbirliği çalışmaları sürdürülüyor. Almanya ise bölgeye nispeten yeni ilgi duyan ülke görüntüsü veriyor. Nitekim Almanya Büyükelçisi Phillip Ackermann’ın Hint basınına verdiği bir mülakatta ülkesinin Hint-Pasifik Bölgesi’ndeki deniz varlığını 2023 yılı sonuna kadar artıracağını belirtmesi2 Almanya’nın bölgeye artan ilgisine örnek oluşturuyor. Çin ile ticari alanda işbirliğini sürdüren Almanya ve Fransa’nın Hindistan yönelimleri orta vadede bu ikiliyi Çin ile karşı karşıya getirebilir. Hint-Pasifik Bölgesi’nde Çin’i gözeterek reaktif tutum sergileyen bu ikilinin stratejik tercih ve yönelimleri kuşkusuz bölge jeopolitiğinde kartların yeniden karılmasına neden olabilir.

(1) MDN Nisan 2023, Çok vektörlü Çin dış politikasının yansıması: Suudi Arabistan- İran Anlaşması
(2) “I think Indo-Pacific is a catchword that resonates very clearly for us. We will see in the months and years to come that Germany will be more active with its partners, including India. I think there is no doubt that the Indo-Pacific as an area that is not entirely free of tension will be on our agenda much more than it used to. We are planning for new ships to come to the Indo-Pacific”


Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın