Erdem Yılmaztürk: Türk insanının yapamayacağı hiçbir iş yok

Yeşim Yeliz Egeli

Yonca Teknik Tersanesi Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Erdem Yılmaztürk sonlanan Yonca-Onuk J. V. ortaklığı, yeni hedef ve yatırımları hakkında MarineDeal News’e özel açıklamalarda bulundu

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Denizle ilişkiniz ne zaman başladı?

İstanbul’da 1975 yılının Şubat ayında doğdum. Bilkent Üniversitesi’nde Bankacılık ve Finans üzerine öğrenimimi tamamladıktan sonra askerlik görevimi yaptım ve ardından aile şirketimiz olan (Yoncatech) tersanemizde 2002 yılında çalışmaya başladım. Denizle ilişkim için ise kendimi bildim bileli denizle iç içe büyüdüm diyebilirim.

Yonca-Onuk ortaklığının bittiğini ilk MarineDeal News fark etti ve kamuoyuna özel haberiyle duyurdu. Sizden de o tarihte eş zamanlı açıklama talep ettik.

Evet.

Ortaklık neden bitti, kısaca paylaşır mısınız?

Tabii ki… Tersanemiz Yonca Teknik 1986 yılında kuruldu. Yonca-Onuk Adi Ortaklığı ise 1996 yılında kuruldu. Ancak Yonca Teknik Tersanesi Kurucusu Sevgili Babam (Şakir Yılmaztürk) ile Sevgili Ekber (Onuk) Abi’nin tanışıklığı, dostlukları, bazı projeler özelinde işbirlikleri tersanemizin ilk kurulduğu yıllara uzanıyor. Demek ki birliktelik esasen 37 seneyi buluyor. Dile kolay 37 sene. Bunu çok değerli buluyorum. Ve çok da güzel işler yaptık. Bugün dünya genelinde 10 ülkede dizayn edip ürettiğimiz 174’ten fazla farklı tiplerde gemimiz görevde. Bugünlere kadar geldik. Aslında iki tarafın da mutlu ve huzurlu olduğu şekilde yollarımızı ayırmaya karar verdik.

Sebepleri çok özel değilse ve sakıncası yoksa açıklar mısınız?

Tabii ki sakıncası yok. Nedeni şöyle… Dediğim gibi en önemlisi burada kimsenin üzülmeden, iki tarafın da isteyerek, iki tarafın da mutlu olduğu şekilde bu yolun ayrılmasıydı. Çünkü iki tarafın da vizyonunda ve hedeflerinde değişik yönlere gitmek vardı. Biz şimdi tersanemizde aynı şekilde üretimimize devam ediyoruz. Ekber (Onuk) Abi hakikaten çok değerli bir insan bizim için. Aslında iş olarak yollarımız ayrıldı gibi gözüküyor gibi ama bizim beraberliğimiz her zaman devam edecek…

Yonca-Onuk Adi Ortaklığı nasıl kuruldu ve hisse yapısı nasıldı?

Yonca Teknik Tersanesi ile Onuk Taşıt Sanayii A.Ş. Yonca-Onuk Adi Ortaklığı’nı kuruyor. Buna Joint Venture da deniyor bildiğiniz gibi. Yonca yüzde 65, Onuk Taşıt ise yüzde 35 şeklinde bir hisseye sahipti. Yonca-Onuk Adi Ortaklığı’nın üstlendiği yeni inşa, mühendislik çözümleri ve dizayn projeleri gibi tüm işleri ise Yonca Teknik Tersanesi üretiyor. Yapısı 1996 yılında bu şekilde kuruluyor. Bugünlere geliyor…

Merak ediliyor. Merakları giderelim. Gerçi Ekber Bey yaptığımız röportajda bahsetti. Sizden de duyalım istiyorum. Çok nitelikli işlere imza attınız. Ortakken üstlendiğiniz ve tamamladığınız projelerin devamı için talep gelirse nasıl olacak? Burada lisanslar üzerinden ortaklık devam ediyor mu?

Güzel soru. Hayır. Aslında çok kolay bir süreç, karışık bir süreç değil. Şöyle izah edeyim. Bugüne kadar teslim ettiğimiz işleri az önce bahsettiğim ortaklık yapısı içinde Yonca- Onuk J. V. olarak teslim ettik. Bundan sonra gelecek işlerin tamamını biz Yonca Teknik Tersanesi olarak alıyoruz, müşterimizle sözleşmemizi bu şekilde yapıyoruz. Müşterilerin karşısında muhatap olarak artık Yoncatech olacak. Nasıl diye sorarsanız, aynı tersane, aynı ekip, aynı dizaynlar, aynı gemiler, her şey eskiden olduğu gibi devam edecek. Dediğim gibi karışık yapı yok, her şey Ekber Abi ile aramızda çok basit olarak çözümlenmiş durumda. Konuya matematiksel baktığımız zaman Yoncak-Onuk denkleminden Onuk ismi çıkmış oluyor. Ekber Abi ve onun şirketi Onuk Taşıt Sanayi… Bunun dışındaki her şey aynı şekilde devam ediyor. Ekber Abi de denklemin dışına kâğıt üzerinde çıktı, lisans anlaşmamız üzerinden beraberliğimiz devam edecek, sadece, müşteri karşısında muhatap olarak Yonca Teknik Tersanesi’ni bulacak. Her şeyin üzerinde, ki en önemlisi, Ekber Abi ile dostluğumuz devam edecek.

Bu kararı dostluk içinde almış olmanızı önemsiyorum. Şakir Bey’in ve Ekber Bey’in, tüm ekibinizin birikimleri ile ülkemize yurtiçinde ve yurtdışında kazandırdıkları kıymetli. Yaşamda başlangıçlar olduğu gibi bitişler de var. Yenilik için başlangıçta birleşmeler olduğu gibi yol ayrımları da yaşamın parçası. Her iki tarafın da yolu açık olsun diyerek yeni hedefler ve projelerinizden bahsedelim.

Tabii ki… Kesinlikle temennilerinize katılıyorum. Bundan sonraki süreçte Ekber Abi’nin çok başarılı olmasını, çok iyi işler yapmasını canı gönülden ister, her zaman destek oluruz. Kendisi de aynı şekilde bizim için… Sonuçta 37 yıllık bir beraberlik var, onun da öncesine gidersek Babam ile olan dostlukları var, gençlik yıllarından bu yana… Bugünlere çok güzel getirdik bu beraberliği. Burada da bir aileyiz. Başarılarımız oldu tabii. Bu başarılarda övgüyü esas hak eden ekibimizdir. Evimizden sonra hatta oradan daha çok vakit geçirdiğimiz yer işyerimiz. Biz güzel bir aileyiz.

Markanız artık nasıl anılacak?

Denizcilik, gemi inşa sanayi tüm bileşenleriyle uluslararası dev bir endüstri. Bu alanda olduğumuz için markamızın adı “Yontech”. Tersanemizin ticari unvanı ise Yonca Teknik Tersanesi. Türkçe ve İngilizce olarak “Yonca Tersanesi/Yonca Shipyard” olarak kullanıyoruz. Sektör bize kısaca Yonca diyor.



Yıllardır Deniz Savunma Sanayi alanında üretim yapıyorsunuz. Sivil bahriye tarafında da bir açılıma girdiğinizin duyumunu aldım. Doğru mu? Hedefleriniz ve yeni projeleriniz nelerdir?

Doğru, bilgi ağınız iyi, oldukça iyi. Şöyle ki… Biz ürün çeşitlendirme zamanının geldiğini düşünüyoruz. Sonuçta 37 yıllık bir birikimimiz var. Müşterilerimizle ilişkilerimiz de çok iyi. Biz ileri kompozit malzemeden yüksek süratli hücum bot üretiyoruz. Ancak bazı ihalelerde platformun yapısı sac ve alüminyum olabiliyordu. Biz bunun dışında kalıyorduk tamamen kompozite odaklandığımız için hâliyle o ihalelere girmiyorduk. Artık bu ihalelere de girmemiz gerektiğini düşündük ve bu kararı aldık. Kısmet o ki, büyük bir proje ile ilgili kendi tersanemiz dışında ikinci bir tersane arayışımız da vardı. Aslında bu düşüncemize eş zamanlı gelişen büyük proje de vesile oldu ve biz ikinci bir tersane yatırımına girdik. Bu tersanedeki alt yapımızda sac ve alüminyum da var. Dolayısıyla şöyle de düşündük. Bizim core-business’ımız (ana işimiz) askerî, askerî platformlar üretmek. Aynı zamanda yeni yatırımımızdaki sac ve alüminyum altyapısından dolayı üretimimizin belli bir kısmını da sivil sektöre sac ve alüminyum olarak tasarlayabiliriz ve yatırımı yaptık. Şu an burası işliyor, çalışıyor. Bu yeni yatırımımızla bizim askerî alandaki ürün yelpazemiz de genişlemiş oluyor hem üretimimize ileri kompozit dışında sac ve alüminyum platformları da koymuş oluyoruz hem de ticari tekneleri de katmış oluyoruz. Böylelikle bir tersanenin sunabileceği hizmetlerin tamamını sunma noktasına geldik. Şu an hâlihazırda ağırlıklı bakım onarım hizmetlerimizi sunuyoruz. Ancak ticari gemilerin yeni inşasında da müşterilerimizin taleplerini karşılamaya hazırız. Yeni inşa kısmı yavaş yavaş gelişecek şekilde hedefledik.

Bu yeni yatırımınız olan tersane, hangi tersane ve nerede?

Hemen bitişikte yer alan komşu tersanemiz olan Ada Tersanesi. Sahibi Adil (Erkoç) Bey. Çok değerli bir dostumuz. Gerçekten kendisini çok severiz. Ada Tersanesi’nin tamamını uzun dönem kiraladık. Yonca Tersanesi’nin yapısal nitelikleri nelerdir? Mevcut mühendis kadronuz ve idari ekibiniz dâhil kadrolu olarak kaç kişilik bir ekibiniz var? Tersanemizde, bugüne kadar ileri teknoloji kompozit teknolojilerini kullanarak değişik konfigürasyonlarda inşa ettiğimiz platformların yanı sıra, kuruluşumuza kattığımız Ada Tersanesi ve tesisler ile çelik ve alüminyum platformların gerek tasarım gerekse inşasını yapmaya devam edeceğiz. Deneyimli, alanında gerçekten uzman iyi bir mühendislik kadromuz var. Kendi tasarımımızı yaratıyoruz, kendi teknolojimizi geliştiriyoruz ve daima mükemmeli arıyoruz. Alanında uzmanlaşmış yaklaşık 180 kişilik ekibimizle dünya markası olmuş botlarımızı üretmeye devam ediyoruz. Emek yoğun bir sektördeyiz. Yüksek disiplin, planlama ve kontrol ve sıfır hata gerektiriyor. Sadece bizim alanımızda değil bütün işlerdeki en önemli varlık insan. Dolayısıyla gerçekten kendimizi sahip olduğumuz ekibimizle şanslı görüyoruz. Hakikaten çok değerli ve iyi çalışma arkadaşlarımız var. Doğru insanlarla beraber olduğunuz zaman işler kolaylaşıyor.

Deniz Savunma Sanayi stratejik bir alan. Savunma ve Askerî alanda bürokrasi de ağır işliyor, motivasyonunuzu nasıl koruyorsunuz?

Yaptığınız işi sevdiğiniz ve buna bağlı olarak çıkan sonuçları gördüğünüz zaman insan zaten doğal olarak kendiliğinden motive oluyor, daha iyisini ve daha çoğunu yapmak için. Dediğiniz gibi stratejik önemi yüksek bir sektörde üretim yapıyoruz. İşbirliği içinde olduğumuz ülkeler ve buralarda iletişimde olduğumuz muhataplarımıza bakınca devletlerin bakanlıklar ve askerî seviyedeki üst düzey yetkilileriyle projeleri görüşüp, sürdürüyorsunuz. İşimizin doğası gereği bürokrasi var ve hâliyle işimiz zaman bakımından ağır ilerliyor. İşimizdeki olmazsa olmaz ilk şey sabır. Süreçler uzun. Proje sürerken de iyileşmeler, eklemlemeler olabiliyor. Bu nedenle proje yönetiminde esneklik, adapte olarak uygulayabilirlik ile süreç yönetimindeki istikrar da mühim. Ancak 30 yılı aşkın süredir bu ekosistemin içinde deneyim kazandık, bizatihi işin içinde olarak bu doğal şartların parçasıyız, tüm bu zor görülen nitelikler bizim normalimiz aslında.



Çok emek verip olumsuz sonuçlanan bir işe ilişkin enteresan bir anınız var mı?

Bizde hangi iş olursa olsun hayırlısı ne ise o olsun isteriz. Bir iş olmuyorsa olmamasında veya oluyorsa da olmasında bir hayır, iyilik vardır diye düşünüyorum. Önemli olan aldığımız işi alnımızın akıyla, en doğru ve söz verdiğiniz şekilde teslim etmek. Bizim en önem verdiğimiz ilkemiz, hedefimiz bu. Yeni hedefler ise hiç bitmiyor. Hep yaptığınızın daha iyisini yapmak ve daha çok müşteriye hitap edip dokunmak istiyorsunuz.

Yonca Teknik Tersanesi’nin vizyonu nedir?

Bizim vizyonumuz şu, “Denize kıyısı olan tüm ülkelere ürün satmak”. Denize kıyısı olan potansiyel tüm ülkelere ulaşmaya çalışıyoruz. İşimizi iyi yapmaya gayretliyiz. Şu ana kadar olan ve potansiyel tüm deniz ülkelerinde üretimimizle ülkemizi en iyi şekilde temsil etmeye devam edeceğiz. Siz işinizi iyi yapıp ürününüzün arkasında durduğunuz zaman işler kendiliğinden geliyor.

Şu an hangi ülkelerde ürünleriniz var ve talepler genel olarak hangi ülkelerden geliyor?

Şu an BAE, Katar, Umman, Mısır, Malezya, Pakistan, Gürcistan, Ukrayna, KKTC ve Türkiye. Ürettiğimiz deniz platformlarının hepsi şu an bu 10 ülkede aktif görevdeler. Talepler genel olarak Körfez ülkeleri, Asya Pasifik ve son dönemde Kuzey Afrika ve Afrika geneli ülkelerinden geliyor. Bu potansiyel pazarın içine Karadeniz’in kuzeyindeki ülkeleri de ekleyebiliriz.

Pazar geniş, iş devletler bazında olunca dengeler hassaslaşıyor hâliyle rekabet de çetin geçiyordur. Nasıl öne çıkıyorsunuz?

Gemi inşanın yanı sıra savunma sanayi kolay bir sektör değil. Rekabet çok fazla. Uluslararası ihalelere birçok ülkeden teklif veren firmalar var. Türk firmalar da oluyor tabii… Her sektörde rekabet var ama bizdeki biraz daha sert rekabet oluyor. Çünkü bizim ürünümüzün iyi olması yanında uluslararası ilişkiler bazında da birçok etken var. Ülkeler arası ilişkilerin de etkili olduğu dinamik bir iş. Lobi faaliyetlerinizin o ülkede güçlü olması, lobi desteğinizin iyi olması, kanıtlı ürününüzün olması gibi birçok unsur var. Biz bunlara sahibiz.

Bu 10 ülkeye yenileri katılacak diye duyum aldım?

Samimi olayım iş olmadan söylemeyi doğru bulmuyorum. Şu an görüştüğümüz ve teklif verdiğimiz birçok ülke var. Bunların hangisi olacak hangisi olmayacak bilemiyoruz öyle ki günden güne konjönktür değişebiliyor. Şu kadarını söyleyebilirim, imzalayıp da açıklamadığımız bir proje yok.

Şu an devam eden hangi projeleriniz var elinizde?

Şu an Ukrayna projemizi teslim ettik. İmza aşamasında olduğumuz yeni projelerimiz var onları bekliyoruz.

Global alandaki pastadan ülkemiz tersanelerinin daha büyük pay alması, bütüncül denizcilik gücümüzün artması için sektör ve ülke olarak tersaneler, bankacılık/finans sektörü, İdare ve STK’larca neler iyileştirilmeli sizce?

Devlet bazında ele alırsak Devletimizin savunma sanayimize desteği, katkısı, ilgisi çok yüksek. Bizlerin ihracat yapabilmesi için elinden gelen her şeyi yapan bir Hükûmet var. Sivil toplum kuruluşları da öyle her anlamda diyalog hâlinde çalışıyor ve çabalıyorlar. Bunu görüyoruz. Zaten amaç ihracatımızı nitelikli olarak büyütmek, bunun en önemli kalemlerinden biri de savunma sanayi. Diyebilirim ki her türlü çaba ve destek var. Finans tarafında birçok ülkeye göre özellikle kullandığımız teminat mektubu oranlarına baktığımız zaman Türk firmaları birçok ülkeye göre çok daha yüksek oranlarla karşı karşıya. Bunlar yurtdışından iş alımlarımızda dezavantaj tabii. Ancak biz de karşı karşıya olduğumuz bu süreci yönetmeyi öğrenmek ve adapte olmak durumundayız. Sivil alanda yabancı firmalar çok büyük avantajlarla bizle aynı masaya oturuyor. Askerî projelerde ise bankaların bu projeleri destekleme iştahları genel olarak çok yok. Bu dünya genelinde böyle, silâh sanayi vb. nedenlerle… Savunma olarak bakmıyor, biz platform üretiyor olsak da yine de üzerinde silâh var diye bakıyorlar. Türk bankalarından birkaçı dışında destek görüyoruz. Bu olumlu. Ancak bu oranların düşmesi, bu yükün üzerimizden alınması lâzım ama nasıl olur derseniz, hakikaten bilemiyorum. Bunu her sektörden kime sorsanız aynı dertten muzdariptir ve bugüne kadar çözüm üretilemedi. Yine de işlerimizde, bu negatif durumların üstesinden gelmeyi başarıyoruz. Savunma Sanayi İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Üyesiyim. Birliğimizde ülkemizin ileri gelen firmalarının üst düzey, genel müdür seviyesinde temsilcileri var. Bu gibi platformlarda genel olan bu problemlerimizi değerlendiriyor ve çözüm arıyoruz. Savunma Sanayi stratejik bir alan dolayısıyla burada “G to G” dediğimiz “goverment to govertment” seviyesinde ilerliyor ilişkiler. Şimdiyi ele alırsak çok iyi alanlar bu seviyede açılmaya talepler gelmeye başladı. Mesela, bir ülkeye hatırı sayılır sayıda bot ihraç etmişiz. Bizi seviyorlar, ilişkiler çok iyi, ürünlerden memnunlar ancak araya sürpriz şekilde politik bir dış etken girebiliyor. Haliyle süreçlerin askıya alınma durumları olabiliyor. Alan boşluk kabul etmiyor siz orayı boş bıraktığınız anda bir başka ülke kendi çıkarları doğrultusunda bu alanı doldurabiliyor. Dengeler gerçekten çok hassas, bu nedenle hem esnek olunması hem sabır gerektiren bir sektördeyiz. Mesela bir ülke ürünü bizden almak istiyor, bu çok net, görüyorsunuz, ancak x bir ülke bir anda o işi almak için bir bakıyorsunuz hükûmet kredisi ile uzun vadeli finansman ile geliyor. Alıcı da “kusura bakma” demek durumunda kalabiliyor. Adam ürününü satıyor, devlet bankasının parasını faizle alıcı devlete veriyor yani paradan para kazanıyor, devlet de tersanesini, sektörünü fonlamış oluyor. Mesela bizim de ihracatçılar olarak üzerinde durduğumuz ve tartıştığımız projeler var. Türkiye’nin bir fonu olmalı. Birçok ülkeye uzun, orta, kısa vadeli projeler için “kredi line”ları açarak o ülkelerin Türkiye’den ürün almasını sağlamalı. Hem ürününüzü satıyorsunuz hem sektörünüzü tüm bileşenleriyle sürdürülebilir kılıyorsunuz hem de paranızı satıyorsunuz. En önemlisi o ülkeye girmiş oluyorsunuz. Bir kere girdikten sonra bizlerin üretim kalitesi de ortada kolay kolay sizden vazgeçmiyorlar. Bunları hepimiz dile getiriyoruz. Yapmak için iyi niyet de var. Geleceğin pazarı Afrika’nın geneli… Rusya, Çin herkes orada. Türkiye’yi çok seviyorlar. Türkiye’ye ticari ve ikili ilişkiler alanında güveniyorlar, bu güvenleri geçmişten geliyor çünkü biz Türklerin genetiğinde sömürmek yok. Bu konuda avantajlıyız.



Atalarımızın ektiği iyilik tohumlarının ekmeğini yiyoruz…

Aynen. İşte bu gibi pazarlarda ön almak için uzun soluklu projeler ile ihracatımızı artırabiliriz. Bizim sektör gerek sivil gerek askerî olsun ülke ekonomisine direkt döviz girdisi sağlayan sektörlerin başında geliyor. Bu pazardan bize geliyorlar ama iş dönüp dolaşıp, “finansman paketinizle gelin”e dönüyor, bunu talep ediyorlar. Çünkü diğer ülkeler bununla öne geçebiliyor, Afrika ülkeleri gelişiyor, bu nedenle türlü ürüne de ihtiyaçları var. Kara, deniz, hava alanlarında neye ihtiyaçları varsa biz verelim. İhtiyaçları var çünkü. Doğru planlama ile konuya odaklanırsak ülkece bu bölgelerde çok avantajımız var. Savunma sanayi ihracat rakamları iyi ama daha iyisi her zaman olabilir. Hedefimiz bu alanda girdiyi artırmak.

IDEF’23 nasıl geçti firmanız açısından, memnun kaldınız mı?

Bizim için çok iyi geçti hatta bu yıl önceki yıllardan en öne çıkan yıldı. 1500 firma katılmış. Bunun 700’ü Türk, 800’ü yabancı firmaymış. Bu çok önemli. Delegasyonlar da iyiydi. Yonca olarak bizim için verimliydi.

Savunma Sanayi Başkanlığı’nın koordinesinde Deniz Kuvvetlerimizin ihtiyacı doğrultusunda üstlendiğiniz Sancar Projesi’nin ihracat edilmesi düşünülüyor mu?

Sancar, Yonca-Onuk/Havelsan ortaklığında üstlendiğimiz proje biliyorsunuz. Biz Sancar Projesi’nde platformu üretiyoruz, stratejik partnerimiz yazılım ve otomasyon kısmında Havelsan. Çok nitelikli bir ürün oldu. Bu platform bir prototip. Bu aralık ayının sonunda Sancar’ı Deniz Kuvvetlerimize teslim etmeyi planlıyoruz. Bundan sonraki aşamada ise proje devam ederse ve üretim için yurtiçi ve yurtdışından sipariş gelirse -lisans anlaşmamızın da kapsamında- Yonca- Havelsan stratejik ortaklığı olarak yolumuza devam edeceğiz. Tabii ki önceliğimiz ülkemiz, talep gelirse tabii ki ihraç edeceğiz, amacımız o.

Yeni SAT Botu MRTP-24’ün özelliklerinden bahseder misiniz? Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na kaç adet teslim edildi?

Her ürünümüz çok özel ve nitelikli ancak MRTP-24’e benim özel bir zaafım var. Hakikaten çok özel, oturaklı ve hızlı bir bot o. Bizim üretici olarak en önemli özelliğimiz manevra kabiliyeti iyi, yüksek süratli ve güvenli botlar yapmamız. Biz yeni vizyonumuzla beraber bu limitin, seviyenin üzerindeki yerlere de çıkacağız.

MRTP-24 oldukça talep görüyor. Biz günümüzün ihtiyaçlarına göre, başta Türkiye’nin jepolitik konumunu da göze olarak neye ihtiyacı olduğunu belirleyip, projeyi dizaynından üretimine kadar çalışarak, genel olarak tüm dünyadaki teknik isterleri belirleyip gözden geçirerek kendi dizayn üretimlerimizi yapıyoruz, geliştirdiğimiz ürünlerden çok iyi bir tanesi de MRTP-24. Bu projeyi de yapmak gerçekten heyecan ve gurur verici. Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı Sualtı Taarruz (SAT) Timlerinin harekât sahasına intikâl/ geri intikâl ihtiyacına cevap vermek maksadıyla, SSB tarafından açılan ihaleye istinaden iki adet olarak inşa ettiğimiz MRTP24/U SAT botlarını 2019 ve 2020 yıllarında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim ettik. 26.30 metre uzunluğu, 5.48 metre genişliği, 1.40 metre draftı olan bu botlar 54+ knot azami sürat yapabiliyor. ASELSAN üretimi STOP 25mm’lik Uzaktan Komutalı Stabilize Makinalı Tüfek Sistemi ile donatıldılar. MRTP24/U SAT botu 16 kişilik tam ekipmanlı SAT timinin belirlenen bölgeye intikâlini sağlayabiliyor. Daha sonra iki botun üretimini de biz aldık. 4 adet Deniz Kuvvetlerimizde var. 4 adet de Katar Özel Kuvvetleri’nde var bu bottan. Oldukça memnunlar.

Sahil Güvenlik Komutanlığımızın 600 Sınıfı OPV ihalesine katılan 8 firmadan birisi de biziz ve hazırız da. Umutluyuz, her zaman iddialıyız ve başarılı olmak için hazırız. Dolayısıyla teknik isterlere baktığımız zaman 65 ila 72 metre arasında özel bir gemi olacak o.

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Tersane işletmeciliği ortam olarak gerçekten sert bir ortam. Kolay bir sektör değil. Ancak bizim insanımız çok yetenekli, Türk insanının yapamayacağı hiçbir iş yok erkek olsun kadın olsun fark etmez. Müthişiz.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın