Eleştirilerin odağındaki Rusya ve hamleleri

MDN İstanbul

Oldukça sıcak ve dinamik geçen haziran ayında meydana gelen gelişmeleri önceki yazımızda irdeleyerek sizlere küresel bir perspektif sunmaya çalıştık. Küresel sistemin üç sac ayağı aktörlerinin en önemli halkalarından birisi şüphesiz Rusya. ABD ile Çin arasında başlayan yeni soğuk savaşın nesnesi konumundaki Rusya’nın tutumu, yönelimi ve tercihleri kuşkusuz ilerleyen dönemde küresel jeopolitikte belirleyici olacak

Mevcut konjonktürde Çin ile birlikte ABD’ye ve onun sürüklediği Atlantik sisteme meydan okuyan Rusya’nın yakından takip edilmesi zaruri. Doğru soru şu, Çin ile Rusya birlikteliği ilelebet devam edebilir mi? Yanıtı kısa vadede evet, orta vadede belki, uzun vadede ise muhtemelen hayır. Rusya ve Hindistan küresel denklemi meşgul eden iki aktör.

Rusya önemli bir güç. Ülkemiz bakımından da durum nazik. Zira Rusya ile komşuyuz. Soğuk Savaş Dönemi’nde Karadeniz üzerinden salt “kuzeyde” komşumuz olan Rusya ile münasebetlerimizin evrilerek coğrafi anlamda üç boyutlu hale geldiğini, Rusya’yı doğuda ve güneyimizde (Doğu Akdeniz ve Suriye) de gördüğümüzü hatırlatalım. Bu yazımızda haziran ayında meydana gelen zirveler maratonunun yansımalarını genelden özele indirgeyerek, resmi Rusya marjından okumaya gayret edeceğiz.

Rusya batı sınırlarında 20 yeni askeri birlik konuşlandıracak
Yakın coğrafyasında NATO tehdidinin her geçen gün arttığını vurgulayan Savunma Bakanı Sergey Şoygu, haziran ayı başında yaptığı açıklamada Rusya’nın batı sınırlarına 20 askeri birlik daha konuşlandıracağını açıkladı. Şoygu, Rusya sınırında uçuş yapan Amerikan savaş uçaklarının sayısının arttığına, NATO’nun bölgede konuşlandırdığı savaş gemilerine ve giderek artan tatbikatlarına dikkat çekerek, bu tür eylemlerin uluslararası güvenliğe zarar verdiğini ve Rusya’yı karşı önlemler almaya zorladığını ileri sürdü.

Rusya’nın mayıs ayında, Ukrayna sınırına yakın bölgelere yaptığı askeri yığınaklanma gerilime neden olmuş, Batılı ülkeler Moskova’ya askeri unsurlarını geri çekme çağrısı yapmıştı. Birliklerin bir kısmı düzenlenen tatbikatlara katıldıktan sonra bölgeden ayrılmıştı. Savunma Bakanı Şoygu’nun son açıklaması, Rusya’nın Moldova, Ukrayna, Romanya ve Gürcistan üzerinden baskılanmasına yönelik artan gayretlere karşılık yapılmış kararlı ve caydırıcı bir hamle olarak yorumlanabilir.

Rusya varlık fonundaki dolar rezervlerini sıfırlıyor
Haziran ayı başında Rusya, Batılı ülkelerin uyguladığı yaptırımlardan daha az etkilenmek için Ulusal Varlık Fonu’ndaki dolar rezervlerini sıfırlayacağını açıkladı. Rusya Devlet Başkanı Putin’in ABD Başkanı Biden ile görüşmesinin hemen öncesinde Rus Maliye Bakanı Anton Siluanov’un, Fon’daki dolar rezervlerinin euro, yuan ve altına çevrileceğini açıklaması dikkat çekti.

Bloomberg’e konuşan Maliye Bakan Yardımcısı Vladimir Kolychev, yaptırımlar genişledikçe doların kendileri için daha riskli hâle geldiğini savundu. 119 milyar dolarlık likit fonun yaklaşık üçte birini bulan dolar varlıklarının transferinin Merkez Bankası rezervlerinden yapılacağı açıklandı. Fon’da yaklaşık 41,5 milyar dolarlık likit varlık bulunuyor. Fon’da aynı miktarda euro cinsi varlık bulunurken geri kalan birikimi yuan, altın, yen ve sterlin cinsi varlıklar oluşturuyor. Değişim sonrası Fon’da yüzde 40 euro, yüzde 30 yuan, yüzde 20 altın, yüzde 5’er yen ve sterlin bulunacağı öngörülüyor. Norveç örneği dikkate alınarak dizayn edilen Rus Ulusal Varlık Fonu, petrol fiyatları belli bir seviyenin üzerine çıktığında elde edilen fazla gelirin saklanması prensibi ile oluşturuldu. Fon’un toplam büyüklüğü 185,9 milyar dolar olarak hesaplanıyor.

Putin: NATO’nun sınırlarımıza yakınlaşması güvenliğimizi olumsuz etkiliyor
NATO’nun askeri faaliyetlerini ve Ukrayna’nın NATO’ya üye olma ihtimalini değerlendiren Rusya Devlet Başkanı Putin, NATO’nun, ülkesinin sınırlarına yakınlaştığını, bunun Rusya ve Rus vatandaşlarının güvenliğini etkileyecek kadar önemli bir husus olduğunu ifade etti. NATO’nun Rusya sınırları yakınlarında askeri altyapısını güçlendirdiğine dikkat çeken Putin, “NATO’nun doğuya doğru genişlemesi iki evrede gerçekleşti. Bu, Rusya ve Batı ülkeleri arasındaki ilişkilerin ortaklık seviyesinde olduğu zamanda gerçekleşti ancak kaygılarımızın tümü göz ardı edildi. Sert konuşmak istemiyorum ancak çıkarlarımızı çiğnediler. Bu, iyi ilişkilerin olduğu zamanda gerçekleşti. Batı, kendi jeopolitik çıkarlarını insanların ve diğer halkların çıkarlarından üstün tutuyor” açıklamasında bulundu.

İlginizi çekebilir:    Rusya Karadeniz’de göz açtırmıyor

Ukrayna’nın NATO üyesi olmak istediğine de dikkat çeken Putin, bunun boş bir mesele olmadığını vurgulayarak, “Polonya ve Romanya’daki Amerikan füzeleri, Rusya’nın merkez bölgesine 15 dakikada varabilir. Ukrayna’nın NATO üyesi olduğunu farz edelim. Amerikan füzelerinin Harkiv veya Dnipro kentlerinden Moskova’ya uçuş süresi 7-10 dakikaya düşecek” ifadelerini kullandı. Ukrayna vatandaşlarının birçoğunun NATO üyeliğini istemediğini savunan Putin’in bu çıkışını, Karadeniz Bölgesi’nin Rusya’nın yaşam alanı ve yumuşak karnı olduğu, Ukrayna’nın ise kırmızı çizgi anlamına geldiği şeklinde sıklıkla vurguladığımız tespiti teyit ediyor.

Dibe vuran ikili ilişkiler restore etme çabaları
ABD Başkanı Biden’la, yaptığı ilk yüz yüze görüşmenin ardından basın toplantısı düzenleyen Putin, Rusya ve ABD’de büyükelçilerin görev yerlerine dönmesi konusunda Biden’la mutabık kaldıklarını, görüşmeyi “yapıcı” olarak nitelendirdiğini, buna karşın ABD ile ilişkilerin iyileşip iyileşmeyeceğini söylemenin zor olduğunu kaydetti.

“Ortada herhangi bir düşmanlık olmadığını düşünüyorum. Tam tersine farklı taraflarda durmamıza rağmen birbirimizi anlamaya ve pozisyonlarımızı daha yakın kılmak konusunda istekli davrandık. Tartışmalar son derece yapıcıydı” ifadelerini kullanan Putin’in, Ukrayna meselesinin çok geniş şekilde olmasa da ele alındığını, Biden’ın, Donbass’taki sorunların Minsk anlaşmaları temelinde çözülmesini kabul ettiğini vurgulaması akıllarda yer etti.

Rusya ve ABD’nin stratejik istikrarın sağlanmasında sorumlulukları olduğunu kaydeden Putin, “Biden, Stratejik Saldırı Silahlarının Azaltılması Anlaşması (START-3)’nın uzatılması konusunda sorumlu ve zamanında bir karar aldı. Rusya ve ABD’nin stratejik istikrarın sağlanmasında sorumlulukları var. İki ülke, uzatılan START-3 Anlaşması’nda yapılacak olası değişiklikleri görüşmeye başlayacak. Batı’nın Rus dış politikasını öngörülemez bulması, bunun gerçekten de öyle olduğu anlamına gelmez. ABD’nin stratejik güvenlik alanında uluslararası istikrarın temellerini yıkarak 2002’de füze savunma sistemleri anlaşmasından çekilmesi tamamen öngörülemez bir durumdu. Zira ABD’nin 2019’da Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması’ndan çıkması, Açık Semalar Anlaşması’ndan çekilmesi de öngörülmez ve istikrarı bozucu hamlelerdi. Tanrı’ya şükür Biden, START-3’ü beş yıl uzatarak doğru bir karar aldı” ifadelerini kullandı.

Biden’ın kendisine yönelik “katil” nitelemesine de cevap veren Putin “ABD’de her gün birileri öldürülüyor, Afganistan’da tek bir atışla yüzlerce kişiyi öldürdüler” yorumunda bulundu. Putin, siber saldırı iddialarına ilişkin “ABD’nin kaynaklarına göre dünyada en fazla siber saldırı ABD’nin siber ortamından gerçekleştiriliyor. Daha sonra Kanada geliyor, ardından iki Latin Amerika ülkesi ve İngiltere var. Rusya, siber saldırıların çıkış noktası olan ülkeler listesinde yer almıyor” şeklinde üzerinde titizlikle çalışıldığı anlaşılan bir cevap verdi.

ABD’nin Rusya’ya yönelik, insan hakları eleştirilerine de temas eden Putin, Washington’ın bu konudaki kötü karnesine dikkat çekerek, “Biden, insan hakları konusunu gündeme getirdi. Bakın, Guantanamo hâlâ daha faâl ve uluslararası hukuka, ABD yasalarına, hiçbir şeye uygun değil. CIA’in Avrupa ülkeleri de dâhil çeşitli ülkelerde işkence uygulanan hapishaneleri var. Bu nedir? Bu insan hakları mı? Bu salondaki kimsenin insan haklarının bu şekilde korunduğunu kabul edeceğini sanmıyorum” açıklamasını yaptı. Putin bu açıklamasının Batı’nın benzer ithamlarına maruz kalan ülkelerde karşılık bulduğunu hatırlatalım. Zira birçok ülke artık Batı’dan demokrasi ve insan hakları dersi almak istemiyor. Hele Batı bunun tam tersi uygulamalar yaptıkça…

Gelinen aşamada Rusya ile ABD arasında en kısa sürede stratejik istikrar konusunda kapsamlı ikili diyalog başlatılacağını anlıyoruz. Görüşmede esen olumlu rüzgâra karşın Putin, ABD’nin Rusya’ya yönelik yeni yaptırım ihtimalini de değerlendirdi ve “ABD iç siyasetindeki ruh hallerini bilmiyorum ancak eğer bu Zirve’nin ardından ABD yeniden yaptırım uygularsa, ilişkilerde yeni bir fırsatı daha kaçırmış oluruz” uyarısında bulundu.

Rusya’daki istikrarsızlaştırma girişimlerine karşı, ABD ile stratejik istikrar, siber güvenlik, bölgesel çatışmalarla ilgili sorunların çözülmesi gibi başlıklarda mutabakat sağlanabileceğini vurgulayan Putin’in bu hamlesi diplomasi ve müzakere kapısının açık bırakılması şeklinde yorumlanabilir. ABD iç siyasetine de temas eden Putin’in iyi hazırlandığı görülen konuşmasında kullandığı, “ABD, çok kısa süre önce George Floyd’un öldürülmesi ve Black Lives Matter (Siyah Hayatlar Önemlidir) hareketinin başlamasının ardından en ağır olaylarla karşı karşıya kaldı. Şu anda bunları yorumlamayacağım ancak demek istediğim, yaşanan kargaşaları, hukuk ihlallerini gördük. ABD’yi ve ABD halkını anlıyoruz ancak bunun bizim topraklarımızda yaşanmasını istemiyoruz. Bunun önüne geçmek için elimizden geleni yapacağız” argümanları ile Rusya’yı insan hakları ve demokrasi konularında eleştiren ABD’ye önce kendi kapının önünü süpür mesajını verdiğini görüyoruz.

En çok dikkatimizi çeken başlık ise Putin’in Arktik Bölge ve küresel ısınmayla önemi her geçen gün artan Kuzey Deniz Yolu’na değinmesi oldu. Rusya’nın Kuzey Deniz Yolu’nun işleyişinde uluslararası hukuka bağlı olduğunu belirten Putin, “Ortaklarımızın dikkatini çektim, Rusya olarak biz, bu uluslararası hukuk normlarına eksiksiz olarak uymak niyetindeyiz. Hiçbir zaman hiçbir şeyi ihlâl etmedik. Kuzey Deniz Yolu’nun geliştirilmesinde ilgili tüm ülkelere ve şirketlere yardımcı olmaya hazırız” argümanlarını kullandı. Rusya’nın güncellediği ve yeni yayımladığı Arktik politikasından vazgeçmeyeceğini temin eden bu yaklaşım, yakın gelecekte sahipsiz bu coğrafya üzerinde hak ve hegemonya iddia eden ülkeler arasındaki rekabetin artarak ivmeleneceğini gösteriyor.

ABD ile ilişkilerde tek kale maç artık söz konusu değil
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Cenevre’de gerçekleştirilen Putin-Biden Zirvesi’nin yorumunu kendi optiğinden yaparak, “Zirve’nin sonuçlarını hatalı ve yanlı yorumlayanların tek kale maç oynanmayacağını duymalarını çok isterim” uyarısında bulundu. Burada kullanılan tek kale maç tabiri Rusya’nın ABD ile müzakereleri karşılıklı çıkar ve fayda temelinde sürdürme konusunda geri adım atmayacağını gösteriyor.

Nitekim Putin-Biden Zirvesi’ne katılanlar da dâhil ABD’li yetkililerin görüşmeye ilişkin açıklamalarını dikkatle takip ettiğini belirten Lavrov, “Eğer ABD’lilerin mantığı ‘işte büyükelçileri döndürdük, şimdi diplomatlar, siber saldırılar, mahkûmlar hakkında da her şeyi yerine getirin’ şeklindeyse, bu böyle gitmez. Devlet Başkanı Putin, Başkan Biden’ın bu sorunları karşılıklı kabul edilebilir zeminde çözülmesi yönündeki teklifini kabul etti. Ancak bu şekilde ilerleme sağlayabiliriz. Eğer liderlerin Cenevre’de belirlediği mantık bürokratlar arasında da hâkim olursa, sonuç alacağımızı düşünüyorum” ifadelerini kullandı. Esasen kurt politikacı Lavrov ABD’li muhataplarına şunu söyledi: İçeride başka dışarıda başka konuşmayın. Liderlerin mutabık kaldığı konuların altını dolduralım!

Karadeniz’de Rus karasularını ihlâl eden İngiliz savaş gemisine uyarı ateşi açıldı
Bu yazının kaleme alındığı anlarda Rusya Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada İngiliz Donanması’na ait HMS Defender gemisine Karadeniz’de Rusya karasularını ihlâl ettiği gerekçesiyle uyarı ateşi açıldığı duyuruldu. Bir anda tüm dikkatleri Karadeniz’e odaklayan Savunma Bakanlığı’nın açıklamasına göre, İngiliz harp gemisinin Rus karasularını ihlâl ederek üç deniz mili ilerlediği, bunun üzerine gemiye ihlali sonlandırmaması durumunda silah kullanılacağı konusunda uyarı yapıldığı ancak geminin bu çağrıya yanıt vermediği belirtildi. Bunun üzerine önce bir devriye gemisi tarafından İngiliz gemisine uyarı ateşi açıldığı, müteakiben dokuz dakika daha sonra da Su-24M savaş uçağının dört adet OFAB-250 bombasını geminin ilerleme istikametinde uyarı amaçlı düşürdüğü kaydedildi. Müteakiben İngiliz gemisinin ihlalini sonlandırarak karasularını terk ettiği açıklandı.

İngiltere Savunma Bakanlığı ise yaptığı karşı açıklamada “HMS Defender’a uyarı ateşi yapılmadı. Kraliyet Donanması gemisi, uluslararası hukuka uygun olarak Ukrayna karasularından zararsız geçiş yaptı” ifadeleri kullanıldı. İngiliz gemisinin eylemini “aleni bir provokasyon” olarak niteleyen Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, “Savunma Bakanlığımız İngiliz gemisinin Karadeniz’deki tehlikeli eylemleri hakkında profesyonel bir değerlendirme yaptı. Bunu kaba, uluslararası hukukla ve Rusya mevzuatıyla çelişen bir İngiliz provokasyonu olarak gördüğümüzü eklemek isterim. İngiltere’nin Moskova Büyükelçisi Deborah Bronnert Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı” açıklamasında bulundu.

Pamuk ipliğine bağlı ilişkiler
Her ne kadar Putin-Biden Zirvesi’nde taraflar istedikleri sonuçları almış, iki lider Zirve’yi olumlu ve yapıcı olarak nitelendirmişse de iki küresel güç arasındaki ilişkinin pamuk ipliğine bağlı olduğunu açıkça görüyoruz. Nitekim Karadeniz’de seyreden İngiliz savaş gemisine karşı fiilen silah kullanılması bu kırılgan durumu göstermesi bakımından oldukça önemli.

İki ülke lideri arasındaki Zirve’nin olumlu havasının geleceğe dair beklentileri artırması beklenirken İngiltere üzerinden Karadeniz’de yapılan hamle Rusya’nın refleksini ve kararlılığını ölçmeye yönelik bir gayret olarak görülmüştür. Sıklıkla belirttiğimiz üzere yaşam sahası olarak nitelendirdiği alanlarda Rusya’nın geri adım atmasını beklemek veya reaktif bir tutuma evrileceğini ummak sadece saflık olur. Rusya’nın askeri anlamda etki-tepki prensibini gözeterek hamleler yaptığı ve maruz kaldığı eylemlere karşı aynı ile mukabele ettiği geçmişte yaşanan örnek hadiselerle aşikâr.

Bu nedenle Batı’nın Rusya’nın kararlılığını test etmeye kalkışması sadece gerilime neden olacaktır. Potansiyel gerilim alanı olarak da Arktik, Baltık ve Karadeniz Bölgeleri öne çıkmaktadır. Son NATO Zirvesi’nden sonra Karadeniz’e abanacağı anlaşılan İttifakın, Ukrayna ve Gürcistan üzerinden yapacağı olası proaktif hamlelerin Bölgede geri dönüşü olmayan bazı maceraları tetikleyebileceğinin altını çizelim ki bu durum kuşkusuz ülkemizi de yakından ilgilendirecektir.

Nükleer stratejik caydırıcılık
Biden ile yaptığı görüşmede Putin, Rusya’nın “nükleer bir süper güç” statüsünü teyit ettirmiştir. Bu durum aynı zamanda Rusya’ya tıpkı Soğuk Savaş Dönemi’nde olduğu gibi stratejik caydırıcılık imkânı sağlamaktadır. Rusya ile ABD arasındaki derin güvensizliğin kısa vadede ortadan kaldırılması olası görülmemekte, iki küresel güç arasındaki stratejik rekabetin ivmelenerek sürmesi öngörülmektedir.

Putin, “Polonya ve Romanya’daki Amerikan füzeleri, Rusya’nın merkez bölgesine 15 dakikada varabilir. Ukrayna’nın NATO üyesi olduğunu farz edelim. Amerikan füzelerinin Harkiv veya Dnipro kentlerinden Moskova’ya uçuş süresi 7-10 dakikaya düşecek” açıklamasına koşut olarak Rusya’nın kırmızı çizgisini belirlemiştir. Rusya ile ABD arasında oynanan satrancın merkezinde artık Ukrayna vardır. Ukrayna’nın NATO’ya üyeliği küresel denkleme doğrudan etki edecek potansiyeldedir. Görünen o ki Karadeniz ısınacaktır. Unutmayalım, Türkiye Karadeniz’e kıyıdaş bir ülke olarak gelişmelerin tam ortasında kalacaktır. Umarız Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Ege, Libya, Suriye, Irak ve Kafkaslar’dan sonra takım çantamıza yeni bir sorun sahası eklenmez.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın