Devlet desteğinin tam zamanı

MDN İstanbul

Hükümet, tüm dünyayı kasıp kavuran mali kriz sürecinde Türk gemi inşa sanayii için bir destek paketi hazırlayacak mı, yetkililerle ve sanayicileriyle konuştuk

Dünyanın dört bir yanından gelen ekonomi haberleri son derece iç karartıcı. İspanya’da fabrikalarda üretim ekim ayı itibariyle son bir yılda yüzde 12,8 düştü; Çin’de kasım ayı yeni araba satışları 2007’nin aynı ayına göre yüzde 10,3 düşüş gösterdi. ABD Çalışma Bakanlığı, dünyanın en büyük ekonomisi Amerika’da kasım ayında tarım dışı istihdamın 533 000 ile beklentilerin üzerinde düşüş gösterdiğini, işsizlik oranının ise yüzde 6,7 ile 1933’ten bu yana en yüksek seviyeye ulaştığını açıkladı. Son üç aylık rakam ise korkutucu: 1 milyon 250 bin. Çeşitli ülkelerin merkez bankaları, kredi piyasalarının tekrar işlemesi için büyük çaba sarf ediyor. Bazı banka yetkilileri ise borçlanma maliyetlerinin düşürülmesini sağlayacak alternatif yöntem arayışı içinde. Son olarak Türkiye’de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’ndan (BDDK) şirketlere nefes aldıracak bir müdahale geldi. BDDK’nın Resmi Gazete’de yayımlanan ve 1 Mart 2010 tarihine kadar geçerli olan yönetmeliğine göre takipteki alacaklar yeniden sınıflandırılabilecek. Dünyanın birçok ülkesinde bir dizi önlem paketi uygulanıyor. Örneğin, İsveç, Hindistan ve Çin gemi inşa sanayiini desteklemek için ekonomik önlem paketleri hazırladılar. Çünkü gemi inşa sanayii gelişmiş ülkeler için daima hayati önem taşıyan, ekonomik refahın sağlanmasında ve savunma konusunda önemli rol oynayan bir sanayi dalı olarak görülüyor.
Peki ya Türkiye? Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda (2007-2013), kısa mesafe denizyolu taşımalarını artıracak gemi ve liman yatırımlarına ağırlık verileceğini, askeri ve ticari gemilerin yüksek yerli katkı oranıyla Türk tersanelerinde üretileceğini ve başta Ceyhan yöresi olmak üzere, Türkiye Tersaneler Mastır Planı’nın sonuçları da göz önüne alınarak yeni tersanelerin kurulacağını açıklayan hükümet, tüm dünyayı kasıp kavuran mali kriz sürecinde Türk gemi inşa sanayii için bir destek paketi hazırlamayı düşünüyor mu? Ayrıca, Türk gemi inşa sanayicilerinin böyle bir beklentisi ya da talebi oldu mu? MarineDeal News olarak bu soruları sektörün önemli isimleriyle görüştük ve özellikle Gemi İnşa Sanayicileri Birliği (GİSBİR) temsilcilerinden ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan’dan bu konudaki en son gelişmeleri öğrendik.

Erkan Selah
GİSBİR Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Gemi İnşa Sanayicileri Birliği (GİSBİR) adına ben, Celal Çiçek, Mustafa Öcal, Kudret Önen, Hakkı Kalkavan ve İstanbul Sanayi Odası Başkanı Tanıl Küçük, gemi inşa sanayicilerinin ve denizcilik sektörünün sorunlarını Ankara’ya taşıdık. Bu doğrultuda Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan,  ekonominin koordinasyonundan sorumlu Başbakan Yardımcısı  Nazım Ekren, Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) Genel Müdürü Halil Eroğlu gibi isimlerin katıldığı, Devlet Planlama Teşkilatı temsilcilerinin ve müsteşarların bulunduğu genişletilmiş bir toplantı yaptık. Hazırladığımız sunumda, ağustosta Amerika’da beliren finansman krizinin sektörümüzü ne derecede etkilendiğinden bahsettik ve alınması gereken acil tedbirlere değindik. Biliyorsunuz, tedbirler ne kadar erken alınırsa, sektörün toparlanması da o kadar çabuk olur. Ama tam tersine tedbirleri almakta gecikirsek zaten tedbiri uygulayacak tersane kalmayacaktır.

“Teşvik ve nakdi  kaynak aktarılmadan kriz aşılamaz”

Toplantıdan sonra beklentimiz en kısa zamanda sektöre bir çözüm getirileceği yönündedir. Çünkü hükümet yetkililerinin, geçmişte sektörlerin canlanması ve uluslararası pazarda rekabet etmesinde büyük avantaj sağlamış teşviklerin gemi inşa sanayiine de sağlanmasına sıcak baktıklarını gördüm.
Ben gemi inşa sanayicilerine, tekrar  gemi yapabilmeleri için gereken rakamın; geminin ortalama değeri çarpı iptal edilen gemi sayısı kadar olduğunu ve bunun da kredi olarak kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla böyle bir kaynak içeriden veya dışarıdan sağlanmadığı takdirde gemi yapılamaz. Bir geminin fiyatının da ortalama 25-30 milyon dolar,  GİSBİR’in ekim ayı verilerine göre 2009 yılı için iptal edilen gemilerin de 80 adet olduğunu düşünürsek, her iki rakamı çarptığımızda sektör için gereken nakdi miktar da ortaya çıkacaktır. Nakdi  kaynak olmazsa, zaten olmaz.
Son olarak sözlerimi sektör için iyi haberler vererek bitirmek istiyorum. Biz GİSBİR olarak yeni bir atak başlattık. Körfez ülkeleri, İran ve Rusya gibi komşu ülkeler başta olmak üzere, bu ülkelere her türlü seferberlik projelerimizi, üretimlerimizi daha yakından tanıtıp sunmak için bir girişimde bulunduk. Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen ve Cumhurbaşkanımız Sayın Gül’ün de girişimleriyle, bu ülkelere doğrudan doğruya satış yapmak konusunda ve burada üretilmiş olan gemilerin pazarlanmasında aktif rol oynayacağız. Ayrıca Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Rusya’dan eş bakanını getirdi ve onunla birlikte bu projeleri Tuzla’da masaya yatırdık. Rusya, ciddi bir şekilde ilgisini ortaya koydu. Bu bilgiyi de buradan tüm sektöre duyurmak istiyorum.

Kenan Torlak
GİSBİR Konsey Başkanı

Küresel mali krizin olumsuz sonuçlarının hızlı bir şekilde ortadan kaldırılarak piyasaların normalleştirilebilmesi bağlamında uygulanması gereken önlemler paketinin amacı; genel anlamda katma değer yaratılmasında yaşanan kesintinin giderilmesi, üretimin kriz öncesi boyutlarına kavuşturulması suretiyle istihdamdaki kayıpların giderilmesi ve bireysel alım gücünün geri kazanılması olmalıdır. Denizcilik sektöründeki üretimler uluslararası pazarlara birebir entegre olduğundan, bu sektör küresel nitelikli krizden en erken ve en olumsuz etkilenen reel sektör olmuştur. Sektör temsilcileri olarak krizin ilk günlerinden beri Deniz Ticaret Odası (DTO)  ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile birlikte hükümetimizin yetkili ve ilgili birimlerine bu analizlerimizi ve önerilerimizi aktarmaktayız. Aslında Türkiye gemi inşa sanayicileri olarak bizler sorunlarımızı hükümet yetkililerine çok önceden ve Antalya toplantısında 20 Kasım tarihli raporumuzla da ilettik. Sektörümüzün krizden en az ölçülerde etkilenmesini sağlayacak acil ve yakın vadeli önlemler ile kriz sonrasında uygulanması gerekli görülen önlemleri ilgili bakanlık ve bürokratlarımızın dikkatlerine sunduk. Yapılmış olan bu önerileri ise şu şekilde özetleyebilirim:

“Sektörün krizi kendi çabaları ve finans kuruluşlarının iyi niyetiyle aşabilmesi mümkün değil, devlet desteği şart”

1) Bir zamanlar başarıyla uygulanmış olan T.C. Merkez Bankası reeskont kredileri sisteminin yeniden devreye konulması. 2) Kalkınmada öncelikli yöre kapsamındaki illerde 5084 Sayılı Yasa çerçevesinde uygulanmakta olan vergi stopaj, SSK muafiyeti, enerji indirimi gibi yatırım teşviklerinin sektörümüz için tersaneler bölgelerine de teşmil edilmesi. 3) Merkez Bankası reeskont kredilerinin kullanılması suretiyle mevcut banka kredilerinin yeniden yapılandırılması. 4) Halen inşaları devam eden gemilerin sorunsuz olarak tamamlanabilmesi amacıyla, tersanelere ve yatırımcılara yönelik orta vadeli yatırım ve işletme kredisi temini ile işsizlik sigorta fonunda, federasyonlarda ve odalar birliğinde biriken kaynaklardan yararlanmak suretiyle tersanelere özel ilave bir fon yaratılması. 5) Halen inşaları devam eden gemilerin tamamlanmasından sonra yeni gemi inşa kapasitesinin atıl duruma düşmemesi bakımından, daha önce müteaddit vesilelerle hükümetimize önerilmiş bulunan, koster filomuza mensup gemilerin yenileriyle değiştirilmesi için armatörlerimize gerekli destek ve teşviklerin sağlanması.
Sektör olarak devletimizden beklentilerimiz, finansal planda kriz öncesi koşulların geri getirilmesi başlığı altında sıralanabilecek olan düzenlemelerdir. Bu düzenlemeler yapıldığında üretim-tüketim çevriminde ortaya çıkmış olan sıkışıklık giderilmiş olacağından, katma değer yaratılması ve istihdam kriz öncesi boyutlara geri dönecektir. Aksi halde, yarınlarımız bugünlerimizi aratabilir. Sektörün bugün içinde bulunduğu sıkıntıları sadece kendi çabalarıyla veya sistem gereği ilişki içinde bulunduğumuz banka ve finans kuruluşlarının iyi niyetli yaklaşımlarıyla aşabilmesi mümkün değildir.

Mustafa Erdoğan
Tersan Tersanesi

Devlet toplumsal ve ekonomik sorumluluğu çerçevesinde istihdamın devamı ve ekonominin sürekliliği amacıyla sektörlere destekler verebilir. Ancak ticari kuruluşların almış olduğu risklerin neticesinde ortaya çıkan sorunlardan dolayı kuruluşlara veya sektörlere destek vermesi doğru değildir. Bu doğrultuda sorunları ikiye ayırmak gerekir. Birincisi dünyadaki mevcut krizin yarattığı durum dolayısıyla normal işleyişini devam ettiremeyen kuruluş ve sektörlerin sorunları. İkincisi ise kriz öncesi “yarınını” düşünmeden aşırı risk almış kuruluşların krizin ortaya çıkması ile yaşadıkları ve sektörlerine yaşattıkları sorunlar.

“Ülkeye ekonomik katkı sağlayan firmalar için devlet desteği gerekli”

Denizcilik sektörünü de gemi inşa, armatörlük, bakım-onarım, hizmet vs gibi alt sektörleri ile ele aldığımızda istihdam yaratan, ülkeye ekonomik katkı sağlayan ve yukarıda açıkladığımız birinci sorun dolayısı ile sıkıntıda olan alt sektörlere devlet desteği verilmesi gerektiği görüşündeyim.
Biraz önce de ifade ettiğim gibi öncelikle desteklenmesi gereken alanlar ülkeye ekonomik katkı ve istihdam sağlayan sektörler olmalıdır. Denizcilik sektörü açısından bakıldığında gemi inşa sanayii bu yönü ile ön plana çıkmaktadır. Olası bir destek paketinin kapsamını gemi inşa sanayii açısından değerlendirirsek bu sektörün normal işleyiş şekli dünyanın her yerinde olduğu gibi çok büyük ölçüde finans sektörüne dayanmaktadır. Dünyadaki mevcut krizin temelinin de finans sektöründen kaynaklandığı göz önüne alındığında gemi inşa sanayii bu krizden etkilenen sektörlerin başlarında yer almaktadır. Dünya çözüm olarak faiz indirimlerine likidite artırımlarına öncelik verip sektörler tarafından kredi kullanımın rahatlatılması ve ucuzlatılması yönünde önemli adımlar atmaktadır. Maalesef ülkemizde bir çok banka ahlak sınırlarını aşan faiz artırımları ile finansal sektörü “tefecilik” sıfatına doğru yaklaştırmakta ve finansa bağımlı sektörleri de krizin en derin noktalarına itmektedir. Devletin ilk olarak bu yönde, düzenleyici veya destekleyici yaklaşımlar ile finansal araçlar üzerine çatısı kurulmuş sektörleri normal işleyişine geri döndürmek amacıyla önemli çaba sarf etmesi gerekmektedir.
Ama öncelikle herkes kendine şunu sormalı: Piyasa iyiyken kötü günler için ne yaptım? Piyasalar iyiyken hiç bitmeyecek gibi dengesiz borçlanıp, hesapsız yatırımlar yaparak aşırı risk alan şirketlerin sonunun da “Karınca ile Ağustosböceği” hikâyesinden farklı gelişmesi beklenmemeli. Devlet desteğine gelince yukarıda da açıkladığımız temel nedenler ele alınınca karıncalara devlet desteği tabii ki gereklidir ve faydalı olacaktır. Ancak bilindiği gibi cır-cır sesi bitmeyen hep ağustosböcekleridir ve denizcilik sektörümüzün tarihi ağustosböceklerine verilen desteklerin kötü siciliyle doludur.

Ahmet Ağaoğlu
Atlantik Denizcilik

Navlunlarda, özellikle kuru yük piyasasında yüzde 90-95 düşüş olduğu aşikâr. Bunun nedeni de global ekonomideki durgunluk. Yani Çin almıyor, Çin alamayınca Güney Afrika satamıyor, biz de taşıyamıyoruz. Netice itibariyle bizim yaptığımız iş emtianın bir noktadan bir noktaya taşınmasından ibaret. Bence yarın bundan daha kötü olmaz. Bu gelmiş olduğu en kötü noktadır, ama burada ne kadar kalacağı önemli. Ayrıca belirtmek isterim; bu krizden sadece bankalar veya endüstri etkilenmedi, aynı oranda hükümetler de etkilendiler. Hükümet nasıl bir program yürürlüğe koyar, onu kestirmek çok zor. Burada hükümet “Ben armatörün kaybını karşılamak için şöyle bir yardım paketini uygulamaya koyuyorum” diyebilecek durumda değil. Bunun IMF’si var, AB’si var. Biliyorsunuz, Avrupa Birliği Uyum Yasaları çerçevesinde nereleri kredilendirip nereleri kredilendiremeyeceği veya hangi sektörlere nasıl yardım edip etmeyeceği birtakım şartlara bağlanmış durumda.

“Hükümet IMF ve AB uyum yasalarından bağımsız hareket edemez”

Hepimiz de biliyoruz ki, bundan önceki dönemde IMF ile yapılan stand-by anlaşması çerçevesinde, eskiden yüzde 10-11 civarında veya yüzde 18 KDV istisnası adı altında, tersanelere veya tersanelerde gemi inşa ettiren Türk armatörlerine yapılan geri ödeme IMF ile yapılan uyum anlaşması çerçevesinde yürürlükten kaldırılmıştı. Dolayısıyla hükümet tek başına “ben şöyle bir yardım yapacağım” deyip, tasarruf kullanma yetkisine sahip değil. Ama bir yandan da bakıyorsunuz ABD, 300 milyar dolarlık, 700 milyar dolarlık bir yardım paketini senatodan geçiriyor, ertesi gün uygulamaya koyabiliyor. Hükümet burada, armatörlerin kayıplarını karşılayabilecek bir paketi yürürlüğe koyar mı koymaz mı veya IMF’den ve Avrupa Birliği içerisinde bulunan haksız rekabeti önleyici yasalara karşı bağımsız bir formül bulabilir mi açıkçası onu bilemiyorum, ama bana pek olası görünmüyor. Yapılmalı mı, yapılmamalı mı? Kayıplar çok ciddi. Bana kalırsa, bu, hükümetten destek beklemek yerine, kredilendirmeyi yapan bankalar ile armatörlerin çözmesi gereken bir sorun. Ama eğer böyle bir paket her türlü engeli aşıp da uygulanırsa bu her şeyden önce adil olması ve herkesi kapsamalı. Maalesef Türkiye’nin bu gibi durumlarda geçmişte yaşamış olduğu acı tecrübeler var. O yüzden hükümetten destek beklenirken bunun nasıl ve ne şekilde olacağının ayrıntılarının da çok açık olması lazım.

Erbil Özkaya
Yasa Holding

Hâlâ bir şeyler eskinin vermiş olduğu iyilik haliyle devam ediyor, ama bence gün geçtikçe çukur derinleşiyor. Ben belki kötümser konuşuyorum, ama 2009 yılı içerisinde pek fazla ümit görmüyorum. Çünkü  tedbirler alınsa dahi sektör bir seneden önce cevap vermez. Etkileşim süreci minimum bir yıldır. Bu söylediklerimi Türkiye bazlı söylemiyorum. Uluslararası konuşuyorum, ama Türkiye de bunun içerisinde. Öncelikle ve özellikle “güven” duygusu tekrar tesis edilmeden bu olaylar pek düzelmez. Şu anda Güney Amerika ve Avustralya’da yük bekliyor.

“Güven duygusu tekrar tesis edilmeden bu olaylar pek düzelmez”

Hindistan ve Çin’de ufak ufak taşınmaya başlandı. En hareketli market Hindistan ve Çin marketi. Çünkü çok büyük yatırımlar içerisinde olan, özellikle bu sistemin mekaniklerini oluşturan Çin, Hindistan ve diğer Uzakdoğu ülkeleri, son 4-5 yıldaki hareketlenmenin sebebi olarak gösteriliyor. Şu anda ihtiyaçlar var, ülkeler kendilerinde hammadde olarak bulunmayan şeyleri, başka yerlerden getirtmek zorunda. Bunlardan bir tanesi çelik. Biliyorsunuz otomotiv sektörü durunca araba imalatı olmuyor, imalat olmayınca çelik plakalara ihtiyaç yok, plakalar olmayınca da faktörlerin eskiden olduğu gibi çalışmasına gerek yok. Tıpkı bir zincirin halkaları gibi. Sistemler hep uç uca eklenmiş durumda. Tersanelerinin büyümesi, dünyadaki en büyük 10 bankanın 5’inin, en büyük çelik fabrikalarının ise 10-15’inin Çin’de olması, onun büyüklüğünün göstergesi. Bunun yanında diğer tarafa baktığımız zaman petrol, gaz olayındaki beklenmeyen direkt çıkış, Rusya’nın da dünya liderliğine soyunmasına sebep oldu. Arap dünyasında çok büyük bir para toplandı, bankalar alınmaya başlandı. Bunların hepsi aynı sahnede oynanıyor. Ancak bir de sahnede esas bir aktör var. Sen izleyici olarak “Aktör, acaba bu çekik gözlü mü, yoksa Arap mı ya da bu sarışın mı ?” diye düşünürken bir de bakıyorsun esas oğlan ortaya çıkıp birkaç hareket yapıyor. Bunlardan biri mesela, Lehman Brothers’ın dünyadaki güven ortamını yok etmesi. Şimdi o liderliğe soyunanların hepsi yerlerde, ayağa kalkamıyorlar. Herkes rolünü unuttu.
Bunların hiçbiri bu düşüşü öngöremedi, ne zaman yükseleceğini de öngöremez. Daha önceki yükselmeyi de hiç kimse öngöremedi. Ama takip edebildiğimiz kadarıyla, önümüzdeki ikinci çeyrekte bir iyileşme olacağını bütün veriler gösteriyor. Bizim “future” oyunlarında bunun pozitif yansımasını az da olsa görüyoruz. Borsada kırmızı, düşüşü; yeşil ise yükselişi ifade eder. Yeşillenme başladı ve bu insanlara bir parça moral verebilir. Amerika’nın faiz indirimleri, Avrupa’nın bunu takip etmesi ve Uzakdoğu’dan buna destek gelmesi, dünyadaki güven ortamının tekrar tesis edilmesini sağlayacaktır. Bu da insanların tekrar mal almak, bu mallardan bir şeyler üretmek ve onları satmak istemesine yol açarak ticaretin hareketlenmesini sağlayacaktır. Sektörde bu kadar derini belki olmamıştı, ama bundan önce çok fırtınalı hava olmuştu. Gemiler iyi ve bakımlıysa, içindeki insanlar da yaptıkları işe inanıyorsa, her fırtınadan her gemi çıkar.

Metin Kalkavan
DTO Başkanı

“Denizde neler oluyor? Deniz, her şeyden önce piyasaların nereye gittiğini belirliyor. Gerçekten biz ticaretin, dünya ekonomisinin iyileşip iyileşmediğini herkesten önce görüyoruz, kötüleşmesini de herkesten önce görüyoruz. 20 Mayıs 2008’de 19.670 olan index şu anda 984’e inmiş durumda. Bu navlunda yüzde 95’lik bir erime demek. 11.600 denen index, 820’ye inmiş durumda. Bu korkunç bir şey. Altı ayda böyle bir boyut yitiminin olması inanılmaz. Dünyada neler oluyor baktığımızda, çok garip, daha önce hiç olmamış şeyler olduğunu görüyoruz. Gemi inşa sanayiine bakarsak, geldiğimiz durum itibariyle son 9 ayda sadece 12 siparişimiz var. Bunun karşılığında 5 Kasım itibariyle 122 olan iptal ve dondurma 141’e çıkmış durumda. Bu 141’in parasal maliyeti yaklaşık 3-3,5 milyar dolarlık siparişin iptal edilmesi. Bugün için gemi inşa sanayiinin, denizciliğin, bankalarımızdaki toplam rakamları yaklaşık 4.5 milyar dolarlar civarında. Bu dışarıda ne kadar diye baktığımızda 208 gemi ile 9 milyar doların üzerinde Türk armatörün siparişleri var. Dünya, ne oldu da bu hale geldi diye düşününce, biz denizcilikte buna kolay para deriz. Para her şeyi bozuyor, zamanı geldiğinde birçok şeyi de düzeltiyor. (…)

“Devletin babalığını gösterme zamanı”

Türk insanının özelliklerinden bir tanesi de müteşebbis ruhlu olmak. Ama müteşebbis ruhun, ilk defa ne kadar dezavantajlı olduğunu görüyoruz. Suçumuz neydi? Çok yatırım yapmak. Şimdi bu girişimci ruhun ne kadar zarar verdiğini görüyoruz. “Made in America” diye çıkan krizi hepimiz ödüyoruz. Tabii bunun sonunda şu cevap gelebilir: “İyi de bu şişmiş piyasalardan siz faydalanmadınız mı?” Evet, ama biz stabilizasyon istiyoruz. Biz onlar gibi toksik maddelerden çok para kazanmadık ki. Bileğimizin gücüyle, üreterek, yatırarak, risk alarak kazandık. Ama bir anda bakıyorsunuz risk sizi nerelere götürmüş. Şimdi gerçekten devletin babalığını gösterme zamanı. E babalar bugünler içindir. (….)
Türkiye’nin üretim olmadan büyümesi söz konusu değil. Geçici olarak belki ticarette büyüyebilir ama esası üretimdir. Ne var ne yok, üretimin desteklenme zamanı. Dünyada kartlar yeniden dağıtılıyor. Kimin hangi parçayı alacağı hiç belli değil. Krizin arkasından vahşi bir kapitalizm gelecek. Kapitalizm yok olacak diye sakın düşünmeyin, aklınızdan bile geçirmeyin. Hem de devlet eliyle yapılacak vahşi bir kapitalizm gelecek. Türkiye devlet olarak, en güçlü ekonomik durumundayken krizle yüzleşiyor. Büyük şans. 2001’deki gibi olsaydık ne olacaktı? O 2001’i tarih “İy iki olmuş” diye yâd edecek, çünkü birçok şeyin oturmasını sağladı. Önerilerimiz, paket çalışmasının yapıldığının bugün söylenmesi. İlle de paket açıklanması gerekmiyor. Bir sürü toplantılar yapılıyor. Ama inanın yarınımız bugünden kötü olacak. Eğer bugün harekete geçmezsek, zamanında yapılmayan hareket bir fayda getirmeyecek. O açıdan en azından paket çalışmasının yapıldığının söylenmesi lazım.

Metin Kalkavan’ın TOBB toplantısında yaptığı konuşmadan alınmıştır.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın