Çok taraflılık döneminin kilit aktörleri Rusya ve Hindistan

MDN İstanbul

Yoğun ekonomik kriz sarmalındaki ülkemiz kritik bir dönemden geçiyor. Kimilerine göre yaşanan salt bir ekonomik kriz değil. Meselenin bu kısmına girmeyeceğiz. Zira bu köşede karar alıcılara stratejik seviyeli bakış açısı ve öngörü desteği sağlamaya çalışıyor, 360 derece görebilen okurlarımıza yer kürede nelerin olup bittiğini anlatıyoruz. Ancak her ay ısrarla vurguluyoruz, etrafımızdaki dünya hızla değişiyor ve mevcut konjonktürde ülkemizin önünü engebesiz görmesi şart. Aksi takdirde yaşanan ekonomik kırılganlıklar, siyasi ve politik kayıpları tetikleyip ülkemizi stratejik türbülansa sokabilir.

Çok taraflılık dönemi başladı
Biz içerideki ekonomik ateşe odaklanmış, gözüne far tutulmuş tavşan misali, aklını ekonomik gelişmelere ipotek etmiş durumdayken, yer kürede çok vektörlü gelişmeler meydana geliyor. Esasen saflar belirginleşiyor. ABD’nin yekten hegemon güç olduğu, SSCB’nin çöküşü sonrası tesis edilen tek kutuplu dünya düzeninin sona erdiğini teyit eden gelişmeleri gözlüyoruz. Bizim için sürpriz olmayan bu hadiseleri bazı akılların kabullenmesi elbette zor. Tarafgir olmak gözlere perde inmesine vesile olabiliyor. Bu durum ise stratejik körlüğe neden oluyor. Maalesef bunun tedavisi yok. Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim, küresel jeopolitikte “çok kutuplu dönem” başladı.

Hatırlatalım. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, BM Genel Kurulu 76’ncı toplantısı açılış konuşmasında temas etmiş ve “Bu bizim zamanımız. Bir dönüşüm anı. Çok taraflılığı yeniden başlatma dönemi. Olasılıklar çağı” ifadelerini kullanmıştı. Aralık ayında ABD, Çin, Rusya ve Hindistan sarmalında yaşanan gelişmeler çok kutuplu yeni düzen öngörüsünü bir hipotez olmanın ötesine taşıdı. İnceleyelim.

Rusya ve Hindistan
Aralık ayını ısıtan gelişmelerin ilki Rusya ile Hindistan marjında yaşandı. Yeni Delhi’de Rusya ile Hindistan’ın dışişleri ve savunma bakanlarını bir araya getiren 2+2 formatı ve Putin’in Hindistan ziyareti, gözleri Hint-Pasifik bölgesine odakladı. Görüşmeler esnasında iki ülke arasında birçok anlaşma imzalandı. Bilhassa 2021-2030 dönemini kapsayan savunma ve güvenlik boyutuna ilişkin işbirliği adımları öne çıktı.

Rusya Savunma Bakanı Şoygu ile görüşmesinin ardından açıklamalarda bulunan Hindistan Savunma Bakanı Rajnath Singh, askeri işbirliğiyle ilgili bir dizi anlaşmanın imzalanmış olmasından “memnuniyet duyduklarını” açıklayarak, Hindistan’ın Rusya ile özel ve ayrıcalıklı stratejik partnerliğine önem atfettiğini vurguladı. 21’incisi düzenlenen Rusya-Hindistan Zirvesi’ne ilişkin Rus perspektifini ise Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov ifşa etti. Asya-Pasifik bölgesindeki sorunların varlığını koruduğunu, yeni sancılı noktaların ortaya çıktığını, bu durumun Rusya ile Hindistan için bütüncül tehlike teşkil ettiğini belirten Peskov, iki ülke arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı.

Özel ve ayrıcalıklı partnerlik
Rusya ile Hindistan arasındaki etkileşimin daha da güçlendirilmesi gerektiğini belirten Peskov, Putin’in Hindistan ziyaretinin iki ülke arasındaki ilişkileri daha da olgunlaştıracağını kaydetti. Peskov’un Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan oluşan BRICS formatını öne çıkardığını ve yaşanan bir takım olumsuz gelişmelere karşın bu mekanizmanın uygulanabilirliğini ispata giriştiğini hatırlatalım. Nihayetinde imkânlar arttıkça hâliyle istekler de ivmeleniyor.

Son dönemde Rusya kırmızı çizgilerini her fırsatta ve uygun her platformda gündeme getiriyor. Rusya bu stratejiyi Hindistan’da da sürdürdü. Dışişleri Bakanı Lavrov, Yeni Delhi’de yaptığı açıklamada, ABD’nin Rusya ile Hindistan arasındaki S-400 tedarik anlaşmasını engellemeye çalıştığını1 ancak Hindistan’ın bağımsız bir ülke olduğunu ve kimden silah alacağına kendisinin karar vereceğini kararlılıkla gösterdiğini vurguladı.2 Rusya’nın benzer argümanları Türkiye’ye S-400 satışında da kullandığını hatırlatalım.
Öte yandan Lavrov’un Asya-Pasifik bölgesine yönelik güvenlik durumu değerlendirmesini atlamayalım, zira önemli. ABD, İngiltere ve Avustralya tarafından kurulan üçlü savunma İttifakına (AUKUS) Hindistan’ın net bir şekilde mesafe koyduğunu belirten Lavrov, Moskova ve Yeni Delhi’nin AUKUS’un ASEAN’ın yerini almasına birlikte karşı koyacaklarının altını çizdi. Ayrıca Hindistan ile Avrasya Ekonomik Birliği (AEB)3 arasında serbest ticaret bölgesi kurulmasına yönelik müzakereler 2022 yılı başında başlayacak, altını çizelim.

Rusya-Hindistan Zirvesi’nden çıkan mesajlar
21’inci Rusya-Hindistan Zirvesi sonrası Putin ve Modi yaptıkları ortak açıklamada;

♦ Barışçıl, güvenli ve istikrarlı Afganistan’a kararlılıkla destek vereceklerini,

♦ BM Güvenlik Konseyi (BMGK)’nde kapsamlı reform yapılması çağrısında bulunduklarını,

♦ Kore Yarımadası’nda kalıcı barış ve istikrarın tesisi için ilgili taraflara Yarımada’nın nükleer silahlardan arındırılması çağrısı yaptıklarını,

♦ İran Nükleer Anlaşması’nın eksiksiz olarak uygulanmasını temenni ettiklerini,

♦ Suriye’nin egemenliğine ve bağımsızlığına bağlılıklarını teyit ettiklerini,

♦ Uzayda silahlanma yarışının önlenmesi için çok taraflı yasal bağlayıcılığı olan bir mekanizma geliştirme müzakereleri yapılmasını desteklediklerini belirttiler.

Son dönemde Rusya ile Hindistan arasındaki askeri işbirliği çok boyutlu olarak gelişiyor. İki ülke silahlı kuvvetleri arasında sıklıkla kara, deniz ve hava boyutunda ortak tatbikatlar yapılırken, Hindistan’ın Rusya’dan aldığı askeri teçhizatın bedelinin 14 milyar doları aştığı görülüyor. Rusya, toplam savunma sanayi ihracatının yaklaşık yüzde 25’ini Hindistan’a yapıyor.

Nitekim Yeni Delhi’de yapılan anlaşmalar çerçevesinde, Hindistan’da 600 binden fazla AK-203 tüfeği üretilecek. Bu silahların üretiminde yerlileştirme oranı yüzde 100’e çıkarılacak. Ayrıca, Hindistan’da üretilen Su-30 MKI tipi avcı uçaklarının üretim kapasitesi 50 uçak daha artırılacak. Stratejik bakış açısıyla, Rusya’nın Hindistan’ı yanında tutmak üzere çok vektörlü bir politika izlediği, işbirliğine açık tutum sergileyerek Hindistan’ın önem atfettiği “Made in India” projesini desteklediğini görüyoruz.

Biden-Putin görüşmesi
Aralık ayında yaşanan bir diğer önemli hadise ise ABD ve Rusya liderleri arasında yapılan görüşme oldu. İki ülke arasında gerilimin oldukça yüksek olduğu bir dönemde gerçekleşen görüşmede Putin, NATO’nun Rusya’ya doğru genişlemesinden son derece rahatsız olduğunu dile getirdi ve Batı’dan hukuki bağlayıcılığı olan güvenlik garantileri istedi. Putin’in talep ettiği garantiler, NATO’nun doğuya doğru genişlemeyi ve Ukrayna gibi komşusu olan ülkelere silah konuşlandırmasını durdurmasını kapsıyor. Biden ise Avrupalı müttefiklerin Rusya’nın Avrupa etrafındaki kuvvetlerini artırması konusundaki derin kaygılarını vurgulayarak durumun askeri olarak tırmandırılmamasını talep etti.

Kuşkusuz iki ülke arasındaki mesele Ukrayna’da düğümlenmiş durumda. Ayrıca Biden’ın, Putin ile yaptığı görüşme sonrası Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya liderlerini bilgilendirdiğini hatırlatalım. Bu ülkelerin arasında bölgenin ve İttifakın önemli aktörü Türkiye’nin olmaması elbette bilinçli bir tercih. Dikkat çeken bir diğer ayrıntı ise Avrupa’nın üç gücüne İtalya’nın da eklenmesi. Bu strateji ile Biden’ın Avrupa’yı yanında tutarak gücünü konsolide etmeye çalıştığını görüyoruz. Diğer taraftan Putin, Biden’ın karşısına çıkarak küresel bir gücün lideri gibi davrandı ve önemli bir kazanım elde etti. Yorumumuz şu: Bu görüşme ile tek kutuplu dünya düzeni fiilen sona erdi.

This is diplomacy
Biden ile görüşmesinden sekiz gün sonra Putin kadim partneri Şi Cinping ile görüştü. Her iki ülkenin Batı ile ilişkilerinin gergin olduğu bir dönemde gerçekleşen görüşme, esasen Putin’in Biden ile yaptığı görüşme bağlamında Çinli muhatabını bilgilendirmesi şeklinde okundu.

İki ülke ilişkilerinin güçlü bağının altını çizen liderlere ait medyada paylaşılan fotoğraf, ABD’nin yaptırım tehdidinde bulunduğu Rusya’nın diplomatik hamlesi olarak yorumlandı. Bilindiği üzere ABD yaptırımlarının etkilemediği tek ülke olarak Çin gösteriliyor. Nitekim görüşmede Şi’nin Rusya lideri Putin’e “eski dostum” diye hitap etmesi, devamında “Moskova ile Pekin’in arasına nifak sokma girişimlerine karşı koyduğu için Putin’e teşekkür etmesi” gündemi belirledi.

Avustralya, Japonya, Güney Kore, Filipinler ve Tayland
Yukarıda belirttiğimiz gelişmelere yanıt aralık ayı ortasındaki Endonezya ziyareti esnasında ABD Dışişleri Bakanı Blinken’dan geldi. Amerika’nın Asya’da QUAD benzeri başka bir ağ oluşturmaya çalışacağını imâ eden Blinken, “Avustralya, Japonya, Güney Kore, Filipinler ve Tayland’la ittifakımızı derinleştireceğiz. Bu müttefiklerle daha geniş bir işbirliği geliştireceğiz ve QUAD’da yaptığımız gibi müttefiklerimizi ortaklarımızla bir araya getirmenin yollarını arayacağız” ifadelerini kullandı.

ABD, Asya-Pasifik bölgesindeki jeopolitik riskleri çeşitlendirmeye çalışıyor. Lâkin taktik hamleler yapmaktan ileri gidemiyor. Bu durum eski dönem tek kutuplu dünya düzeninin hegemon gücü olan ABD’nin irtifa kaybetmesine neden oluyor. Bu zaviyeden bakıldığında Blinken’ın açıklamalarında Hindistan’a temas etmemesi dikkat çekti. Bu durumu ABD’nin Putin’in Hindistan ziyareti ve akdedilen stratejik ortaklık anlaşmasından duyduğu rahatsızlık olarak yorumlamanın uygun olacağını değerlendiriyoruz.

Kilit aktörler: Rusya ve Hindistan
Putin’in Hindistan ziyareti, Putin-Biden ve Putin-Şi Cinping görüşmelerine bütüncül baktığımızda, Çin çekincesine karşın Hindistan’ın ABD’ye karşı Rusya ile anlayış birliği tesis ettiğini ve işbirliğini artırarak sürdüreceğini görüyoruz. Rusya ve Hindistan’ın, AUKUS’un ASEAN’ın yerini almasına birlikte karşı koyacaklarını ilan etmeleri ve Hindistan’ın S-400 tedarik projesinden geri adım atmayacağını vurgulaması öngörümüzü teyit ediyor. Hindistan’ın ilk parti S-400 sistemini ABD’nin eleştirilerine kulak asmaksızın aktive ettiğini de not edelim.

Sonuç olarak, Rusya ve Hindistan’ın Çin’i hedef alan ABD girişimlerine karşı ortak hareket edeceklerini, BRICS formatını etkinlikle kullanacaklarını, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) marjında Çin ile eş güdümlü hareket edeceklerini öngörüyoruz. Burada dikkat çeken bir diğer husus ise Rusya ile Hindistan’ın askeri teçhizat alım satımında dolar kullanımını bırakması. Esasen salt bu durum dahi Hindistan’ın stratejik yönelimini ortaya koyuyor. Anlaşılan Rusya ve Çin potansiyel jeopolitik hasımlarıyla sorunlarını kendi lehlerine çözebilmek için Hindistan’ı kendi saflarında tutacak stratejiler izleyecek. Rusya ve Çin’in çok vektörlü stratejilerine karşın ilerleyen günlerde S-400 sistemini aktive eden Hindistan’a ses çıkarmayan ABD’nin, bu ülkeyi karşı bloğa kaptırmamak üzere hamleler yapması yüksek olasılık. Son kertede, yakın gelecekte uluslararası kurallara dayalı düzeninin hangi istikamete evrileceği, kuşkusuz Hint-Pasifik bölgesinde yaşanacak gelişmelere bağlı olarak şekillenecek.

1 Rusya ile Hindistan arasında S-400 anlaşması Ekim 2018’de 5,43 milyar dolar bedelle imzalandı. Hindistan, Rusya’dan beş adet S-400 sistemi tedarik edecek. Ekim 2021’de başlanan sevkiyatın 2024 yılına kadar tamamlanması öngörülüyor.
2 Lavrov devamla, “S-400 anlaşması iki ülke tarafından uygulanıyor. ABD’nin bu işbirliğini baltalama ve Hindistan’ı Washington’un talimatlarını yerine getirmeye zorlama girişimlerini gördük. Ancak Hintli dostlarımız egemen bir ülke olduklarını, kimden silah alacaklarına ve kimleri partner olarak seçeceklerine kendilerinin karar vereceğini net bir şekilde gösterdi” ifadelerini kullandı.
3 Rusya, Ermenistan, Beyaz Rusya, Kazakistan ve Kırgızistan’dan oluşan AEB, şimdiye dek Vietnam ve Singapur’la serbest ticaret bölgesi anlaşması, İran’la ise geçici anlaşma akdetti.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın