‘Ciromuzun yüzde 20’sini Türkiye’den yapıyoruz’

Yeşim Yeliz Egeli

Amerika merkezli, savunma sektörüne güç kaynağı çözümleri üreten, Nova Power Solutions, Inc. Avrupa ve Orta Doğu (EMEA) Bölge Sorumlusu Süleyman Bayramoğlu, Ankara’da düzenlenen Deniz Sistemleri Semineri’nde MarineDeal News’a özel bir röportaj verdi

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Nova Power’ın Avrupa ve Orta Doğu Bölge Sorumlusuyum. Amerika merkezli Nova Power 35 yıllık bir firma. Ağırlıklı olarak, savunma sektöründe çözümler üretiyoruz. Ürettiğimiz çözümler bütünüyle görev kritik, yaşam kritik ya da process kritik sistemlerin elektrikle beslenmesinin güvenli bir şekilde yapılmasını sağlamak. Dolayısıyla bu sistemleri besleyecek, güç kaynakları üretiyoruz. Kesintisiz güç sistemleri ya da güç düzelticiler olarak da adlandırıyoruz. Daha basit tabiriyle, kesintisiz güç kaynakları. Ama bizim asıl yoğunlaştığımız konu elektrik varken, sistemlerin temiz enerjiyle beslenmesini sağlamak. Dolayısıyla elektrik kesilmesi bizim çalışma alanlarımızdan sadece bir tanesi ve çok da sık görülmeyen bir şey. Ama sık yaşanmasa bile kesildiği anda hissedilebilen bir şey. Elektrikle ilgili diğer sorunlar ise, tam tersi çok sık görülüyor ama hissedilmiyor. Yani insanlar hissetmese de cihazlar hissediyor. Mesela, harmonik dediğimiz gürültüler var. Elektrik sinyali üzerinde gürültüler olabiliyor. Harmonik Distorsiyon dediğimiz, dalga şekli bozulmaları var. Yüksek voltajlar ve düşük voltajlar var. Onlar nispeten hissediliyor. Ama asıl orada çok kısa süreli olan, çok yüksek voltajlar var. Evin içinden örnek vereyim, işte bir anda diyoruz ya “buzdolabı gitti” ya da “televizyon çalışıyordu, bir şey oldu bir anda” gibi… Ve bu özellikle askerî sistemleri düşündüğümüz zaman, şu an bulunduğumuz ortam nedeniyle gemileri düşündüğümüz zaman, çok daha kritik olabiliyor. Bir diğer konu da elektronik sistemler. Bir şekilde birbirlerini elektriksel olarak etkiliyorlar. Dolayısıyla bir ortamda aynı hattan beslenen diyelim, birden fazla elektronik sistem varsa, yaşanan anomali hem hattaki hem de diğer cihazlardaki sistemi etkileyebiliyor. Bu gemi gibi yüzlerce sistemin, elektriksel anlamda çok küçük bir ortamda çalışan sistemler için çok daha kritik olabiliyor. Ve elektriksel iletişimde, bir de elektromanyetik olanı var ki o radyasyonla elektromanyetik dalgaların cihazları etkilemesi, yaşanan bir sorun doğrudan cihazların çalışmasını engelleyecek duruma gelebiliyor. İçindeki bir parçayı yakabiliyor. Bizim amacımız, bu cihazları korumak. Hem beslemek, beslerken de elektrik altyapısından ya da diğer cihazlardan gelebilecek diğer elektriksel zararları engellemek. Özetle işimiz, “power conditioning” dediğimiz güç iyileştirme ya da güç düzeltme ile alâkalı.

Peki, hangi projelerde varsınız?

2012’den beri Türkiye’de faaliyet gösteriyoruz. 2015’te Türkiye’deki ofisimizi açtık. Ağırlıklı olarak, 2012’den beri Aselsan’la, Havelsan’la ve Vestel gibi diğer üreticilerle çalışıyoruz. Şu an, TCG AANADOLU da dâhil olmak üzere, Deniz Kuvvetleri’nin avcı botlardan başlayarak, her gemisinde Türkiye’de tasarlanmış ve Türk savunma sanayi firmaları tarafından geliştirilmiş en az bir sistemimiz, bir çözümümüz var. Biz de onlarla birlikte çalışıyoruz. Onların güç katmanlarını bir bakıma yapıyoruz. Hepsi için değil, bazı projelerde tabii ki. Ama şu an net olarak Deniz Kuvvetleri’nin her bir gemisinde, sınıf değil, her bir gemisinde en az bir sistemde varız, bazılarında ise, birden fazla.

Şu an pil sistemleri çok gelişti. Ticari bahriye özelinde de söylersek, bu alanda da var mısınız?

Varız. Ama şu an için Türkiye’de böyle bir çalışmamız yok. Amerika’da var. Biz Amerikan firmasıyız zaten. “Commercial Merchant Marine” diye tabir edilen ticari gemilerde, aynı şekilde bazı sistemler hem görevsel öneme hem de yaşamsal öneme sahiptir. Bunlar Seyr-ü Sefer Sistemleri, özellikle Platform Yönetim Sistemleri ve İletişim Sistemleri. Bunların beslenmesiyle ilgili sorunlar yine aynı askerî gemilerdeki gibi gemi elektriği olduğundan orada da yaşanıyor. Ve orada kullanılan güç kaynaklarının mutlaka gemi için tasarlanmış ve üretilmiş olması gerekiyor. Sonuç olarak, tabii ki ticari bahriyedeki gemiler, bizim askerî gemilerden çok daha büyük ve cihaz sayısı askerî gemilere kıyasla daha az. Ama bu yine de oradaki sistemlerin, gemi elektriğinden etkilenmeyeceği anlamına gelmiyor. Bir şekilde, bu sorunlar oluşabiliyor.

Jeneratör veya bir pil sistemi devredeyken yani elektrik hiç kullanılmazken, bu sistem yine onlarla entegre olabiliyor mu?

Elektriğin olmaması, elektrik anomalilerinin sadece bir tanesi. Aynı zamanda, görebildiğimiz anomalilerinden bir tanesi. Çünkü sonuçta bir şeyler sönüyor. Ama bunun dışındaki sorunlar çok daha fazla. Dolayısıyla bizim ürettiğimiz çözümler, gemi elektriğini düşünelim, geminin çok güçlü iyi bir jeneratörü var, yardımcı makine diye tabir edilen. Aslında iyi bir elektrik üretiyor. Fakat bu bir kaynaktan üretilen elektrik, dağıtıldıktan sonra bir sürü sistemi besliyor. İşte, o aşamada elektrikte bozulmalar olabiliyor. Ve bizim çözümlerimizin ya da cihazlarımızın amacı, beslenen cihazı o anomalilerden korumak. Elektrik varken de elektrik yokken de onlara temiz bir elektrik sağlamak.

Yani, jeneratör devredeyken de yine aynı işlemi yapıyorsunuz?

Evet. Zaten, asıl sorun jeneratör devredeyken oluyor. Çünkü jeneratör devrede olmadığı zaman biz bataryadan üretiyoruz. Ama jeneratörler devredeyken, elektronik sistemler beslenirken, bir şekilde tırnak içerisinde “kirli elektrik” geliyor. Ve bizim amacımız, onu temizlemek.

Elektrik yokken ve diğer unsurlar devredeyken, ürünleriniz akıma veya sisteme ne kadar süreyle bu hizmeti verebiliyor?

Elektrik yokken, batarya vasıtasıyla beslemeyi ve yedeklemeyi yapıyorsunuz. Denizin ortasında, gemi çöktüğü zaman belirli sistemlerin çalışıyor olması lâzım, en azından iletişim kurabilmeniz lâzım. En önemli şey o. Bunları besleyecek bir güç sistemi oluşturuyorsunuz ve ihtiyaç ne kadarsa ona göre çözümler üretiliyor. Sabit, standart bir ürünümüz yok. İhtiyaç neyse, biz önce onu anlıyoruz ve ona yönelik çözüm üretiyoruz. Yani, bu 5 dakika da olabilir, 24 saat de olabilir.

Maksimum, minimum sınırı var mı?

Sınırı yok. Yani, tabii ki bir sınırı var. Teknolojik bir sınırı var ama tamamen ihtiyaca göre.

Sunduğun sistemlerin ayırt edici özelliği nedir?

En önemli şeyi söyleyeyim. Bir kere biz, güvenilir sistemler üretiyoruz. Yani görev için kritik olan sistemlerin hem güvenilirliğini hem de bekasını artırıyoruz. Nasıl artırıyoruz? Bir, onların temiz bir enerjiyle beslenmesini sağlayarak, sürekli çalışmasını sağlıyoruz. Donanımsal arıza olasılığını, minimalize ediyoruz. İki, fonksiyonel olarak da görevini yapabilecek şekilde, çalışabilirliğini sürdürüyoruz. Bunun için de hazır kutu kutu çözümlerimiz, ürünlerimiz rafta değil. Önce proje, sistem neyse onun ihtiyaçlarını öğreniyoruz. Proje ekibiyle birlikte çalışıyoruz ve erken aşamalarda SRS diye tabir ettiğimiz isterlerin analizi aşamasında proje ya da sistem isterlerini birlikte çalışıyoruz. Buna göre tasarlıyoruz ya da mevcut tasarımlarımızda değişiklikler yaparak, o ihtiyacı karşılıyoruz. Dolayısıyla uyumlandırmayla, ihtiyaca en uygu n ve en optimal çözümü üretiyoruz.

Pazarda liderliğiniz açısından diğer rakiplerinize oranla hem fiyat skalası hem kalite hem evladiyelik derler bizim Anadolu’da, ürünün ömrü açısından cihaz ve çözümleriniz ne durumda?

Çok dar bir alanda çalışıyoruz. Biz 35 yıllık bir firmayız. Savunma alanında başladık ve savunma içerisinde de denizde, gemilere yönelik başladık. Sonrasında Kara Kuvvetleri olsun, diğer sektörler, ulaştırma sistemleri, karayolu ulaştırmalarında kullanılan önemli elektronik sistemler ya da demiryolu sinyalizasyon sistemleri de dâhil olmak üzere, üretim yapılan fabrikalar ve rafinerilerde de kullanılan görev, yaşam veya “process” kritik sinyalizasyon ya da medikal sistemlerimiz var. Alanımızda çalışan, çok fazla firma yok. Amerika’da 5-6 firma ancak vardır. Türkiye’de bizim yaptığımızı yapan yok. Yani başka şeyler var ama karşılaştırma yapılamaz. Amerika’da, bu konuda lideriz diyebiliriz rahatlıkla. Özellikle Amerikan Deniz Kuvvetleri’nde ve Sahil Güvenlik’in her gemisinde varız ve komuta kontrol sistemleri ve iletişim sistemlerinin, Amerikan Deniz Kuvvetleri için konuştuğumda yüzde 65’inde, Amerikan Sahil Güvenlik’i için konuştuğumuzda yüzde 95’inde bizim güç kaynaklarımız kullanılıyor. Türkiye’de de dediğim gibi çok mutluyuz. Deniz Kuvvetleri’nin her bir gemisinde olmamız çok büyük bir başarı. Ama çok daha önemli bir şey var ki biz Türkiye’deki faaliyetlerimizi sadece Türkiye’de tasarlanan ve geliştirilen, özgün sistemlerin beslenmesinde kullanılıyor. Biz, şu ana kadar Türkiye’de hazır bir cihazımızı satmadık. Türkiye’de geliştirilen sistemlerin bir bölümünü, en alt bölümünü, yani temelini yaptık.

Yeniden mi yaptınız, burada mı ürettiniz?

Bazılarını yeniden yaptık, bazıları burada üretildi ama onların güç çözümlerini biz sağladık diyelim. Mesela bu bir sistem diyelim, bu sistemin içerisinde bir sürü elektronik sistem var. Ve bir firmamız, örneğin Aselsan ya da Vestel diyelim, buradaki elektronik sistemlerin beslenmesi için en altta bir tane güç kaynağı olması gerekli. İşte o güç kaynağını biz tasarlıyoruz. Diğer her şeyi, Türkiye’de o firma tasarlıyor. Güç tarafını onlarla birlikte çalışarak, biz tasarlıyoruz. Biz, ihtiyaca göre mühendislik çözümleri üretiyoruz.

Nova, uzayda, denizaltılarda veya helikopterlerde var mı?

Uzayda yokuz. Uzayla ilgili bir tek, uydu haberleşme sistemlerinin ya da insansız hava araçlarının yer istasyonlarında varız. Türkiye’de bununla ilgili, Vestel’le çalıştık. Şu an, Ukrayna’da kullanılıyor geliştirilen sistemler. Denizaltılarda varız. Denizaltıların söyle bir özelliği var. Yaptığınız şeylerin çok sessiz olması gerekli. Akustik anlamda, gürültü imzasının çok düşük olması lâzım. Titreşim, şok gibi şeyler tabii ki önemli. Çok ekstrem çalışma koşullarında çalışıyor. Yani -50 derece ile +80 derece arasında çalışıyor, geliştirdiğimiz sistemler ve bataryalar. Uçan platformlarda ise, yokuz. Uçan platformların sadece yer istasyonlarında varız.

Burada üretiminiz var mı?

Sonuç olarak biz, Amerikan firmasıyız. Bütün üretimlerimiz Amerika’daydı ve çalışma modelimiz nedeniyle, üretim bandını başka bir ülkeye taşıma şansımız yok. Çünkü özel çözümler üretiliyor. Bir ürettiğimiz şeyden bazen bir tane üretiyoruz, bazen 50, bazense 100 tane. Dolayısıyla modelimiz bir temsilciliğe, bir yetkili satıcıya izin vermiyor. Ama biz, 2015’te Türkiye’deki ofisimizi açtık, 2021’de de Ankara’da Avrupa Bölgesi’nden sorumlu bir teknik destek birimi oluşturduk. Daha önceden bütün satış sonrası destek, bakım onarım gibi teknik destekleri Amerika’daki merkezden verirken, şimdi bu bölgeye Türkiye’den veriyoruz. Buna ilaveten, çok çekirdek bir üretim kapasitemiz de oluştu. Onu geliştirmeye çalışıyoruz. Hem üretim, donanım anlamında hem de yazılım ve dizayn anlamında Türkiye’deki bazı, özellikle, Teknopark ve ona benzer kümelenmelerden ve önemli firmalardan destek almaya çalışıyoruz. Bazı yetenekleri hem buraya getirme hem de buradan Amerika’ya götürme şeklinde çalışmalar yapıyoruz.

Peki, Türkiye’deki yatırımınız nedir?

Doğruyu söylemek gerekirse, üretim anlamında bir yatırımımız yok. Ama bazı firmalardan, bazı işleri yaptırmak için destek alıyoruz. İstihdam anlamında da şu an bize çalışan bir firma var. Bizim teknik destek ihitiyacımız için. Bir Türk firması ama bizim adımıza bu faaliyetini yürütüyor. Öyle dolaylı bir istihdam yaratıyor olabiliriz, belki. Sonuç olarak, dışardan kaynak geliyor buraya, bir anlamda. Ama sorduğunuz anlamda bir yatırım; bir fabrika, tesis şeklinde bir yatırımımız yok.

Peki 2022 ve 2023 yılı yıllık cironuzda Türkiye oranlarınız nedir?

Miktarı söyleyemem ama genel yıllık ciromuzun yüzde 20’sini Türkiye’den yapıyoruz.

Geri kalanı nasıl dağılıyor, Çin var mı bunun içinde?

Geri kalanı, Amerika ve diğer ülkeler. Çin’de bir şeyimiz yok.

En yüksek ciroyu hangi ülkede yapıyorsunuz?

Türkiye. Amerika haricinde Türkiye. Amerikan pazarı harici, yabancı pazarlardan en büyüğü Türkiye. Bu arada Türkiye, yurtdışındaki tek lokasyonumuz.

Çin dışında hangi ülkede çözümleriniz yer almıyor?

İran, Rusya, Çin, Kuzey Kore gibi ülkelerde çözümlerimiz yer almıyor. Çin’de bir çözümümüz var. Ama biz götürmedik. Ticari partnerlerden gitti. Önce başka bir sisteme yerleştirilip, sonra Çin’e götürüldü. Bahsetmemiz gereken bir başka nokta da, herhangi bir ihracat lisansımızın ya da kısıtlamamız yok. ITAR kısıtlamasına tabii değiliz. Son kullanıcı lisansı ihtiyacımız da yok. Bu anlamda, ana müşteri tabanımız savunma, ordu ya da savunma firmaları olsa da ürünlerimiz ticari ürün olarak geçiyor. Bu nedenle, herhangi bir ihracat lisansı veya kısıtlamamız yok.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın