Araştırdık: Kriz yok!

MDN İstanbul

Dünyanın en büyük spekülatörlerinden George Soros piyasalarda yaşanan sıkıntı için “Hayatımda gördüğüm en ciddi mali kriz” diyor. Mortgage krizinden büyük yara alan ABD ekonomisinin resesyon tehlikesi, doların düşüşü, petrol fiyatlarındaki anormal artış ve yüksek enflasyon G.Afrika, İsrail, Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerin yanı sıra Türkiye’de de ekonomik kırılganlığı artırdı. Cari açığı hızla büyüyen Türkiye’de de ekonomistler en az George Soros kadar karamsar. ABD Merkez Bankası (FED) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) enerji fiyatlarındaki artış nedeniyle ne yapacaklarını bilemiyorlar. Herkes petrol fiyatlarındaki artışı büyük bir endişeyle izliyor ve bu önlenemeyen artışın geleceğe yönelik çöküş senaryolarının fitilini ateşleyeceğini düşünüyor. Peki tüm bunlar, bu kaos, Türk denizcilik sektörünü nasıl etkileyecek? Sektörü yakından ilgilendiren enerji fiyatları, global sektörde yaşanan dökme kuru yük ve Capesize navlunlarındaki düşüşler, gemi siparişlerindeki iptaller, Çin’in demir cevheri alımını azaltması, artan gemi maliyetleri Türk denizcilerine nasıl yansıyacak?

Tüm bu soruları denizcilik ve enerji sektörünün önemli oyuncularına, denizcilik sektörüyle yakından ilgilenen banka yöneticilerine ve ekonomistlere sorduk. Aldığımız cevaplar ekonomistlerin kara senaryolarından daha farklı bir gelecek işaret ediyor. Sonuçta, görüş aldığımız herkes sektörde bir “düzeltme” yaşanmasını bekliyor, ama kimse korkunç bir krize ihtimal vermiyor. Zaten kriz gelse bile Levent Akson’un deyimiyle “Armatörler için hiç kimse kaygı duymasın; soğuk havalar için kazaklarını hazırladılar bile.” Ancak BP’den Hakan Tuna ile Enerji Petrol’den Mustafa Muhtaroğlu’nun dikkati çektiği “baz yağ ve yakıt ikmali sorunları düşündürücü”. Yine de yorum siz okuyucularımızın!

Tolga Karaçelik / Marvel Danışmanlık
“Düşüş ve düzeltme gerçekleşecek, ama kriz yok.”
Her ay Deniz Ticaret Odası’nda (DTO) global denizcilik piyasalarıyla ilgili öngörülerini açıklayan Marvel Danışmanlık’ın yöneticilerinden Tolga Karaçelik, hiç de karamsar değil. Dökme kuru yük ve Capesize navlunlarının düşüşe geçtiğine katılmayan Karaçelik konuyla ilgili olarak şunları söylüyor: “Deniz ticaretinin altın yılı diye adlandırılan 2007’nin bu zamanlarına baktığımızda navlun fiyatlarının ve BDI indeksinin şu ankinden daha da aşağıda olduğunu görürüz. Düşüş gerçekleşecektir, bu muhakkak ama ben henüz başladığını düşünmüyorum. 2009’da başlayacağı da muallaktır. Şu an yaşanan, yükselişin yavaşlaması olabilir, ama bunun adını koymamız için sonbaharı beklememiz gerekiyor. Bizim Marvel Danışmanlık olarak senenin başında ‘2008 yılı 2007 kadar iyi olacak’ dediğimizde, söylediğimize inanan kadar inanmayan da mevcuttu, ama senenin ilk yarısına baktığımızda gördüğümüz tablo BDI indeksinin geçen senenin rekorunu kırdığıdır. Senenin sonuna kadar hâlâ daha bize göstereceği sürprizler olduğuna inanıyoruz.”
Gemi siparişlerindeki iptallerin birçok sebebe dayandığını da anlatan Karaçelik, “İlk aşamada aklıma gelenler, küresel kredi krizi, deneyimsiz Çin tersanelerinin çelik ve ekipman fiyatları gibi maliyet artışlarını öngörmeden yaptıkları hesaplamalarla aldıkları siparişleri sayabiliriz. Diğer yandan tecrübeli ve tanınmış tersanelerde bu olumsuzluklardan etkilenmekle birlikte örneğin Japonya’nın Universal Tersanesi dolu olan programı nedeniyle 2013 yılına sipariş almaya başladı” diyor.
Çin’in demir cevheri alımını azaltması konusunda ise; “Demir cevheri yeni dönem fiyatlarının belirlenmesi öncesinde Çin Avusturalya’dan spot alımlarını azaltma kararı aldı. Amacı biriken stoklarını eriterek aynı zamanda pazarlık sırasında elini güçlendirmekti.  Bu durumun geçici olduğu kanaatindeyiz. Pekin Olimpiyatları süresince Çin’de üretime getirilecek kısıtlamaların bile uzun süreli bir etkisi olmayacağını düşünüyoruz. Çin demir cevheri alımlarını azaltmaya başlattığı mayıs ayında 54 milyon ton çelik üretimi gerçekleştirmiştir ki bu miktar Almanya’nın 2007 senesinin tümünde ürettiği çeliğe tekabül etmektedir. Daha öncede söylediğim gibi düşüş ve düzeltme gerçekleşecektir, muhakkaktır. Fakat gemi teslimlerinde yaşanan iptaller, ertelemeler ve finans kuruluşlarının eskisi gibi kapitali hesapsız piyasaya akıtmasının ortadan kalkmasıyla, bu dönemin krizden ziyade daha yumuşak bir şekilde gerçekleşme ihtimali mevcuttur. Mevcut piyasada kredi almayı kolaylaştırmak için yeni inşa gemilerin hatırı sayılır bir kısmı uzun dönem kiralara bağlanmaktadır. Büyük operatörler ve kiracılar mevcut navlunların çok yüksek olması sebebiyle uzun dönem kiraya gemiler almaktadır. Ticarete girecek fazla sayıda geminin teslimlerdeki gecikme sebebiyle önümüzdeki yıllara yayılması da navlun piyasası için olumlu bir husustur. Bu saydığım etkenler piyasanın bir nebze de olsa uzun vadede dengeli hale gelmesini sağlayabilecek etkenlerdir” diyerek hiç de karamsar olmayan bir gelecek öngörüsünde bulunuyor.

Mustafa Muhtaroğlu /Enerji Petrol
“Navlun fiyatları ile petrol fiyatları arasında doğrudan bir ilişki yok.”

Mustafa Muhtaroğlu, petrol fiyatları üzerinden yapılan kötücül senaryolara prim vermeyenlerden. Konuyla ilgili olarak öncelikle şunları söylüyor: “Navlun fiyatları ile petrol fiyatları arasında doğrudan bir ilişki yok. Her iki piyasada da fiyatlar kendi mecrasında,  kendi  arz talebine  göre oluşuyor.  Onun için armatörlerimizin,  navlunlar düştü yakıtlarda düşmeli veya yakıtlar arttı navlun da artmalı şeklindeki genel kanısı hiçbir şekilde doğru değil. Petrol fiyatları kendi arz talep dengesi içinde,  navlunlar kendi arz talep dengesi içinde oluşuyor. Diğer önemli bir husus da denizde tüketilen yakıt dünyada her gün tüketilen yakıtın sadece yüzde 5’i ve bu miktar petrol piyasalarında hiç dikkate alınmayacak kadar küçük. Petrol piyasasında tamamen farklı dengeler söz konusu. Özellikle finansal piyasalarda alınan pozisyonlar çok belirleyici.”

“Petrol oyununda en kârlı Rusya”
Petrol fiyatlarındaki artışla ilgili denizcilik sektörü adına serinkanlı olan Muhtaroğlu başka bir tehlikeye dikkat çekiyor: “Tabii ki dünya ekonomilerinin yavaşlaması her iki piyasayı da etkileyecektir. Ekonomilerdeki yavaşlama ticareti ve mal hareketlerini düşürerek navlun fiyatlarının düşmesine neden olabilir. Aynı şekilde küçülen ekonomilerde daha az petrol talebi oluşup,  petrol fiyatları da düşecektir.  Bu noktada çok anlamlı bir açıklamanın altını çizmek  istiyorum;  Maersk  başkanı  16 Temmuz 2008  tarihinde  yaptığı  açıklamada “High oil prices are hurting global trade but container shipping still growing” (Global ticarette petrol fiyatı artıyor, fakat konteyner piyasası hâlâ büyüyor) diyerek buradaki gerçeği ortaya koymuştur. Bu çerçevede bakıldığında şu anda tüm dünyada gündemde olan, Amerikan ekonomisindeki olumsuzluklar dünya ekonomileri için çok önemli bir unsurdur,  ancak bunun tek ve yegâne unsur olduğunu düşünmek yanlış olur. Tabii ki Amerikan ekonomisi gibi devasa bir yapı tüm dünyayı etkileyecektir. Ancak buna rağmen örneğin Asya ekonomilerinin büyümesi petrol talebini yüksek tutup petrol fiyatlarında artışa yol açabilecektir. Diğer taraftan siyasi riskler ve belirsizlikler, İran meselesi, Ortadoğu’daki dengeler fiyatların düşmesindeki önemli engellerdir. Bu oyunda en kârlı Rusya’dır. Rusya inanılmaz zenginleşip her gün petrolden milyar dolar kazanırken fiyatların düşmesi yönünde hiçbir şey yapmayacaktır.  Maersk başkanı aynı açıklamasında, büyümelerinin Asya içi hareketten kaynaklandığını belirterek tam da bunu doğrular bir görüntü çizmiştir.”

“Taşımacılıkta çöküş yok”
“Son dönemde,  en kötümser büyüme senaryolarına rağmen,  enerji ihtiyacı hesaplamaları ile gelecekte petrolün arzı hep geride olacaktır” diye konuyu sonuçlandıran Mustafa Muhtaroğlu, “Bu da petrol fiyatlarının uzun vadede yüksek rakamlarda oluşacağını teyit eder. Bir de buna hassas gelişmeleri,  hava şartlarını,  üretici ülkelerdeki istikrasızlıkları vs eklersek,  petrolde ucuz bir girdi imkânı beklenmemelidir. Dönemsel iniş çıkışlar olacaktır, ancak temelde ve uzun dönemde petrol hiçbir zaman eski fiyatlarda olmayacak ve pahalı bir  ürün olacaktır. 25-30 hatta 50 ve hatta 100 dolarlık petrol artık olmayacaktır,  en iyi senaryo 120 dolarlardır” diyerek kendi öngörüsünü anlatıyor. Bu noktada yakıt fiyatlarının navlunlarda etkisinin olmadığını bir kez daha hatırlatarak, “Taşımacılık piyasası yük/mesafe ve tonaj arzına göre oluşacaktır. Amerikan ekonomisi dışında Asya ve Avrupa ekonomileri çok kötü gitmezse taşımacılıkta büyük bir çöküş yaşanmayacak,  geçmiş derin kriz dönemlerine göre daha iyi,  son üç yıla göre daha düşük, fakat hiçbir zaman ‘navlun krizine’ dönüşmeyecek bir seviye ortaya çıkacaktır” diyerek denizcilerin gönüllerine su serpiyor.

Dünya ekonomisindeki sarsıntı Türkiye’de de ekonomik kırılganlığı artırdı. George Soros “Hayatımda gördüğüm en ciddi mali kriz” diyor. Ekonomistler karamsar. Bankalar endişeli. Peki ya denizciler, sözü edilen krize hazır mı?

“Bankaları anlamak mümkün değil”
“Ekonomilerdeki yavaşlamayı önlemek amacıyla hükümetler,  merkez bankaları faiz indiriyor, ama bankalar  kriz beklentisi var diye kredileri kısıp faizleri yükseltiyor. Bu tabii ki genel finans sıkıntısı ve tedirginlik yaratıyor.  Sektörün şansı bence şu:  Bankalar ancak petrol,  diğer bazı temel emtialar  ve denizden para kazanabilirler.  Mortgage başta olmak üzere diğer tüm türev piyasalarda çok kaybettiler,  o nedenle bizim piyasalarımızda kayıp yazacak bir sürece izin vermezler” diye spekülatif yorumları bir de bankacılar adına değerlendiriyor. Muhtaroğlu ayrıca, “Bir de bankaların denize çok ciddi miktarda yatırım yaptıkları,  finansman verdikleri düşünülürse,  bir krizi tetiklemeyeceklerdir. Yerel bankalar zaten oldukça güçlü görünüyorlar,  bu anlamda pozisyonlarını koruyacaklardır diye düşünüyorum. Ancak başka faktörler ile farklı senaryolar hayata geçerse bazı elenmeler, el değiştirmeler,  konsolidasyonlar görülebilir, ancak büyük bir kriz olmaz.  Sadece finans oranları belli bir süre için 30/70’lerde hatta 40/60’larda oluşacaktır,  10/90’lar, 20/80’ler artık kolay bulunamayacaktır” değerlendirmesinde bulunuyor.

“Yakıt ikmalinde problemler olabilir”
Mustafa Muhtaroğlu’na olası bir krizde denizcilerin nasıl davranacağını sorduğumuzda da yanıtı ilginç oluyor: “Önce yakıtları ödemezler. Şaka bir yana,  bu çok klasik bir durum ve alışkanlıktır. Özellikle bizim armatörlerimiz sağ olsunlar, önce yakıtı ödemezler. Sanıyorum şöyle düşünüyorlar,  tonu 1 350 dolara satılan yakıtın 1 000 doları falan bize kalıyor ya da biz ikmalicilerin petrol kuyularımız var. Öyle olmadığı maalesef arzda yaşanan sıkıntılarla öğrenilecek. Artık bu malı,  bunker ikmalini sürekli, etkin ve kaliteli bir şekilde sunmak oldukça güç. Siz 1 350 dolarlık malı getirip depoya koyacaksınız, 10 dolar kazanırsanız sektörün gözüne batacak,  ama alıcıya onun  istediği anda ve değişen  (maalesef bazen kaprise dönüşen) şartlarına uygun olarak 365 gün 24 saat sunacaksınız ve en küçük bir kıymetiniz olmayacak, olsanız olsanız mazotcusunuz o kadar ve  yakıt parası bir ara ödenecek, belki en son ödenecek. Bu imkânsız bir şey. Değişen şartlarda böyle bir arz sunmak olanaksız. Bunker piyasasında arz ve kredi imkânlarının çok daraldığını ve sıkılaştığını göreceksiniz. Onun için iyi opere eden,  iyi ödeyen, hatta peşin ödeyen armatörler iyi,  kaliteli zamanlı  ve ucuz tedarik bulabilirler, aksi takdirde gemi işletmeciliğinin en önemli girdisi olan yakıt (bunker) ikmalinde problemlere tanıklık edebilirsiniz. Biz hali hazırda çeşitli nedenlerle yakıt bekleyen çok kişi görüyoruz” diyen Muhtaroğlu sözlerini ise oldukça olumlu bir şekilde bağlıyor: “2007-2012 döneminde talep yüzde 5,6 artarken arz yüzde 9,2 artarak navlunlarda düşüş ortaya çıkacaktır. Ancak felaket senaryolarının gerçekleşeceğine inanmıyorum. Armatörler eskiye göre daha güçlü,  ekonomik olmayan rakamlara taşımaya razı olmayacak,  gerekli dirayeti gösterecek güce sahipler. Taşıma kapasitesi yük miktarını aştığında,  zararına taşımak yerine iyi piyasalar nedeniyle  çalışmaya devam eden eski gemileri hurdaya gönderip piyasayı denge noktasına taşıyacaklardır. Dikkat ederseniz,  birçok armatörün filosunda eski ve yeni gemiler beraber var.  Piyasalar iyi olduğu için eskileri hurdaya göndermediler ve aynı zamanda kazandıklarıyla da yeni gemiler edindiler. Eskiler hurdaya gidip bir denge oluşur,  special survey masrafları gider ama piyasalar kriz dönemindeki rakamlara geri dönüp armatörleri gerçekten bitiren noktalara inmez. Ben özellikle tankerlerde bir enflasyon ve problem var diye hissediyorum. Yeni tankerler yük bulamıyor,  düşük vasıf ve hatta küçük miktar yüklere maliyetine sefer yapıyorlar diye gözlemliyorum. Orada birtakım konsolidasyonlar olabilir.”

Tuğrul Tokgöz / Geden Line Denizcilik
“Ciddi bir kriz beklentimiz yok ama…”
Geden Line Genel Müdürü Tuğrul Tokgöz ise petrol fiyatları ile denizcilik sektörü arasında organik bir bağ olduğuna inanıyor. Petrol fiyatlarının talep artışı doğrultusunda artmaya devam edeceğini öngören Tokgöz , “Fiyat 200 dolarlara gelene kadar bir problem görmüyorum, ancak daha da artması durumunda ekonomik büyümeyi epey yavaşlatacağını düşünüyorum. Özellikle Çin ve Hindistan’daki büyümenin yavaşlaması durumunda, denizcilik sektörünün bundan ciddi şekilde etkileneceğini düşünüyorum” diyor.

“Yine de herkesin bir süre likit kalmasında fayda var”
Petrol fiyatlarındaki artışın en çok konteyner taşımacılığını etkilediğini, diger segmentlerde ise bankaların farklı bir tutuma gireceğini düşünmeyen Tokgöz, “Ufukta ciddi bir kriz beklentimiz yok, piyasa çok yüksek, bir ‘correction’ yaşanması lazım. Bunun sağlıklı olacağı ve piyasayı daha dengeli bir duruma getireceğini düşünüyorum. Bu düzeltmenin ne kadar büyük olacağı ise dünyadaki enflasyon artışı ve bankacılık krizinin ne kadar uzun süreceğiyle ilgili. Fakat her halükârda bugünkü gibi bir market olmasa bile, iyi getirisi olan sağlıklı bir piyasanın devam edeceğini öngörüyoruz” diyerek denizciler için olumlu bir tablo çiziyor. Ayrıca Tokgöz armatörlere şunları da öneriyor: “Herkesin bir süre likit kalmasında fayda olacağını düşünüyorum. Tabii bu sırada fırsatların da kaçırılmaması gerektiği kanısındayım.”

Levent Akson /Polaris Denizcilik
“Armatörler için hiç kimse kaygı duymasın; soğuk havalar
için kazaklarınıs hazırladılar bile.”

Levent Akson sorulamızı yanıtlamaya krizlerin kısa bir dökümünü yaparak başlıyor:  “Petrol fiyatlarının artması dünyayı ekonomik krize sokar mı? Dünya ekonomik krize girerse dünya deniz ticareti bundan nasıl etkilenir? Evet bugünlerde tüm denizciler bu konuları konuşuyor, tartışıyor. MarineDea News gazetesini böylesine güncel bir konuyu inceleme ve değerlendirmeye almasından dolayı kutluyorum. Öncelikle araştırılması gereken konu  ‘Petrol fiyatlarının artması dünyayı ekonomik krize sokar mı?’ olmalıdır. Cevabı hemen verelim. ‘Hayır’. Dünyada petrol fiyatları üç kez çok ciddi artış göstermiştir, ilki 1979 İran devrimi sırasında yaşanmış, piyasalar Humeyni devrimine çok şiddetli tepki vermiş, dünya ekonomisi 1988 yılına kadar kendisine gelememiştir. Buna ekonomistler ‘Siyasi Tepki’ adını vermişlerdir. 1988 yılından 2006 yılına kadar çok ciddi seviyelere yükselmeyen petrol fiyatları 2006 yılının mart ayında neredeyse iki katı bir yükselme göstermiş, ancak piyasalardan hiçbir olumsuz tepki görmemiştir, neden görsün? O yıl dünya gayrı safi milli hasılası 42 yıllık bir aradan sonra ilk defa yüzde beşin üzerinde bir büyüme göstermiş ve petroldeki fiyat artışı deyim yerindeyse algılanmamıştır.
Üçüncü yükselme bu yılın haziran ayında gerçekleşmiş ve 380 cst yakıtın market fiyatı 300 Amerikan dolarından, 600 Amerikan dolarına yükselmiştir. Dünya ekonomisi bu yükselişe henüz bir cevap vermemiştir, ancak bu vermeyecek anlamına da gelmemelidir. Bu konuda düşüncem şudur; global marketin siyasal olaylara verdiği tepki, ekonomik gelişmelere verdiği tepkinin çok üzerindedir. Burada üzerinde durulması gereken en önemli konu, güncel siyasette Amerika/İran sürtüşmesi olmalıdır. Bu iki ülke arasında başlayacak istenmeyen bir savaşa piyasanın tepkileri o derece yüksek olacaktır, ki bu dünyanın uzun süreli bir resesyona girmesine neden olabilir.”

“Tanrı göstermesin!”
“Dünya ekonomik krize girerse dünya deniz ticareti nasıl etkilenir?” sorusunu ise çuvaldızın ucunu armatörlere de batırarak şöyle yanıtlıyor Levent Akson: “Tüm denizcileri ilgilendiren bir soru bu. Cevabımız; elbette olumsuz etkilenir, bir bakıma bu olumsuzluğu hazırlayan da dünya armatörlerinin dizginlenemeyen iştahı olmuştur. Nasıl mı? 2008 yılı başında 800 milyon dwt’lik bir filo ve 400 milyon dwt’lik bir sipariş. Zaten dünya ekonomisi hiçbir taşa takılmadan devam etse yüzde 3,5’lik bir arz fazlasıyla önümüzdeki beş yıl navlunlar düşüş sinyalleri veriyordu, buna bir de artan petrol fiyatlarıyla oluşan market daralması eklenirse; Tanrı göstermesin!”

“Buyrun size olgun bir B planı”
Levent Akson esprili üslubuyla “Armatörlerin olası bir krizde B planı var mı?” sorusuna da çok net bir yanıt veriyor: “Elbette var, neden olmasın, son yüz yıldır krizler içerisinde yaşayan ve bu krizlerin içerisinden yeni tecrübeler edinerek yeniden doğan armatörlerin pek çok B planı var. İlk akla gelen B planı çok klasik; derhal gemilerin süratlerini düşürmek ve bir taşla iki kuş vurmak. Nasıl mı? Bir VLCC tankerin süratini 15 milden 12 mile ya da bir Capesize dökmecinin süratini 15 milden 12 mile düşürerek yakıttan bugünkü yakıt fiyatlarıyla günde 6 000 Amerikan doları kazanacaklarını hesaplamış armatörler. Buna bir  de yılda yüzde 20 daha az sefer yapılacağını ve buna bağlı olarak da talebin artacağını eklersek, buyurun size olgun bir B planı. Dünya var olduğu sürece deniz ticareti her zaman var olacaktır ve armatörler için hiç kimse kaygı duymasın; soğuk havalar için kazaklarını hazırladılar bile.”

Yavuz Kalkavan /Beşiktaş Denizcilik Grubu
“Türk denizcilik sektörü riskleri iyi hesaplayan deneyimli bir sektördür.”

“Petrol fiyatlarındaki artış dünya ekonomisini 30 yıl öncesine göre daha az etkiliyor. Nedeni ise 30 yıl önce birçok ülke ekonomisinin dış ticaret hacminin önemli bir yüzdesi enerji ithalatıydı. Bugün ise enerji ithalatı gelişen dış ticaret hacimleri içinde nispeten daha küçük bir paya sahip. Ancak enerjinin özellikle son altı ayda aşırı pahalanması, gelişmiş ve gelişmekte

olan tüm ekonomilerde enflasyon baskısı oluşturmaktadır. Petrol fiyatlarının tek başına küresel krize yol açacağını düşünmüyorum, fakat tüm emtia fiyatlarındaki aşırı pahalılık dünyadaki tüketimi dolayısıyla küresel gelişmeyi olumsuz etkilemektedir. Kriz kelimesini sevmiyoruz, fakat herhangi bir ekonomik durgunluk halinde tüm denizcilik sektörü direkt etkilenir. Kuru yük piyasalarıyla ilgili özet olarak şöyle düşünüyorum: Özellikle demir cevheri ve kömüre olan talep hızla artmaya devam edecektir, piyasalar yeni gemilerin teslim edilmesiyle, özellikle 2010 yılından itibaren gemi sahipleri açısından zorlaşacaktır.  Bügünkü maliyetlerle çok pahalıya satın alınan gemiler güçlü firmalara ait değilse muhtemel geri ödeme güçlükleri yaşanacaktır. Beşiktaş Denizcilik Grubu’nun Kore’de 2010 yılında teslim edilmek üzere 4 adet Capesize yeni inşa gemi projesi var, öngörüden ziyade piyasaların iyi bir seviyede kalmasını umut ediyoruz, kötü ihtimalleri dikkate alarak projelerdeki özkaynak oranımızı yüksek tutuyoruz. Türk denizcilik sektörünün genel olarak risklerini iyi hesapladığını düşünüyorum. Sektörümüz bence kesinlikle deneyimli.”

Cihan Ergenç / Er Grup
“Piyasadaki dolar bir şekilde harcanacak”

“Doların geldiği nokta çok önemli. Dolar bugün 1,60’lara geldi ve biraz daha gideceği söyleniyor. Amerika’da ciddi bir sıkıntı var. Piyasa daralmış vaziyette. Aslında dolar konsunda yukarı yönlü rakam vermek çok doğru değil. Örneğin 1,70 olur diyorsunuz üç ay sonra 1,85 olabiliyor veya 1,45’lere gelip tekrar dalgalanabiliyor. Kanımca Amerikan yönetiminin ekonomiyle ilgili stratejileri neyse dünyada da o geçerli olacak. Petrolün 200 dolarlara çıkması, her şey birbiriyle ilintili. ABD’deki seçimlerden sonra önümüzdeki yıl yeni bir iktidar örneğin Cumhuriyetçiler gelip de politika değişikliği de yapabilirler. Sonuçta Amerikan ekonomisine ve piyasada olan dolarlara baktığımızda, şunu görüyoruz: bu dolarlar bir şekilde harcanacak. Denizcilik sektörüne gelirsek, iptallere çok fazla bakmayın. Mutlaka var, ama her iptalin bir alıcısı olduğu müddetçe değişen bir şey olmaz. Bugün hâlâ Çin’de bile yok satıyorlar.”

Hakan Tuna / BP
“Armatörleri bekleyen asıl tehlike şu: Gemilerin ikmali için yeterli baz yağ yok.”

“Neden petrol fiyatlarının bu kadar hızlı arttığını söyleyebilecek, buna mantıklı bir açıklama getirebilecek kimse yok. Son birkaç gündür düşüşe geçti gerçi, ama neden bu kadar hızlı yükseldiğini açıkçası kimse bilmiyor. Kimse farkında değil, ama petrol fiyatlarının hızlı artışıyla rafinerilerde, arabalarda ve gemilerde kullanılan petrol türevi baz yağın üretim kapasiteleri düştü. Şu anda dünyadaki kapasitenin yüzde 25’i üretim dışına kaydı. Armatörleri bekleyen tehlike açıkçası baz yağ sıkıntısı olacak. Bu durumda baz yağ fiyatları petrol fiyatlarının artışından çok daha hızlı artıyor. Arz talep dengesi korkunç şekilde bozulmuş durumda. Bu da madeni yağ fiyatlarına yansıyor. Bundan sonra yağ bulunabilecek mi o da ayrı bir konu. Kapasitenin yüzde 25’i üretim dışına alındığı için 40 milyon ton üretileceğine 30 milyon ton baz yağ üretiliyor. Bu da çok büyük bir sıkıntı doğuruyor. Gemilerin ikmali için yeterli baz yağ yok. Dünyada henüz bütün armatörler farkına varmamış olabilir, ama özellikle Uzakdoğu’da, deniz ticaretinin önemli olduğu yerlerde yağ sıkıntıları başladı ve eğer bu şekilde devam ederse bir süre sonra yağ bulma sıkıntısı başlayacak. Böyle bir sıkıntı anında piyasalara etki eder.  Navlun fiyatları düşüyor işte. Yağdaki sıkıntı eğer bu şekilde devam ederse var olan filolor çalışamaz duruma gelir. Üstelik böyle bir durumda baz yağ üretilmeye başlanır diye bir ümit de yok. Şu anda hâlâ rafineriler baz yağı üretiminde kâr olmadığını düşündükleri için üretim yapmıyorlar. Bir de dünyada bütün rafineriler baz yağ üretemiyor zaten. Bunun için özel yatırımlar yapılması lazım ki, yatırım yapılmasını beklemek de doğru olmaz, çünkü para kazanılmayan bir şeye yatırım yapılmaz.”

Recep Baştuğ / Garanti Bankası
“Gemi sipariş iptallerini yakından izliyoruz, ancak kriz olarak adlandırılacak bir durum
gözlemlemedik.”

Recep Baştuğ, Türkiye’de yaşanan  yavaşlamanın sebebini dünyadaki ekonomik konjoktüre bağlıyor. “Petrol fiyatlarındaki artış ile taşımacılık ve ilgili tüm sektörlerde girdi fiyatları arttı” diyen Baştuğ,  bu artışın sonucunda denizcilik sektörünün gelirlerinde bir dalgalanma yaratacağını, fakat hacim tarafında bir azalışa sebep olmayacağını düşünüyor. Petrol fiyatlarının artmasıyla  tankere olan talebin artacağını ve navlun fiyatlarını olumlu yönde etkileyeceğini de belirten Baştuğ, olası bir krizde bankacılık sektörünün duruşunu ve Garanti Bankası’nın tutumunu şöyle açıklıyor: “Maliyetler yükseldi ve  kredilendirme oranları düştü, firma ve proje bazında daha seçici davranılmaya başlandı. Şu anda, yurtdışı post finansman bankalarının iş yapma isteği fiyat yükseltilerek temin edilebiliyor. Yerli bankalarda ise sektördeki aynı oyuncular, eskisine yakın ilgiyle ama daha seçici olarak çalışmaya devam ediyorlar. Portföyümüzde bulunan armatörlerin büyük çoğunluğu kredi sıkıntısı yaşamamakta. İçinde bulunduğumuz ekonomik konjoktürden dolayı armatörler daha yüksek kredi maliyetlerine ve  düşük kredilendirme oranına maruz kalıyorlar. Ağırlıklı olarak inşa finansmanı yapan bankamız, proje sahibi tersane/armatörün, gemiyi satma/ post delivery finance bulma imkân ve kabiliyetini her  zamankinden daha fazla dikkate alıyor. Denizcilik sektörünün kendi iç dinamikleri ve iş döngüsü içinde artan arza karşılık navlun fiyatlarında düşüşün olması zaten beklenen bir senaryodur. Biz banka olarak  bu durumu öngörerek elimizdeki projeleri değerlendirmekteyiz. Gemi sipariş iptalleri bizim de yakından izlediğimiz bir durum, ancak kriz olarak adlandırılacak bir durum gözlemlemedik. Eğer sektörde negatif bir iniş olursaTürkiye’deki tersane sahipleri ve armatörlerin buna hazırlıklı olduğunu ve bankaların da en az onlar kadar hazırlıklı olmaları gerektiğini düşünüyoruz.”

“Sektör kendi içinde çelişkili”
Denizcilik sektöründe uzmanlaşmış bir bankacı olarak sektöre yönelik bazı tavsiyeler de istediğimiz Recep Bey, “Denizcilere, yatırım kararlarında daha seçici davranmalarını ve başlanmamış gemi projelerinde gemi tipini güncel talebe göre değiştirme esnekliği var ise değiştirmelerini, kontratlı üretimlerde daha seçici olmalarını, özel gemi üretimine yoğunlaşıp; “commodity” gemi üretiminden kaçmalarını; olabildiğince likit kalıp bunu fırsat değerlendirme adına imkân olarak kullanabilmelerini tavsiye edebiliriz. Bunlarla birlikte sektördeki firmaların mutlaka birbirleriyle fikir alışverişi içinde olmaları gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü aynı dönemde aynı konuda farklı firmalardan görüş istediğimizde birbirleriyle çelişen görüşler ediniyoruz. Bu da bankacılar olarak bizleri rahatsız ediyor” diyor.

İlhan Yirmibeşoğlu / Medfin
“Armatörlerimizin en önemli sorunu nakit akışı yöntemini bilmemesi”

“Son dönemde o kadar büyük zararlar ortaya çıktı ki bankalar birbirlerini suçlamaya başladılar. Bankalar arasındaki güven müessesi ortadan kalktı. Eskiden insan kaynakları ve pazarlama kabiliyeti fazla olmayan bankalar büyük bankaları takip ederlerdi. Şimdi kimse kimseye güvenmiyor, kimse kimseye para vermiyor. Herkes ancak kendi müşterisinin isteklerine cevap verebiliyor. Çünkü biliyorlar ki fonlarını dağıtırlarsa bu sefer kendi müşterilerine finansman sağlayamayacaklar.
Diğer taraftan armatörler risk alabilen yatırımcı insanlar. Uzun vadeli düşünüyorlar. Bankalar da uzun vadeli kredi veriyorlar ama çok ürkekler. Dolayısıyla önlerindeki iki üç yılı garanti altına almaya çalışıyorlar. Bugün armatörlerin çoğuna sorun, 2010’da hiçbir şey olmayacak, aksine market daha da artacak derler. Örneğin petrol taşımacılığına dair büyük bir talep var. Bana sorarsanız deniz ticaretinde en önemli sorun bizim armatörlerimizin nakit akışı yönetimini bilmemesi. Oysa nakit akışı konusu çok önemli.”

Dr. Saruhan Özel / Denizbank Başekonomisti
“Denizcilik sektörü global bir durgunluğa hazır olmalı.”

Saruhan Özel petrol fiyatları ile dünya ekonomisi arasındaki bağlantıyı şöyle özetliyor: “Petrol fiyatlarında talebin arza göre çok baskın çıkmasından kaynaklanan bir talep fazlasının baskısı var. Geçmişte genelikle savaş, terörizm vs gibi geçici etkilerle arz kesintisi olur ve petrol fiyatları yükselirdi. Etkisi geçince de arz yerine gelir ve fiyatlar düşerdi. Şimdi farklı. Gelişmekte olan ülkelerde artan gelirler sayesinde enerji kullanımı artıyor ve talep hızla yükseliyor (talepteki artışın üçte biri sadece Çin’den geliyor). Arz ise neredeyse tam kapasite çalışıldığı için artamıyor. Petrol çıkartması zor yerlere ilgi başladı, ama bu da bir süreç alacak. Spekülasyon elbette etkili. Bugün fiyatın yüzde 20’lik kısmının spekülasyon olduğu konuşuluyor. Doğru olabilir, çünkü vadeli piyasalarda enerji kontratlarında rekor artış var. Ama spekülasyon temel bir sebep olduğunda pozisyon alır. Temel sebebin etkisi azaldığında spekülasyon da azalır. ABD bugünlerde kurumsal yatırımcıların vadeli işlemlerdeki pozisyonlarını kısıtlayarak spekülasyonu engellemeye çalışıyor, ama etkisi çok olmaz. Gelişmiş ülkeler hızla durgunluğa gidiyorlar. Bu petrol fiyatlarındaki artışı yavaşlatacak, ama 70-80 dolar seviyelerinin altına çekmesi çok zor. Eğer gelişmekte olan ülkeler de bu pazarlar daraldığı zaman yavaşlamaya başlarlarsa petrol fiyatları daha da hızlı gerileyebilir. Şimdilik Çin’in büyüme hızı yüzde11’den 510’a yavaşladı sadece. Henüz ciddi bir yavaşlama yok”.

“Bankalar batık kredilere karşı çok daha hassas”
Taşımacılık sektörün tüm bu gelişmelerden etkileneceğini de vurgulayan Özel, sektörün önlemlerini aldığını ve verimliliği artırarak petrol fiyatındaki artışı telafi ettiklerini söylüyor ve ekliyor: “Petrol fiyatlarındaki artış çok fazla ve uzun sürerse taşımacılık maliyet artışına katlanmak zor olacak.”  Bu bağlamda bankacılık sektörünün alacağı pozisyonu da değerlendiren Saruhan Özel, “Genelde bankacılık sisteminde kredi imkânları daralıyor. Sistem yeniden yapılanana kadar bu durum devam edecek. Doğru şirketler, doğru projelerde kredi bulmaya devam ederler ama pahalı olacak. Çok borçlu şirketlerin bu dönemde fiyatları yükseltseler de kredi bulmaları zor olur. Çünkü bankalar batık kredilere çok daha hassas hale gelmeye başladılar.

“Doğru projeler destek görmeye devam edecek”
Saruhan Özel para piyasaları hakkında ise şu yorumlarda bulunuyor: “Gelecek 6 ay içinde dolar ve avro faizlerinde değişiklik olmaz. Risk primi yüksek olur. Bir yıl vadede ise dolar aynı kalır ama avro düşebilir. Çünkü Avrupa ekonomilerini kötü günler bekliyor. Bize gelirsek, bizim çalıştığımız müşterilerin zaten mali yapıları son derece güçlü, bu işi iyi bilen ve icra eden şirketler. Doğru projelerle çalışıyorlar. Ama aynı zamanda kredi imkânlarının daraldığı ve paranın her yerde maliyetli hale geldiği de çok açık. Türk bankaları bir iki yıl önce olduğu gibi yurtdışına göre daha rahat ve ucuza borçlanamıyorlar. Elden geldiğince doğru projeler destek görmeye devam edecek, ama maliyetler mecburiyetten yükselebilir.  Sektör, global bir durgunluğa hazırlıklı olmalı ve enerji fiyatlarında da çok ciddi bir düşüş beklememeli. Gemi kapasitesi de hızla arttı ve bu dönemde bir kapasite fazlası oluşması muhtemel. Ama yine de son beş yılını tahminlerin çok ötesinde  çok iyi geçirdi. YTL kuru daha yüksek olsa daha iyi olurdu, ama yine de iyi geçti. Gelecek dönemde YTL kuruna da güvenmeleleri gerekir.”

Cem Özoral / Anadolu Ulusl. Tic. ve Taş. AŞ.
“Kriz beklemek yanlış, piyasa kendini mevcut duruma adapte ediyor”

“Dünya denizciliği, tarihinin en yüksek  navlun seviyesine  ulaşmış ve beklentileri altüst etti. Bunun altında yatan en önemli unsur malum petrol fiyatlarındaki artış. Ham petrolün 100 dolara ulaşacağına dair bilgiler çıktığında o an bizlere çok uzak olan bu seviye 144 doları gördü. Bu görüşü verdiğim sırada (23.07.2008) 127 dolar seviyelerinde geziyor. Dosyanız yayımladığında ise neyle karşılaşılır bilmek mümkün değil. Çok kısa zaman aralıklarında çok hızlı iniş ve çıkışlar görüyoruz. Tek gerçek şu anki durum; piyasa da bu artışa doğru orantıda tepki veriyor. Yıllar evvel ters orantılara şahit olamamıza rağmen bugün  navlunlar petrol fiyatlarındaki artışa göre seyrediyor. Dolayısıyla denizcilik sektörünün  petrol fiyatlarının etkisiyle büyük bir krize gireceğini beklemek pek doğru olmaz. Ama buna rağmen, özellikle armatörlerin çeşitli uygulamalarla finansal açıdan ulaşılan devasa boyutlar karşısında çeşitli önlemler aldığını görüyoruz. Bunların başında “hedging” sistemi geliyor. Düzenli seferleri olan armatörler yakıt alımlarını “hedge” ettirerek olası yükseliş veya artışa karşı kendilerini güvence altına alıyorlar. Bununla ilgili bazı finans kuruluşlarının İstanbul’da armatörlerimizi ziyaret ettiklerini de duyuyoruz. Diğer yandan büyük liner firmaları gemi seyir hızlarını düşürerek sarfiyatta ekonomi sağlama yoluna gidiyorlar. Netice itibariyle piyasa kendini mevcut durum ve şartlara adapte ediyor. Denizcilik sektörü 1980 başlarında ve  1990 yılında yaşadığı krize bir şeklide göğüs gererek meyvelerini 2002/2003 yıllarında yükselişe geçen  piyasa şartlarında toplamaya başladı. Bugün ise bu gidişatın krizle sonuçlanacağına dair söylentiler dolaşıyor. Ancak Uzakdoğu’da siparişler devam ediyor, hatta Türk tersanelerinde dahi boş yer bulmak o kadar kolay değil.  Çin ise her zaman yaptığı gibi piyasa durumunu, gidişatını  kontrol etmek adına demir cevheri alımını rölantiye aldı. Hızlı gelişen ülkelerin başında olan Çin’in uzun vadede yavaşlaması ise mümkün görünmüyor.

Bunu Paylaşın