Türk’ün büyük ulusal ülküsü

MDN İstanbul

Dz. Kurmay Albay (E) Serter Tuçaltan

Temmuz ayı Türkiye Cumhuriyeti tarihi açısından son derece önemli aylardan biridir.
Bilindiği üzere Lozan Barış Anlaşması 24 Temmuz 1923’de imzalanmış, Kabotaj Kanunu 1 Temmuz 1926’da yürürlüğe girmiş, Montrö Boğazlar Sözleşmesi 20 Temmuz 1936’da imzalanmış, Kıbrıs Türk Barış Harekâtı 20 Temmuz 1974 tarihinde başlamıştır.

Kabotaj Kanunu ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi aslında Lozan Barış Anlaşması’nın oluşturduğu sonuçlardır.

Bu anlamda Kabotaj Kanunu; Lozan Barış Anlaşması’nın 28’inci maddesinin1 iç hukuktaki uygulamasını oluşturmaktadır. Montrö Boğazlar Sözleşmesi ise Lozan Barışı’nın 23’üncü maddesi kapsamındaki Lozan Boğazlar Sözleşmesi’ni, Türkiye’nin ve Karadeniz’de kıyıdaş devletlerin güvenliği çerçevesinde değiştiren, hayati önemi haiz bir anlaşmadır. Sözleşmesi Türkiye’nin güvenlik politikalarının temel taşlarından biridir.

Kıbrıs Türk Barış Harekâtı ise Türkiye’yi Ege ve Akdeniz’den söküp atmak isteyen, Kıbrıs Türkü’nü yok sayan güçlere karşı atılmış bir tokat olmuş, sonuçları itibarıyla Türkiye’nin Akdeniz’deki güvenliğinin, prestijinin temel taşlarından birini oluşturmuştur.

Lozan, Montrö ve Kıbrıs konusundaki görüşlerimizi daha önce çeşitli vesilelerle paylaştığımızdan bu yazıda Kabotaj Kanunu’na yönelik kısa bir değerlendirme yapılmasına gayret edilecektir.

815 Sayılı Kanun…

815 sayılı Kanun 7 maddeden oluşan, kısa bir kanundur.

Adı “Türkiye Sahillerinde Nakliyatı Bahriye (Kabotaj) ve Limanlarla Kara Suları Dahilinde İcrayı Sanat ve Ticaret”tir.

Kanun ilk bakışta basit bir metin gibi görünse de aslında Türk denizciliğinin var olmasını sağlamıştır.

Bu bakımdan deniz ile bir şekilde alâkası olan herkes için, bu alâkanın seviyesinden bağımsız olarak faydaları vardır. Daha açık ifade etmek gerekirse Kanunun, sadece balık yiyenden gemi inşa edenine, deniz yolu ile seyahat edeninden armatörüne ya da ülkemizin denize uzak iç kesimlerinde ikamet edenine kadar tüm vatandaşlarımızın yararına, doğrudan veya dolaylı sonuçları bulunmaktadır.

Dolayısıyla Kanunun yürürlüğe girdiği gün olan, Kabotaj Bayramı olarak kutladığımız1 Temmuz, Kabotaj Kanunu’nun, Kanunun çıkarılmasına yol açan Lozan Barış Anlaşması’nın ve ülkemizi esaretten bu noktaya taşıyan Türkiye Cumhuriyeti’nin “Tek Adam”ı ATATÜRK2 ile “İkinci Adam”ı İNÖNÜ’nün3 ve diğer dava arkadaşlarının tüm ulusça şükranla anılması gereken bir gündür.

Kanun Maddeleri

Kabotaj Kanunu, kapitülasyonlar ile yıllarca yabancılar tarafından çıkar sağlanan nehirlerimizi, göllerimizi ve denizlerimizi tüm imkânlarıyla Türk halkına sunmaktadır.

Bu yönü ile 815 sayılı Kanun’un bazı maddelerini hatırlamak yararlı olacaktır. Kanun şöyle demektedir:

Madde 1 – Türkiye sahillerinin bir noktasından diğerine emtia ve yolcu alıp nakletmek ve sahillerde limanlar dahilinde veya beyninde cer ve kılavuzluk ve herhangi mahiyette olursa olsun bilcümle liman hidematını ifa etmek yalnız Türkiye sancağını hamil sefain ve merakibe münhasırdır.
Ecnebi sefaini ancak memaliki ecnebiyeden almış oldukları yolcu ve hamuleyi Türk liman ve limanlarına ihraç ederler ve Türk liman ve limanlarından ecnebi liman ve limanlarına gidecek yolcu ve hamuleyi de alırlar.

Madde 2 – Nehirler ve göller ve Marmara havzasıyla Boğazlarda bilumum kara sularıyla, kara sularına dahil bulunan körfez, liman, koy vesairede vapur, römorkör istimbot, motorbot, mavna, salapurya, sandal, kayıt velhasıl makine, yelken, kürek ile müteharrik merakibi kebire vesaire ile tarak, prizman, maçuna, algarina, şat ve her nevi nakliye ve su dubaları limyo, sefaini tahlisiye ve emsali ile şamandıra, sal gibi sabit ve sabih vesait bulundurmak ve bunlarla seyrüsefer ve nakliyat icra etmek suretleriyle ticaret hakkı Türkiye tebaasına münhasırdır.

Madde 3 – Kara suları dahilinde balık, istiridye, midye, sünger, inci, mercan, sedef vesaire saydı, kum ve çakıl ve saire ihracı ve gerek sathı bahirde ve gerek ka’rı bahirde mevcut kazazede sefain ve merakiple enkazı metrukenin ihraç ve tahlisi dalgıçlık, arayıcılık, kılavuzluk, deniz bakkallığı, bilcümle Türk vesait ve merakibi bahriyesi derununda kaptanlık, çarkçılık, katiplik, tayfalık ve amelelik ve saire icrası ve iskele, rıhtım hamallığı ve bilumum deniz esnaflığı icrası Türkiye tebaasına münhasırdır. (Ek cümle: 30/5/2013-6491/27 md.) Ancak, petrol hakkı sahibi yabancılar da Türk kara suları dahilinde petrol arama ve üretim faaliyetlerini icra edebilirler.

Madde 4 – Hükümet, muvakkaten ve hiç bir hak temin etmemek şartıyla ecnebi tahlisiye gemilerinin ve petrol arama ve üretim faaliyetlerinde4)  kullanılan deniz vasıtalarının icrayı sanat etmelerine ve Türk tahlisiye gemilerinde ecnebi mütehassıs ve kaptan ve tayfa istihdamına müsaade edebilir.

Değişikliklere yönelik kısa değerlendirme

19 Nisan 1926 yılında 7 madde olarak kabul edilen Kanun’da ilki 2003 yılında ikincisi 2008 yılında ve son ikisi 2013 yılında olmak üzere toplam dört değişiklik yapılmıştır. Değişikliklerin ilk ikisi Kanuna uyulmaması durumundaki uygulanacak cezai müeyyideleri düzenleyen 5’inci madde ile ilgilidir. Son ikisi ise 3 ve 4’üncü maddeler ile alâkalıdır. Son iki değişiklik yukarıda sunulan Kanun maddeleri içerisinde italik harflerle ve altı çizili olarak belirtilmiştir. Lafzı ve ruhu itibarıyla bakıldığında değişikliklerin genel karakteri itibarıyla 1926 yılında çıkarılan orijinal metni petrol arama ve üretim faaliyetleri lehine daha serbest bir hâle getirdiği görülmektedir.

Kanun metni kısa olmakla birlikte uygulayıcılarına önemli sorumluluklar yüklemektedir. Bu sorumluluklar aslında Kanun metninin içerisinde gizlidir.

Kanun özetle; nehirlerden, göllerden ve denizlerden istifade edilebilmesi için gemide çalışanından gemi inşa edenine, balıkçılık yapanından, gemi makinesi üretenine, hukukçusundan sigorta işlemi yapanına… gerekli insan gücünün yetiştirilmesini; gemiler, limanlar, tersaneler, onarım tesisleri, okullar, spor tesisleri, turizm olanakları, seyir yardımcıları gibi… Her türlü alt yapının tesis edilmesini, bunların gelişen teknolojiye uyacak şekilde muhafazasını, işletme sistemlerinin kurulmasını, yasama faaliyetlerinin yapılmasını, ilgili tüm kurumlar arasında koordine edilmesini ve bunu oluşturacak denizcilik stratejisinin geliştirilmesini dikte etmektedir.

Gelinen Durum

Bu anlamda geldiğimiz noktaya da kısaca göz atmak faydalı olacaktır.

Bugün ülkemiz Türk bayraklı deniz ticaret filosu sıralamasında dünyada 30’uncu sıradadır.

Sıralamada 2017 yılından beri gerilemektedir. Türk armatörlerin sahip olduğu yabancı bayraklı gemiler de tonaj hesabına katıldığında deniz ticaret filosu sıralamasındaki yeri 15’inci sıraya yükselmektedir. Bu boyutta bakıldığında 1,000 GT üzerindeki gemilerimizin yüzde 21’i Türk bayraklı, yüzde 79’u ise yabancı bayraklıdır. Türk bayraklı gemiler 2015 yılından beri azalmaktadır.

Ülkemizde mevcut 180 adet limanın 20 adedi kamu, 23 adedi belediyeler, 137 adedi özel sektör tarafından işletilmektedir. Teorik yıllık liman kapasitesi genel kargo, kuru yük, sıvı dökme yük ve araç için yaklaşık 600 milyon ton ve konteyner taşımacılığı için yıllık 25,5 milyon TEU’dur.

Türkiye’nin toplam yük kapasitesi dünyada en fazla yük elleçleyen ilk 5 limanının her birinin kapasitesinden, toplam konteyner kapasitesi ise dünyada en fazla konteyner elleçleyen ilk 4 limanının her birinin kapasitesinden daha düşüktür.

Ülkemiz bayrağını taşıyan bir Türk şirkete ait Kruvaziyer Gemimiz bulunmamaktadır.

Marmara ve Boğazlar dışındaki kabotaj hatları bir elin parmaklarını geçmemektedir.

Yüzme, yelken, yatçılık gibi su sporlarında alınmış önemli başarılarımız yoktur.

Türkiye’nin Dünya Su Ürünleri üretimi içerisindeki payı yüzde 0,04’tür. Yıllık yaklaşık 630 bin ton civarındaki üretim ile dünya sıralamasındaki yeri 30’unculuktur. Karşılaştırma açısından ilk sıradaki Çin’in yıllık üretiminin 16,6 milyon ton olduğunu belirtmek yararlı olacaktır.

Sonuç

Veriler Kabotaj Kanunu ile sağlanan hakların layıkıyla kullanılması için daha çok adım atılması gerektiğini göstermektedir.
Bu yönü ile 1 Temmuz her kademedeki devlet görevlisinden sivil toplum kuruluşuna, özel şirketlerden birey olarak vatandaşına kadar herkesin bu konuya ne kadar katkı sağladığını da sorgulaması gereken bir tarihtir.
Kabotaj Bayramı sadece alay sancaklarının toka edildiği, gemilerin ve sahildeki tesislerin çadır tipi tenvirat ile aydınlatıldığı, sosyal medya aracılığı ile yayımlanan mesajlarla göstermelik bayram kutlamalarının yapıldığı bir gün olmamalıdır. Zira;
• Denizcilik sadece ulaştırma işi değil, iktisadi iş olarak anlaşılmalıdır.
• Tersaneler, gemiler, limanlar ve iskeleler inşa edilmeli, deniz sporları kulüpleri kurulmalı, korunmalı ve geliştirilmelidir.
• En uygun coğrafi konumda ve üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye; endüstrisi, ticareti ve sporu ile en ileri bir denizci ulus yetiştirmek yeteneğindedir. Bu yetenekten yararlanmasını bilmelidir. Denizcilik Türk’ün büyük ulusal ülküsü olarak düşünülmeli ve az zamanda başarılmalıdır…”6

(1) MADDE 28 — Tarafeyni Aliyeyni âkideyn Türkiye’de Kapitülâsyonların kâffei nokatı nazardan tamamen ilgasını her biri kendisine taallûku cihetinden kabul ettiklerini beyan ederler.
(2) Şevket Süreyya AYDEMİR’in Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatını anlattığı üç ciltlik eseri.
(3) Şevket Süreyya AYDEMİR’in İsmet İNÖNÜ’nün hayatını anlattığı üç ciltlik eseri.
(4) 830/5/2013 tarih ve 6491 sayılı Kanunun 27’nci maddesi ile bu fıkrada yer alan “ecnebi tahlisiye gemilerinin” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve petrol arama ve üretim faaliyetlerinde kullanılan deniz vasıtalarının” ibaresi eklenmiştir.
(5) https://www.denizticaretodasi.org.tr/media/SharedDocuments/sektorraporu/sektor_raporu_tr_2020.pdf Veriler Deniz Ticaret Odası Denizcilik Sektör Raporu’ndan alınmıştır.
(6) Ulu Önder Atatürk’ün TBMM V. Dönem 3. Yasama Yılını Açış Konuşmaları https://www.tbmm.gov.tr/tarihce/ataturk_konusma/5d3yy.htm

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın