Mutabakat Muhtırası

MDN İstanbul

Dz. Kurmay Albay (E) Serter Tuçaltan

Deniz Kurmay Albay (E) Serter Tuçaltan, Türkiye ve Libya arasında imzalanan Mutabakat Muhtırasını değerlendirdi

27 Kasım 2019 tarihinde Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının sınırlandırılması bakımından çok önemli bir gelişme yaşanmış, Türkiye ve Libya arasında deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin bir Mutabakat Muhtırasının imzalandığı açıklanmıştır.

Mutabakat Muhtırasının metni henüz yayımlanmamıştır.

Bununla birlikte 13 Kasım 2019 tarihinde Birleşmiş Milletler’e sunulan ve Doğu Akdeniz’deki sınırlandırma prensiplerinin yanı sıra ilk kez 2800D boylamının doğusundaki koordinatları da içeren mektubun ardından 2 Aralık 2019 tarihinde Dışişleri Bakanlığı yetkilileri tarafından sosyal medyada yayınlanan “Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki Kıta Sahanlığı/Münhasır Ekonomik Bölgesi Sınırları” başlıklı bir mesaj ile Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanı sınırları ve dayandığı esaslar açıklanmış, bu kapsamda yayınlanan haritada Libya ile varılan mutabakata göre oluşturulan ortay hat da sergilenerek 2800D boylamının batısındaki durum da sergilenmiştir. Bu paylaşımın Dışişleri Bakanlığı yetkilileri tarafından yapılmasının anlamı büyüktür.

Söz konusu ortay hattın tesisi ile;
• 21 Eylül 2011 tarihinde Türkiye ve KKTC arasında imzalanan “Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması”ndan sonra, deniz yetki alanı sınırlandırması anlamında ilk kez bir metne imza konmuş,
• Yunanistan’ın Girit-Rodos-Kaşot-Kerpe ve Meis’i esas alarak Mısır ile ortay hat esasına göre deniz yetki alanı sınırlandırması yapmak, ardından yine ortay hat esasına dayalı benzer bir anlaşmayı GKRY ile akdederek Doğu Akdeniz’in neredeyse tamamını sahiplenmek yönündeki planlamasına karşı deniz hukuku kapsamında inisiyatif geliştirilmiş,
• Doğu Akdeniz’de Yunanistan-GKRY-İsrail tarafından teşkil edilen üçlü ittifak ile Türkiye, Lübnan ve Suriye’yi dışlayan Doğu Akdeniz Gaz Forumu (Yunanistan-GKRY-İsrail-Filistin-Mısır-İtalya-Ürdün) kapsamında oluşturulan işbirliği mekanizmasına karşı Libya ile işbirliği kartı açılmıştır.

Bu inisiyatif karşısında ilk tepkiler Yunanistan, GKRY, Mısır ve Libya Temsilciler Meclisi’nden gelmiştir.
Yunanistan-GKRY ikilisinin Türkiye ile arasındaki meselelere üçüncü tarafları ortak etme prensibine dayalı geleneksel politikaları kapsamında konuyu Aralık ayı başındaki NATO Zirvesinde, her türlü AB platformunda, Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nda, ABD ve Rusya nezdinde ayrı ayrı gündeme taşıyacağı ve Türkiye’ye baskı ve yaptırım uygulanması taleplerini yineleyeceği, bu kapsamda Türkiye-ABD ve Türkiye-AB ilişkilerinin mevcut durumundan istifade ederek Türkiye üzerinde askeri ve siyasi etki yaratmaya çalışacağı değerlendirilmektedir.
Mısır’ın mevcut açıklamaların ötesinde bir adım atmayacağı, Libya Temsilciler Meclisinin bu aşamadaki asıl tepkisinin ise Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile Türkiye arasında imzalanan Savunma alanındaki mutabakat muhtırasına yönelik olacağı düşünülmektedir.

Konu kapsamında AB, ABD ve Rusya’nın halihazırda sessizliklerini muhafaza etmeleri de dikkat çekicidir. Bu çerçevede önümüzdeki dönemde Libya Ulusal Hükümeti’nin meşruiyetinin tartışmaya açılabileceği, Hafter ve bağlısı güçlere yönelik dış desteğin artırılmasının gündeme gelebileceği, AB’nin bir süre önce çerçeve olarak gündemine aldığı yaptırım kararlarını hayata geçirmek yönünde tedbirler alabileceği, ABD’nin ise Doğu Akdeniz ve Ege’de Yunanistan-GKRY ikilisini destekleyen adımlarına yenilerini ekleyebileceği, AB içinde Fransa’nın Suriye konusundaki Türkiye karşıtı çıkışını bu konuda da sürdüreceği değerlendirilmektedir.

Bu anlamda önümüzdeki günlerin diplomatik açıdan oldukça hareketli geçeceği düşünülmektedir.

Sonuç olarak Libya ile varılan mutabakat ile Doğu Akdeniz’de çok önemli bir adım atılmıştır. Bu adımın arzu edilen sonuçları doğurmasını sağlayacak yolculuk ise daha yeni başlamaktadır.

Bu yolculukta;
• Libya ile oluşturulan Deniz Yetki Alanları konusundaki Mutabakat Muhtırasının bir an önce “Türkiye ve Libya Arasında Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlandırma Anlaşması”na dönüştürülmesi,
• GKRY-Yunanistan tezlerine hukuki bakımdan karşılık verecek Kaş açıklarındaki egemenlikleri tartışmalı Fener Adası ve Kara Ada’nın hukuki statüleri gibi diğer inisiyatiflerin de hayata geçirilmesi,
• Akdeniz Kalkanı Harekatı’nın çok uluslu hale getirilmesine yönelik gayretlerin sürdürülmesi,
• Libya’nın ardından Suriye ile de sınırlandırma ve işbirliği olanaklarının geliştirilmesi,
• Doğu Akdeniz Gaz Forumu (DAGF) veya Yunanistan-GKRY-Mısır-İsrail-ABD-Fransa bloğu gibi oluşumları dengeleyebilecek uluslararası işbirliği fırsatlarının yaratılması,
• Doğu Akdeniz konusundaki diğer hukuki ve coğrafi argümanlarımızın askeri faaliyetler ile araştırma, sondaj faaliyetleri gibi diğer devlet uygulamalarının yanı sıra yeni hamlelerle desteklenmesi yalnızca başlangıç hedeflerinden bazıları olacaktır.

Bunu Paylaşın